8 Eylül 2024 Pazar

Alıntılarla Fatih ve Atatürk’te Kitap Sevgisi, Bilgi – Öğrenme Aşkı (Meraklı, Bilgiye Değer Veren, Sistematik Çalışan, Öğrenme Tutkusu)

 

Alıntılarla

 

Fatih ve Atatürk’te Kitap Sevgisi, Bilgi – Öğrenme Aşkı

(Meraklı, Bilgiye Değer Veren, Sistematik Çalışan, Öğrenme Tutkusu)

 

 

 

 

 

 

Bülent Ağaoğlu

 

 

 

 

 

 

 

1.8.2022, 8.9.2024

 

 

 

 

İçindekiler

BİRİNCİ BÖLÜM: FATİH SULTAN MEHMET.. 3

Fatih Sultan Mehmet ve Bilgi-Öğrenme Aşkı 3

Meraklı - Bilgiye Değer Veren, Sistematik Çalışan, Öğrenme Tutkusu.. 3

Fatih ve Kitap Sevgisi Konulu Alıntılar. 7

Fatih ve Kurduğu Kütüphaneler Konulu Alıntılar. 19

 

İKİNCİ BÖLÜM: ATATÜRK.. 25

 

Atatürk’ün kitap ve kütüphaneseveriği hakkında Anektodlar. 12.8.2022. https://bulentagaoglu.blogspot.com/2024/09/ataturkun-kitap-ve-kutuphaneseverigi.html

Atatürk’ün Kitapseverliği konulu bazı alıntılar. 12.8.2022. https://bulentagaoglu.blogspot.com/2024/09/ataturkun-kitapseverligi-konulu-baz.html

Sinan Meydan: İşin Sırrı: Çok Okumak. 2011. https://bulentagaoglu.blogspot.com/2024/09/isin-srr-cok-okumak.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM: FATİH SULTAN MEHMET

Fatih Sultan Mehmet ve Bilgi-Öğrenme Aşkı

Meraklı - Bilgiye Değer Veren, Sistematik Çalışan, Öğrenme Tutkusu

= “Bilgiye açtır… doymak bilmez Fatih. İster ki dünyadaki bütün bilginler, bütün sanatkârlar imparatorluğun kalbine yerleşsin. Böyle sergüzeştin içerisinde, bir talebe gibi, her akşam doğulu ve batılı bilginlerden tarih dinler. Bilir kadim Yunan’ı, Mısır’ı, Roma’yı, İran’ı… Konuşur Sırp, Arap, Rum, Fars, hatta İtalyan ve Latin lisanlarını…”. (Uğur Alkuş, 31.05.2020) 

 

= “Bir insanın kütüphanesine bakarak onun nasıl biri olduğunu anlayabilirsiniz bence. Fatih’in kitaplarına bakın. Bir sultanın Aristoteles’le, St. Thomas Aquinas’la ne işi olabilir? Fatih Sultan Mehmed, muhteşem bir savaşçıyla olağanüstü bir entelektüelin birleşimi. Öğrenme aşkı var bir kere. Gerçek bir Rönesans adamı. Büyük İskender’de benzer bir kişilik görebilirsiniz. Mesela Atina’yı fethettiğinde diyor ki “Tek sorun şu: Agamemnon Truva’yı ele geçirdiğinde onu meşhur edecek bir Homeros vardı. Benim ise bir Homeros’um yok.” Çok etkileyici değil mi?”. .” ( John Freely, 23.01.2011). 

 

= “Tam bir Rönesans adamı yani. Sadece harp teknolojilerine değil, her şeye meraklı. Meşhur İtalyan ressam Bellini ile ilişkisi çok meşhur zaten…”. (Heath W. Lowry, 2014)   

 

= “Napoli kralı Aragonlu V. Alfonso'un büyükelçisi hükümdarına verdiği raporda, Fatih'in İtalya'nın hem tarihi hem de coğrafyası ile ilgili bütün bilgileri topladığını rapor ediyor. Sadece bu da değil, bütün efsaneleri topluyor; yani o kıtaya, Roma'ya nasıl hakim olabileceği ile ilgili tüm bilgileri toplamaya çalışıyor. Bunları müneccime sormuyor, tarih ve coğrafyadan bilgi ediniyor. 21 yaşında modern ateşli silahları kullanan bir ordunun başında bir mareşal olduğunu düşününüz. Bu, tarihte bir ilktir.” (İlber Ortaylı, 2017, 194) 

= “Fatih Sultan Mehmed’in kişiliğini yansıtan diğer göstergelerden birisi de, O’nun çok yönlü, meraklı, yeni diller öğrenmeye önem veren ve aynı anda birden fazla şeyle ilgilenebilen bir yanı olması. Haritasında İkizler burcunda yer alan Jüpiter (Jüpiter: genişleme, öğrenme, zenginleşme) kimi zaman ikilem de yaratabilecek geniş ilgi alanlarına işaret etmesi.”. (Hakan Kırkoğlu, t.y.)

= “Gerek yerli gerekse yabancı kaynaklarda, her şeyi öğrenmek isteyen, her şeyi araştırarak karar veren, oldukça dindar, adaletli, çok akıllı, cesaretli, idrak ve sezgi kabiliyeti yüksek, bilim adamları ve şairlere önem veren ve onları koruyan, ihtiraslı, kendine güveni oldukça yüksek bir pâdişah olarak nitelendirilen Fâtih Sultan Mehmet, tarihin kaydettiği büyük liderlerden birisidir.” (Ali Kuşat, 2003, 137)

 

= “Şer’î ve müspet ilimlerde, edebiyatta, tarihte, coğrafyada ileri derecede bilgisi olan Fatih, aynı ihtimam ve dikkati Türk sanatı için de göstermiştir.” (Mustafa Bektaşoğlu, 1.5.2008) 

 

= “Devrinin büyük alimleri Molla Hüsrev, Molla Gürani, Molla Yegan, Hızır Bey ve Hocazade Muslihuddin'den ders alan Fatih Sultan Mehmet, merak ettiği alanlarda da uzman kişileri getirtip özel eğitim aldı. Birçok dil bilen Fatih Sultan Mehmet, matematik, coğrafya, astronomi, fizik gibi pek çok farklı disiplinde de bilgi sahibiydi.”. (Mücahit Türetken, 03.05.2022)

 

= “Fatih Sultan Mehmed bilindiği gibi Osmanlı padişahları içerisinde öğrenmeye en meraklı olandır.” (Fatih Kılıçkaya, 2021, 25)

 

= “Fâtih, âkli (Tıp, Tabii ve Felsefi) ilimlere bilhassa merakı vardır.”. (A.Süheyl Ünver, 16.04.2016).

 

= “Fâtih’in müspet ilimlere merakının, o zaman Garpta temasta bulunduğu memleketlerce bilindiği muhakkaktır.” (A.Süheyl Ünver, 16.04.2016).

 

= “Fatih'in merak sahibi bir sultan olarak her şeyi öğrenmek istediğini belirten İpşirli, "Mesela hükümdar olduğu zaman Hristiyanlık inancının ne olduğunu öğrenmek istiyor.”. (Mücahit Türetken, 03.05.2022)

 

= “İstanbul fethine kadar medreselerimizde ancak nakli “şer’i” ilimler öğretilirdi. Lâkin Fâtih, çocukluğundan beri inkişaf eden araştırıcı kafası ile akli “fenni-scientifique,” ilimlere merak sardırmıştır.” (A.Süheyl Ünver, 16.04.2016).

 

= “Fatih, Yunanca biliyordu. İmparatorluk Balkanlar ve Anadolu’daydı ve sadece İstanbul’un fethinden sonra değil, ondan evvel de önemli miktarda Hellen tebaasının olduğu açıktı. Osmanlı sarayında Enderun bu dili de öğretiyordu ve Fatih onu iyi öğrenen biriydi. İlyada ve Büyük İskender’in fetihlerine kadar eski Yunan tarihi ve Helenizm’i öğrenme çabasındaydı. Kaynaklar dediğimiz gibi Arapça, Farsça ve Türkçe dışındadır, yani Yunancadır.”. (İlber Ortaylı, 30.05.2021)

 

= “Bunun yanında İtalyan kültürüne de büyük bir merakı vardı. İtalyan kültürüne dair bilgiler öğrenmeye çalışır ve bu kültürü beğenirdi.”. (Mustafa Ozan, 24.04.2021)

 

= “Kendisi de bu külliyeye gelerek zaman zaman ders dinler, talebeler arasına oturur, hocalara soru sorar ve müzakerelere katılırdı. Bu durum gerek müderrisler (öğretim elemanları) gerekse tullâb (öğrenciler) arasında büyük hoşnutluk doğurur, büyük heyecan uyandırırdı. Böylece Fatih, meraklı bir okuyucu, iyi bir araştırmacı ve dinleyici olarak tarihteki devlet adamları arasında dikkatleri üzerine çekmiştir.”. (Şükrü Özbuğday, 1.5.2000)

 

= “Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırıcıydı. Sefahati yoktu, nefsine hâkim ve uyanıktı. Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa ve yorgunluğa karşı dayanıklıydı.” (Feth-i Mübîn, Paul Wittek, İ.E. Dergisi, II. 1956)

 

= “Yaşamını savaşlarla geçiren Fatih, bilimsel konulara, kültürel sorunlara ve özellikle antik dünyaya karşı büyük bir ilgi duymaktan geri kalmadı.” (Zeki Arıkan, 07.2010.)

 

= “Dünya coğrafyası ve savaş sanatı kadar şevkle ve zevkle incelediği bir konu yoktur; hükmetme arzusu ile yanar, ama üstlendiği işi araştırırken basiretlidir.”. (John Freely, 2010)

 

= “Fatih kadar İtalya'yı ve İtalyan kültürünü tanıyan ve bilen ikinci bir Osmanlı hükümdarı yoktur. Bırakın Osmanlı hükümdarlarını ne Doğuda ne de Batıda hiçbir hükümdar Fatih kadar bu kültürü ve dünyayı tanımamıştır, bununla birlikte o çok iyi tanıdığı dünyanın ekonomisini çökertip kökünü eriten de aslında Fatih Sultan Mehmet'tir.” (İlber Ortaylı, 2017, 179)

 

= “Halbuki Fatih Yunanca ve İtalyancayı bilmenin yanı sıra, Farsça ve Arapça kalem oynatıyor. Bu dillerin edebiyatını da iyi biliyor.”. (İlber Ortaylı, 2017, 194)

 

= “Napoli kralı Aragonlu V. Alfonso'un büyükelçisi hükümdarına verdiği raporda, Fatih'in İtalya'nın hem tarihi hem de coğrafyası ile ilgili bütün bilgileri topladığını rapor ediyor. Sadece bu da değil, bütün efsaneleri topluyor; yani o kıtaya, Roma'ya nasıl hakim olabileceği ile ilgili tüm bilgileri toplamaya çalışıyor. Bunları müneccime sormuyor, tarih ve coğrafyadan bilgi ediniyor. 21 yaşında modern ateşli silahları kullanan bir ordunun başında bir mareşal olduğunu düşününüz. Bu, tarihte bir ilktir.” (İlber Ortaylı, 2017, 194)

 

= “Büyük İskender, Augustus, Konstantin ve Theodosious gibi hükümdarların yaşamını inceler; onları geçmek daha geniş bir ülke yapmak için her türlü vasıtayı arar, sürekli incelemeler yapar. Fatih'in bilim hazırlığı harikuladedir, (…)”. (Halil İnalcık, 2019, 500)

++Halil İnalcık: Fatih Sultan Mehemmed Han. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.

 

= “İtalyan Langusto, Fatih'i anlatırken "Şiddetli bir öğrenme ihtirasına sahip ve âlicenaptır" (15) der.” (Fahri Kayadibi, 2003, 6)

 

= “Fatih’in sınır tanımaz ölçüde bir öğrenme aşkı vardı. Coğrafyaya olan ilgisi sadece öğrenmek ve bilmek ile kalmamış, matematiksel coğrafyanın mihenk taşı olarak kabul edilen Batlamyus’un Geographiya’sında yer alan parça bölük haritaları kendisi birleştirmiş, bütün halinde yayınlatmıştır. Akdeniz’in Ege’nin Adriyatik’in bütün koylarının, burunlarının, adalarının, derinlikleri sığlıklarına kadar hakim düzeyde harita bilgisine sahipti.

Matematik bilgisi ise astronomiyi bile kavrayıp anlayabilecek düzeydeydi. ‘Matematiksel Sentez’ anlamına gelen Almagest’in 13 ciltlik Latince çevirisini defalarca okumuş ve incelemişti. Güneş sistemini, gezegenlerin yörüngelerini, güneş ve ayın hareketlerini hesaplayabilecek kadar iyi bir trigonometri seviyesinde matematik bilgisine hakimdi.

Ali Kuşçu’nun 1438 de yazdığı yıldız kataloglarını defalarca okumuştu. Tam bir mühendis kafasına da sahip olan II. Mehmet tarihte kullanılan ilk havan topunun çizimlerini de kendisi yapmıştır ve o toplar da İstanbul’un Fethi’nde kullanılmıştır.

Fatih, Topkapı Sarayında orijinal kitapların koleksiyonundan oluşan 587 eserlik bir kütüphane kurmuştu. Bu koleksiyonda Bizans dönemine ait eserler, Latince, Farsça, İtalyanca el yazmaları bulunuyordu. Bunlardan 4 tanesi Homeros’un İlyada Destanı’nı oluşturan ciltlerdi. Bugün dünyada en iyi korunabilmiş el yazmaları onun kütüphanesinde bulunan eserlerdir. Onbinlerin dönüşünün hikayesinin anlatıldığı Anabasis’in bir kopyası da onun kütüphanesinde bulunuyordu.

İlyada Destanı onu o kadar etkiledi ki yanına tarihi notları almakla görevli yardımcısı Kritovulos’u da alarak Truva’ya gitti. Kalıntılarını gezdi, denize olan konumunu, stratejik önemini yerinde gördü ve inceledi. Hatta fetihten sonra Papa II. Pius’a ‘İstanbul’un Fethini Truva’nın bir rövanşı olarak’ gördüğünü yazdı. İlgi alanı sadece bilimle, felsefeyle sınırlı değildi, edebiyata, sanata, hobilere kadar birçok konuda okur ve araştırırdı. Kütüphanesinde her alandan eserler bulunurdu.”. (Rubil Gökdemir, 30.05.2022)

Fatih ve Kitap Sevgisi Konulu Alıntılar

= “Bıraktığı kitapların üçte birinin tarih ve coğrafyaya ait olması ilginçtir.” (Şule Kılıçarslan, 01.04.2020)

= “Bizans'a ait kitapların koleksiyonunu yapardı. Ayasofya'ya dair neredeyse yazılmış tüm orijinal eserleri biriktirmişti. Topkapı Sarayı'nda kütüphane kurmuştu. Bu kütüphanede ilk ciddi araştırma 1929'da Atatürk'ün emriyle yapıldı.  (Sahriye, 26.05.2020)

= “Fatih’in kitap hazinesinde Batı ve Doğu dünyasından coğrafya, tıp, tarih, felsefe ve belagat alanlarında çeşitli dillerde birçok bilimsel kitap toplanmıştı. 1460-1480 yılları arasında çoğu Akkoyunlu Türkmen ve Timur topraklarından göçüp gelmiş hattatların nesta‘lik, nesih, divanî hatla istinsah ettiği İslam dünyasının ünlü bilginlerinin kitapları, üstat müzehhipler tarafından tezhiplenmiş ve üstat mücellitler tarafından da ciltlenmiştir. Bu kitapların, önceleri Edirne’de, 1465 yılından sonra Kostantiniye’de hazırlandıklarını ketebe kayıtlarından öğreniyoruz. Her biri birer sanat eseri olan bu kitapların hazırlanmaları için öncelikle sarayın denetiminde teşkilatlanmış bir işliğin varlığına ihtiyaç vardır. Böyle bir işlik 1460-1478 yılları arasında yapımı süren, çok sonraları Topkapı Sarayı adıyla ünlenecek Saray-ı Cedid’de tesis edilmiş olmalıdır.”. (Zeren Tanındı, 2015)

"Sultan Mehmed II is considered as one of the rare rulers who changed the course of world history but less known is his art patronage that left deep traces in the Western and Eastern world. Mehmed II, who was interested in ancient history and Western culture from an early age, was the first Ottoman ruler who had cultural relations with the West. - He enriched his library with a great number of scientific books written in various languages in the fields of geography, medicine, history and philosophy. Among these were Bibles and classical Greek works. Giorgios Amirutzes of Trabezond produced a world map for the sultan by making use of Ptolemy's Geographike.3 In the Topkapi Palace, there is a Latin copy of the Geographike and an Italian translation by Berlinghieri Fiorentino dedicated to Mehmed II (TSM GI84).

Italian and Catalan maps and portolans also reached the palace in this period.4 In addition to scientific books and maps Italian engravings depicting mythological and religious scenes found their way to the Sultan's library. (5)". (Günsel Renda, 2006, 2)

= “Çelebi Sultan Mehmed ve oğlu II. Sultan Murad’ın mevcudiyeti şüpheli olmayan kütüphaneleri muhteviyatını tam bilemiyorsak da bunlardan önce, belki de o tarihte dünya yüzünde en zengin ve kitap toplamakla meşhur Fatih Sultan Mehmed birinci gelmektedir.”. (A.Süheyl Ünver, 1970)

"Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçeden başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı." (Anonim).

"Fatih Sultan Mehmet kendine ait ilk kütüphaneyi tarihi tam olarak belirlenemeyen ancak XV. yüzyılın ilk yarısı sonları olarak (1447-1449) tahmin edilen dönemde, Manisa’da Saruhan sancakbeyliği sırasında Şehzadeler Sarayı’nda kurmuştur. Kütüphanenin sonradan yanıp yıkılan, kısmen restore edilip bugünkü Manisa Halkevi’nde bulunan kulede kurulduğu tahmin edilmektedir. Fatih’in bu devre ait kitaplarının üzerinde Mehmed bin Murad Han” mührü yer almaktadır. Fatih ikinci özel kütüphanesini, 1454’te kısmen Manisa’dan götürdüğü kitaplarla Edirne’deki Cihannüma Kasrı’nda kurmuştur.

Bir diğer kütüphaneyi İstanbul’un fethinden hemen sonra bugünkü Bayezid Meydanı yakınlarında inşa edilen Eski Saray’da kurmuş, daha sonraki yıllarda bu kütüphane Topkapı Sarayı olarak bilinen Yeni Saray’a taşınmıştır. Bu dönemde Fatih’in kütüphanecisi filozof, matematikçi, bibliyograf ve şair olan Molla Lütfi’dir. Sinan Paşa’nın (Hoca Paşa), Molla Lütfi için Fatih’e İlme vakıftır. Elif gibi doğrudur. Kabiliyetlidir. Kütüphanenizi ona bırakınız” diye öneride bulunduğu bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet, Hoca Paşa ve Molla Lütfi saraydaki kütüphanede bir araya gelerek çalışmışlar, kütüphaneyi adeta bir akademi gibi kullanmışlardır.13 Fatih Sultan Mehmet döneminde kendi kurduğu saray kütüphanelerinin dışında ülkenin çeşitli şehirlerinde yaptırılan külliye, cami, medrese gibi eğitim-öğretim kurumları içerisinde de çok sayıda kütüphane kurulmuştur. Kendisinin kurdurduğu Fatih Camii ve Külliyesi bunun en önemli örneklerinden biridir.14

Fatih dönemi, kütüphane kültürü açısından oldukça önemli ve diğer dönemlere nazaran daha parlak bir dönemdir. Bunun önemli nedenlerinden ilki 1453 yılında İstanbul’un fethedilmesi ile Fatih’in İstanbul’u devletin başkenti yapma isteğinin yanı sıra bu büyük devlete başkentlik yapacak olan şehri aynı zamanda dünyanın -özellikle de İslam dünyasının- en büyük sanat, bilim ve kültür merkezi yapma amacıdır. İstanbul’un fethi aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin yükseliş dönemine girdiği süreci de ifade etmektedir. İkincisi, Fatih’in kişisel olarak bilim ve tekniğe olan ilgisidir. Bu da dolayısıyla ilgi alanına giren konularda gerekli olan yazılı belgeleri yakından takip ettiğini ortaya koymaktadır. Bu özel ilginin oluşmasında, birer bilim adamı olan hocaları Molla Güranî ve Molla Hüsrev’in de payı büyüktür. Üçüncüsü ise, Fatih’in kendisinden önce gelen padişahlardan da devraldığı konu bakımından geniş ve niceliksel olarak büyük sayıdaki kaynağa sahip olmasıdır." (Hakan Anameriç, 2006)

-------------,

14 Melek Dosay Gökdoğan ve Yavuz Unat, Fatih Dönemi (1451-1481) Bilim Anlayışı ve Bilim Adamları”, İstanbul’un Fethinin 550. Yılı Anı Kitabı içinde (35-46). Ed.: Esin Kahya ve Ayten Aydın, Ankara 2004, s. 35, 37.”.

--------------,

 = “Bunun yanında kitap sevgisi de dillere destandır hem de daha yaşadığı dönemde… Fatih'e tarih ve coğrafya konularında danışmanlık yapan İtalyan gezgin Anconalı Cyriaco'nun hükümdara yüksek sesle kitap okuduğu, Fatih'in de bundan çok memnun olduğu rivayet edilir.”. (Halil Solak, 12.05.2013)

= “1929 yılında Müzeler Genel Müdürü Halil Ethem Bey'in davetiyle İstanbul'a getirilen Berlin Üniversitesi profesörlerinden Adolf Deisman, uzun bir araştırma sonunda Topkapı Sarayı'ndaki Mehmet II kütüphanesinde İslam dilleri dışında 587 yazma eser tespit etmiştir. Bunlardan 75'i 11. yüzyıl ve 15.  yüzyıl arasındaki döneme ait matematik ve fizik bilimlerini kapsamaktadır. Diğer yazmalar Kutsal Kitap ve çeşitli İncillerin tefsiri ile ilgilidir. Ayrıca Gramer ve tarihe ait iki yazma ile dünyada tek nüshası olan Kritovulos'un ‘'Sultan Mehmet'in Hayatına Dair'' isimli yazması bulunmaktadır. (Adıvar, 34). Fatih'in kütüphanesindeki İslam eserleri dışında, en önemli eser Adıvar'a göre Claudius Ptolomaios'un – Batlamyus'un Coğrafya isimli eseridir. Topkapı Sarayı kütüphanesinde iki nüsha olarak bulunan bulunan ve Deisman tasnifinde 27 no ile kayıtlı Coğrafya'yı ve Dionysios Peregetes'in ‘'Yeryüzünde Dolaştırma'' isimli kitabını kapsayan dosya toplam birinci kısmı 1-88 ve ikinci kısmı 89 – 106 sayılı varakları ve 63 haritayı içermektedir. 1465 yılında Fatih bu eserle ciddi bir şekilde ilgilenmiştir. Bunların Arapçaya çevirisini Amirutzes ve oğlu yapmıştır. Bu coğrafya kitabının Jacobus Angelus tarafından Latince tercümesi haritalarıyla birlikte Fatih'in saray kütüphanesinde 214 sayıda kayıtlıdır. Ayrıca bu kütüphanede Ptolemaios'un astronomi kitabı ‘'Algemest'' , Bizanslı Proclos'un ‘'Hypotyposis'', Philopones'in antik astronomi aleti usturlapı kullanma kılavuzu, Serenos'un matematiğe ait iki eseri bulunmaktadır.”. (Güran Tatlıoğlu, 04.02.2022)

= “Adıvar ayrıca şunu da eklemektedir ‘'Deisman, A.D. Mordtmana'a dayanarak ‘'Nihayet Fatih'in saray kütüphanesini dünya tarihinde bir dönüm noktası yarattıktan sonra, Doğu ve Batının kapısında durarak, bu iki dünyanın kültürünü kendinde toplayan laik bir insanın mirası gibi saymak lazımdır'' diye yazdığını belirtmekte ve eklemektedir; ‘'Bu güzel sözlere katılmayacak bir Türk tarihçisi var olmamakla birlikte şunu da eklemek isteriz ki, eğer Mehmet II, savaşlardan daha fazla zaman arttırabilmiş ve eski çağlar ilim ve felsefesini daha fazla incelemiş olsaydı Türkiye'de ilim Rönesansı'nın (gerçekleşmeğe başlaması)19.yüzyıla kadar kalmayacağına inanılabilir'' (Adıvar, 43)”. (Zikreden: Güran Tatlıoğlu, 9.2.2022)

Zikreden: Güran Tatlıoğlu, 9.2.2022: https://www.yenihabergazetesi.net/yazi/1674/fatih-sultan-mehmet-ve-ronesans-4

= “Deismann’ın incelemeleri neticesinde yayımladığı Forschungen und Funde im Serai. Mit einem Verzeichnis der nichtislamischen Handschriften im Topkapu Serai in Istanbul (Berlin-Leipzig, 1933) hâlâ Fatih’in kütüphanesi konusundaki araştırmalar için başvuru kaynağıdır.” (Feza Günergun, 2020, 437-438)

= “Fatih döneminde kitap kültürü kadar Osmanlı kütüphane kültürünün de ilk safhalarına da şahit oluruz. Fatih’in kitap ile olan ilişkisi sadece kendi ilgi alanları ile alakalı değildir. Kütüphaneyi kurumsal bir yapıya dönüştürecek şekilde teolojiden felsefeye, tarihten coğrafyaya” kadar birçok konuda, özellikle Bizans yazma eserlerini, Yunanca uzmanlarına veya bilim adamlarına kopya ettirmektedir. Osmanlı sarayının reis-ül küttap bölümünde Yunanca eserler için kopyalama bölümü yer almaktadır. Bu bölüm İtalya devletleri ile yapılan yazışmalar için de kullanılmaktadır. İstanbul’un fethinden kısa süre sonra kurulan kütüphanelerin sayısında bir artma ve koleksiyonlarında bir zenginleşme görülmektedir. Dönemin yazarları seyyahların ve Batı’nın Fatih’e bakışını ve kitap ile ilişkisini şu şekilde özetlemektedir:

Bu karmaşık kişilik (Fatih) aynı zamanda Roma’nın yüksek din görevlilerini şaşırtacak bir zihin açıklığına sahipti. Onu yakından gören yabancılar, seyyahlar, diplomatlar veya Venedikli tüccarlar önyargılarından yavaş yavaş sıyrılmış ve Sultan’da doymak bilmez bir bilgi açlığı olduğunu kabul etmişlerdi. Bir açlık doğal olarak Doğu’ya yönelikti. Mehmet, Arapça ve Farsça yazmaları topluyor, Doğu şiirine ve tarihine ilgi duyuyor, İslam bilgisini derinleştirmeye uğraşıyordu. Ama Batılı gözlemciler her zaman uyanık olan dikkatinin bir kısmının da Hıristiyan alemine yöneldiğini memnuniyetle kaydediyorlardı. Fatih, Avrupa’dan getirttiği kitapları okuyarak edindiği bilgileri ekliyor, kitapların ya kendisine armağan edilmesini sağlıyor ya da seferlerde bunları ganimet olarak alıkoyuyordu.”. (Cemal Gürlek, 29.11.2020)

= Fatih Sultan Mehmet’in (1432-1481): çocukluktan başlayan büyük bir okuma tutkusu vardı. Arapça ve Farsçanın yanı sıra Latince, Yunanca, Slavca ve İbranice’yi de öğrenen Fatih Sultan Mehmet bazen sabaha kadar okur, okuduklarını not alır, onlardan yararlanarak planlar yapardı. Fetih olayındaki en büyük payı da bu okuma sevdası”dır.”. (Anonim).

= “Venedikli Zorzi Dolfin’e göre Fatih Sultan Mehmed; az gülen, zeki, çalışkan, cömert, azimli, her gün mutlaka kitap okuyan, Roma tarihini ve daha pek çok tarih kitabını okutup dinleyen, araştırmalar yapan müstesna bir insandır.

Sultan Mehmed, haritalara da oldukça meraklıydı. Devr-i saltanatında Venedikli matbaacılar, ona harita beğendirmek için epey ter dökmüşlerdir. Batlamyus’a ait meşhur Geographica adlı coğrafya eserini Arapçaya tercüme ettirdiği gibi Trabzonlu Amirutzes ile Müslüman olduktan sonra Mehmed adını alan oğluna Dünya haritası sipariş etmişti.

Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra İstanbul’da sarayını yaptırır yaptırmaz kütüphanesini buraya taşımış ve gelişmesine çok ehemmiyet vermiştir. Fatih Sultan Mehmed’in gözünün nuru kütüphanesinin ilk hafız-ı kütübü, Tokatlı Molla Lütfi’ydi. Sultan Mehmed, hocası Sinan Paşa ve Molla Lütfi bu kütüphanede sık sık buluşur ve ilmî toplantılar yaparlardı.

Sadaka-i câriye olarak inşa ettirdiği külliyenin camiine ve Semaniye medreselerine vakfettiği kitaplar, Molla Lütfi eliyle seçilerek gönderilmişti. Sultanî” kaydını taşıyan bu kitaplar, 800 adetten fazladır ve hâlâ Fatih Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir.

Sultan Fatih, İstanbul’un ilimle de fethi için hemen medreseleri faaliyete geçirmiş, ardından büyük bir külliye ile yeni medreseler inşasını başlatıp bunların içinde de büyüklü küçüklü 14 kütüphane kurmuştu.”. (R. Kemal Subaşı, Eylül 2019)

= “Arapça ve Farsçanın yanı sıra Latince, Yunanca, Slavca ve İbranice'yi de öğrenen Fatih Sultan Mehmet bazen sabaha kadar okur, okuduklarını not alır, onlardan yararlanarak planlar yapardı. Fetih olayındaki en büyük payı da bu "okuma sevdası" dır. O Her gün mutlaka kitap okur ve vaktini çoğunlukla kütüphanede değerlendirirdi. Okumanın ve ilmin ne kadar kıymetli olduğunu "Elden kaçırma asla, kalbe hayat ilimdir/Düşme sakın cehle sen, insan için ölümdür." diyerek de ifade etmiştir.”. (Anonim,) üüü

= “Türkçede Fatih Sultan Mehmed Kütüphanesi üzerine yapılmış, neredeyse hiçbir özgünlüğü olmayan yayınlar ikincil yayınlardan alınmadır; ya bu iki yayından ya da bunların türevlerinden yararlanılmıştır. A. M. Celal Şengör'ün Piri Reis'in 1513 Tarihli Haritasını Kim Buldu?” başlıklı makalesi de bu kategoriye dahildir (Bkz. Piri Reis, 1513 Dünya Haritası. Editör: B. Özüken. İstanbul 2013. Boyut Yayınları. sf. 255-263). Özellikle Emil Jacobs'un 1919 yılında yayınladığı eserde Fatih Sultan ya da Paleologos Kütüphanesi'nin peşinden yollara düşen gezgin ve araştırmacıların detaylı bir listesi verilmektedir. Fatih Sultan Mehmed Kütüphanesi ve sonraki dönemde bunlara eklenen Saray Kütüphanesi'nin detaylı envanteri ise 1933 yılında Adolf Deismann'nın yayınladığı eserde yer almaktadır.”. (Rüstem Aslan, 11.02.2016)

= “Fatih'in toplattığı ve kopyalattığı zengin İslami elyazmaları ise ayrı bir araştırma konusudur. Söz konusu envanter çalışmasından anlaşıldığı gibi Fatih Sultan Mehmed'in özellikle Antik dönem tarihi, savaş ve savaş teknikleri tarihi, coğrafya, matematik, astronomi, felsefe ve şiir kitaplarına (özellikle Homeros'un İlyada elyazmalarına) ilgi gösterdiği ve bu konudaki kitapları toplattırdığı ve kopyalattığı kesindir. Fatih'in özellikle dünya haritalarına ve antik dönemin ünlü coğrafyacısı Ptolemaios'un kitaplarına gösterdiği ilgi ön plana çıkmaktadır. Sonuç olarak söyleyebileceğimiz; Fatih Sultan Mehmed'i dahi bir hükümdar yapan pek çok özelliği vardır, bunlardan biri de kitaplara ve kütüphanelere önem vermesidir.” (Rüstem Aslan, 11.02.2016)

= “Fatih Sultan Mehmet, entelektüel bir kişiliğe de sahipti. Kitap okumayı çok seven birisiydi. Özellikle antik tarihe büyük merak duyduğu için, antik tarih hakkında kitaplar okurdu. Jül Sezar, Büyük İskender gibi komutanların yaptıklarını okur ve onları her konuda geçmeye çalışırdı.”. (Mustafa Ozan, 24.04.2021)

= “Fatih Sultan Mehmed, okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça’ya çevrilmiş olan felsefî eserler okurdu.”. (Anonim).

= “Eğitiminde, medrese kökenli hocalarının yanı sıra Batılı şahsiyetler de bulunmaktaydı. Saruhan (Manisa) sarayında İtalyan hümanisti Anconalı Ciriaco ve saraydaki başka İtalyanlar onun Avrupa tarihi ile Antik Yunan filozoflarının hayatlarıyla ilgili kitaplar okumasına önayak olmuştu.”. (Recep İncecik, 12.01.2020).

= “Jacobs’a göre büyük padişahımızın kütüphanesinden elimizde ne yazık ki sadece 50 kadar kitap kalmıştır ki, bunların 42’si Yunancadır. Bunlar arasında sadece 5 tanesi din kitabıdır:

1 İncil pasajları içeren dinsel tören kitabı,

1 gene İncil pasajlarından oluşan dua kitabı,

2 tane Zebur tefsiri. Bunların hepsi 13. ve 14. yüzyıllardandır.

Bir de son derece kıymetli, 12. yüzyıldan kalma bir Eski Ahit sekizlemesi.

Geri kalan 37, konularına göre şöyle dağılıyor:

3 şair: Homeros, Hesiodos, Pindaros (ilk ikisinin hemen tüm Yunan putperest kültürünün, yani insan uygarlığının, temeli olduğunu hatırlayalım).

8 tane Yunanca gramer kitabı ve sözlük. Sözlüklerin ikisi Yunanca-Latince. Ptolemaios’un coğrafyasını bulan ve yayınlayan büyük Bizanslı bilim adamı Maksimos Planudes tarafından yorumlarıyla birlikte yayımlanmış Esop’un masallarını içeren bir okul kitabı.

1 atasözleri kitabı,

Pitagor vs. 2 cilt Aristoteles.

1 adet taşların esrarlı özellikleri üzerine yazılmış kitap (zamanın mineralojisi).

1 büyü kitabı.

Hippokrat’ın, Galen’in, Mikhael Psellos ve bazı diğer yazarların eserlerini içeren 1 tıp cildi.

Cassianus Bassus tarafından 10. yüzyılda yazılmış 1 tarım kitabı.

Oppianos’un balıkların yaşamı ve balıkçılık üzerine bir eseri.

Arrian’ın meşhur Anabasis’i, yani İskender’in büyük Asya seferinin tarihi ve gene aynı yazarın Hindistan (Indike) adlı eseri.

Ksenofon’un Pers İmparatoru Büyük Kiros’un hayatını konu edinen Kiropedia’sı. Polibios’un tarihinin ilk 5 kitabı.

Kantakuzen’in 1320-1356 tarihleri arasını kapsıyan tarih kitabı.

Konstantinopolis’in oluşumunu anlatan Patria Konstantinupoleos adlı eser.

Roma ve Bizans imparatorlarının yaşamlarını anlatan 1 cilt.

Komnenos imparator ailesini anlatan 1 cilt.

Kristobulos’un Sultan II. Mehmet tarihinin bilinen tek kopyası.

4 adet astronomi ve matematik kitabı:

Bunlar arasında son derece kıymetli bir Öklid el yazması, buhar makinesinin mucidi İskenderiye’liHeron’un Metrika’sı,

Ptolemaios’un coğrafyası.

Buondelmonte’nin Isolaria’sının (Adalar: bu kitap Ege hakkındadır) dünyadaki tek Yunanca tercümesi.

Askeri bilimlere üç ait eser.

Diogenes Laertius’un Yunan filozoflarının yaşamlarını anlattığı eseri.”. (Celal Şengör, 27.9.2013). 

= “Fatih Sultan Mehmedʹin okuduğu kitaplarla ilgili bu tür belgelere sahip değiliz. Ancak Fatihʹin ilgi duyduğu ve muhtemelen bazılarını okuduğu kitaplarla ilgili olarak muasır kaynaklarda bazı ipuçları bulabilmek mümkün olmaktadır. Fatihʹin, Arapça ve Farsça yanında Grekçe ve İtalyanca da bildiği nakl edilmektedir. Eski Yunan ve Roma’nın kültür mirasıyla da yakından ilgilendiği ve bu dillerde yazılmış bazı eserleri hem kütüphanesine kazandırmak hem de tercüme ettirmek için bazı teşebbüslerde bulunduğunu biliyoruz. 7 1460‑1480 tarihleri arasında Sarayʹda Grekçe eserleri istinsah eden katipler 16 Grekçe eseri kopye etmişlerdi. Saray Kütüphanesi hakkında önemli bir eser yazmış olan Deisman Fatihʹin İstanbulʹda doğu ve Batı kültürünü bir araya getirme misyonunu üstlendiğini söylemektedir. 8 Saray Kütüphanesiʹnde bir kısmı muhtemelen Bizansʹtan kalan yazmalar arasında Fâtih Sultan Mehmedʹin çeşitli yollarla edindiği Grekçe, Latince ve İtalyanca yazmalar da yer almaktaydı. Mesela Dubrovnik Arşivinde yer alan bir belgeden Fâtihʹin vezir‑i a’zam Mahmud Paşa vasıtasıyla getirtilen üç kitaba teşekkür ettiğini ve ʺlo marçilio sopra lo poe lo quarto Tadeus çitilisʺ adlı diğer bir kitabın da bulunup gönderilmesini istediğini öğrenmekteyiz. 9

Batlamyusʹun Coğrafyaʹsının (Geography) İtalyanca tercümesinin bir nüshası mütercimi tarafından Fatihʹe gönderilmişti.10 Diğer taraftan Fatih İslam dininin ve kültürünün en önemli kaynaklarını Saray Kütüphanesiʹne kazandırmak için de büyük gayret sarf etmiş ve fethi müteakip ilk yapılan binalardan biri Beyazıdʹdaki Eski Saray’da bir kütüphane oluşturmuştur. II. Mehmedʹin Manisaʹdan Edirne sarayına götürdüğü kitapların Eski Sarayʹın tamamlanmasından sonra buraya nakl edildiği bilinmektedir11. Fetihden sonra İstanbulʹda ilk kurulan kütüphâne olan bu saray kütüphânesi daha sonra Yeni Sarayʹa taşınmıştır12”.

7 Fatihʹin emriyle Grekçeʹden Arapçaʹya tercüme edilen bazı kitaplar için bkz: Maria Mavroudi, ʺTranslations From Greek into Arabic at the Court of Mehmed the Conquerorʺ, The Byzantine Court: Source of Power and Culture, Papers From The Second International Sevgi Gönül Byzantine Studies Symposium, Koç University Press 2013, s. 195‑207.

8 Vryonis, ʺByzantine Constantinople and Ottoman Istanbulʺ, The Ottoman City and Itʹs Parts, Urban Structure and Social Order, yayına haz. Irene A. Bierman, Rifaʹat A. Abou‑El‑Haj, New York 1991, s. 39.

9 Bkz: Ciro Truhelka, ʺ Dubrovnik Arşivinde Türk‑İslâm Vesikalarıʺ, İstanbul Enstitüsü Dergisi, c. I (İstanbul 1955), s. 51‑52.

10 Maria Mavroudi, a.g.m. s. 199.

11 İsmail Baykal, ʺFâtih Sultan Mehmedʹin Hususî Kütüphânesi ve Kitaplarıʺ, Vakıflar Dergisi IV (1958), s. 77; A. Süheyl Ünver, Edirne’de Fâtihʹin Cihannümâ Kasrı, İstanbul 1953, s.12‑13.

12 Belgelerde ve kaynaklarda bu kitapların muhafaza edildikleri yer belirtilirken genellikle hazine sözcüğü kullanılır. Muhakkak ki saray içinde kitapların bulunduğu bir mekân mevcuttu. Safer 915/Haziran 1509 yılına ait bir muhasebe defterinde buna işaret eden bir kayıt mevcuttur: ʺBe‑cihet‑i perde‑i Kitâbhâne der Enderûnʺ. BOA. Kepeci Müteferrik 7412, s. 11.” (İsmail E. Erünsal, t.y. 2-3)

= “Fatih Sultan Mehmed'in Kütübhanesi

Fatih Sultan Mehmed ta çocukluğundan beri kitap ve kütüphaneye meraklıdır. Bunda 4 sebeb vardır:

1. Doğuşundan ilme karşı meclüp olması ve bunun büyüdükçe inkişaf etmesi.

2. Babası İkinci Murad ve dedeleri Çelebi Sultan Murad ve Birinci Sultan Murad Beyin kütüphane kurmuş bulunması ve bilhassa babasının kütüphanesine tevarüsü ve alimlerle beraber bulunması.

3. Hocaları Molla Gürani ve Molla Hüsrev tesirleriyle kitab ve kütüphane zevkinin artması.

4. İstanbulun tarafından alınmasiyle mimari ve bedii güzelliklerin gelişmesi ile vücut bulan saray ve külliyesinde kitap yazılmasına ve onların süslenmesine önem verilmesi.”. (A.Süheyl Ünver, 1952, 304)

= “Manisa inzivası Sultan Mehmed Çelebi’ye cidden faideli olmuştur. Bilâhare ilerleteceği tarih bilgisinin esaslarını bu devrede öğrenir. İstanbul fethi meselesi daha çocukken dimağını işgal etmiş ve üzerinde meşgul olmuştur ki tahta geçer geçmez hemen hazırlıklara geçmesi de zihninin bu mevzuda hazırlıklı olduğunu gösterir.

Yine bu inziva devresinde kitap ve kütüphane mefhumuna çok bağlanmış ve Manisa’daki hususî kütüphanesini inkişaf ettirmiş ve kıymetli eserleri çoğaltmıştır. Esasen dedesi olan Çelebi Sultan Mehmed kitap ve kütüphaneye meraklı idi. Ona da bu merak maalesef indî olarak okuma ve yazması olmadığı söylenen dedesi I. Sultan Murad’dan geliyor ki onun bir okur yazar ve Arapçaya da vâkıf bir hükümdar olması ihtimali üzerinde çok duruyoruz, çünkü hususî kütüphanesinin bir eseri elimize geçmiştir.[6] Torunu Çelebi Sultan Mehmed’in hususî kütüphanesine ait bir çok esere rastladık. Hepsinde de kendi el yazısıyla Malîkühül Veliyyül Hamid Mahemmed bin Bâyezid temellük kitâbeleri vardır.[7].

Çelebi’nin oğlu ve Sultan Mehmed Çelebi’nin babası ilme, sanata, edebiyat ve musikiye meraklı ve bunları eserlerinden takip eden ilim ve âlim âşıkı Il’inci Sultan Murad’ın gayet güzel ve sureti mahsusada yazdırılmış ve tezhip ve teclit edilmiş kitaplarla dolu bir kütüphanesi vardır. Her ne kadar ilk çocukluk yaşlarında okumağa heves, yaşı gelmediğinden, ilmi önceleri sevmediği mânası çıkarılan Fâtih’in okumağa ve yazmağa başladıktan sonra bu kütüphane içinde kitap ve kütüphane zevk ve hevesiyle büyüdüğüne ve bunu sevdiğine şüphe edilmemelidir. Çünkü o kitap toplamakla kütüphanesini zenginleştirmekte şark hükümdarları arasında en ileri bir mevki’ almıştır. Oğlu II. Sultan Bâyezid de kitap ve kütüphane merakını daha çocukluğunda baba ve dedesi kitaplarından öğrenmiştir ki onun da babasından kalan ve ayrıca elde ettiği kıymetli kitapların yekûnu üzerinde takdirkârlık ve hayranlık uyandıracak derecededir.

Sultan Mehmed Çelebi bu tesirlerle kütüphanesini daha Manisa’da iken kurmuş ve ikinci defa tahta geçince babasının kitaplarıyla ve sonra hususi hayatlarına ve saraylarında tesis ettiği nakışhanede yeniden istinsah ettirdiği kitaplarla zenginleştirmiştir ki bunun hemen dörtte üçü elimizden geçmiştir.

İşte Sultan Mehmed Çelebi’nin bu kütüphanesi üç defa yer değiştirir. İlk önce Manisa’da gelişen bu Kütüphane 1451’de Edirne sarayına taşınır, fetihten sonra da İstanbul’a önce Eskisaray’a sonra Yenisaray’a yerleştirilir.

Saraydaki bu hususi kütüphanesinin ilk Hafızıkütübü fahri hocalarından Sinan Hocapaşa’nın tavsiyesiyle Fâtih’e takdim edilen Tokatlı Molla Lütfi’dir. Bu Fâtih’in kitaplarından emriyle seçerek Külliye’nin medreselerine götürmüştür. Yani Fâtih’in İstanbul sarayındaki kütüphanesinden Zeyrek ve Ayasofya, Fâtih Camii, 8 Semâiye,” medreselerine olmak üzere 11 kütüphaneye eser vermiştir.[8]

Bir taraftan hattatlarına yazdırarak ve nakışhanesinde tezhip ettirerek birçok eserleri kopya ettirmiş ve süsletmiştir ki bunlar o devrin ince sanatlardaki zevkinin tenevvüünü gösterir emsalsiz ve pek kıymetli sanat eserleridir. Bunlar yalnız süslü ve güzel olmakla kalmamış bu sâyede bir çok nâdide eserler de çoğalmıştır. Bunların mühim bir kısmını aklî "fennî" eserler teşkil eder.”.

(…)

= “Fâtih kitap ve kütüphane âşıkı idi. Velhasıl bir ilim adamında aradığımız bütün meziyetler şahsında toplanmıştı. Onun şahsından ve devrinden bize çok miras kalmıştır. Allah ona rahmet etsin.” (A. Süheyl Ünver, 2002).

= “Dönem yazarları ve seyyahları Fatih’in bilime ilgisi, örnek aldığı kişiler ve tarih okumaları konusundaki ilgisini gözlemleyip yazmaktadırlar. Dönemin yazarlarının ilgisini çeken konuların başında Fatih’in okuduğu kitaplar ve okuma sebepleri gelmektedir. Georgias Phrantzes, Fatih hakkında şunları söylemektedir: Mehmed müthiş azimli bir gençtir. Askeri ve sivil meselelerde hiç de yabancılık çekmez.

Astronomiyi oldukça iyi bilir ve bizzat uğraşır. Büyük İskender, İmparator Augustos, Büyük Konstantin ve Büyük Teodosius hakkındaki eserleri, onları birden geçmek ve Devlet-i Aliyye’nin hudutlarını varılabileck en son noktaya kadar genişletmek emeliyle okur.” (Aktaran: Jacobs, 1972, s.44). İstanbul’un fethinin tanığı Giacomo Languschi’nin tanıklığını anlatan Zorzi Dorfin (2008, s.151-152), II. Mehmed’e her gün Ancona’lı Ciriaco ile diğer bir İtalyan tarafından Roma ve diğer milletlerin tarihinin, Laertius, Herodotus, Livy ve Quintus Curtius ile Papaların ve İmparatorların, Fransa kralı ve Lombardların tarihinin okunduğunu yazmaktadır Francesco Sansovino’ya göre ise, II. Mehmed’in Astroloji’ye ilgisi yüksektir. Bunu bilim olarak görmekte ve İskender gibi dünya hükümdarı olmak için bunun gerekli olduğunu bilmektedir (Sansovino, 1632, s.151). Nicolao Sagundino ise Napoli Kralı Alfons’un arzusuyla hazırlanan Türk Meseleleri” konulu raporda bu konuyla ilgili şunları yazmaktadır:

= “Padişah bütün bu bitmez tükenmez, çok yönlü ve aralıksız sürüp giden devlet idareciliğinin yanında, ilim ve felsefeyle de uğraşmaya vakit bulmaktadır. Çok geniş bilgiye sahip bir Arap filozofu her gün muayyen bir saatte gelerek Fatih’e yararlı bir şeyler okumaktadır. Ayrıca onun en yakın çevresinde biri Latin diğer Yunan asıllı iki hekim vardı. Bunların yardımıyla padişah eski Sparta, Atina, Kartaca vs. tarihlerini tetkik etmektedir. Ancak bunlar pek tatmin etmemiştir. Fatih’in örnek aldığı kimseler büyük İskender ve Julius Caesar’dir. Bu iki imparatorun tarihini Türkçeye tercüme ettirmiştir. Bazen kendi okur, bazen de okutur. Bu sırada sanki kendinden geçer.” (Aktaran: Jacobs, 1972, s.45).

Raby (1982, s.6)’e göre ise, Arrian’ın Anabasis’i Büyük İskender’in klasik yaşam öyküsünün kaynağıdır ve Kritovuolos’un kronikler kitabı da İskender gibi Fatih’in öyküsünü taşımak amacıyla yazılmıştır.”. (60-61ss.)

= “Dönem eserlerinin ve seyyahlarının tartıştıkları bir konu da Fatih Sultan Mehmed’in dini aidiyeti sorunudur. Bu tartışmalar Fatih’in okuduğu ve ilgilendiği kitaplar üzerinden yapılmaktadır.

Fatih, Yunanca ve Latince kitaplarla ilgilenmektedir. Patrik Gennadios’tan Hıristiyan dinini açıklayan bir risale talep etmektedir. Aynı dönemde İtalya’da ve Osmanlı’da Tanrı bilgisine hangi ontolojik yaklaşımla erişileceği sorusunun cevabı aranmaktadır ve Fatih de bu konular üzerine eserler yazılmasını ve tartışmalar yapılmasını desteklemektedir (İnalcık, 2005, s.13-14).

Theodore Spandounes (1997, s.52-53)’e göre Fatih her hafta kural olarak fakir ve ihtiyaç sahiplerine para ve giysi yardımını insanları ayırmadan, Hıristiyan, Yahudi ve Türk demeden hayırsever bir şekilde yapmaktadır. Ona göre, bu dönemde Patrik Gennadios Scholarios, Floransa konsiline katılmıştır ve To Mahomet The Emperor” isimli bir kitap yazarak baba, oğul ve kutsal ruhu tanımlamaktadır. Bunun bir Türk’ün anlayabileceği hale getirilmesi bir sorundur ve bu sayede Hıristiyan gerçekliğine ikna edilmesi daha kolay hale getirmektedir. Çünkü kitap, Hıristiyan inancının tüm makalelerini içermektedir Scholarios, bu kitabı sık sık Mehmed’e okumaktadır. Spandounes, bu konuda birçok kimse, onun Hıristiyan inancına ölümüne yakın dönemde herhangi şeye olduğundan daha yakın olduğunu söylerlerdi” demektedir.

Spandounes’un söylemi tartışmalıdır. Çünkü Fatih Sultan Mehmed’in kişiliği ve yaptıkları çerçevesinde baktığımızda iki sonuç çıkabilir. Düşmanını ve rakiplerini tanımak için onların kültürlerini ve dinlerini iyi bilmelidir. Birçok alanda bu şekilde davranmıştır. Batı’yı, Batı’nın ürünlerini ve zihinsel yapısını anlamak için çaba göstermektedir. Bellini’ye portresini çizdirmesinin, İtalyanca okumasının kendisine İtalyan aidiyeti sağlamadığı gibi, Hıristiyan dinini incelemesi de Hıristiyan olmasını gerektirmemektedir. İkincisi İslam dini, İsa Peygamberi, peygamber olarak tanımlar, bu da Fatih’in bu dine saygı göstermesi ve incelemesi için yeterlidir. Adıvar (1954, s.11) da aynı düşünceyi benimser ve Fatih için o ne Müslümandı ne Hıristiyandı, hiçbir dine salik değildi gibi sözleri hakiki manada kabul edemeyiz” demektedir. Padişah, serbest fikirlidir ve her dine ve inanca hoşgörülü olduğu açıkça görülmektedir. Sadece yaptığı kitap okumaları üzerinden bu yargılara varıldığı gözükmektedir. (Engin Cihad Tekin, 2018, 62-63ss.)”.

Engin Cihad Tekin: Fatih Sultan Mehmet Ve Kitap Kültürü. Avrupalı Seyyahların Bakış Açısından Osmanlı’da Kitap ve Kütüphane Kültürü (1453-1699), Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. (Ayrıca; Osmanlı'da kitap kültürü ve batı dünyası : Avrupalı seyyahların bakış açısından Osmanlı'da kitap ve kütüphane kültürü (1453-1699) 1. Baskı: 2018. İstanbul : Hiperyayın, 2018.)

= Fatih’in kitap ile olan ilişkisi sadece kendi ilgi alanları ile alakalı değildir. Kütüphaneyi kurumsal bir yapıya dönüştürecek şekilde teolojiden felsefeye, tarihten coğrafyaya” kadar birçok konuda özellikle Bizans yazma eserlerini, Yunanca uzmanlarına veya bilim adamlarına kopya ettirmektedir. Osmanlı sarayının reis-ül küttap bölümünde Yunanca eserler için kopyalama bölümü yer almaktadır. Bu bölüm İtalya devletleri ile yapılan yazışmalar için de kullanılmaktadır (Solnon, 2013, s.60). İstanbul’un fethinden kısa süre sonra kurulan kütüphanelerin sayısında bir artma ve koleksiyonlarında bir zenginleşme görülmekteyse de vakıf kütüphanelerinin İstanbul’da kurulan medreselerin önemli bir parçası haline gelmesi, ancak XVI. Asır sonlarında gerçekleşmektedir (Erünsal, 2002, s.238)”. (Engin Cihad Tekin, 2018, 67.s.)

Engin Cihad Tekin: Fatih Sultan Mehmet Ve Kitap Kültürü. Avrupalı Seyyahların Bakış Açısından Osmanlı’da Kitap ve Kütüphane Kültürü (1453-1699), Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. (Ayrıca; Osmanlı'da kitap kültürü ve batı dünyası : Avrupalı seyyahların bakış açısından Osmanlı'da kitap ve kütüphane kültürü (1453-1699). 1. Baskı: 2018. İstanbul : Hiperyayın, 2018.)

= “Solnon (2013, s.59), seyyahların ve Batı’nın Fatih’e bakışını ve kitap ile ilişkisini şu şekilde özetlemektedir:

Bu karmaşık kişilik (Fatih) aynı zamanda Roma’nın yüksek din görevlilerini şaşırtacak bir zihin açıklığına sahipti. Onu yakından gören yabancılar, seyyahlar, diplomatlar veya Venedikli tüccarlar önyargılarından yavaş yavaş sıyrılmış ve Sultan’da doymak bilmez bir bilgi açlığı olduğunu kabul etmişlerdi. Bir açlık doğal olarak Doğu’ya yönelikti. Mehmet, Arapça ve Farsça yazmaları topluyor, Doğu şiirine ve tarihine ilgi duyuyor, İslam bilgisini derinleştirmeye uğraşıyordu. Ama Batılı gözlemciler her zaman uyanık olan dikkatinin bir kısmının da Hıristiyan alemine yöneldiğini memnuniyetle kaydediyorlardı. Fatih, Avrupa’dan getirttiği kitapları okuyarak edindiği bilgileri ekliyor, kitapların ya kendisine armağan edilmesini sağlıyor ya da seferlerde bunları ganimet olarak alıkoyuyordu.”

Seyyahlar ve Batılılar, Fatih Sultan Mehmet ile her zaman ilgilenmişlerdir. Çünkü Fatih Sultan Mehmet ile ilgili duydukları, Osmanlı’ya gelmeden önce kafalarında oluşturdukları imgelem ile zaman zaman çelişmektedir. Kötü bir portre olarak tasvir edilen Osmanlı, Fatih imgesinde, Avrupa ile yakın bir dünya görüşüne sahip bir yönetici tasviri çizmektedir. Fatih’in bu olumlu tasvirini destekleyen en önemli yanı da kitap ve kütüphaneye olan ilgisidir. Dönem yazarları ve çağdaş araştırmacılar için de Fatih, dönemin kitap ve kütüphane kültürünün önemli bir simgesi olarak tanımlanmaktadır.”. (Engin Cihad Tekin, 2018, 68.s.)

= “Dünyaya hükmeden İstanbul’u 21. yaşında feth eden Fatih Sultan Mehmet’i büyük bir devlet adamı yapan, onun fetihleri ve savaşları değil, aldığı eğitimidir. Sultan 2. Murad, oğlu Mehmed’in eğitimine başından itibaren büyük önem vermiş ve bu amaçla dönemin en en iyi bilim insanlarını şehzadenin eğitimiyle görevlendirmişti. Mehmet, Manisa’ya sancak beyi olarak giderken, yanında Akşemseddin ve Molla Gürani gibi bilim ve sanat alanındaki önemli bir eğitim kadrosu da kendisine eşlik etmiştir. Eğitimin ve kütüphanelerin ne kadar önemli olduğunu anlayan Fatih Sultan Mehmet, asıl‚ fetihlerini’ eğitim alanında gerçekleştirmiştir. Pekçok eğitim kurumu açtırmış ve feth ettiği İstanbul’da 13 kütüphane kurdurtmuştur. Bu kütüphanelerden bir tanesi de Topkapı Sarayı’ndadır. Uzun yıllar araştırmacılara kapalı olan bu kütüphanede ilk ciddi araştırmayı 1929 yılında Alman Prof. Adolf Diesman gerçekleştirmiştir. Deisman çalışması sonucunca Lâtince, Yunanca, İtalyanca ve diğer yabancı dillerde yazılı 587 eser tespit etmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in kütüphanesindeki eserler karşısında oldukça heyecanlanan Diesman, Fatih’e duyduğu hayranlığı şu cümlelerle anlatmıştır: Dünya tarihinde bir dönüm noktası meydana getirmiş, Doğu ve Batı’nın kapısında durmuş, her iki âlemin kültürünü nefsinde toplamış bir insandı.

Deismann’nın işte bu araştırması sonrasında Fatih’in antik dönem kültürlerine gösterdiği ilgiyi açıkca ortaya koyan pekçok kitabın Topkapı sarayının kütüphanesinde olduğunu öğreniyoruz.”

(…)

= “Tarihçiler, Fatih’in çok iyi Grekçe anladığını belirtmektedirler. Saray kütüphanesinde kendisinden önceki dönemde Bizans dönemi elyazması İlyada kopyalarını da saraya getirtiğini bilinmektedir. Deismann’nın 1929’da yaptığı çalışmada Fatih’in kütüphanesinde 4 tane el yazması İlyada Destanı tespit edilmiştir. Dünya kütüphanelerindeki en iyi koruna gelmiş Bizans dönemi İlyada Destanı, Fatih Sultan Mehmet’in kütüphanesindeki kitaptır.”. (Fatih Sultan Mehmet’in Kütüphanesi ve İlyada Destanı, 18.02.2012).

= “Saray kütüphanesindeki haritalar meselesine gelirsek, Fâtih sanırım kafasında taşıyordu bu projeyi. Ne dersiniz?

Topkapı Sarayı’nda 1980’lerde bir odada 120’den fazla Grekçe el yazması bulundu. Bilhassa Batı’daki Bizantologlarda büyük bir heyecan yarattı bu hadise. Onlar son Bizans İmparatorunun kütüphanesinin bulunduğunu falan düşündüler tabii. Çok yetenekli İngiliz bilim adamı Julian Raby bu kitaplar üzerinde çalıştı ve bir tuhaflık olduğunu sezdi. Kitapların ciltleri deriydi fakat deriler parçalanmış, -o zamanki deri ciltlerin içine kâğıt konuyor- bakıyor ki kâğıtlarda siyakat yazısı var, yani Osmanlıların kullandığı bir yazı bu. Sonra da kâğıtların filigranlarına dikkat etti. Baktı ki bu kâğıtlar Venedik yapımı. Hepsinde 1457-75 civarına ait filigranlar mevcut. Demek ki bunlar Bizanslılara değil, Osmanlılara aitti.

Neler vardı o kitaplar arasında?

Çok ilginç… İki ya da üç tane İskendername var, Büyük İskender’in hayatını ve dünyayı nasıl fethettiğini anlatıyor bu eserler. Fâtih de o hayalleri kuruyor yani. Saraya giren filozoflar da ona bu fikirleri vermek istediler. Kendisine Zamanımızın Büyük İskender’i sensin, dünyayı sen fethedeceksin” diyorlardı. Fâtih, Grekçe ve büyük ihtimalle de Sırpça biliyordu.

Tam bir Rönesans adamı yani. Sadece harp teknolojilerine değil, her şeye meraklı. Meşhur İtalyan ressam Bellini ile ilişkisi çok meşhur zaten…”. (Heath W. Lowry, 2014) 

= “Padişahın matematik, felsefe ve coğrafya danışmanlarından olan Amirutzes, padişahın isteği üzerine Batlamyus’un Almagest” ini Arapçaya tercüme etmişti. İki oğlundan birisi Müslüman olarak Mehmed adını almış ve Fatih’in emriyle o da İncil’i Arapçaya çevirmişti. Fatih, Batlamyus’un dünya haritasını da incelemiştir. Kütüphanesinde Batlamyus coğrafyasının, Jakobus Anglos tarafından Latinceden yapılmış tercümesine de rastlanmıştır. Padişahın dünyayı tanıma merakından dolayı Topkapı Sarayı bu yıllarda âdeta bir coğrafya akademisine dönüşmüş görünmektedir.

Osmanlı padişahının, coğrafya kitaplarına ve haritalara gösterdiği özel ilgi, bazı İtalyan matbaacıların da dikkatini çekmişti. Berlingheri, özenle bastırdığı Batlamyus’un Geopraphica”sını, padişaha satabilmek için İstanbul’a gelmişti. Fakat Fatih öldüğü için, yeni hükümdar olan Bayezid’le görüşmüş, kitabı babası Fatih için hazırladığını ancak ölümü üzerine kendisine ithaf ettiğini söyleyerek satmayı başarmıştır.”. (Aytaç Özkan, 2014, 128)


= Böylece Mehmet Çelebi'nin ikinci Manisa yılları çok verimli olmuş bu arada dünya cihangirlerinin hayatlarına etüt etmiş, tarihi mühimsemiş, Bizans tarihçilerinin bile dikkat ve hayranlığını çekecek kadar felsefe ve matematikte ileri gitmiş, eski Yunan'dan tercümeler yaptırarak okumuş, hülasa bir soluğunu dahi boş geçirmemiştir.

Bilhassas Jül Sezar ve İskender'e ait eserleri dikkatle takip etmiş, hayat ve icraatlarının doğru ve yanlış taraflarına parmak koymuş ve bu yaşanmış tarih maceralarının muhasebe ve yekunu, onu, plan ve sistem fikrine büsbütün bağlamıştır. Nitekim 30 senelik saltanatı devrinde, daima bir başlanacak işin planı ve bir bitecek işin endişesi ile yorulmuş, fakat ayarlı ve kıvamlı şahsiyeti, her zaman düzenleyici rolünü oynamış, bu devamlı faaliyet, idare ve karar anları en sert dönemeçlerde bile sûkünunu kaybettirmemiş, kazasızca sıyrılıp kendini de memleketini de kurtaracak liyakat ve iradesini sarsmamıştır.

Fatih "Daha ilk günlerde, kudretinin şuurunu taşıyan ve istediğini bilen hakiki bir devlet reisi olarak ortaya çıktı ve her şeyden evvel kendi muhitine kendi idealince düzen verdi.". (Samiha Ayverdi, …43)

++Samiha Ayverdi Edebi Ve Manevi Dünyası İçinde Fatih.

= Yine aynı Grekçe tarihte II. Mehmed’in atalarının tamamından daha yardımsever biri olduğu, bilginleri koruduğu, dikkatli, titiz ve her iş için en uygun kişiyi bulduğu belirtilmiştir. 389 II. Mehmed’in bu anlayışı, okuduğu kitaplarda ve tercümesini emrettiği eserlerde kendisini göstermektedir. II. Mehmed’in kütüphanesi, onun kişiliğini ve dünyaya bakış açısını yansıtan bir başka unsurdur. II. Mehmed’in kütüphanesi hakkında yapılmış en detaylı çalışmalar, Julian Raby’e aittir. Raby’nin 1983 senesinde Padişah’ın Rumca yazmaları üzerinde yaptığı araştırma neticesinde, Sultan’ın kişisel koleksiyonunda on dört kitabın bulunduğu, Paris ve Vatikan kütüphanelerinde bulunan birer kitabın ise II. Mehmed’in çalışma odasından alındığı ortaya çıkmıştır.390”. (Gizem Magemizoğlu Balcı, 2019, 129.s.).

"Fatih Sultan Mehmed, Büyük İskender ve Jül Sezar'ın hikayelerini okuyarak beslediği ve geliştirdiği hırslı bir ruha sahipti. Amacı, ardında devasa harabeler bırakmak değil, kalıcı olacak eserler yaratmaktı.". (Nicolae Jorga, 27.05.2022)

= “...okuyarak beslediği ve sürekli geliştirdiği hırslı bir ruha sahipti, zihni ise hep keskin ve sakindi. Her şeyi yok edip bir canavarın bıraktığı izler gibi ardında devasa harabeler bırakarak şöhret kazanmak değildi amacı; aksine sistematik olarak ve tüm zamanlarda bâki kalacak eserler bırakmak istiyordu.”. (Nicolae Jorga, 27.05.2022)

= “Hem Doğu hem de Batı kültürüne aşina olan Fatih Sultan Mehmed, Yunanlı Diyojen'i, Herodot'u, Romalı tarihçiler Livius ve Rufus'u, Büyük İskender'in, papaların, imparatorların, Fransa krallarının ve Lombardlar'ın vekayinamelerini okumuştu. Sezar'ı, İskender'i, Anibal'i, Afrikalı Scipio'yu, Pyrhus'u ve Keykavus'u aşmak niyetinde olduğunu söylerdi.” (Erhan Afyoncu, 2018, arka kapak)

= Fatih Sultan Mehmet’in çocukluğundan başlayan okuma aşkı vardı. Günde 6-7 saat, bazen sabaha kadar kitap okurdu.19 yaşında İstanbul’u stratejik bir şekilde fetheden Padişahımızın bu başarısı neye bağlı olabilir acaba?

Atatürk kitap okumayı ve araştırmayı seven bir liderdi. İlk okuma sevgisini ailesinden alan, babası Ali Rıza Efendi'nin "Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır, başka çaresi yoktur" sözünden etkilenen Mustafa Kemal'i çocukluk yıllarında sık sık kitap okurken görmek mümkündü. Ülkenin en karışık dönemlerinde bile kitap okuduğunu görüp eleştirenler olmuştur.”. (Irmak Suna Binici, 01.03.2019)

"Atası Fatih Mehmed Han, Homeros okuyarak etkilendiği Truva'ya Hektor ve Aşil'in mezarlarını bulmaya gitmişti ama torunlarının pek azında tarih bilinci vardı. Sultan Hamid de onlardan biriydi işte." (Zülfü Livaneli, 2022, 228)

"Kitaplara o kadar meraklıydı ki yemek yerken bile kitap okuyordu.." (Fatih Sultan Mehmet )” (İlber Ortaylı, 2016, 221)

= “Hümanistleri koruyan açık düşünceli Fâtih Sultan Mehmed sarayında Yunanca eserlerle bir kütüphane kurmuştur.” (Halil İnalcık, 2013, 61)

= “Ve Büyük Kartal (Fatih Sultan Mehmet) kitabı seviyordu. Dünyanın her yanından ve beyliklerden derleyip toparladığı kitaplar ve âlimler sayesinde bir cihan devleti kurmak istiyor, böyle bir devletin yalnızca kiliç gücüyle yaşatılamayacağını her fırsatta söylüyor, bu maksatla bilim için medreseleri, sanat için atölyeleri, irfan için de tasavvuf muhitini önemli buluyor, bu yolda herkesi teşvik ediyor, imkânlar sunuyordu.” (İskender Pala, …)

Fatih ve Kurduğu Kütüphaneler Konulu Alıntılar

·         Bir kitapseverdir.

·         İstanbul’da 14 kütüphane kurdurmuştur.

·         = “Fâtih Sultan Mehmed Han’ın yalnız kendisi ve saray için değil halk için açtığı bu kütüphâneleri de önemlidir.”

·         = “Topkapı Sarayı'nda da bir kütüphane kurdurmuş, başına da Molla Lütfü'yü tayin etmişti.”

·         = “Fatih dönemi, kütüphane kültürü açısından oldukça önemli ve diğer dönemlere nazaran daha parlak bir dönemdir.”

·         "Hakkında kesin bilgi olan ilk kütüphane Fatih Sultan Mehmed tarafından 1459 yılında yaptırılan Eyüp Camisi’nde bulunan kütüphanedir.”

Alıntılar

“Biliyorsunuz, Fatih sarayda bir kütüphane, Scriptorium tesis etti. Orada Yunan ve Latin klasiklerini topladı. Yunanlılardan tarihçi Kritovulos gibi, filozof Amiridsos gibi, Trabzonlu Yorgo (George) gibi kimseler yanındaydı, hatta bir hümanist olan Triako Dankova yanındaydı. Çok geniş düşünceli bir hükümdar. Ve kaçak olan Rumları da tam bir muafiyetle İstanbul'a çağırdı.”. (Halil İnalcık, 2013, 30)

"Eğitimin ve kütüphanelerin ne kadar önemli olduğunu anlayan Fatih Sultan Mehmet, asıl‚ fetihlerini eğitim alanında gerçekleştirmiştir. Pekçok eğitim kurumu açtırmış ve feth ettiği İstanbul’da 13 kütüphane kurdurtmuştur.(Rüstem Aslan, 15.05.2015)

"Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u feth ettikten sonra, çeşitli îmâr faaliyetleri yanında önemli kütüphâneler yaptırdı. Fâtih ve Eyyûb Sultan Câmii kütüphâneleri bunlardan olup, buralara ikişer bin kadar kitab vakfetti. Sarayda kurduğu kütüphâne kendisinden sonraki sultanlar zamanında zenginleştirildi. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın yalnız kendisi ve saray için değil halk için açtığı bu kütüphâneleri de önemlidir. Türkçe vakfiyesinde; Câmi-i şerifin garbisinde (batısında) bir buka-i latife (hoş bir bina) dâhi inşâ buyurdular tâ ki medârise-i şerîfelerinde (medreselerde) ifâde-i ulûm eden müderrisin (ders veren müderrisler) ve iktibâs-ı ulûm-ı âliye (yüksek ilimleri tahsil) eden tâlibîn-i müstaiddîn (kabiliyetli talebeler) belki ulemâ-yı mütehassisin vesâir muhtâcîn için vakıf buyurdukları kitaplar için mahzen olan (kütüphâne olan) yer” denmektedir." (Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi 4. Cild)

= "Hakkında kesin bilgi olan ilk kütüphane Fatih Sultan Mehmed tarafından 1459 yılında yaptırılan Eyüp Camisi’nde bulunan kütüphanedir. Daha sonra Fatih Sultan Mehmed 1463-1470 yılları arasında Fatih Camisini yaptırarak etrafına sekiz medrese kurdurdu. Bizans kiliselerinde bulunan sınıfları buraya getirtti. Amaç, camide merkezî bir kütüphane kurarak kullanımı kolaylaştırmaktı. Sultan tarafından bağışlanan kitaplarla eser sayısı 839’a çıktı. Ayrıca, Topkapı’da, Edirne’den gelen kitaplardan oluşan bir koleksiyon kurdu."  (Dursun Kaya – Niyazi Ünver, t.y.…)

= “4- İstanbul'un 1453’te Fâtih Sultan II. Mehmed tarafından fethinden sonra, ilk kurulan tesisler arasında olan cami ve medrese ve tekkelerde, İslâm geleneklerine uyularak kitap dolaplarının da bulundukları göze çarpar. Kısa bir süre sonra kütüphaneler de kurulmaya başlanmıştır. Fâtih Sultan II. Mehmed'in Eyüp Sultan Camiine 2000, Fâtih Camiine ise bundan daha çok sayıda kitap vakfettiğini biliyoruz. Fatih ayrıca eski sarayında özel bir «Dâru'l Kütüb-Kitabevi, Kütüphane» kurdurmuştur. Bu kütüphane, 1478 de Topkapı sarayına nakledilmiş, sonradan gelen padişahlar tarafından zenginleştirilerek günümüzdeki «Topkapı Sarayı Kütüphanesi» meydana gelmiştir.” (Mahmut Gündüz, 1978)

= “Kütüphanelerin bilimsel yaşama etkisi ile ilgili olarak, öğretim görevlileri ve öğrenciler için vakfedilen bina ve kitaplarla ilgili en önemli örnek, Fatih Camii ve Külliyesi için Fatih Sultan Mehmet tarafından önce Arapça hazırlatılmış daha sonra oğlu II. Bayezit tarafından yenilenmiş ve son olarak da Türkçeye çevrilmiş olan Fatih Vakfiyeleridir. 1493 tarihli vakfiyede …cami-i şerifenin canib-i garbisine bir buk’a-yı latife dahi inşa buyurdular ta ki medaris-i şerifelerinde ifade-i ulum iden müderrisin ve iktibas-ı ulum-ı aliyye iden talibin-i müste’idin belki ulema-yı müstehikkinden sair muhtacin içün vakf buyurdukları kitablar içün mahzen ola…”, “muhtac oldukları kütübün tafsiline vakıf olub nazır yahud kaim-makam-ı nazır marifetile kütüb-i mevkufeyi ehl-i medaristen diriğ itmeyüb hıfz-ı kütüb-i mevkufelerinde sa’y-i beliğ eyleyüb” ifadeleri ile Fatih’in kurmuş olduğu Sahn-ı Seman medreselerinde görev yapan müderrisler ve eğitim gören öğrencilerin faydalanacakları kitapların korunması için bir kütüphane kurulmuş olduğu belirtilmiştir. Müderris ve öğrencilerin yanı sıra dışarıdan da gelecek olan diğer müderrislerin de gerektiği zaman faydalanabileceği belirtilmiştir. 37”. (Hakan Anameriç, 2006, 67-68)

37 Özer Soysal, Türk Kütüphaneciliği-II: Kütüphane Türleri, Görevlendirme İlkeleri, Ankara 1998, s. 16, 71-74.; Müjgan Cunbur, Fatih Devri Kütüphaneleri ve Kütüphaneciliği”, Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, 6 (4), 1957, s. 4-6.; Ayrıca bkz. Fatih Mehmed II Vakfiyeleri, İstanbul, 1938.; 901 Tarihli Arapça Vakfiye’den Çeviri Türkçe Vakfiye, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Genel 1373, Kasa 46.

= “İkinci başşehrimiz Bursa'da, yukarda da belirttiğimiz gibi, daha Sultan Orhan ve Murad Hüdavendigar devrinden itibaren kurulmağa başlayan Osmanlı Saray kitaplıkları her ne kadar Yıldırım Bayezid devrinde de Timur istilası sonucu yanmış ve eserleri dahi kalmamışsa da, bunları Çelebi Sultan Mehmed, II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet zamanında Bursa, Edirne ve Manisa saraylarında kurulan yeni yeni kitaplıklar koğalamıştır. Ne yazık ki, bugün Edirne sarayının yerinde yeller esiyor, bu sebeple kütüphanesi de yok olmuştur. Halbuki Fâtih Sultan Mehmet'in daha şehzadeliğinde Manisa'da kurulan kütüphane bir kaç duvar halinde dahi olsa el'an ayaktadır ve Manisa eski Halkevi'nin bir köşesini teşkil etmektedir.

Ve sonra İstanbul'un fethi üzerinedir ki, medeniyetlerin kılıç gücü kadar, fikir gücüne de muhtaç olduğunu bilen genç hükümdar II. Mehmet’in gayretleriyle İstanbul'da kısa zamanda tam 14 Osmanlı - Türk kitaplığı kurulmuştur:

1- Fetihten hemen sonra padişah için Eski ve Yeni Saray'da kurulan özel kitaplık.

2- 3- Fatih Külliyesinin bir parçası olarak 1453 de Zeyrek'deki Pantokkator Manastırında ve Ayasofya Papaz Odalarında öğrenci ve hocalar için kurulan iki kitaplık.

4 - Eyüp Sultan Camii”ndeki kitaplık.

5- Mahmut Paşa Medresesindeki kitaplık.

6 - H. 875/M. 1470 de ibadete açılan Fatih Camiindeki kitap dolapları ki, bu gelenek zamanla Ayasofya, Bayezid, Şehzade, Süleymaniye, Sultan Selim ve Nuruosmaniye gibi Selahattin camiilerinde de sürdürülmüştiir.

7- 14- Fatih camii etrafındaki sahn Medreselerinde, bu 8 yüksek öğretim müessesesinde kurulan kitaplıklar, daha doğrusu kitap odalarıdır.

Fâtih'in bu kütüphaneler için özel kitaplığından bizzat ayırdığı ve üzerine kendi eliyle Sultani diye yazdığı 800 kadar kitap bugün malûmumuzdur. Bunların fihristi halen Topkapı Sarayı'ndadır ve Prof. Deismann'a göre, bunların 587 tanesi gayrı İslâmi, yani bugünkü anlamıyle müsbet ilim eserleridir.

Bu kitaplar şimdi çeşitli kütüphanelere dağılmıştır. Şahsi tesbitlerimize göre halen 27 tanesi Ayasofya, 13 tanesi III. Ahmet, 9 tanesi Şehzade, 6 şar tanesi Köprülü ve Fâtih, 4 tanesi Süleymaniye; 3 er tanesi Turhan Valde, Şehit Ali Paşa ve Feyzullah Efendi, 2 şer tanesi Nuruosmaniye ve Laleli, 1 er tanesi de Revan Odası, Damat İbrahim Paşa ve Es'at Efendi kitaplıklarındadır.

Fatih Sultan Mehmet bu kitaplıklarla ilgili olarak ikinci Arapça vakfiyesinde aynen şöyle diyor:

‹‹Mütevelli her 3 ayda bir, lüzum görürse her ay, kitapları teftiş edecek, hâfız-ı kütüpten bütün kitapların bir deftere kaydını ve tozlarının alınıp, sahifelerinin iyi korunmasını ve alimlere ve talebelere emanet verilecek kitapların arkasının aranmasını isteyecektir.»

Görülüyor ki 500 küsur sene önce yapılan bu vasiyet bugünkü modern kütüphaneciliğin gereklerine hiç de aykırı düşmemektedir. Hükümdarların bu güzel eserlerine devrin Molla Hüsrev, Kadızade Rümi ve Hatipzâde gibi ünlü ilim adamları da katılmakta gecikmemişlerdir, ve sonra babasının bu güzel eserini Fatih'in oğlu Sultan Bayezid II sürdürmüş ve bütün bu kütüphaneleri devamlı beslemiştir. Hatta babasının Sultani kaydiyle vakfettiği kitapları, kendi mühürü ile mühürlemiş, ve deftere geçirtmiştir. Yavuz Sultan Selim I'in Merc'i Dabık zaferi ve Kahire’nin zabtı ile Bağdat ve Mısır'ın o zengin kitaplıklarının pek çoğu da İstanbul'a gelmiştir.” (Bedi N. Şehsuvaroğlu, 1978, 5-6)

= “Beylikler devrinde hükümdar ve beylerin Selçuklu geleneğini devam ettirerek kurdukları kütüphanelerin bir çoğu günümüze kadar gelebilmişlerdir. Ancak biz, burada Osmanlılar’ın zamanındakilerle temasa yetineceğiz. Küçük çapta da olsa umumi kütüphanelerden sayılabilecek olanların xv. Yüzyıl ortalarından itibaren görüldüğü söylenebilir. Bu umumi kütüphanelerden biri Fatih Sultan Mehmed’in Eyüb Camii içinde ihdas etmiş olduğu küçük bir kitaplık dolabı ile Timurtaş Paşazade Umur Bey’in Bursa’da kendi camisi yanındaki kütüphanesidir”. (Mehmet Şeker, Süleyman Genç, 2005, 225)

Türk Medeniyeti Tarihi. / yazarlar Mehmet Şeker, Süleyman Genç ; editör Nesimi Yazıcı. 6. bs. Eskişehir : Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, 2005, c1999. (T.C. Anadolu Ünivesitesi yayını ; no. 1150. Açıköğretim Fakültesi yayını ; no. 609) ISBN 975-492-903-3 / "İlahiyat Önlisans Programı (İÖP)."

= İstanbul, fetihle birlikte İslam medeniyetinin en cazip ülkesi haline getirilmiş ve idari olmanın yanı sıra ilmi açıdan da bir merkez haline dönüşmüştür. Fatih Sultan Mehmed'in bu konuda şahsi gayretlerine diğer devlet adamları da katılmış ve başta burası olmak üzere pek çok şehirde yeni sosyal muhtevalı kurumlar tesis edilmiştir. Fatih, Edirne sarayında bulunan kitaplarını Bayezid'de yeni yapılan Eski Saray'a14 getirmiş ve İstanbul'un bilinen ilk kütüphanesini kurmuştur. Ayrıca kendi adına 1470 yılında kurduğu külliyedeki dört medreseye ait olmak üzere dört adet de kütüphane açmış ve daha sonra Ayasofya ve Zeyrek medreselerinde bulunan kitapları da buraya getirterek camide kurulan büyük bir kütüphanede biraraya toplamıştır. Fatih'in hususi kütüphanesinde 12.000 adet kitabın bulunduğu ve bu kütüphaneye Molla Lütfi'nin hafız-ı kütüb olarak tayin edildiği ileri sürülmektedir.

Konuyla ilgili Dursun Gürlek'in yazdığı "Fatih Sultan Mehmed'in Kütüphane Müdürü: Tokatlı Molla Lütfi" (Kültür, Yaz 2008, sy. ll, s. 48-55) ve Hakkı Şinasi Çoruh'un "Fatih'in Kütüphane Memuru, Büyük Türk Ansiklopedisti Molla Lütfi (-?/1494)" (Türk Kültürü, 1972, c. X, sy. 115, s. 435-442) adlı makaleleri ile Tahsin Öz'ün Topkapı Sarayı'nda Fatih Sultan Mehmet II'ye Ait Eserler, (Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1953) Orhan Şaik Gökyay'ın Molla Lütfi (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987) isimli kitabı konuyla ilgili geniş bilgiler vermektedir.” (Salim Aydüz, 2008, 151)

……………………..

12 A Süheyl ünver, "Çelebi Sultan Mehmed'in Hususi Kütüphanesi", Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, 1970, c. XIX, sy. 4, s. 291-295.

13 A. Süheyl Ünver, "Edirne'de II. Murad'ın Kurduğu üç Kütüphane", Güney-Doğu Avrupa Araştırmalan Dergisi, 1972, sy. ı, s. 255-256.

14 Banu Bilgicioğlu, "Fatih'in Fetihten Sonra Kurduğu İlk Saray", Kültür, Yaz 2008, sy. ll, s. 60-69.

……………………….

= “Osmanlı hükümdarları arasında kitapseverlik, kitap dostluğu adeta gelenekleşmiştir. Bu dostluk Fatih Sultan Mehmed'in çağında en parlak devrine ulaşmış, II. Bayezid'de kitaplara tutku derecesindeki bağlanışın delilleri günümüze kadar kalmıştır.” .” (Müjgân Cunbur, 1968)

= “Osmanlı hükümdarları arasında kitap sevgisi nasıl gelenekleşmiş bir husus ise, Kanunî devrine gelinceye kadar kütüphane kurma konusu da o derecede yerleşmeye başlayan bir adet halini almıştır. Daha gerilere gitmeden, meselâ Fatih'in Istanbul'un fethinden sonra çeşitli medreselerde ve bilhassa Fatih Külliyesinde, II. Beyazid'in Amasya ve Edirne'deki külliye içinde kurmuş oldukları kütüphaneleri bu sözümüze birer delil olarak gösterebiliriz.” (Müjgân Cunbur, 1968, 138)

= “(…) ilim ve irfanla yoğrulmuş büyük kumandan İstanbul'un Fatihi Fatih Sultan Mehmet tarafından umumi kütüphanelerin kurulduğunu görüyoruz.”  (Muzaffer Tütüncü, 1967, 256)

= “İstanbul’da kütüphane kuran ilk sultan da haliyle, şehri ilim membaı haline getiren Fatih olmuştur. O, Manisa’dan Edirne Sarayı’na götürdüğü kitaplarını fetihten sonra evvelâ Eski Saray’a, sonra da Yeni Saray’a (Topkapı Sarayı) naklettirmişti. Bu kütüphane, esasında İstanbul’un da Beyazıt Devlet Kütüphanesi ilk kütüphanesiydi ve meşhur âlimlerden Molla Lütfi bir müddet hâfız-ı kütüblüğünü yapmıştı. Hatta nakledilir ki bir gün Fatih kütüphaneye gelip Molla Lütfi’den bir kitap istemiş. O da biraz yüksekçe bir yerde olan kitabı almak için bir mermer taşını basamak olarak kullanmış. Fakat birden hiddetlenen Fatih, ne yaptın, o bastığın taş İsa Aleyhisselam’ın üzerinde doğduğu taştır” diye çıkışmış. Molla Lütfi o esnada seslenmemişken biraz sonra bir köşede, kitapların üzerine örtülmüş eski püskü, tozlar içindeki bir bez parçasını getirip padişahın dizinin üstüne büyük bir ihtiramla bırakmış. Niye bezi üstüne bıraktığını soran Fatih’e cevabı da, Sultanım niye huzursuz olursunuz, bu bez Hz. İsa’nın beşiğinin bezidir” olmuş.

Raflarını İslâmî yazmaların dışında İtalyanca, İbranice, Grekçe, Latince, Ermenice ve Süryanice kitapların da süslediği bu ilk saray kütüphanesindeki eser sayısı, II. Bayezid devrinde çıkartılan envantere göre 5 bin yedi yüz cilt içinde 7 bin iki yüz adet idi.

Fatih Camii’nde bir araya getirilerek hizmete açılmıştı. Esas koleksiyonunu Fatih’in vakfettiği 900 civarında kitabın oluşturduğu bu kütüphane, müteakip asırlar boyunca Fatih Camii içinde hizmet verecek ve yeni bağışlarla eser sayısı her geçen gün artacaktı.

İstanbul’un fethini müteakip Fatih Sultan Mehmed’in bânîsi olduğu Eyüp Sultan Camii’nde oluşturulan kütüphane de şehrin ilk kütüphanelerindendir. XX. asrın ilk çeyreğine kadar faal olan kütüphanenin koleksiyonunda 200 kadar kitap vardı.” (Cengiz Aygün, 2016, 42-43)

= “Fetihten sonra en esaslı kütüphane Fatih Sultan Mehmed’in kendi medreselerinde kurduğu kütüphanedir. Yani Sahn-ı Semânı medreselerini yaptığı zaman, dört medresenin her biri için ayrı kütüphane kurduruyor. 70-75’er kitaplık, hepsi 300 kitap... Fatih Kütüphanesi’nin temelini bu kitaplar atıyor. Daha sonra onlar II. Bayezid zamanında toplanıyor, bir araya geliyor, ilaveler yapılarak caminin içine alınıyor. Zamanla gelişiyor, en sonunda da I. Mahmud öndeki binayı yapıyor ve Fatih Kütüphanesi’ni buraya taşıyor. Yani çok mütevazı başlıyor.” (İsmail E. Erünsal, 2016, 54.).

= “İstanbul'da Fatih devrinde (1451-1481) ilk Saray Kütüphanesi kurulmuştur.”

Fatih, külliyesinde, dört medrese dört kütüphane kurmuştur.”. (Mehmet Kardeş, 1.1.2000)

= “Kanuni şairdir, müziğin her türüne düşkündür. Budin’de Matyos Cornivius’un kütüphanesinden getirttiği kitaplar Topkapı kitaplığında; aralarında cihanşümul değerde olanlar var. Fatih ve Kanuni, onların topladıkları muhtelif dildeki eserlerle bu kütüphane sadece Şark’ın değil, aynı zamanda Garp’ın da önemli bir kitap hazinesidir. Ve bu sanatkâr ve ilim seven padişahlar sayesindedir ki orijinal bir Osmanlı kültüründen bahsedilebilmektedir.”. (İlber Ortaylı, 25.3.2017)

= “Bessarion, Papa tarafından kardinallik derecesine çıkarılarak, Rönesansı destekleyen mesenlerden birisi olmuştu. Bessarion Roma’da ilk akademiyi kurmuştur. Bu Rum bilim adamlarıyla birlikte, İstanbul’un ele geçmesinden sonra birçok Bizans eseri İtalya’ya getirildi ve bu sayede klasik ilim ve felsefenin kaynakları daha da yayıldı. Öbür yandan hümanistleri koruyan açık düşünceli Fâtih Sultan Mehmed sarayında Yunanca eserlerle bir kütüphane kurmuştur. Özetle, hümanizm hareketinde Bizanslı Rum bilim adamlarının öncü bir rol oynadıklarına kuşku yoktur.” (Halil İnalcık, 2013, 61)

= “Fatih büyüktü. Ölümü de bir dağın indifaı veya bir büyük geminin batması gibidir. Hedeflerinin hepsini ardındaki toplum anlamış değildir zaten, fikir ve özlemlerini açıkça da ortaya koymamıştı. Ama Fatih Sultan Mehmed Han asrının hiç tesiri kalmadığını söyleyebilir misiniz? En azından sarayda kurduğu kozmopolit kütüphaneyi o yönde zenginleştiren Kanuni Sultan Süleyman onun torunuydu. Fatih, iki kıtanın ve iki denizin padişahı ve iki medeniyetin sahibi aydın bir kişilikti.” (İlber Ortaylı, 2.5.2010)

= “Fatih Sultan Mehmet, sarayında Grek ve Latince eserleri de ihtiva eden bir kütüphane oluşturur. Yükselme döneminde Osmanlı devlet adamları Grek bilim ve felsefesiyle bilinçli olarak ilgilenmişlerdir. Nitekim Semâniye Medresesini bir bilim akademisi haline getirmeye çalışan, Grekçe eserlerden bir kütüphane oluşturan ve Kayser-i Rum (Roma İmparatoru) unvanını benimseyen Fatih Sultan Mehmet, bu çalışmalarıyla Roma İmparatorluğu’nu hâkimiyeti altına alma arzusunu gösterir”. (A. Budak, 2008, 21).

………………….

https://1000kitap.com/ataturkun-kitap-tutkusu--178916/alintilar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ BÖLÜM: ATATÜRK

 

Atatürk’ün kitap ve kütüphaneseveriği hakkında Anektodlar. 12.8.2022. https://bulentagaoglu.blogspot.com/2024/09/ataturkun-kitap-ve-kutuphaneseverigi.html

Atatürk’ün Kitapseverliği konulu bazı alıntılar. 12.8.2022. https://bulentagaoglu.blogspot.com/2024/09/ataturkun-kitapseverligi-konulu-baz.html

Sinan Meydan: İşin Sırrı: Çok Okumak. 2011. https://bulentagaoglu.blogspot.com/2024/09/isin-srr-cok-okumak.html

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder