BAZI KİTAP TERİMLERİ
(Kaynak: Kubbealtı Sözlüğü)
BİBLİYOFİL
i. (Fr. bibliophile < Yun.) Kitap sever, kitaba aşırı derecede düşkün kimse.
KİTÂBİYAT
(ﻛﺘﺎﺑﻴّﺎﺕ) i. (Ar. kitābі > kitābiyye “kitapla ilgili şey” ve çoğul eki -āt ile kitābiyyāt) [Türkçe’de türetilmiştir]
1. Kitap bilgisi: “Kitâbiyâtı zayıf.”
2. Belli bir konuyle ilgili yayınların tamâmı, bibliyografya.
1. Kitap bilgisi: “Kitâbiyâtı zayıf.”
2. Belli bir konuyle ilgili yayınların tamâmı, bibliyografya.
KİTAP – KİTAB
(ﻛﺘﺎﺏ) i. (Ar. kitāb)
1. Bir araya getirilmiş yazılı veya basılı yapraklardan meydana gelen bütün: Halı parçaları, çevreler, kitap ciltleri ve buna benzer eşyâ ile dolu idi (Ahmet Hâşim). Yürürken arkamdan o bir çift mâvi gözün kitap sayfalarından ayrılıp beni dikkatle seyrettiğine hüküm vermiştim (Refik H. Karay).
2. Herhangi bir konuda yazılmış manzum veya mensur eser: “Târih kitabı.” “Tıp kitabı.” “Şiir kitabı.” Bu yeni kitabın içinde Sibirya, Hint, Efgan, Türkistan, Kafkasya, Lehistan, Galiçya, Mısır, Cezâyir isimli fasıllar var (Rûşen E. Ünaydın). Bir hayır sâhibi çıkar mı dersin / Mektuplarımı iâde edecek / Ya kitaplarım ya şiir defterim (Câhit S. Tarancı). İşte bu kitabın meydana gelmesi de o vazîfe hissinin bir netîce ve zarûretinden ibârettir (Sâmiha Ayverdi).
3. Allah tarafından vahiy yoluyle peygamberlere indirilen Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an: Dört kitabın mânâsı lâ ilâhe illallah (Yûnus Emre’den).
ѻ Kitap açacağı: Sayfaları kesilmemiş olan kitapların sayfalarını açmak için kullanılan, tahta, fildişi, gümüş vb.nden yapılmış, kâğıttan başka şeyi kesmeyen bir nevi bıçak. Kitap açmak: Fal bakmak. Kitap açmamak:
1. Kitap okumamak.
2. (Öğrenci) Hiç ders çalışmamak. Kitap çarpsın (ki): “… olursa çarpılayım” anlamında yemin sözü: Kitap çarpsın haberim yok. Benim Mustafa ile dostluğum yoktur (Mahmut Yesâri). Kitap ehli: Kendilerine Tevrat ve İncil kutsal kitapları indirilmiş olan yahûdiler ve hıristiyanlar, ehl-i kitap. Kitap fuarı: Çeşitli yayınevleri ve kurumlarının kitaplarının sergilendiği, tanıtıldığı ve satıldığı yer. Kitap gibi: Çok düzgün, çok güzel: “Kitap gibi konuşuyor.” Heykel zevkinin yerine kitap sahîfesini, yâhut kitap gibi dokunmuş kilim veya şalı koyuyordu(Ahmet H. Tanpınar). Kitap karıştırmak: Bir kitabı gözden geçirmek: Onun tavsiye- kerdesi olan kitapları karıştırdım (Hâlit Z. Uşaklıgil).Büyük kestânenin altında güvercinleri seyretmek, sahaflar içinde kitap karıştırmak… (Ahmet H. Tanpınar). Kitap kurdu:
1. Kitap ve kâğıtları kemiren bâzı böceklerin kurtçuğu.
2. mec. Çok kitap okuyan kimse. Kitap sarayı:
1. Herkesin faydalanması için kurulmuş büyük kütüphâne.
2. Birçok kitabın bir arada satıldığı yer. Kitaba el basmak: Elini Kur’an üzerine koyarak yemin etmek: Kadife yastığım yok / Odana bastığım yok / Kitaba el basarım / Senden başka dostum yok (Türkü – Ş.A.D.). Dostluğuna kitaba el basarak edilmiş yeminlerle dolu, güzel sözlü şarkılar söylerdi (Sait Fâik). Kitaba (Kitabına) uydurmak: Kānûna veya hakka uymayan bir işi hîle ile veya değişik yorumlarla yasaya veya usûlüne uygun imiş gibi gösterecek bir yol bulmak. Kitabı kapamak: Bir iş, bir mesele veya bir konuyle ilgisini kesmek [Daha çok, “Ben o kitabı kapadım” şeklinde kullanılır]. Kitapta yeri olmak: Kuran’da, din kitaplarında veya kānunda bahsi geçmek. Kitâb-ı mübin: Her şeyi açıklayan, doğru ile yanlışı ayıran, iyi ile kötüyü ortaya koyan kitap, Kur’ân-ı Kerim.
● Kitab-hâne Bk. KİTAPHÂNE
1. Bir araya getirilmiş yazılı veya basılı yapraklardan meydana gelen bütün: Halı parçaları, çevreler, kitap ciltleri ve buna benzer eşyâ ile dolu idi (Ahmet Hâşim). Yürürken arkamdan o bir çift mâvi gözün kitap sayfalarından ayrılıp beni dikkatle seyrettiğine hüküm vermiştim (Refik H. Karay).
2. Herhangi bir konuda yazılmış manzum veya mensur eser: “Târih kitabı.” “Tıp kitabı.” “Şiir kitabı.” Bu yeni kitabın içinde Sibirya, Hint, Efgan, Türkistan, Kafkasya, Lehistan, Galiçya, Mısır, Cezâyir isimli fasıllar var (Rûşen E. Ünaydın). Bir hayır sâhibi çıkar mı dersin / Mektuplarımı iâde edecek / Ya kitaplarım ya şiir defterim (Câhit S. Tarancı). İşte bu kitabın meydana gelmesi de o vazîfe hissinin bir netîce ve zarûretinden ibârettir (Sâmiha Ayverdi).
3. Allah tarafından vahiy yoluyle peygamberlere indirilen Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an: Dört kitabın mânâsı lâ ilâhe illallah (Yûnus Emre’den).
ѻ Kitap açacağı: Sayfaları kesilmemiş olan kitapların sayfalarını açmak için kullanılan, tahta, fildişi, gümüş vb.nden yapılmış, kâğıttan başka şeyi kesmeyen bir nevi bıçak. Kitap açmak: Fal bakmak. Kitap açmamak:
1. Kitap okumamak.
2. (Öğrenci) Hiç ders çalışmamak. Kitap çarpsın (ki): “… olursa çarpılayım” anlamında yemin sözü: Kitap çarpsın haberim yok. Benim Mustafa ile dostluğum yoktur (Mahmut Yesâri). Kitap ehli: Kendilerine Tevrat ve İncil kutsal kitapları indirilmiş olan yahûdiler ve hıristiyanlar, ehl-i kitap. Kitap fuarı: Çeşitli yayınevleri ve kurumlarının kitaplarının sergilendiği, tanıtıldığı ve satıldığı yer. Kitap gibi: Çok düzgün, çok güzel: “Kitap gibi konuşuyor.” Heykel zevkinin yerine kitap sahîfesini, yâhut kitap gibi dokunmuş kilim veya şalı koyuyordu(Ahmet H. Tanpınar). Kitap karıştırmak: Bir kitabı gözden geçirmek: Onun tavsiye- kerdesi olan kitapları karıştırdım (Hâlit Z. Uşaklıgil).Büyük kestânenin altında güvercinleri seyretmek, sahaflar içinde kitap karıştırmak… (Ahmet H. Tanpınar). Kitap kurdu:
1. Kitap ve kâğıtları kemiren bâzı böceklerin kurtçuğu.
2. mec. Çok kitap okuyan kimse. Kitap sarayı:
1. Herkesin faydalanması için kurulmuş büyük kütüphâne.
2. Birçok kitabın bir arada satıldığı yer. Kitaba el basmak: Elini Kur’an üzerine koyarak yemin etmek: Kadife yastığım yok / Odana bastığım yok / Kitaba el basarım / Senden başka dostum yok (Türkü – Ş.A.D.). Dostluğuna kitaba el basarak edilmiş yeminlerle dolu, güzel sözlü şarkılar söylerdi (Sait Fâik). Kitaba (Kitabına) uydurmak: Kānûna veya hakka uymayan bir işi hîle ile veya değişik yorumlarla yasaya veya usûlüne uygun imiş gibi gösterecek bir yol bulmak. Kitabı kapamak: Bir iş, bir mesele veya bir konuyle ilgisini kesmek [Daha çok, “Ben o kitabı kapadım” şeklinde kullanılır]. Kitapta yeri olmak: Kuran’da, din kitaplarında veya kānunda bahsi geçmek. Kitâb-ı mübin: Her şeyi açıklayan, doğru ile yanlışı ayıran, iyi ile kötüyü ortaya koyan kitap, Kur’ân-ı Kerim.
● Kitab-hâne Bk. KİTAPHÂNE
Kapat
KİTAP EVİ
birl. i. Kitap satılan yer, kitapçı dükkânı.
KİTAPÇI
i.
1. Kitap satan kimse.
2. teşmil. Kitap satılan dükkân.
3. eski. Pâdişâhın ve diğer devlet ileri gelenlerinin kitaplarına bakan kimse.
1. Kitap satan kimse.
2. teşmil. Kitap satılan dükkân.
3. eski. Pâdişâhın ve diğer devlet ileri gelenlerinin kitaplarına bakan kimse.
KİTAPÇIBAŞI
birl. i. Pâdişâhın kitaplarına bakmakla görevli olanların reisi durumundaki kimse.
KİTAPÇILIK
i. Kitapçı olan kimsenin işi.
KİTAPHÂNE – KİTABHÂNE
(ﻛﺘﺎﺑﺨﺎﻧﻪ) i. (Ar. kitāb ve Fars. ḫāne “ev, yer” ile kitāb-ḫāne)
1. Kütüphâne.
2. Kitap evi [Eskimiştir].
1. Kütüphâne.
2. Kitap evi [Eskimiştir].
KİTAPLAMAK
Hesaplamak kitaplamak deyiminde geçer. Bk. HESAPLAMAK
KİTAPLAŞTIRMAK
geçişli f. (< kitap+laş-tır-mak) (Dergi, gazete vb.nde çıkan makāle ve fıkraları yâhut dağınık
haldeki yazıları) Kitap durumuna getirip yayımlamak [Son dönemde
kullanılmaya başlanmıştır].
KİTAPLIK
i.
1. Kitap koymaya mahsus raflı mobilya.
2. Basma ve yazma kitap, filim, harita, plak gibi sanat ürünlerini toplayan, tasnif eden, düzenleyen ve okuyuculara sunan kuruluş, kütüphâne.
3. Evlerde, iş yerlerinde ve okullarda kitapların toplu olarak bulunduğu oda veya salon.
1. Kitap koymaya mahsus raflı mobilya.
2. Basma ve yazma kitap, filim, harita, plak gibi sanat ürünlerini toplayan, tasnif eden, düzenleyen ve okuyuculara sunan kuruluş, kütüphâne.
3. Evlerde, iş yerlerinde ve okullarda kitapların toplu olarak bulunduğu oda veya salon.
KİTAPSIZ
sıf. ve i.
1. Dört kutsal kitaptan hiçbirine inanmayan (kimse), dinsiz.
2. mec. Zâlim, acımasız, merhametsiz (kimse).
1. Dört kutsal kitaptan hiçbirine inanmayan (kimse), dinsiz.
2. mec. Zâlim, acımasız, merhametsiz (kimse).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder