Neden hadiseleri yüzeysel değerlendiriyoruz, derinine inemiyoruz, yazılı kültürümüzde büyük boşluklar var?
İki alıntı:
1)
(Prof. Dr. İlber Ortaylı bu gerçeğimize 2002 yılında değinmiş: "Türkler, göçebelikten kalma militarist ve militan bir toplumdur. Ayrıca, bu yapıya özgü bir pragmatizm vardır. Derinlemesine hiçbir mesele alınmaz, anlık çözümlere gidilir. Uzun vadeli program yoktur. Bunun örneklerini çarpık ve kaçak yapılaşmada görürsünüz. Hiçbir şekilde maziye ve geleceğe bakmayı bilen bir toplum değildir, ancak, çok dinamik toplumdurlar. Çok tuhaf bir şekilde sanayiye düşkündür. Daha 15. asırda, ahalinin %95'inin göçebe ve köylü olduğu bir imparatorluk, muhteşem tersaneler, tophaneler yapmıştır." Finansal Forum, 16.3.2002).
2)
Kitap hakkında bir röportajdan: http://www.timas.com.tr/kurumsal/haberler/yenilik-hevesimiz-de-muhafazakarligimiz-da-gocebe.aspx
- Sadece dilimizde mi rastlıyoruz göçebelik mirasına?
Göçebelik zamanlarının mirası, sadece dilimizde değil; göçebelik bir yerde 'eğreti' durmak demektir, bugün neyimiz eğretiyse, mesela şehirciliğimiz, mesela demokrasimiz, ezcümle modernliğimiz, orada göçebeliğin payını araştırmak gerekir. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben memleketin ahvaline nereden bakarsam bakayım göçebeliğin, tarihin derinliklerinden bana gülümsediğini görüyorum. Bana evlerimiz çadır, hayatlarımız çadır hayatı gibi geliyor. Hala oradan oraya göç edip durduğumuza şahit oluyorum. Vatanı ve devleti kutsallaştırmamızda, her türlü yeniliğe mutlaka ayak uydurmak zorunda hisseden muhafazakarlığımızda, sabrın ve tahammülün halkı oluşumuzda hep göçebeliğin etkileri gözüme çarpıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder