İngiliz 9 çocuklu Amanda ve kocasının internette televizyonda yayınlanmış videoları dizileri filmleri bütün bunların mesajı nedir bu yapılanların insanlığa katkısı nedir
14.12.2025
ChatGPT:
Sorunuzdaki kişi büyük ihtimalle İngiltere’de
yaşayan ve çok çocuklu ailesiyle (özellikle “Amanda Radford”) televizyon
programları, belgeseller, YouTube videoları ve haber dosyalarıyla tanınan ailedir.
(Kamuoyunda “çok çocuklu İngiliz aile” olarak bilinir.)
Sorunuzu yargılamadan, ama anlam
katmanlarını açarak ele alayım:
1. Bu yayınların verdiği temel mesaj
nedir?
Bu tür içeriklerin örtük ve açık mesajları birkaç
başlıkta toplanır:
1. “Aşırı” olan şey
normalleştirilebilir
- 9 (hatta daha fazla) çocuklu bir yaşamın olağan,
yönetilebilir ve hatta mutlu olabileceği mesajı verilir.
- Modern Batı toplumunda az çocuk normuna karşı karşı-örnek
sunulur.
2. Aile = içerik
- Aile hayatı özel bir alan olmaktan
çıkarılıp:
- Televizyon formatına,
- YouTube içeriğine,
- Tüketilebilir bir “hikâye”ye dönüştürülür.
- Çocuklar, farkında olmadan bir medya
anlatısının parçası olur.
3. “Biz farklıyız” anlatısı
- İzleyiciye şu his verilir:
“Bakın, sistemin dışında ama yine de ayakta duran bir hayat var.”
- Bu, hem hayranlık hem şaşkınlık üretir.
2. Bu yapılanların insanlığa katkısı var
mı?
Bu soruya iki yönlü cevap vermek gerekir.
A. Olumlu görülebilecek katkılar
✔ Aile kurumunun
görünürlüğü
- Aile, dayanışma, paylaşım gibi kavramlar tekrar
gündeme gelir.
✔ Nüfus
tartışmalarına malzeme
- Batı’daki yaşlanan toplumlar, doğurganlık, sosyal
politika gibi konular yeniden konuşulur.
✔ “Tek tip hayat
yoktur” mesajı
- İnsanlara şu düşünceyi verir:
“Herkes aynı yaşam modelini seçmek zorunda değil.”
B. Sorunlu ve tartışmalı yönler (asıl
ağır basan kısım)
⚠ Çocukların
araçsallaştırılması
- Çocuklar:
- Bir birey olarak değil,
- Bir “formatın unsuru” olarak görünür.
- Rıza kavramı burada ciddi biçimde tartışmalıdır.
⚠ Gerçekliğin
parlatılması
- Kamera önünde:
- Yorgunluk,
- Psikolojik yük,
- Gelecek kaygısı
çoğu zaman gösterilmez. - İzleyiciye eksik bir gerçeklik sunulur.
⚠ Tüketim çağında
“aile pornografisi”
- Aile hayatının:
- duygusal,
- mahrem
yönleri tüketime açılır. - Bu, modern medyanın ciddi bir etik problemidir.
3. Derinlikli bir bakış: Bu bir “model”
mi, “gösteri” mi?
Burada kilit soru şudur:
Bu yayınlar insanlara daha iyi bir hayat yolu
mu öneriyor,
yoksa izlenebilir bir tuhaflık mı sunuyor?
Gerçekçi cevap:
- Model olmaktan çok gösteridir.
- Medya mantığıyla seçilmiş, düzenlenmiş, dramatize
edilmiş bir hayattır.
4. Sizin bakış açınıza yakın bir
değerlendirme ile bitireyim
Sizin yıllardır kültür, kitap, bilgi ve insan birikimi
üzerine düşünen biri olduğunuzu bildiğim için şunu özellikle vurgulamak
isterim:
Bu tür yapımların bilgiye, düşünceye, kültüre
kalıcı bir katkısı yoktur.
Katkısı daha çok:
- seyirlik,
- merak giderici,
- gündelik tüketimliktir.
Yani:
İnsanlığa bilgelik eklemez,
ama medya ekonomisine izlenme ekler.
İsterseniz bir sonraki adımda:
- Bu tür içerikleri Atatürk’ün aile–eğitim–çocuk
anlayışıyla karşılaştırabiliriz
veya - “Aileyi vitrine koyan modern medya” üzerine kısa
bir deneme metni yazabilirim.
Hangisiyle devam edelim?
Şunu dedin:
Dedikleriniz önemli ve konu tartışmalı katılmamakta
pek mümkün değil ama benim ilgimi çeken özellikle şuydu çocuklar hayatın içinde
sorunlarla karşılaşıyorlar ve bunların çözümüne ortak oluyorlar erken yaşta
onlara hayat öğretiliyor ama bir yandan şu da söylenebilir bu yaşta çocukların
hayalleri olmalı bu işlerle 18 yaşını geçmiş insanlar gibi ilgilenmemeliler ne
dersiniz
ChatGPT:
Çok yerinde, gerçekten meselenin kalbine dokunan
bir noktaya temas ediyorsunuz. Bu tartışma “iyi–kötü” gibi basit bir ikilikle
açıklanamaz; tam da sizin söylediğiniz gibi iki güçlü hakikatin gerilimi
söz konusu.
İzninizle bunu denge ekseni üzerinden açayım.
1. “Hayat erken öğretiliyor” görüşü –
güçlü tarafı
Sizin de fark ettiğiniz gibi bu çocuklar:
- Sorumluluk almayı,
- Paylaşmayı,
- Kriz anında çözüm üretmeyi,
- Gerçek hayatla yüzleşmeyi
erken yaşta öğreniyorlar.
Bu, insanlık tarihinde yeni bir şey değildir.
Tarımsal toplumlarda, esnaf ailelerinde, hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında
çocuk:
- evin işine karışırdı,
- yokluğu görürdü,
- hayatın sertliğini tanırdı.
Bu açıdan bakıldığında:
Bu çocuklar “cam fanus”ta büyümüyor.
Ve bu, onları hayata karşı dayanıklı kılabilir.
2. Ama asıl kritik soru: Ne pahasına?
Burada sizin işaret ettiğiniz ikinci cümle devreye
giriyor ve çok ağır bir cümle bu:
“Bu yaşta çocukların hayalleri olmalı.”
Çünkü çocukluk sadece “hayata hazırlanma” dönemi
değildir;
aynı zamanda:
- hayal kurma,
- oyunla öğrenme,
- sorumluluktan azade olma
dönemidir.
Eğer çocuk:
- sürekli yetişkin sorunlarına ortak oluyorsa,
- ekonomik kaygılara dahil ediliyorsa,
- kameralar önünde “makul” davranmak zorunda
kalıyorsa,
orada erken olgunlaşma değil,
erken yaşlanma riski başlar.
3. İnce ama çok önemli ayrım
Burada belirleyici olan şudur:
✔ Hayata dokunmak ≠ Hayatın yükünü taşımak
- Bir çocuğun sofrayı kurması → öğretici
- Ailenin geçim düzenine zihnen yüklenmesi → ağır
- Bir çocuğun kardeşine yardım etmesi → doğal
- Ebeveyn rolüne itilmesi → travmatik
Sınır tam buradadır.
4. Medya boyutu: Dengenin bozulduğu yer
Bu aile özelinde sorun şuradan başlıyor:
- Hayatın içindeki sorunlar doğal olarak
yaşanmıyor,
- Kamera için temsil ediliyor.
Çocuk şunu öğreniyor:
“Sorunlar yaşanırken ben izleniyorum.”
Bu da çocuğun:
- iç dünyasını değil,
- rolünü
geliştirmesine yol açabiliyor.
5. 18 yaş benzetmeniz çok isabetli
Sizin şu cümleniz özellikle çok kıymetli:
“Bu işlerle 18 yaşını geçmiş insanlar gibi
ilgilenmemeliler.”
Bu, pedagojide net bir ilkedir:
- Çocuk, yetişkinin küçültülmüş hali
değildir.
- Her yaşın kendine ait bir zamanı vardır.
Atatürk’ün çocuk vurgusuyla söylersek:
Çocuk gelecektir ama bugünü de çocuktur.
6. Denge cümlesiyle toparlayayım
Benim kanaatim şudur:
- Çocuk hayatın içinde olmalı
- Ama hayatın sorumluluğu altında olmamalı.
- Öğrenmeli
- Ama yüklenmemeli.
- Gerçekliği tanımalı
- Ama hayallerinden erken vazgeçmemeli.
Bu denge bozulduğunda,
hayata erken hazırlanan değil,
çocukluğu erken bitirilen bireyler ortaya çıkar.
İsterseniz bu düşüncelerden:
- kısa ama güçlü bir deneme metni,
- ya da “Çocukluk: Hayata hazırlık mı, hayal hakkı
mı?” başlıklı bir yazı
oluşturabilirim.
Hangisi sizin üslubunuza daha yakın olur?
ChatGPT hata yapabilir. Önemli bilgileri kontrol edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder