"Kitapsever" aydınlanma öncümüz Katip Çelebi
(Bibliyograf aydınlanma öncümüz Katip Çelebi)
(Aydınlanma öncümüz bir kitapsever, bir bibliyograf: Katip Çelebi)
Bülent Ağaoğlu
İstanbul, 25.11.2021
Katip Çelebi’nin aydınlanma öncümüz olduğuna
ilişkin bazı ifadeler evvelce yayınlanmıştı.
(Katip
Çelebi’nin Aydınlanma Öncülüğü Hakkında Alıntılar (1). https://bulentagaoglu.blogspot.com/2021/11/katip-celebinin-aydnlanma-onculugu.html
)
Literatürde, aydınlanma öncülüğüne ilişkin olarak, bununla bağlantılı olarak, büyük birikiminde “kitapsever”
özelliği vurgulandı mı acaba…
……………………..
Kátip
Çelebi mirasa kondu işi gücü bırakıp álim oldu
Kasım 11, 2003
17. yüzyılın en büyük álimlerinden olan Kátip
Çelebi, gençliğinde parasızlık yüzünden tek bir kitap bile alamamıştı ama
ardarda konduğu iki miras bütün hayatını değiştiriverdi ve zamanının en büyük
özel kütüphanesini kurdu. Sahip olduğu kitaplar konusunda zamanın
Şeyhülislám'ını ikna edebilmek için kitaplarının bir kısmını katırlara yükleyip
Şeyhülislám'ın konağına getirmiş ve sadece tarih konusunda 1300 cild esere
sahip olduğu görülmüştü.
KÁTİP Çelebi, 17. asırda yaşamış olan en
önemli Osmanlı álimi idi ve bugün bile müracaat kitabı olarak kullanılan
eserlerini, iki akrabasından kalan mirasa konmasından sonra vermişti.
Düşük bir maaşla memurluk yapan Kátip Çelebi,
bu miras sayesinde ihtiyacı olan bütün kitapları almış ve kendisini okuyup
yazmaya adamıştı. Hattá o kadar çok kitabı olmuştu ki dönemin Şeyhülislam'ı
bile, kütüphanesini gördüğü zaman şaşırıp kalmıştı.
1609 Şubat'ının karlı bir kış günü
İstanbul'da doğan ve asıl ismi Mustafa olan Kátip Çelebi'nin babası Abdullah,
sarayda memurdu. Bir İran seferinde babasını kaybeden Mustafa, babasının
arkadaşlarının yardımıyla Maliye'de işe yerleştirildi ve Osmanlı döneminde
memurlara 'kátip' dendiği için bu ünvanla anılmaya başlandı.
Memuriyetten elde ettiği gelir oldukça
düşüktü ve maaşının azlığından dolayı kitap alamıyordu, babasından da zaten bir
şey kalmamıştı. Dördüncü Murad'ın 1635 yılındaki Revan seferine katılmış, yolda
uğradıkları Halep'te gördüğü kitapları parasızlık yüzünden alamamış, sadece
isimlerini not edebilmişti.
Ama talih, hiç ummadığı bir anda yüzüne güldü
ve bir akrabasından yüklü bir miras kaldığını öğrendi. Bu miras, Osmanlı ilim
tarihine damgasını vuracak olan Kátip Çelebi'nin yeniden doğum belgesi gibiydi.
Mirasın tamamını kitaba yatırdı ve memuriyeti bıraktı. Aldığı kitapları okudu,
zamanının en meşhur alimlerinin derslerine devam etti ve bilgisi artınca da
oturup yazmaya başladı.
Bir müddet sonra parası bitti ama talih yize
yüzüne güldü ve 1637'de bir başka akrabasından birkaç yüz bin akçelik başka bir
mirasa daha kondu. Bu mirasın 300 bin akçesini tekrardan kitaba yatırırken, bir
kısmını da karısının dırdırından kurtulmak için evinin tamiratına harcadı.
O kadar kitabı vardı ki, sahip olduğu
cildlerin sayısına hiç kimse inanmıyordu. Bir gün bir sohbet esnasında
kendisine inanmayan Şeyhülislám Yahya Efendi'yi ikna etmek için sadece tarih
kitaplarını katırlara yükledi ve Şeyhülislam'ın konağına getirdi. Getirdikleri
cildlerin sayısı 1300 idi evinde çok daha fazla kitabı olduğunu gururla
söylemiş, hem Şeyhülislám, hem de konakta sohbete katılanlar şaşırıp
kalmışlardı.
Kátip Çelebi tarih ve coğrafya başta olmak
üzere değişik sahalarda 24 eser verdi. Bunların bir kısmı o dönem Osmanlı
dünyasında hiç bilinmeyen konulardaydı. Kitap merakı yüzünden gördüğü her eseri
ismini ve yazarını not etmiş ve daha sonra araştırmacılar için bugün bile
kaynak olan bibliyografya eseri vermiş, 'Keşfü'z-zünun' isimli büyük kaynak
böyle doğmuştu.
Osmanlı tarihinin en büyük álimlerinden olan
Kátip Çelebi, 1657'nin 6 Ekim'inde kahvesini içtiği sırada birdenbire ölüverdi.
O sırada henüz 48 yaşındaydı ama kitap merakı sayesinde ismini
ölümsüzleştirmişti.
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/k-tip-celebi-mirasa-kondu-isi-gucu-birakip-lim-oldu-182664
Karşı görüşler;
1
(sayfa: 259: https://celebi.ikcu.edu.tr/Share/406DDB723D902A6DBB77C328D3E3EFBC
)
…………………………
2
“Örneğin, 17. yüzyıl Batı ilimleriyle Osmanlı dünyası
arasında bir kıyaslama yapan Ahmet Mumcu, çok keskin hatlarla Kâtip Çelebi’yi
gerileme dönemi içerisinde “buluş sahibi olmayan” bir Osmanlı âlimi olarak
değerlendirir. Ona göre Çelebi, Aristoteles mantığından dışarı çıkamamıştır;
ancak o yüzyılda aklın övgüsünü yaptığı için adı saygıyla anılmalıdır. Mumcu
ayrıca Kâtip Çelebi’yle ilgili “Yaşadığı 17. yüzyılda, pozitif bilimlerin
önemini, gözlem ve deney yollarının yararını göstermeye çalışmışsa da, bir
buluş sahibi değildir.” demektedir.2 Öte yandan Kâtip Çelebi’nin dönüşümler
çağında, Batı merkezli tarih yazımına paralel olarak bir erken modern dönem
Osmanlı aydınlanmacısı olarak tasvir edilmesi ve hiç olmayan bir sıçramanın
erken temsilcisi olarak anılması da doğru değildir.”. (sayfa: 345). https://celebi.ikcu.edu.tr/Share/406DDB723D902A6DBB77C328D3E3EFBC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder