23 Kasım 2021 Salı

Katip Çelebi’nin Öncülüğü Hakkında Alıntılar (1)

 

Katip Çelebi’nin Öncülüğü Hakkında Alıntılar (1)

 

“Modernleşme çabaları ve modernleşme dönemi genel olarak 20. yy. literatürlerinde, baskıcı Tanrısal otoriteye başkaldırış olarak resmedilirken, çoğunlukla bağnazlık ve taassup ile mücadele açısından irdelenmiştir. Hatta Avrupa ve özellikle Fransız aydınlanmasının, hemen hemen bütün rasyonel ilkelerinin altında taassup ile görülen hesaplaşma göze çarpmaktadır. 18. yy. Avrupa’sının açık bir karakteristiğidir bu durum… Hatta Türk Cumhuriyet modernleşmesinin temeline açık bir etkide bulunan bu dönem düşünürleri, ister ateist (tanrıtanımaz) olsun, ister deist olsun (Yaradancı), kesin bir biçimde bağnazlık ve taassup altında ortaya çıkan her düşünceye karşı bir reddediş sergilemişlerdir. Cumhuriyetimizin modernleşmesinde Voltaire, Diderot, Rousseau gibi aydınlanma filozoflarının önemli bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Fakat Voltaire, 18. yy içerisinde, bağnazlıkla mücadele ilkelerinden bahsederken kendisinden önceki asırda tam da Osmanlının karanlık günlerinin başlangıcı olarak düşünülen çağda, Katip Çelebi bağnazlıkla mücadele etme gerekliliğini vurgulamıştır,[7] Esasında geri kalmışlık meselesi ister batı olsun ister doğu olsun, Akl-i ilimlerin eksikliğini vurgulamakla ortaya çıkarılan bir hadisedir. Yani 18. yy. aydınlanma Avrupa’sı dahi geri kalmışlık ilkelerini sorgulaması hasebi ile modern dünya kriterlerine ulaşmıştır. Bu sebeple modernitenin başlangıcını Rasyonel ilkelerin ve akla dayanan ilimlerin eksikliğini fark etmek meselesi ile başlatsak, pek de haksızlık etmeyiz. Katip Çelebi, 18. yy. Aydınlanma Avrupa’sından bir önceki asırda Akla dayanan ilimlerin gereği üzerindeki meselelere değinmiştir. Hatta toplumsal bozulmanın ve gerilemenin farkında olarak, gerileme ve bozulma gerekçelerini, Fatih sultan Mehmet döneminden sonra medreselerin programından kaldırılan Felsefe ve Hendese derslerinin eksikliğine bağlar.[8] Katip Çelebi taraftar ruhlu ateşli çekişmelerden açık bir rahatsızlık duymakta ve özellikle din hakkında gerçekleşecek her tartışmanın taassup ve bağnazlığa yol açtığını ileri sürecektir. Mesela Sivasi Efendi ile Kadızade Mehmet Efendi arasındaki dinsel çekişme hakkında şunları söylerken, bir bakıma taassupla da mücadele etmektedir.

"Kürsilerde birbirlerine taş atıp laf sokarak dil ile yaptıkları karşılaşma, kılıç ve süngü ile savaş yol açmaya yaklaşınca Saltanat tarafından kimilerinin kulaklarını çekip terbiye etmek lazım geldi, İslamlığın ve Müslümanların Sultanı’nın bu türlü kuru dindarlık ve Taassup sahiplerini, kim olursa olsun ezip yola getirmesi, üzerine düşen vazifelerdendir. Çünkü geçmişte bu tür taassup kavgasından çok fesat olmuştur."[9]            

Eğer bir parça dikkat edilecek olursa Avrupa’nın 17. yüzyılında ortaya çıkan modern bakış açısı, Kâtip Çelebi’nin ağzından Osmanlı toplumunda da dile gelmektedir. Taassubu yerme ve taassubun sonuçlarını düşünmek bakımından, !8. yy Fransız aydınlarına benzer bir üsluba sahiptir ki, Kâtip Çelebi, eserleri ile sonraki dönemler takip edilen önemli bir ilim adamı hüviyeti kazanmıştır. 17. yüzyıl içerisinde, Osmanlı toplumunda Felsefe faaliyetleri pek fazla olmasa da, Kâtip Çelebi felsefe ilminin toplum hayatı açısından önemine vakıftı.”. https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/2333-turk-modernlesmesinin-onculleri

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder