Katip Çelebi’nin Öncülüğü Hakkında Alıntılar (1)
“Modernleşme çabaları ve modernleşme dönemi genel olarak 20.
yy. literatürlerinde, baskıcı Tanrısal otoriteye başkaldırış olarak
resmedilirken, çoğunlukla bağnazlık ve taassup ile mücadele açısından
irdelenmiştir. Hatta Avrupa ve özellikle Fransız aydınlanmasının, hemen hemen
bütün rasyonel ilkelerinin altında taassup ile görülen hesaplaşma göze
çarpmaktadır. 18. yy. Avrupa’sının açık bir karakteristiğidir bu durum… Hatta
Türk Cumhuriyet modernleşmesinin temeline açık bir etkide bulunan bu dönem
düşünürleri, ister ateist (tanrıtanımaz) olsun, ister deist olsun (Yaradancı),
kesin bir biçimde bağnazlık ve taassup altında ortaya çıkan her düşünceye karşı
bir reddediş sergilemişlerdir. Cumhuriyetimizin modernleşmesinde Voltaire,
Diderot, Rousseau gibi aydınlanma filozoflarının önemli bir etkisi olduğu
düşünülmektedir. Fakat Voltaire, 18. yy
içerisinde, bağnazlıkla mücadele ilkelerinden bahsederken kendisinden önceki
asırda tam da Osmanlının karanlık günlerinin başlangıcı olarak düşünülen çağda,
Katip Çelebi bağnazlıkla mücadele etme gerekliliğini vurgulamıştır,[7]
Esasında geri kalmışlık meselesi ister batı olsun ister doğu olsun, Akl-i
ilimlerin eksikliğini vurgulamakla ortaya çıkarılan bir hadisedir. Yani 18. yy.
aydınlanma Avrupa’sı dahi geri kalmışlık ilkelerini sorgulaması hasebi ile
modern dünya kriterlerine ulaşmıştır. Bu sebeple modernitenin başlangıcını
Rasyonel ilkelerin ve akla dayanan ilimlerin eksikliğini fark etmek meselesi
ile başlatsak, pek de haksızlık etmeyiz. Katip
Çelebi, 18. yy. Aydınlanma Avrupa’sından bir önceki asırda Akla dayanan
ilimlerin gereği üzerindeki meselelere değinmiştir. Hatta toplumsal bozulmanın
ve gerilemenin farkında olarak, gerileme ve bozulma gerekçelerini, Fatih sultan
Mehmet döneminden sonra medreselerin programından kaldırılan Felsefe ve Hendese
derslerinin eksikliğine bağlar.[8] Katip Çelebi taraftar ruhlu ateşli
çekişmelerden açık bir rahatsızlık duymakta ve özellikle din hakkında
gerçekleşecek her tartışmanın taassup ve bağnazlığa yol açtığını ileri
sürecektir. Mesela Sivasi Efendi ile Kadızade Mehmet Efendi arasındaki dinsel
çekişme hakkında şunları söylerken, bir bakıma taassupla da mücadele
etmektedir.
"Kürsilerde birbirlerine taş atıp laf sokarak dil ile
yaptıkları karşılaşma, kılıç ve süngü ile savaş yol açmaya yaklaşınca Saltanat
tarafından kimilerinin kulaklarını çekip terbiye etmek lazım geldi, İslamlığın
ve Müslümanların Sultanı’nın bu türlü kuru dindarlık ve Taassup sahiplerini,
kim olursa olsun ezip yola getirmesi, üzerine düşen vazifelerdendir. Çünkü
geçmişte bu tür taassup kavgasından çok fesat olmuştur."[9]
Eğer bir parça dikkat edilecek olursa Avrupa’nın 17.
yüzyılında ortaya çıkan modern bakış açısı, Kâtip Çelebi’nin ağzından Osmanlı
toplumunda da dile gelmektedir. Taassubu yerme ve taassubun sonuçlarını
düşünmek bakımından, !8. yy Fransız aydınlarına benzer bir üsluba sahiptir ki,
Kâtip Çelebi, eserleri ile sonraki dönemler takip edilen önemli bir ilim adamı
hüviyeti kazanmıştır. 17. yüzyıl içerisinde, Osmanlı toplumunda Felsefe
faaliyetleri pek fazla olmasa da, Kâtip Çelebi felsefe ilminin toplum hayatı
açısından önemine vakıftı.”. https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/2333-turk-modernlesmesinin-onculleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder