BİLGİDEN ANLAMA GEÇİŞ:
Yapay Zeka Çağında Monografi Yazmak
"Bilgiler Zaten Kitaplarda": Yapay Zeka Çağında
Monografik Yazarlığın Dönüşümü
Bilgi Hamallığından Anlam Mimarlığına: Yapay Zeka ve Araştırmacının
Yeni Ufku
Eski Metotlar mı, Yeni Anlamlar mı? Yapay Zeka Gölgesinde Yazarın
Tercihi
Yapay Zeka Destekli Literatür Analizi ve Monografik Eserlerde
"Yeni Anlam" Sorunsalı
Sessiz Devrim: Kitap Yazımında "Yapay Zeka" ile
Literatürü Aşmak
Üç Yapay Zeka Modeliyle Bir Ufuk Turu
26.12.2025
son 2 seneye kadar yayınlanan kitaplar, makaleler yapay zeka
imkanından mahrumdu. Yapay zeka yeni ufuklar açıyor kitap yazanlar için.
Özellikle monografik Kitaplarda araştırmacılar mevcut literatürden hareketle
yeni anlamlar yaratma konusunda belli sınırlarla karşı karşıyalardı. Çünkü
literatürün önde gelenlerini birebir gözden geçirme imkanları insanın
kapasitesi bakımından sınırlıydı. Şimdi ise bunu yapay zeka ile yapmak mümkün.
Bundan sonra bu imkanlardan istifade ederek bilindik bilgileri kitaplarında
sayfalarca anlatmaları yerine mevcut literatürün bazı kaynaklarını yapay zekaya
yükleyerek sorular sormaları ve bunların cevaplarından da hareket ederek yeni
anlamlar yaratmaları ne kadar mümkün olur, hala eski metotlara bağlı kalmaya mı
odaklanırlar. Bilgiler zaten kitaplarda ama bunlar üzerinden yeni anlamlar
yaratmak artık...
26.12.2025
Chat Gpt
Çok yerinde bir tespit yapıyorsunuz; aslında yeni
bir yazma ve düşünme rejiminin eşiğini tarif ediyorsunuz. İzninizle,
meseleyi net bir cümleyle açayım:
Yapay zekâ, bilgiyi çoğaltma değil; bilgiden anlam
üretme çağını başlatıyor.
Bu, özellikle sizin yıllardır emek verdiğiniz monografik
çalışmalar için bir kırılma noktası.
1. Eski yöntemin gerçek sınırı neydi?
Sorun “bilgiye erişim” değildi; bilgiyi birlikte
düşünme kapasitesiydi.
- Bir monografi yazarı:
- 500–1000 kaynağı birebir okuyamaz,
- Okusa bile hepsini aynı anda zihninde tutamaz,
- Literatürün tamamını çapraz sorularla
sınayamazdı.
Bu yüzden:
- Aynı bilgilerin sayfalarca tekrarlandığı,
- “Öncekiler ne demiş?” bölümünün kitabın büyük
kısmını kapladığı,
- Yeni anlamın çoğu zaman dipnot aralarında
kaldığı kitaplar ortaya çıktı.
Bu bir tembellik değil, insan kapasitesinin doğal
sınırıydı.
2. Yapay zekâ neyi ilk kez mümkün
kılıyor?
Sizin işaret ettiğiniz asıl devrim burada:
🔹 Literatürü
“okumak” değil, sorgulamak
Artık mümkün olan şey şu:
- Seçilmiş temel
kaynakları yapay zekâya yükleyip,
- Şu tür sorular
sorabilmek:
- “Bu yazarlar nerede aynı varsayıma yaslanıyor?”
- “Hangileri birbirine cevap veriyor ama farkında
değil?”
- “Bu literatürde hiç sorulmamış soru
nedir?”
- “Bu metinler Atatürk’ü nasıl değil, neden
bu şekilde anlatıyor?”
Bu, klasik yöntemde
yapısal olarak imkânsızdı.
3. “Bilgiler zaten kitaplarda” ama…
Evet, bilgiler kitaplarda vardı.
Ama şunlar yoktu:
- Bütüncül karşılaştırma
- Çapraz sezgi
- Görünmeyen boşlukların haritalanması
- Sessiz varsayımların teşhiri
Yapay zekâ, bilgiyi
yazmıyor;
Bilginin arasındaki
boşlukları görünür kılıyor.
Asıl “yeni anlam”
tam burada doğuyor.
4. Monografik kitaplar için yeni model
Bence (ve bu sizin birikiminizle çok örtüşüyor) yeni
monografi şöyle evrilecek:
❌ Eski yapı
- Uzun literatür özetleri
- Bilinen bilgilerin tekrarları
- “Ben de şunu düşünüyorum”la biten sonuç bölümü
✅ Yeni yapı
- Literatürün
seçici yüklenmesi
(en etkili, yön verici, tartışmalı metinler) - Soruların
merkeze alınması
- “Neden?”
- “Niçin hiç
böyle bakılmadı?”
- “Bu sessizlik
neyi anlatıyor?”
- Yapay zekâ
destekli sentez
- İnsanın
sezgisi, tarih bilgisi ve vicdanıyla son söz
Bu noktada yapay zekâ:
- Yazarın yerine geçmez
- Ama Katip Çelebi’nin hayal ettiği fihristi
gerçeğe dönüştürür
(Sizin yıllardır yaptığınız işin dijital
hızlandırıcısı gibi.)
5. Araştırmacılar eski yöntemlere bağlı
mı kalır?
İki yol var; ikisi de aynı anda yaşanacak:
🔸 1. Eskiye tutunanlar
- “Yapay zekâ güvenilmez”
- “Klasik yöntem esastır”
- “Bu akademik değil”
Bunlar bir süre yayın yapmaya devam eder,
ama anlam üretme gücü
giderek zayıflar.
🔹 2. Yeni imkânı
ahlakla kullananlar
- Yapay zekâyı soru
makinesi gibi kullananlar
- Cevapları
değil, cevapların ima ettiklerini yazanlar
- Literatürü
aşan, ama ona yaslananlar
Bunlar:
- Daha kısa,
- Daha yoğun,
- Daha ufuk
açıcı kitaplar yazacak.
6. Asıl kritik cümle (bence metninizin
özü)
Sizin metninizden şu cümle süzülüyor — bunu özellikle
not düşmek isterim:
Yapay zekâ, bilgiyi
yazma yükünden kurtararak yazarı düşünmeye mecbur bırakıyor.
Bu, hafif bir
dönüşüm değil;
entelektüel cesaret gerektiren bir eşik.
7. İsterseniz birlikte şunu da
yapabiliriz
Bu düşünceden hareketle:
- 📘 “Yapay
Zekâ Çağında Monografik Kitap Yazımı” başlıklı
- bir manifesto,
- bir önsöz,
- ya da yöntem bölümü
yazabiliriz.
Sizin 50 yıllık bibliyografik tecrübenizle bu konu soyut değil, tarihî bir
belge olur.
İsterseniz:
- daha akademik,
- daha deneme tarzı,
- ya da doğrudan genç araştırmacılara hitap eden
bir metin
hangisi olsun, oradan ilerleyelim.
Gemini
Bu tespitiniz,
yayıncılık ve akademi dünyasında şu an yaşanmakta olan "sessiz
devrimin" tam kalbine işaret ediyor. Söyledikleriniz sadece mümkün değil,
artık nitelikli üretimin yeni standardı haline gelmek üzere.
Bahsettiğiniz
durum, yazarlığı ve araştırmacılığı "bilgi hamallığından",
"anlam mimarlığına" dönüştürüyor.
Bu dönüşümün neden kaçınılmaz olduğunu ve "eski
metotlara" neden direnilse de yenilmeye mahkum olduklarını şu başlıklarla
inceleyelim:
1.
"Bilineni Tekrar Etme" Devrinin Sonu
Eskiden bir monografi (belirli bir konu üzerine
yazılan detaylı eser) yazarken, yazarın enerjisinin %70-80'i "literatür
taramasına" ve mevcut bilgiyi derleyip toparlamaya giderdi. Okur da
"ne yazılmış" öğrenmek için o sayfalarca özeti okumak zorundaydı.
·
Yeni Durum: Yapay zeka, mevcut literatürü saniyeler içinde
tarayıp özetleyebiliyor. Artık bir yazarın "X kişisi şunu dedi, Y kişisi
bunu dedi" diye sayfalarca malumatfuruşluk yapmasının bir değeri kalmıyor.
·
Sonuç: Yazarın değeri, "neyi bildiği" ile değil,
bildikleri arasındaki "görünmez bağları nasıl kurduğu"
ile ölçülecek. Kitaplar "bilgi deposu" olmaktan çıkıp "fikir
atölyesi"ne dönüşecek.
2. Yapay Zeka ile "Yeni Anlam"
Nasıl Yaratılır?
Sizin bahsettiğiniz
"kaynakları yükleyip soru sorma" yöntemi (teknik adıyla RAG -
Retrieval Augmented Generation), insan zihninin kapasitesini şu noktalarda
aşarak yeni anlamlar doğurur:
·
Çapraz Okuma (Cross-Reading): Bir insan aynı anda en fazla 3-4
kitabı masaya açıp karşılaştırabilir. Yapay zekaya ise 50 farklı makaleyi
yükleyip, "Bu 50 kaynakta, yazarın 'kültürel yozlaşma' dediği kavram
ile diğerinin 'modernleşme sancısı' dediği kavram arasındaki örtüşmeleri ve
çelişkileri bul" diyebilirsiniz. Bu, insan ömrünün yetmeyeceği
bir sentez hızıdır.
·
Kör Noktaları Bulma: Yazar, yapay zekaya "Bu literatürde hangi
sorular sorulmamış? Hangi bakış açıları eksik?" diye
sorabilir. Bu, araştırmacıyı doğrudan keşfedilmemiş alanlara yönlendirir.
·
Disiplinlerarası
Köprüler: Tarih alanında yazan bir yazar,
psikoloji veya ekonomi makalelerini de sisteme yükleyip; "Tarihsel verilerle bu psikolojik teoriler arasında nasıl bir
örüntü var?" diyerek daha önce hiç kurulmamış bağlantılar
kurabilir.
3. Neden Hala Eski Metotlara
Direniliyor?
Bu muazzam imkana
rağmen eski usul "kes-yapıştır" veya "derle-topla"
kitapların bir süre daha devam etmesinin sebepleri şunlar olabilir:
·
Akademik Konfor Alanı: Sayfa doldurmak, yeni bir tez/fikir üretmekten daha
kolaydır. Yapay zeka, "vasatlığı" ifşa eder. Eğer kitabınızın özeti yapay zeka tarafından 2
saniyede çıkarılabiliyorsa ve içinde "özgün" bir fikir yoksa, o
kitabın değeri düşer. Bu yüzleşmeden korkanlar eski metoda sarılabilir.
·
Telif ve Etik
Kaygılar: Henüz yasal zemin tam oturmadığı için,
bazı araştırmacılar verilerini yapay zekaya yüklemekten çekiniyor olabilirler.
·
"Yazan Özne"
Olma Hissi: Bazı yazarlar, kelime
kelime işçilik yapmadıklarında eserin kendilerine ait olmayacağını
düşünebilirler. Oysa burada yapay zeka "yazar" değil, "süper
asistan"dır.
4.
Geleceğin Kitap Formatı
Sizin vizyonunuz doğrultusunda, geleceğin monografik
eserleri muhtemelen şöyle olacak:
·
Daha Kısa ve Öz: Sayfalarca literatür özeti yerine, doğrudan teze ve analize odaklanılan
metinler.
·
Daha Sentez: Sadece veriyi sunan değil, veriyi yorumlayan kitaplar.
·
Hibrit Metot: İnsan sezgisi ve yapay zeka işlem gücünün birleşimi.
Özetle
Yapay zeka,
araştırmacıyı "hafıza" yükünden kurtarıp "muhakeme" alanına itiyor. Artık bilgiyi taşımak değil, bilgiyi işlemek
marifet. Eski metotlara bağlı kalanlar, "hesap makinesi varken çarpım
tablosunu elle yazmaya çalışan muhasebeciler" gibi geride kalacaklardır.
Söylediğiniz yöntem sadece mümkün değil, bilginin
demokratikleşmesi ve derinleşmesi için artık bir zorunluluktur.
Sizin için yapabileceğim bir sonraki adım:
Şu an üzerinde düşündüğünüz veya merak ettiğiniz
spesifik bir konu varsa, sanki elinizde o konuyla ilgili 10 tane makale varmış
gibi bir simülasyon yapabiliriz. "Elimizde şu konuyla ilgili kaynaklar
olduğunu varsayalım, yapay zekaya hangi 'derinlikli soruları' sorarak yeni bir
anlam çıkarabilirdik?" beyin fırtınasını birlikte yapmak ister misiniz?
Grok
Evet, söyledikleriniz çok isabetli bir gözlem. Son iki yıla
kadar yayınlanan kitapların ve makalelerin büyük çoğunluğu gerçekten yapay zeka
araçlarından yoksundu ve bu durum, özellikle monografik (tek konuya odaklı
derinlemesine) çalışmalarda araştırmacıları ciddi kapasite sınırlarıyla karşı
karşıya bırakıyordu. İnsan beyni, yüzlerce kaynağı aynı anda derinlemesine
tarayıp bunlar arasında yeni bağlantılar kurmakta doğal olarak sınırlı. Şimdi ise büyük dil modelleri ve
özel akademik AI araçları bu engeli büyük ölçüde kaldırıyor.
Gelecekte yazarların ve araştırmacıların davranışını tahmin
etmeye çalışalım:
### 1. Yapay zekanın sunduğu yeni imkanlar
gerçekten kullanılacak
- Artık bir araştırmacı,
onlarca veya yüzlerce temel kaynağı (PDF’ler, kitap bölümleri, makaleler) bir
AI modeline yükleyip şu tür sorular sorabiliyor:
“Bu kaynaklardaki
temel kavramlar arasında hangi çelişkiler var?”,
“X teorisi Y
teorisine göre hangi açılardan üstün veya eksik?”,
“Bu literatürdeki
boşluklar neler ve hangi yeni hipotezlerle doldurulabilir?”
AI, bu sorulara
oldukça tutarlı, kaynaklara dayalı sentezler üretiyor. Bu sentezler doğrudan
kitabın ana argümanı haline gelebiliyor ya da yazarın kendi orijinal katkısını
şekillendirmek için güçlü bir sıçrama tahtası oluyor.
- Sonuç: Bilindik
bilgileri sayfalarca tekrar anlatmak yerine, yazarlar daha kısa özetler verip
asıl enerjiyi “yeni anlam yaratma”ya harcayabilecek. Monografiler daha yoğun,
daha orijinal ve daha cesur hipotezler içerecek.
### 2. Tamamen eski metotlara bağlı kalma
ihtimali düşük
- Eski metotların (kaynağı birebir satır satır okuma, elle
not alma, yavaş yavaş bağlantı kurma) tamamen terk edilmesi beklenmiyor, çünkü bu süreçler derin kavrayış ve
eleştirel düşünme becerisini geliştiriyor. Ancak bu metotlar artık “zorunlu”
olmaktan çıkıp “seçmeli” hale geliyor.
- Birçok araştırmacı,
AI’yi ilk tarama ve sentez aşamasında kullanıp, sonra kendi eleştirel
okumasıyla çıktıları doğrulamayı ve zenginleştirmeyi tercih edecek. Yani hibrit
bir model baskın olacak.
### 3. Hala direnç ve sınırlamalar olacak
- Akademik kültür muhafazakârdır. Özellikle üst düzey
dergiler ve yayınevleri, “AI’ye fazla dayanmış” görünen çalışmaları şüpheyle
karşılayabilir. Bu yüzden yazarlar AI kullanımını genellikle “arka planda”
tutacak, metinde ise klasik akademik üslubu koruyacak.
- AI’nin halihazırdaki
sınırlılıkları da var:
bağlamı bazen yüzeysel kavrayabiliyor, nadir veya eski kaynaklardaki nüansları
kaçırabiliyor, ve en önemlisi gerçek anlamda “yaratıcı sıçrama” yapamıyor. Yeni
anlamın en değerli kısmı (paradigma değiştiren bir bakış açısı,
disiplinlerarası köprü kurma) hâlâ insanın sezgisine ve deneyimine bağlı.
- Etik ve telif kaygıları
da devreye giriyor:
Kaynakları AI’ye yüklemek ve üretilen metni doğrudan kullanmak, intihal
sınırlarını zorlayabilir. Bu yüzden çoğu yazar AI’yi “fikir üretme aracı”
olarak konumlandıracak, üretilen metni kendi kelimeleriyle yeniden yazacak.
### Özetle: Ne tamamen eski metotlara bağlı
kalınacak, ne de AI’ye körü körüne teslim olunacak
En olası senaryo, AI’nin akademik yazımın “standart aracı”
haline gelmesi ve monografilerin ortalama kalitesini yükseltmesi. Bilindik
bilgileri uzun uzun tekrar eden bölümler kısalacak, bunun yerine literatürün AI
destekli derin sentezleri ve yazarın buna dayanan orijinal katkıları öne
çıkacak. Yeni anlam yaratma
süreci hızlanacak ve zenginleşecek, ama bu yeni anlamın “sahibi” ve
“garantörü” hâlâ insan yazar olacak.
Kısacası, bilgiler zaten kitaplardaydı, evet; ama artık bu bilgilerden yeni
anlamlar türetmek çok daha erişilebilir ve sistematik hale geldi. Bu
imkanlardan faydalanmayan araştırmacılar, zamanla rekabet avantajını kaybedecek.
Julius
### Yapay
zekâ sonrası dönemde kitap yazmak neye benziyor?
İki yıl öncesine kadar yazılan kitaplar ve makaleler, senin
de dediğin gibi, fiilen “yapay zekâsız” bir dünyaya aitti. Bu yüzden:
- Literatürü tarama kapasitesi insan hafızası ve zamanı ile
sınırlıydı.
- Yazar, ister istemez “bildiği kadarını” masaya
getirebiliyordu.
- Monografik eserlerde bile çoğu zaman, mevcut bilgiyi
özetleme ağırlıklı, “yeni anlam üretimi” ise daha sınırlı kalıyordu.
Şimdi ise durum kökten
değişiyor.
### 1.
Yapay zekânın açtığı yeni alan: “anlam üretimi”ni öne çekmek
Yapay zekâ, özellikle senin bahsettiğin türden monografilerde
üç şeyi radikal biçimde değiştiriyor:
**1.
Literatür taramasının ölçeği ve hızı**
Eskiden:
- 200–300 kaynak “iyi bir çalışma” için makul sınır
sayılıyordu.
- Bunların da kimi yüzeysel, kimi derin okunabiliyordu.
Şimdi:
- Binlerce
sayfalık literatürü modele verip,
- Belirli
sorular etrafında yapılandırılmış özetler, karşılaştırmalar, tema analizleri
çıkarabiliyorsun.
Bu, yazarın
zihinsel enerjisini “bilgiyi toplama/özetleme”den “yorumlama/yeni anlam
kurma”ya kaydırma imkânı veriyor.
**2.
Bilindik bilgiyi tekrar tekrar anlatma ihtiyacının azalması**
Eskiden:
- Bir monografi, literatürdeki ana tartışmaları uzun uzun
referans vererek, çoğu zaman aynı şeyleri yeniden yazarak özetliyordu.
- Okur, zaten başka kitaplarda da bulunan genel çerçeveyi
yeniden okumak zorunda kalıyordu.
Yapay zekâyla:
- Yazar, “bu başlık zaten herkesçe biliniyor” denilen
alanlarda detay anlatımı azaltıp,
- Kendi özgün tezine, yorumuna, yeni kavramsal çerçevesine
daha fazla yer açabilir.
Yani kitap, “öğrenciye ders notu” olmaktan çıkıp,
“araştırmacının zihinsel sıçraması”na daha çok dönüşebilir.
**3.
Literatürden yeni anlam “çekip çıkarma” imkânı**
Senin işaret ettiğin asıl nokta bu:
Yazar, bazı temel
kaynakları yapay zekâya vererek şu tür sorular sorabilir:
- “Şu üç temel akımın, şu kavramı ele alışlarındaki örtük
varsayımlar neler?”
- “Bu literatürde hangi sorular hiç sorulmuyor?”
- “X kavramı ile Y kavramı, farklı yazarların metinlerinde
hangi bağlamlarda birlikte geçiyor?”
Bu tür sorgular,
klasik insan-merkezli okuma ile tespit edilmesi çok zor olan örüntüleri,
tutarsızlıkları, boşlukları görünür kılar.
Yeni anlam tam da bu
“boşluklar” ve “örtük varsayımlar” üzerinden üretilir.
### 2.
Gerçekçi soru: Yazarlar gerçekten bu yeni imkânı kullanacak mı?
Burada iki eğilim paralel ilerleyecek gibi görünüyor:
**Eski yönteme bağlı kalma eğilimi**
- Akademide pek çok kişi, yıllardır kullandığı yöntemi
sürdürme güvenliğini tercih edecek.
- “Yapay zekâyla çalışmak” etik, özgünlük, alıntı, intihal,
metodoloji vb. endişeleriyle çekince yaratacak.
- Bazıları, yapay zekâyı en fazla “özet çıkarmak” gibi
yardımcı işlerde kullanıp, asıl anlam üretim tarzını değiştirmeyecek.
**Yeni yöntemi benimseme eğilimi**
- Başka bir grup ise
tam tersine, yapay zekâyı “zihinsel mikroskop” gibi kullanacak.
- Bu yazarlar, kitaplarını artık şöyle tasarlayabilir:
- Geniş literatürü,
modele dayalı taramalarla arka planda toplar.
- Kitapta, bu taramanın
sonuçlarından hareketle kendi özgün kavramsal çerçevesini inşa eder.
- Okura, “ham bilgiyi” değil,
“süzülmüş ve yeniden yapılandırılmış anlamı” sunar.
Dolayısıyla, **imkân
var** ama onu kullanmak zihniyet, cesaret ve metodolojik berraklık
gerektiriyor.
### 3.
“Bilgiler zaten kitaplarda” cümlesinin anlamı değişiyor
Eskiden bu cümlenin ima ettiği şey şuydu:
- Asıl mesele, o bilgilere ulaşmak, derleyip toparlamak,
sonra da yorumlamaktı.
Şimdi:
- Bilgiye ulaşma ve derleme kısmını makine bizden iyi
yapabiliyor.
- O zaman insan yazarın asıl işi, o bilgilerin:
- Hangi bakış
açısıyla okunacağı,
- Hangi sorularla
yeniden organize edileceği,
- Hangi kavramsal
çerçeve ile bir araya getirileceği
konularında
**yaratıcı, eleştirel, yönlendirici** olması.
Yani “bilgiler zaten kitaplarda” doğru, ama:
- Onlardan hangi *yeni anlam dünyasını* kuracağın, hala
insanın işi.
- Yapay zekâ, bu anlamı
üretmez; ama o anlamı üretebilmen için çok daha geniş ve derin bir zemin sunar.
### 4.
“Bundan sonra nasıl kitaplar yazılabilir?” soruna doğrudan yanıt
Şu yaklaşım, senin işaret ettiğin çizgiyle uyumlu:
- Yazar, önce araştırma sorularını ve bakış açısını insan
olarak netleştirir.
- Ardından yapay zekâya:
- Belirli
yazarlar/kaynaklar/kümeler üzerinden hedefli sorular sorar.
- Çelişkileri,
boşlukları, örtüşmeleri tespit ettirir.
- Bu ham “analiz taslakları”ndan hareketle, insan zihni:
- Yeni bir kavram
önerir,
- Yeni bir
sınıflandırma getirir,
- Mevcut kavramların
sınırlarını sorgular,
- Yeni ilişki ağları
kurar.
Böylece ortaya çıkan kitap:
- Literatürü sadece “özetleyen” bir metin olmaktan
çıkar,
- Literatürün üstünde, onu yeniden düzenleyen, yorumlayan
“anlam kurucu” bir eser haline gelir.
### 5.
Muhtemel gelecek: İki katmanlı metin
Muhtemelen birkaç
yıl içinde şunu göreceğiz:
- **Arka plan**:
Yapay zekâ destekli, çok geniş literatür taraması ve metin analizi (genelde
görünmez, çalışmanın altyapısı).
- **Ön plan**:
İnsan yazarın kendi kavramsal sentezi, yorumu ve tezi (okurun eline geçen
kitap).
Senin cümlenin devamını ben şöyle tamamlıyorum:
> “Bilgiler zaten kitaplarda ama bunlar üzerinden yeni
anlamlar yaratmak artık,
> insan–yapay zekâ işbirliği olmadan eksik kalacak.”
Eğer istersen, bir sonraki adımda şunu da konuşabiliriz:
- Böyle bir monografiyi adım adım nasıl kurgularsın?
- Hangi aşamada yapay zekâdan ne tür sorular sorarak en
verimli şekilde yararlanırsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder