24 Kasım 2021 Çarşamba

Katip Çelebi’nin Aydınlanma Öncülüğü Hakkında Alıntılar (1)

 

Katip Çelebi’nin Aydınlanma Öncülüğü Hakkında Alıntılar (1)

 

Bülent Ağaoğlu

İstanbul, 24.11.2021

 

1

 

Katip Çelebi’nin büyük bir bilgin, düşünür ve aydınlanma emekçisi olduğunu ifade eden Karlığa, “Katip Çelebi, Osmanlı modernleşmesinin fikir babası ve itici gücüdür. Ondan sonra gelen bilim adamları az ya da çok Katip Çelebi’den etkilenmiştir. Katip Çelebi, ele aldığı tüm konuları her boyutuyla incelemiş, üzerinde çalışmış ve sonuçlarını da en mükemmel şekilde ortaya koymuştur. Bu azmin neticesinde de 48 yıllık ömrüne binlerce sayfalık yirmi bir adet abidevi eseri sığdırmayı başarmıştır. İslam ilimlerinin canlanması için de büyük çaba sarf eden Katip Çelebi bununla sınırlı kalmamış, 13. yüzyıldan sonra, İslam dünyasının dışında ve özellikle Rönesans dönemi boyunca Avrupa’da ortaya çıkan ilmî ve fikrî gelişmeler hakkında genişçe bilgi veren ilk ve tek Müslüman bilgin olmuştur. Katip Çelebi ve yetiştirdiği talebeler sayesinde 18. yüzyıl açılımı gerçekleşmiş ve bu da 19. Yüzyılda Osmanlı modernleşmesi olan Islahat ve Tanzimat hareketlerinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur” diyor. “. http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=639

 

2

“O yaşadığı dönemde Osmanlı bilim ve düşünce hayatında yeni bir atılım başlatan kişi, âdeta bir aydınlanma önderidir.

Ömrünü bilime adayan Kâtip Çelebi, özellikle toplumun bilgilenmesinin önemine inanmış, siyasi ve iktisadi buhranların yaşandığı dönemde topluma ve yöneticilere tavsiye niteliğinde eserler kaleme almıştır.”. http://www.kygm.gov.tr/TR,322/katip-celebi.html

 

3

“Modernleşme çabaları ve modernleşme dönemi genel olarak 20. yy. literatürlerinde, baskıcı Tanrısal otoriteye başkaldırış olarak resmedilirken, çoğunlukla bağnazlık ve taassup ile mücadele açısından irdelenmiştir. Hatta Avrupa ve özellikle Fransız aydınlanmasının, hemen hemen bütün rasyonel ilkelerinin altında taassup ile görülen hesaplaşma göze çarpmaktadır. 18. yy. Avrupa’sının açık bir karakteristiğidir bu durum… Hatta Türk Cumhuriyet modernleşmesinin temeline açık bir etkide bulunan bu dönem düşünürleri, ister ateist (tanrıtanımaz) olsun, ister deist olsun (Yaradancı), kesin bir biçimde bağnazlık ve taassup altında ortaya çıkan her düşünceye karşı bir reddediş sergilemişlerdir. Cumhuriyetimizin modernleşmesinde Voltaire, Diderot, Rousseau gibi aydınlanma filozoflarının önemli bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Fakat Voltaire, 18. yy içerisinde, bağnazlıkla mücadele ilkelerinden bahsederken kendisinden önceki asırda tam da Osmanlının karanlık günlerinin başlangıcı olarak düşünülen çağda, Katip Çelebi bağnazlıkla mücadele etme gerekliliğini vurgulamıştır,[7] Esasında geri kalmışlık meselesi ister batı olsun ister doğu olsun, Akl-i ilimlerin eksikliğini vurgulamakla ortaya çıkarılan bir hadisedir. Yani 18. yy. aydınlanma Avrupa’sı dahi geri kalmışlık ilkelerini sorgulaması hasebi ile modern dünya kriterlerine ulaşmıştır. Bu sebeple modernitenin başlangıcını Rasyonel ilkelerin ve akla dayanan ilimlerin eksikliğini fark etmek meselesi ile başlatsak, pek de haksızlık etmeyiz. Katip Çelebi, 18. yy. Aydınlanma Avrupa’sından bir önceki asırda Akla dayanan ilimlerin gereği üzerindeki meselelere değinmiştir. Hatta toplumsal bozulmanın ve gerilemenin farkında olarak, gerileme ve bozulma gerekçelerini, Fatih sultan Mehmet döneminden sonra medreselerin programından kaldırılan Felsefe ve Hendese derslerinin eksikliğine bağlar.[8] Katip Çelebi taraftar ruhlu ateşli çekişmelerden açık bir rahatsızlık duymakta ve özellikle din hakkında gerçekleşecek her tartışmanın taassup ve bağnazlığa yol açtığını ileri sürecektir. Mesela Sivasi Efendi ile Kadızade Mehmet Efendi arasındaki dinsel çekişme hakkında şunları söylerken, bir bakıma taassupla da mücadele etmektedir.

"Kürsilerde birbirlerine taş atıp laf sokarak dil ile yaptıkları karşılaşma, kılıç ve süngü ile savaş yol açmaya yaklaşınca Saltanat tarafından kimilerinin kulaklarını çekip terbiye etmek lazım geldi, İslamlığın ve Müslümanların Sultanı’nın bu türlü kuru dindarlık ve Taassup sahiplerini, kim olursa olsun ezip yola getirmesi, üzerine düşen vazifelerdendir. Çünkü geçmişte bu tür taassup kavgasından çok fesat olmuştur."[9]            

Eğer bir parça dikkat edilecek olursa Avrupa’nın 17. yüzyılında ortaya çıkan modern bakış açısı, Kâtip Çelebi’nin ağzından Osmanlı toplumunda da dile gelmektedir. Taassubu yerme ve taassubun sonuçlarını düşünmek bakımından, !8. yy Fransız aydınlarına benzer bir üsluba sahiptir ki, Kâtip Çelebi, eserleri ile sonraki dönemler takip edilen önemli bir ilim adamı hüviyeti kazanmıştır. 17. yüzyıl içerisinde, Osmanlı toplumunda Felsefe faaliyetleri pek fazla olmasa da, Kâtip Çelebi felsefe ilminin toplum hayatı açısından önemine vakıftı.”. https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/2333-turk-modernlesmesinin-onculleri

 

4

"KATİP ÇELEBİ, SADECE BİR AYDINLANMA ÖNDERİ DEĞİL, AYNI ZAMANDA YENİLİK HAREKETİ TEMSİLCİSİ"

Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Komitesi Başkanı ve Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa da, Katip Çelebi'nin sadece bir aydınlanma önderi değil, aynı zamanda yenilik hareketi temsilcisi olduğunu ifade etti. Karlığa, "Katip Çelebi, İslam dünyasının son 3 yüz yılda yetiştirdiği en ünlü düşünür ve bilim adamı olduğu gibi, 13. yüzyıldan itibaren de duraklamaya başlamış olan İslam coğrafya biliminin yeniden gelişmesini ve canlanmasını sağlamıştır. Ömrünün büyük bir bölümünü kitaplara adayan bu bilim insanı, sonunda Cihannüma'yı yazar, bütün dünyayı bize yeniden anlatmak ister. Cihannüma, dünyayı ve kainatı gösteren, cihana ayna tutan bir eserdir" dedi. “. 
http://arsiv.dha.com.tr/katip-celebinin-cihannuma-adli-eseri-tanitildi-_146747.html

 

5

Osmanlı Modernleşmesinin Öncülerinden KÂTİP ÇELEBİ Paneli, 14 Mayıs 2015, Düzenleyen: Hacettepe Üniversitesi Tarihi ve Kültürel Mirası Araştırma Merkezi (HÜTKAM). http://www.hutkam.hacettepe.edu.tr/hutkam_140515.html

 

6

“Taha Akyol bugünkü yazısında Osmanlı'da felsefe derslerinin dışlanmasının sonuçlarını tartışıyor. "Bizde aydınlanmanın öncü isimlerinden 17. asırda Katip Çelebi, “felsefiyattır” diye suçlanarak “akli ilimler”in medreseden çıkarılmasını büyük esefle anlatır."  @takyol96 ** https://twitter.com/mahfiegilmez/status/1163684004899540992

 

Karşı görüşler;

1


52 Fazlıoğlu, “Son Söz”, s. 61.

(sayfa: 259: https://celebi.ikcu.edu.tr/Share/406DDB723D902A6DBB77C328D3E3EFBC )

…………………………

2

“Örneğin, 17. yüzyıl Batı ilimleriyle Osmanlı dünyası arasında bir kıyaslama yapan Ahmet Mumcu, çok keskin hatlarla Kâtip Çelebi’yi gerileme dönemi içerisinde “buluş sahibi olmayan” bir Osmanlı âlimi olarak değerlendirir. Ona göre Çelebi, Aristoteles mantığından dışarı çıkamamıştır; ancak o yüzyılda aklın övgüsünü yaptığı için adı saygıyla anılmalıdır. Mumcu ayrıca Kâtip Çelebi’yle ilgili “Yaşadığı 17. yüzyılda, pozitif bilimlerin önemini, gözlem ve deney yollarının yararını göstermeye çalışmışsa da, bir buluş sahibi değildir.” demektedir.2 Öte yandan Kâtip Çelebi’nin dönüşümler çağında, Batı merkezli tarih yazımına paralel olarak bir erken modern dönem Osmanlı aydınlanmacısı olarak tasvir edilmesi ve hiç olmayan bir sıçramanın erken temsilcisi olarak anılması da doğru değildir.”.  (sayfa: 345). https://celebi.ikcu.edu.tr/Share/406DDB723D902A6DBB77C328D3E3EFBC

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder