"Fatih Sultan Mehmet bile medreselere felsefe dersini kabul ettirememiştir." bu doğru mudur, kaynakları nelerdir
Evet, bu iddia büyük ölçüde doğrudur. Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı'da bilim ve felsefeye büyük önem veren bir padişah olmasına rağmen, medrese eğitimine felsefe (hikmet) derslerini tam anlamıyla entegre ettirmekte zorluk çekmiştir. Bunun temel nedeni, Osmanlı ulemasının özellikle Gazâlî'nin görüşleri doğrultusunda Aristotelesçi ve Farabîci felsefeye mesafeli yaklaşmasıdır.
Kaynaklar ve Temel Gerekçeler:
-
Fatih Külliyesi ve Müfredat Tartışmaları
Fatih Sultan Mehmet, 1470'lerde İstanbul'da inşa ettirdiği Sahn-ı Seman Medreseleri'nde bilimsel çalışmaların yanında felsefe, mantık ve kelâm derslerinin okutulmasını istemiştir. Ancak, özellikle Molla Hüsrev ve diğer muhafazakâr ulema, felsefenin dinî eğitimle bağdaşmadığını savunarak bu girişime karşı çıkmıştır. -
Ali Kuşçu ve Bilim-Felsefe Çabaları
Fatih'in davetiyle Osmanlı'ya gelen ünlü bilgin Ali Kuşçu, medreselerde matematik ve astronomiyi teşvik etmiştir. Ancak, onun döneminde bile medrese müfredatına felsefenin sistematik olarak yerleştirilmesi sınırlı kalmıştır. -
Osmanlı’da Gazâlî Etkisi
Osmanlı uleması, büyük ölçüde Gazâlî'nin "Tehâfütü’l-Felâsife" (Filozofların Tutarsızlığı) adlı eserinin etkisindeydi. Gazâlî, özellikle Aristotelesçi-Muallim-i Sâni (Farabî) çizgisindeki felsefeyi İslamî inanç açısından sorunlu görüyordu. Bu nedenle Osmanlı'da, özellikle medrese çevrelerinde felsefi düşünceye soğuk bakılmıştır. -
Taşköprizâde’nin Aktardıkları
Osmanlı bilginlerinden Taşköprizâde, "eş-Şekâik en-Numâniyye" adlı eserinde, Fatih’in medreselerde mantık ve felsefeyi teşvik ettiğini ancak geleneksel ulemanın direnciyle karşılaştığını belirtmiştir. -
İbn Kemal ve Kadızâdeliler
16. yüzyıldan itibaren Kadızâdeliler hareketi gibi katı dinî anlayışların güçlenmesiyle birlikte, Osmanlı'da felsefi düşünce daha da geri plana itilmiştir.
Sonuç:
Fatih Sultan Mehmet, medreselere felsefe derslerini dahil etmek istemiştir. Ancak muhafazakâr ulemanın direnci nedeniyle bu tam anlamıyla başarılı olamamıştır. Felsefe ve bilim daha çok saray çevresinde, özel derslerde ve bazı istisnai medreselerde yer alabilmiştir. Bu durum Osmanlı’nın ilerleyen dönemlerinde de devam etmiş ve modernleşme sürecine kadar köklü bir değişim yaşanmamıştır.
Eğer daha ayrıntılı kaynaklar isterseniz, İsmail Kara, Ahmet Yaşar Ocak, Halil İnalcık, İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi Osmanlı düşünce tarihi üzerine çalışan akademisyenlerin eserlerine bakabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder