9 Temmuz 2021 Cuma

ATATÜRK’ÜN 26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ PLANI

 


ATATÜRK’ÜN 26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ PLANI

 

9.7.2021

 

1

Atatürk'ün hayatındaki en zor günü 26 Ağustos 1922'dir çünkü bu tarih Türklerin Anadolu'daki son bağımsız günü olabilirdi. Atatürk de bunun bilincindeydi. Devlet 1911'den beri tam 11 yıldır savaştadır. Tükenmek üzeredir. Atımlık tek barutu kalmıştır.

Atatürk 1921'de Sakarya Savaşı'nı kazandı fakat ordunun önemli bir kısmı firar etti. Üstelik mevcut subayların çoğu şehit oldu. Yunan ordusu ise Ankara önlerinden çekilip Afyon-Eskişehir eksenine İngiliz destekli "muazzam" bir savunma hattı kurmuştu.

İngilizler bu savunma hattı için "Türkler 6 ayda geçerse 6 günde geçmiş sayabilirler" diyordu. Savunma hattı o kadar sağlamdı. Atatürk de bunun bilincindeydi. Uzun süre vuruşamazlardı. Savaş uzarsa cephane, erzak, para vs yetmezdi. Batı Anadolu Yunan toprağı olurdu.


Bu nedenle düşmanı tek vuruşla imha etmek ve Anadolu'dan atmak gerekiyordu. Atatürk bu iş için riskli bir plan oluşturdu. Ya büyük bir bozgun ya da büyük bir zafer olacaktı. Bu planı sadece üç Mustafa biliyordu:

·         Mustafa Kemal,

·         Mustafa İsmet,

·         Mustafa Fevzi...”

…………….

……………

 

“Savaş planı masaya kondu. Paşalardan itiraz eden oldu.

Harbiye'nin eski stratejisti Yakup Şevki Paşa itiraz etti. Paşa'ya göre bu delilikti. Kaybetme riski yüksekti. Başarısızlık halinde Ankara düşer, Milli Mücadele kaybeder, Anadolu tamamen işgal edilirdi.

Plana göre cephanenin ikmali mümkün olmayacaktı. Yani kurşun biterse işimiz kılıçlara kalacaktı. Makineli tüfeğe karşı kılıç... Yakup Paşa buna onay veremiyordu. Haksız sayılmazdı.

Atatürk "İkmali düşmandan yaparız" demişti. Yani düşman ele geçmezse imha riski olacaktı.

Tartışma uzayınca Atatürk "Uğraşa uğraşa, ancak 1 yılda düşmanla az çok denk bir hale gelebildik. Bir daha bu gücü yaratamayız. Bu sefer kesin sonuç almak, savaşı bitirmek zorundayız. Bunun için de, tehlikesine rağmen, bu planın uygulanmasından başka çare göremiyorum" dedi.

Yakup Paşa "Bu planla kaybedersek bize vatan haini derler. Bu meclis bizi asar" diye itirazını sürdürünce Atatürk net konuştu:

"Korkmayın paşam. Sorumluluk bana aittir. Kaybedersek beni hemen asarsınız!"

https://www.facebook.com/hasanoglankoyenstitusu/posts/1681784468620667/

2

https://www.anitkabir.com.tr/Files/Dergi/Anitkabir-Dergi-79.pdf

3

https://www.altayli.net/turk-istiklal-savasinda-buyuk-taarruz.html

4

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/alev-coskun/30-agustos-savasinin-nitelikleri-1762061

5

"Atatürk, Büyük Zafer’in nasıl kazanıldığını, 1932-1933 yıllarında ABD’nin Ankara Büyükelçisi General Charles H. Sherrill’e kroki çizerek anlatır. Ankara’da 20 Mayıs 1932’de güven mektubunu sunarak göreve başlayan ABD Büyükelçisi General Sherrill, 29 Mart 1933’te veda ziyaretinde bulunuşuna kadar Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ile yaptığı görüşmeleri, 1934 yılında “Mustafa Kemal- İnsan, Eseri, Ülkesi” adlı bir kitapta toplar. Sherrill, bu kitabında, görüşmeleri sırasında Atatürk’ün “bizzat çizdiği”ni belirttiği “kroki”lere de yer verir. Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Sherill’in kitabıyla ilgili incelemesinde, bu krokilerin, “Türk askerî tarihçiliği açısından çok kıymetli birer belge olmanın ötesinde; Türk İstiklal Harbi’nin öğretiminde söz konusu muharebelerin anlatımı çabalarında Başkomutan’ın kendi kaleminden muhteşem bir katkı” olduğuna işaret eder.".

............

............

“Büyükelçi Sherrill, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni anlatırken çizdiği krokiyle birlikte, savaş taktiğini kitabında şöyle açıklar: “Mustafa Kemal, yine bütün savaş ilminin kaidelerini ve metinlerini bir yana itmişti. Görüşmelerimiz sırasında, bana bu olayı anlatırken çizdiği krokiye bakılınca, baskın şekli bütün açıklığıyla görülecektir: Kuzeye doğru uzanan mavi çizgiler, Yunanların Afyonkarahisar’ından (Krokide Af. diye gösteriliyor) geriye, Eskişehir’e (krokide Esk.) doğru çekildiklerini gösteriyor. Şuna da dikkat edininiz ki, taarruzdan hemen sonra ve Yunanların ricatı üzerine, Türk hatları da sola, güney batıya doğru keskin bir dönüş yapmaktadır. Ve bunun üzerine kuzeye doğru kaçmakta olan Yunanlar, birdenbire batıya dönmektedirler. Bu durum gösteriyor ki, Yunanlar, kendilerini takip eden Türk kuvvetleriyle teması kaybedince ‘Bunlara ne oldu?’ diye paniğe kapılmışlardır. Kendilerini takip eden Türk kuvvetlerinin peşlerini bırakarak güneybatıya doğru ilerlediklerini ve böylece Yunan kuvvetlerinin İzmir’le irtibatlarını kesmekte olduklarını çok geç anlamışlardı! Diğer taraftan Türk süvarileri düşmanın sağ cenah gerisine doğru ilerlemiş ve Yunan Genel Karargâhı ile Eskişehir-Afyon mıntıkasındaki birliklerinin her türlü bağlantısını kesmişti.

…Bu çevirme hareketi, aynı zamanda Yunanların üstüne düşmek suretiyle başarılı olmuş ve kurulmuş tuzak kapanmıştı! Dağınık Yunan birlikleri, geçtikleri köyleri, tarlaları ve meyve bahçelerini ateşe vererek İzmir’e doğru kaçıyorlardı.”. https://www.cnnturk.com/turkiye/savas-taktigini-yeniden-yazan-baskumandan-ataturk

----------------.


İkinci Kısım

SAVAŞLAR

1.İnönü savaşları.

1/1. Birinci İnönü Savaşı ve Ethem olayı.

1/2. Birinci İnönü Savaşı'nın gerçek öyküsü.

1/3. Birinci İnönü Savaşı 'zafer' mi, yoksa 'başarı' mı?.

1/4. Bizimkiler ne diyorlar?.

1/5. İkinci İnönü Savaşı.

1/6. Bakalım bizimkiler ne diyorlar?.

1/7. Ek iddialar .

1/8. H.Suphi Tanrıöver'in telgrafı.

2.Kütahya-Eskişehir savaşları.

3. Sakarya Savaşı.

4.Büyük Taarruz .

4/1. Yunan kayıpları.

4/2. 30 Ağustos Savaşı.

4/3. Zaferden sonra.

--------------.

Kitaptan bazı alıntılar;

 

"□ A.Dilipak:

"Büyük Taarruz öncesinde, yurdun dört bir yanındaki generaller ve Ankara Hükümeti ile yakın işbirliği içindeki askeri erkan, bölgeye intikal ederek, hareketin komuta merkezini oluşturmuş ve 4 gün süren büyük taarruzdan sonra, zafere ulaşılmıştı!" (CG Yol, s.109)

Bu ne demek acaba? .

M.Kemal Başkomutan, Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanı, İsmet Paşa Cephe Komutanı, Nurettin Paşa 1.Ordu, Y.Şevki Paşa 2.Ordu Komutanı, Fahrettin Paşa Süvari Kolordusu Komutanı, Kazım (İnanç) Paşa da 6.Kolordu Komutanı. Büyük Taarruz sırasında, karargâhta ve birliklerin başında, bu kimselerden başka hiçbir 'paşa' yok.

Cephe Karargâhında da (komuta merkezi) sadece ilk üç paşa var: M.Kemal, İsmet Paşa, Fevzi Paşa!

'Yurdun dört bir yanından gelerek, komuta merkezini oluşturan' tek bir general adı daha sayabilirse, Dilipak'a artık takılmayacağıma söz veriyorum.

Hele, 'Ankara Hükümeti ile yakın işbirliği içindeki askeri erkan' cümlesinin anlamı ne? Dilipak, bu kargacık burgacık ifade ile ne demek istiyor acaba? Cephe Karargâhında bazı yabancı subayların bulunduğunu, zaferin onların katkısı ile kazanıldığını söylemek istiyorsa, şunu açıkça, dürüstçe, cesaretle açıklasa da hak ettiği cevabı alsa. Ya da birinden Türkçe dersleri almaya başlasa."

 

-------------------------.

 




 




 


-----------------.

4/2. 30 Ağustos Savaşı

Mısıroğlu'nun, 30 Ağustosla ilgili iddiasını tekrarlamama izin veriniz: "Mesela Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin, bir imha muharebesi halinde gerçekleştirilememesi, şayan-ı dikkattir! Bunun askeri olmaktan ziyade, siyasi sebepleri üzerine eğilmek, mevzuumuz haricidir."

Nedir bu siyasi sebepler? Yazmıyor. Mısıroğlu'nun komik senaryosu malum.

Ona dayanarak biz bir tahmin yürütelim. Eğleniriz.

Türk ordusu, ilk dört gün kıyasıya savaşır, Yunan ordusunu darmadağınık eder, büyük zayiat verdirir ama tam iki Yunan kolordusunu çevirdiği 30 Ağustos günü, iş değişir. İngilizler, nasıl becerirlerse, araya girerler, "Aman Paşam.." derler M. Kemal'e, "..biz bu Yunanları göstermelik olarak İzmir'e çıkarıp Anadolu'nun içine salmıştık, göstermelik olarak yakıp yıkmalarını istemiştik, göstermelik olarak ırza ve namusa tecavüz etmelerini söylemiştik, galiba biraz ileri gittiler ama affetmek büyüklüğün şanındandır, bu oyunun sonuna geldik, aman bunlara artık yüklenmeyin, sakın üstlerine fazla gitmeyin, topçu mopçu kuru sıkı ateş etsin, piyade havaya ateş açsın, süvariler bunları kılıçtan geçirmesin de kılıçkalkan oyunu oynasın. Ordu, kolordu, tümen ve alay komutanlarına tembih ediniz, onlar da tek tek bütün subay ve erlere, 'acınız büyük, içiniz intikam ateşiyle kavruluyor, 10 aydır taarruz eğitimi görüyorsunuz, milletçe dört yıldır bu günleri bekledik ama zarar yok, İngilizlerin güzel hatırı için Yunanlara iyi davranın, sonra da ciddi bir takip yapmayın, kaçmalarına göz yumun' diye durumu anlatsınlar, bu işi tatlıya bağlayalım."

M.Kemal de bu ricayı hemen kabul eder ve durumu, Fevzi, İsmet, Nurettin ve Yakup Şevki Paşalara, Ordu Topçu Komutanına, Cephe Kurmay Başkanı Albay Asım Beye ve Cephe karargâhındaki kurmay subaylara sözlü olarak aktarır, savaşın buna göre yönetilmesini emreder. Ordu Komutanları da Kolordu Komutanlarına, onlar da Tümen Komutanlarına, Tümen Komutanları da Alay Komutanlarına, telgrafla, telefonla, telsizle, ışıldakla, haber uçaklarıyla bu emri yıldırım gibi duyururlar. Ne olacak, Türk ordusunda o sıra her türlü haberleşme aracı var, hem de sürüsüne bereket. Belki de her takım komutanının göğüs cebinde bir cep telefonu bulunuyordu! 15 bin kilometre kareye yayılmış olan Türk ordusundaki herkes, böylece Başkomutanın özel ve gizli emrini o sabah öğrenir, ölene kadar kimseye söylemeyeceğine ve bir yerlere yazmayacağına yemin eder ve 30 Ağustos günü, şahlanmış ordu birdenbire süt kuzusuna döner, çevrilmiş olan Yunan tümenleri, imha edilmez. Askerler uzaktan uzağa selamlaşıp birbirlerine mektup, sigara, konserve atarlar, savaşacakları yerde, yakan top oynarlar. Hatta Yunan birliklerine, Kızıltaş Vadisi'nden sıvışabilmeleri için Türk kılavuzlar verilir, İzmir'e kadar sıkı bir takip yapılmaz, mesela süvariler rahvan giderler, piyadeler Mehter gibi dura dura yürürler. Yunanlılar da rıhtıma dayanmış İngiliz gemilerine binip İzmir marşını söyleyerek, uğurlayan Türklere el sallaya sallaya, neşe içinde Türkiye'den ayrılırlar...

Hazret, üç aşağı beş yukarı böyle bir şey geveliyor ağzında. Çömezi Dilipak da, aynı komik senaryoyu, sanki yaydan çıkmış oku durdurmak mümkünmüş gibi ciddiyetle sürdürüyor:

□ "Yunanlılar daha sonra geldikleri gibi gittiler, ancak bu... kapalı kapılar arkasındaki hâlâ mahiyetini bilmediğimiz siyasi pazarlıkla oldu... Yunanı denize döktük mü, yoksa geldikleri gibi gemilere binip gittiler mi?. Yunan işgal kuvvetlerinin çoğu, geldikleri gibi İngiliz gemilerine binip geri gitmişlerdi."187 (CG Yol, 109, 281)

Ve bu yazıcılar, son savaş ve kesin zafer için yetiştirilmiş, coşturulmuş, iki yüz bin savaşçının bulunduğu Türk ordusunun komutan ve erlerinin, kapalı kapılar ardında (!) gerçekleştirilmiş çok gizli bir siyasi pazarlığa uyarak (!), Yunanlıların geldikleri gibi gitmelerine göz yumduklarını, gerektiği gibi savaşmadıklarını, savaşır gibi yaptıklarını ileri sürüyor ve aklı başında insanlarmış gibi de aramızda yaşayıp duruyorlar.188

Muhtemelen bu masala inananlar da var!

Bir de, Yunanlılar ne diyorlar, ona bakalım. İki alıntı:

● Bu savaşta bulunan ve burayı 'ölüm çukuru' diye anan K.D.Kanellopulos,

1.Kolordu karargâhında görevli bir subaydır ve 30 Ağustos Savaşı'nı, bütün dehşetiyle yaşamıştır. Anı-incelemesinde, Yunanlılar bakımından, o günle ilgili çok acı ayrıntılar yer almaktadır. (Küçük Asya Mağlubiyeti, 2.C., s.61-81) Üç cümlesini aktarıyorum: "Trikupis grubu erimişti... 11 sahra ve 4 skoda bataryası savaşın ilk anlarında yok oldular... Bu muazzam mücadelenin kahramanları, felaket selinin büyüklüğü altında kayboldular." (s.79, 81)

● Yunan Askeri Tarihi de 30 Ağustos Savaşı'nı, şöyle anlatıyor [özet]:

"... Saat 16.00'da Türk topçu ateşi şiddet kazandı ve iç hattın tümüne yayıldı.

Türk ateşi başlı başına bir trajedi yarattı. Otomobiller ve diğer vasıtalar ateş alıyor, beraber bulunan muharip olmayan askerlerin zayiatı büyük oluyordu. İsabet kaydeden dokuz cephanelik patlayarak, etrafa dehşet saçtı. Saat 16.00'dan itibaren durum çok kritikleşti. Türk topçusu, ateşini daha da şiddetlendirerek, her şeyi yakarcasına, muharebe meydanını adeta salhaneye çevirdi. 1 ve 2. Kolordular, bu ateş çemberinin içinde korumasız bulunuyordu.

Ayrıca Türk baskısı, Çalköy batısında savaşan 12. ve 5.Tümenlere bağlı zayıf kuvvetler üzerinde de çoğalmaya başladı ve bunları yıkmaya başladılar.

[M.Kemal'in Zafer Tepe'den yönettiği hücumlar bunlar!] Türk kuvvetleri büyük zayiat verdikleri halde, hücumları inatla ve artan bir şiddetle devam ettiğinden, durum gittikçe daha vahim bir hal alıyordu. Saat 19.00'dan sonra, 12.Tümen muharebe hattı, düşmanın artan baskısı altında çökünce, tümen Ürkmez çayının güneyindeki tepelere çekiliyor ve orada güçlükle tutunmaya çalışıyordu. Bütün subaylar saf dışı edildi. En iyileri öldü. Ölenler arasında iki alay komutanı da vardı... Bu kuvvetler büyük zayiat verdiklerinden, tam bir düzensizlik içinde, gerilere çekildiler. Bu düzensiz çekiliş, içte bulunanları da sürüklerken, Çamlık Tepe bölgesinde bulunan topçular da, atışlarını durdurarak, dört nala batıya doğru kaçmaya başladılar. Bunları taklit eden, taşıt birliklerinin katırları, yüklerini atarak bu istikameti takip ettiler. Çok kısa bir zaman içinde gelişen bu olaylardan dolayı meydana gelen insan seli, bölgenin [doğu] kısımlarını boşalttı. Kaçanların tümü, Türk topçusunun sık ateşi altında olan bölgeden uzaklaşmak istiyordu.

Allıviran (Allıören) Muharebesi [Yunanlılar bu muharebeyi böyle anıyorlar], beş günlük muharebenin neticesidir. Bu muharebe ile Trikupis Kolordusunun [ve Digenis Kolordusunun] mağlup edildiği ve Allıviran muharebesinden sonra da dağıldığı görülmektedir.

Bu mağlubiyet, Frangu grubunun moralinin büyük çapta azalmasına sebep olduğundan, Yunan ordusunun Küçük Asya'yı boşaltmasında en büyük etkenlerden biridir.. Gecenin gelmesi ile Türk topçusu, kendi kuvvetlerine zayiat verdirmemek gayesi ile ateşini kesti. Saat 20.30'da batıya çekilmeye başladı. Çekiliş tam bir düzensizlik ve kargaşalık içinde oldu.. Taşıt eksikliğinden, yürüyemeyen yaralılar terk edildi. Generallerden erlere kadar herkes.. utanç duyuyor, büyük fedakârlıklarının boşa gitmesinden dolayı çöküyor ve azap çekiyordu." (s.835-843)

Devamı da şöyle:

Kurtulabilen Yunan askerleri, Kızıltaş vadisinden geçerek, parça parça Murat Dağına dağılır ve batıya doğru çekilmeye çalışırlar. Bunlar sonra ne olurlar? Onu da görelim.

Türk Süvari Kolordusu, Kızıltaş Vadisinin ağzını kapatmaya yetişememiş, vadinin derinliklerini tutmuştur. Bu vadiye giren Yunanlıların bir kısmı, Kızıltaş Vadisinde, Murad Dağının kuzeyinde ve batı eteklerinde, süvariler ve silahlanmış köylüler tarafından yok edilir.189 Bir kısmı esir edilir. (Trikupis-Digenis, Dimaras-Kalidopulos kolları ve ötekiler) Bir kısmı ise Frangu grubuna katılmayı başaracaktır. Bunlardan savaşa devam edenlerin büyük kısmının da, katıldıkları Frangu grubunun çoğunluğuyla birlikte, yok olduğu anlaşılıyor. Frangu grubuna katılmak yerine, İzmir'e doğru kaçan disiplin dışı küçük sürülerden bazılarının da (M.L. Smith, Anadolu Üzerindeki Göz, s.323 vd.; Sprydonos, Harp ve Hürriyetler, s.265 vd.), süvariler, çeteler ve halk tarafından esir edildiklerini ya da temizlendiklerini görüyoruz. Ancak ufak bir kısmı İzmir'e ulaşarak kurtulmuşlardır.

Smyrna adlı Yunan fotoğraf albümünde, bu kurtulan, bitik ve korkudan gözleri yerlerinden uğramış askerlerin resimleri var. Ölünceye kadar kendilerine gelebildiler mi bilmem? Çocuklarının bile, hâlâ bu büyük felaketin acısını unutamamış olduklarını görüyoruz.

Kısacası, savaşın bin bir cilvesinin birinden yararlanarak, ölüm çukurundan kaçabilenlerin büyük çoğunluğunun sonu da böyle.190

Şimdi Mısıroğlu ile Dilipak'ın yazdıklarını bir daha okuyalım:

□ "..Ciddi bir imha muharebesi yapmaya muvaffak olunamamıştır.

Mesela Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin, bir imha muharebesi halinde gerçekleştirilememesi, şayan-ı dikkattir! Bunun askeri olmaktan ziyade, siyasi sebepleri üzerine eğilmek, mevzuumuz haricidir."

□ "Yunanlılar daha sonra geldikleri gibi gittiler, ancak bu, halkın vatanı korumadaki sarsılmaz kararlılığı ve kapalı kapılar arkasındaki hâlâ mahiyetini bilmediğimiz siyasi pazarlıkla oldu... Yunanı denize döktük mü, yoksa geldikleri gibi gemilere binip gittiler mi?"

Başta Yunanlılar olmak üzere, bütün dünyanın kabul ettiği bu kesin ve olağanüstü Türk zaferini, küçültmek, sulandırmak, akıl ve gerçek dışı iddialarla karalamak istiyorlar. Yunanlıdan çok Yunancı olmaktan da çekinmiyorlar.191Velhasıl Ali Kemal'i aratmıyorlar. . ^"

• K.Karabekir'in Büyük Taarruz ile ilgili görüşlerini, Karabekir paragrafında aktaracağım."




sayfa: 1406-1544 arası: https://www.pdfdrive2.com/%C5%9Eu-%C3%87%C4%B1lg%C4%B1n-t%C3%BCrkler-turgut-%C3%96zakman-d118312013.html


TEZLER

ABDULLAH ERDOĞAN ** 2017 ** Çanakkale Ve Büyük Taarruzda Mustafa Kemal Paşa'nın Askeri Rolü ** Mustafa Kemal Pasha's military importance in Gallipoli and Great Offence ** Erciyes Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

AHMET ALTINTAŞ ** 1990 ** Milli Mücadele Döneminde Afyon Ve Havalisi (1919-1922). ** İstanbul Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

ATİLLA DEMİRALAY ** 2009 ** Büyük Taarruz Ve Büyük Taarruz Şehitlikleri * The Great Attack and its martyrdoms ** Selçuk Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

BAYRAM APAYDIN ** 2015 ** Milli Mücadele Döneminde Kazanılan Askeri Başarıların Kutlanması (1939-1949) ** Celebrating the success of military wins during the period of national struggle (1939-1949) ** Ankara Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

FARUK GÖKTAŞ ** 2016 ** Milli Mücadele Dönemi'nde Akşehir ** Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History

FEYZULLAH EZER ** 1997 ** Büyük Taarruz Öncesi İkmal Ve İaşe ** The supply and feeding before Great Attack ** Fırat Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History

MEHMET ERHAN TÜRKSOY ** 2004 ** Askeri Ve Stratejik Açıdan Büyük Taarruz ** Military and stratecig aspects of the Great Offensive ** Dokuz Eylül Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

MUHARREM GÜNEŞ ** 2002 ** Büyük Taarruz Öncesi Askeri Hazırlıklar ** Atatürk Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

MURAT BASTEM ** 2010 ** Büyük Taarruz'da Hava Harekâtı ** The air war in Great Attack ** Afyon Kocatepe Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

NİLGÜN NURHAN PEKÖZ ** 1990 ** Büyük Taarruz Ve Mudanya Mütarekesinin İzmir Basınına Yansımaları ** Reflections of the great offensive and mudanya armistice on izmir press ** Dokuz Eylül Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

NİLÜFER ERDEM: Yunan tarihçiliğinin gözüyle Anadolu harekatı (1919-1923) / The Anatolian operation (1919-1923) from the view of Greek historians * Danışman: PROF. DR. SABAHATTİN ÖZEL* Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bilim Dalı* Konu:Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution * Dizin:Helenizm = Hellenism ; Helenler = Hellens ; Milli Mücadele = National Struggle ; Yunan işgali = Greek ocupation ; Yunan tarihi = Greek history            * Doktora Türkçe 2009 567 s. 

UĞUR ÜÇÜNCÜ ** 2010 ** Türk Kamuoyunda Büyük Taarruz ** The Great Offensive in Turkish public opinion ** Afyon Kocatepe Üniversitesi ** Doktora ** Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution

ZİNNUR AKÇASULU ** 2019 ** Hâkimiyet-İ Milliye Ve Peyam-I Sabah Gazetelerine Göre Büyük Taarruz * Great offensive according to newspapers Hâkimiyet-i Milliye and Peyam-i Sabah ** Pamukkale Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History


-------------------------.
MEHMET ERHAN TÜRKSOY ** 2004 ** Askeri Ve Stratejik Açıdan Büyük Taarruz ** Military and stratecig aspects of the Great Offensive ** Dokuz Eylül Üniversitesi ** Yüksek Lisans ** Tarih = History ; Türk İnkılap Tarihi = History of Turkish Revolution








Kaynakçalar;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder