ELE AVUCA SIĞMAZ CRUYFF HAKKINDA ALINTILAR
·
Bu kelime yazı içerisinde 4 yerde geçmektedir.
·
Bu kelime yazı içerisinde 42 yerde geçmektedir.
·
Bu kelime yazı içerisinde 8 yerde geçmektedir.
·
Bu kelime yazı içerisinde 1 yerde geçmektedir.
·
Bu kelime yazı içerisinde 2 yerde geçmektedir.
·
·
Bu kelime yazı içerisinde 2 yerde geçmektedir.
·
Bu kelime yazı içerisinde 1 yerde geçmektedir.
-----------------------,
futbol
asla sadece futbol değildir. Arjantin’deki askeri cunta, kendisini başarılı
göstermek için 1978 Dünya Kupası’nı kullanmak istedi. Amerikan PR şirketi
Burson ve Marsteller’e ile anlaşarak geniş bir propaganda kampanyası başlattı.
Amaç, kupayı kazanmaktı. Johan Cruyff, askeri darbeyi protesto edip
Arjantin’deki Dünya Kupası’na katılmayı reddetti. Tavrı şaşırtıcı değildi;
1973’te de faşist Franco’ya karşı olduğu için şampiyon Real Madrid takımına
değil, küme düşmemeye oynayan Barcelona’ya gitti. Perşembe günü kaybettiğimiz
Cruyff kimdi…
Hollanda,
Amsterdam…
Johan
Cruyff; 12 Nisan 1947’de doğdu.
Ailenin
ikinci çocuğuydu; ilk çocuk ağabeyi Henny idi.
Babası,
Hendrik Johannes Cruyff işçi kökenli manavdı.
Annesi,
Petronella Bernarda ev kadınıydı.
12
yaşında babasını kaybetti.
Annesi dükkanı kapattı. Evlerine yakın
olan stadyumda temizlik görevlisi olarak iş buldu. Yanında bazen oğlunu da
götürüyordu. Küçük Cruyff futbolcuların, kramponlarını temizliyor, saha
çizgilerini kireçle çiziyordu.
Bir gün… Ajax futbol takımı idman
yaparken top Cruyff’un önüne düştü; ayağında sektirmeye başladı. Topa dokunuş
tekniği Ajax antrenörü Victor F. Buckingham’ın dikkatini çekti. Tekniğini ve
yeteneğini ilk keşfeden bu İngiliz futbol adamı oldu.
Cruyff
okulu bıraktı; ve tüm gününü Ajax alt yapısında geçirdi. Çok hızlıydı ve harika çalım
atma yeteneğine sahipti ve oyun zekası mükemmeldi. Ama çelimsizdi, kasları
güçsüzdü. Özel idman yaptırıldı. Sol ayağını kullanmayı öğrettiler. Vs.
Tarih:
15 Kasım 1964.
17
yaşında, Ajax formasıyla ilk maçına çıktı; 3-1 yenildiler ama Ajax’ın tek
golünü attı.
Bir yıl
sonra Ajax ile sözleşme imzaladı ve profesyonel oldu. Aylık maaşı 120
Gulden’di.
Fakat sorunlar vardı; 60 kiloydu ve
günde kimi zaman 80 sigara içiyordu.
Onu
keşfeden hocası, İngiltere’ye döndü. Yeni teknik direktör; yıllarca Ajax’ta oynamış milli futbolcu Rinus
Michels idi. O da İngiliz Buckingham gibi “total futbol” sisteminden, yani
“toplu hücum toplu müdafaadan” yanaydı. (Cruyff futbolculuğu ve teknik adamlığı
döneminde hep bu futbol sistemini benimseyecekti; “tiki taka” sistemi!)
Bu modelin “beyni” Cruyff’tu; oyun
kurucuydu; ve olağanüstü zarif tekniği vardı.
Spor yazarı David Miller’a göre, “futbolun Pisagor’u” idi. İlk
sezonda oynadığı 23 maçta 25 gol attı; Ajax şampiyon oldu.
Bir
sezon önce en kötü zamanını yaşayan Ajax, “total futbol” anlayışı ve 4-3-1-2
taktiğini uygulayarak; 1965-73 arası altı kez Hollanda Ligi, 1966-71 arası üç
kez Hollanda Kupası şampiyonluğu kazandı.
1969’da
İtalyan Milan’a karşı kaybedilen Şampiyon Kulüpler Kupası’nı 1971, 1972 ve
1973’te arka arkaya üç kez kazandılar.
İkinci
sınıf futbol oynadığı söylenen Hollanda futbolu uykudan uyanıyordu.
Ajax ile
birlikte Cruyff’un da yıldızı Avrupa’da parlamaya başlıyordu.
1971’de
Avrupa’da yılın futbolcusu seçilen ilk Hollandalı oldu. Ve tarihinde
Hollanda’nın ilk kırmızı kartı olan futbolcu da o oydu! 68 Kuşağı’nın itirazcı
ruhuna sahipti…
1970’te
kasığından sakatlanıp bir süre 9 numaralı formasını giyemedi. Sakatlıktan
çıktıktan sonra ezeli rakipleri PSV karşılaşmasında yedekti; oyuna sonradan 14
nolu formayla girdi ve futbol hayatı boyunca 14 numarayı hiç değiştirmedi…
1968
yılında Danny Coster ile evlendi.
FAŞİST
FRANCO’YA KARŞI
Cruyff,
1967 yılında aşık oldu.
Yaşamı
boyunca eşi olacak Danny Coster, zengin bir ailenin kızıydı. Miss Hollanda 1967
güzeliydi.
2 Aralık
1968’de evlendiler.
Üç
çocukları oldu; kızları Susila ile Channal ve; (ileride Barcelona’da futbol
oynayacak) oğulları Jordi doğdu.
Danny futbolla
ilgiliydi; eşini çekip çeviren biriydi. Menajeri gibiydi; futbol sözleşmelerine
bile karışıp imza törenlerinde bulundu. Bu nedenle Cruyff’un adı, “kılıbık”
olarak yazıldı gazetelerde.
Cruyff’un
“paragöz” olarak bilinmesinde eşinin rolü olduğu söyleniyordu. O dönem için ilk
kez yaşanan talepleri vardı; oynamadığı maçların parasını istiyordu. Röportaj
isteyen gazetecilerden para talep ediyordu.
Yıl,
1973…
Cruyff
dünya transfer rekoru kırarak 2 milyon dolara Barcelona’ya gitti. Ajax Başkanı
onu Real Madrid’e satmak istedi ama faşist diktatör Franco’yu sevmediği için
daha fazla para vermelerine rağmen Real Madrid’e gitmedi. Yıllar sonra “bu bir
meydan okumaydı” diyecekti.
Bu aynı
zamanda futbol kariyerini de zora sokabilirdi; çünkü, transfer olduğu yıl Barcelona
ligi alt sıralarda bitirmişti.
Barcelona’yı çalıştıran eski hocası
Rinus Michels ile Barcelona’da futbol devrimi yapacaklarına inanıyorlardı.
(Ajax gibi Barcelona’da da başarı olan teknik direktör Michels, futbolculuğu
günlerinden beri “kitap kurdu” idi ve tüm futbolcularına kitap okuma şartı
koşuyordu! Cruyff’un siyasal kültürü buradan geliyordu.)
Ajax’taki “top bizde olduğu sürece
rakip gol atamaz” futbol felsefesini Barcelona’ya uygulatacaklardı.
Ve… O
sezon Cruyfflu Barcelona, Real Madrid’i kendi sahası Bernabeu’da 5-0 yenip,
şampiyon olarak faşist Franco’ya tarihinin en büyük futbol mağlubiyetini
yaşattı. Katalanlar; faşist rejimin Franco’nun ölümüyle değil, Barcelona’nın
Cruyff önderliğinde Real Madrid’i yenmesiyle bittiğini söyler!
Cruyff,
Barcelona’da Katalanların ulusal kahramanı haline geldi. “El Salvador
(Kurtarıcı)” adını verdiler.
Cruyff
da, Katalanları seviyordu. 1974 yılında Barcelona’da doğan oğluna; -Franco’nun
yasağına rağmen- Katalan milliyetçilerinin simgesi Katalonya koruyucu azizinin
adını verdi; “Jordi.”
Yıllar
sonra 2006’da Katalonya hükümeti Cruyff’a Aziz Jordi haçı verdi. Peki… Cruyff
tanrıya inanıyor muydu? Şöyle dedi bir röportajında: “Tanrıya inanmam;
İspanya’da 22 futbolcu da istavroz çıkarır, eğer bir faydası olsaydı bütün
maçların berabere bitmesi gerekirdi!..”
1978
Dünya Kupası’na Arjantin’deki faşist darbeyi protesto ettiği için gitmediği
hâlâ tartışılır.
ALMAN
GAZETESiNiN AHLAKSIZLIĞI
Dünyada,
Hollanda-Cruyff futbolu rüzgarı esiyordu.
Yıl,
1974…
Hollanda;
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez dünya şampiyonasına katıldı.
Uruguay,
Bulgaristan ve İsveç’i geçip gol yemeden grup lideri oldu. İkinci tur grup
maçlarında Arjantin, Doğu Almanya ve Brezilya’yı yenerek finale yükseldi.
Münih’te oynanan final maçında Batı Almanya’ya 2-1 kaybettiler. Turnuvada üç
gol atan Cruyff dünya kupasının futbolcusu seçildi. Lakabı artık “Sarı Fare”
idi.
Cruyff’un liderliğinde Hollanda,
futbola getirdiği devrim sistemiyle gönüllere taht kurdu. Kolektif oyunun prim
sistemine de eşitlik getirdiler. Örneğin…
Hollanda’da
bir banka, gol atan her futbolcunun hesabına hemen 10 bin lira yatırılacağını
açıklayınca “iki asi”; Cruyff ve teknik direktör Michels buna karşı çıktı: “Biz
bu oyunu 11 kişi oynuyoruz, o yüzden tek bir kişiye değil, her gole herkese
eşit olarak para yatıracaksa yatırsınlar, yoksa hiç zahmet etmesinler!”
Dünyanın
o güne kadar gördüğü takımlara benzemiyorlardı. Sigara- içki içiyor; cinsel
hayatlarını takım doktoru Dr. Fritz düzenliyordu ve maçlara Tom Jones, Rolling
Stones plakları dinleyerek hazırlanıyorlardı.
Bu hayat
kimi kurnazlara koz verdi.
Final
maçında Cruyff’un etkisiz olmasını Henny, kardeşinin maçtan önceki gece hiç
uyumadığını söyledi. Bunun nedeni Alman Bild gazetesinde çıkan “Cruyff,
Şampanya ve Çıplak Kızlar” isimli asparagas haberdi. Hollandalı oyuncuların
havuz başında çıplak kızlarla parti yaptığını iddia eden haberden sonra eşi
Danny, Cruyff’u arayıp hemen boşanacağını söylemiş ve Cruyff, ailesini kaybetme
korkusuyla ağlama krizlerine girerek haberin yalan olduğuna ikna etmeye
çalışmıştı. Cruyff’un Danny’e dil döktüğü telefon konuşmalarının faturası için
federasyon otele 10 bin mark ödeyecekti!
Almanlar,
Hollanda’yı yenmeyi “başarmıştı!”
Hollandalı
futbolcu Willem van Hanegem maçı gözyaşları içinde terk edecekti; babasını II.
Dünya Savaşı’nda Naziler öldürmüştü…
Yıllar
sonra 2008’de FIFA eski Başkanı Joao Havelange, otoritelerin ev sahibi Batı
Almanya’yı şampiyon yapmak için önceden her şeyi hazırladıklarını açıkladı!
Futbol
asla sadece futbol değildi…
Dört yıl
sonra…
Arjantin’deki
Dünya Kupası’na Hollanda önemli bir yıldızından yoksun gitti.
Grup
maçlarında oynayan Cruyff, Arjantin’e gitmeyeceğini açıkladı. Sadece
Hollandalılar değil, tüm futbolseverler şoke oldu.
Arjantin’de
askerler, halkçı Peron’u askeri darbeyle yıktı. Sağcı cunta, kendisini başarılı
göstermek için 1978 Dünya Kupası’nı kullanmak istedi. Amerikan PR şirketi
Burson ve Marsteller’e ile anlaşarak geniş bir propaganda kampanyası başlattı.
Amaç, kupayı kazanmaktı.
Gazeteler,
Cruyff’un Arjantin’e gitmeme nedeni olarak, askeri darbeyi protesto ettiğini
yazdı.
Yıllar
sonra 2008 yılında Cruyff, Barcelona’daki evlerine silahlı kişilerin geldiğini
ve Dünya Kupası’na gitmemesi için tehdit edildiğini söyledi.
Ve…
“Takımın beyni” Cruyff’suz Hollanda, final maçında uzatmalarda yediği iki golle
3-1 Arjantin’e kaybetti!
Askeri
darbe kazanmıştı!..
Ama asıl
kazanan ise; geleceği gören Cruyff’tu; “konu mankeni” olmayı kabul etmemişti.
1974
Dünya Kupası final maçı. Hollanda milli takım kaptanı Cruyff, Alman Beckenbauer
ve kaleci Maier arasında.
NARGiLE
HEDiYE EDEN TÜRK SANATÇISI
Yıl,
1975…
Arjantin’in
yıldız futbolcusu Jorge Valdano 19 yaşındaydı ve İspanya Deportivo takımında
oynuyordu. Bir gün…
Barcelona
ile karşılaştılar. Hayran
hayran Cruyff’un takım üzerindeki hakimiyetini, takımı yönlendirmesini
seyretti. Seyirciler gibi hakemler de Cruyff’un etkisindeydi. Bu nedenle Cruyff
hakemi bile azarlamaktaydı.
Valdano
anılarında yazdığına göre dayanamayıp bir pozisyondan sonra Cruyff’un yanına
gitti; “düdüğü sen al, maçı sen yönet bari” dedi…
Cruyff
başını çevirip Valdano’ya şöyle bir tepeden baktı; “Kaç yaşındasın?” diye
sordu. “19” yanıtını alınca Cruyff, şöyle dedi: “İnsan 19 yaşındayken Cruyff’a
‘siz’ der!”
Yıllar
sonra…
Barcelona Başkanı J. Lluis Nunez’e
kulübün (bugünün yıldız futbolcularını yetiştiren) efsane alt yapısı La
Masia’yı kurdurmaya ikna için, ‘’Buraya gelen çocuklar aynı zamanda iyi bir
eğitim de almalı’’ demesi tesadüf değildi.
Barcelona’dan
sonra 1979-81 yılları arasında ABD’de futbol oynayıp tekrar Ajax’a dönüp 1982
ve 83 yılında iki lig şampiyonluğu yaşadı. Ajax’a kızıp ezeli rakip Feyenoord’a
gitti ve bu takımı -10 yıl sonra- 1984’te şampiyon yaptı. Aynı yıl, futbolu
bıraktı.
Gullit
ve Cruyff… Yıl, 1983.
Bu
yıldan sonra (üç sezon) Ajax ve (sekiz sezon) Barcelona teknik direktörlüğü
yaptı. Hayatının sonuna kadar elini iki kulüpten hiç çekmedi. Teknik direktör
olarak her iki takımda lig ve Avrupa şampiyonlukları kazandı. “Rüya takım” Barcelona’nın
temelini attı. Görevden ayrıldıktan sonra Barcelona onursal başkanı seçildi.
O futbolun dahisiydi…
Futbolcularına
nasıl nefes alacaklarını öğretmek için idmana opera sanatçısı getirtmişti.
Öğrencisi Pep Guardiola Barcelona’da
nasıl başarılı olduğunu şöyle açıkladı: “Ben sadece Cruyff’tan öğrendiklerimi
aşılamaya çalıştım.”
Cruyff’tan
bildiklerini, tecrübelerini aktarmak için -22 ülkede- 1997’de Cruyff Vakfı
kurdu. Adına Hollanda’da; kolej, enstitü, üniversite kuruldu.
Hakkında
kitaplar yazıldı. Belgeseller-filmler yapıldı. Adına şarkılar yapıldı. (Cruyff,
1969’da plak ve 1994’te single çıkardı.)
1999’da
yüzyılın futbolcusu seçildi.
Kalp
ameliyatı geçirdi. Sigarayı bıraktı. Sigara karşıtı kampanyalarda görev aldı.
(Türkücü Ahmet Sezgin, 1973’te Cruyff’a nargile hediye etmişti.)
Sonuçta…
Cruyff
24 Mart 2016’da, Barselona’da akciğer kanserinden öldü.
1994
yılında şampiyonlar ligi maçı oynamak için Barcelona başında İstanbul’a
geldiğinde, gazetecilerin “Türk futbolcular arasında Avrupa’da oynayacak bir
futbolcu var mı” soruna, “Burayı Avrupa sanıyordum” yanıtını vererek ders
vermesi unutulmazdı.
Toprağı
bol olsun…
Futbolun ruhunu
değiştiren adam: Johan Cruyff
29.03.2016 01:00 Dünya gazetesi
Tuğrul
AKŞAR / EKO-SPOR
Geçen hafta bir
futbol bilgesini sonsuzluğa uğurladık. Hızı, attığı müthiş çalımları ve
golleriyle “Sarı Fare” olarak anılan, 70’li yıllara damgasını vuran Johan
Cruyff’u 68 yaşında kanserden kaybettik.
Futbola şüphesiz
ki etki eden, oyunculuğuyla akıllarda kalan çok önemli futbolcular var
yaşamımızda Pele, Maradona ya da günümüzün Messi’si veya Ronaldo’su gibi. Ama
Cruyff çok farklı özellikleriyle sadece akıllarda kalmadı, futbolun gidişatını
değiştirdi, ona yön verdi, teorik ve pratik katkılarıyla futbolu daha çok keyif
alınır ve izlenir hale getirdi.
Cruyff’u diğer
futbolculardan ve futbol adamlarından ayıran en önemli özellik bir futbol
devrimcisi olmasıydı. Futbolu ve daha sonraki yıllarda teknik adamlığını müthiş
futbol aklı ve zekasıyla birlikte götürmesiydi. Gerçekten de Cruyff diğer
futbolcularda çok sık görülmeyen bir futbol aklı, oyun zekası ve bitiriciliğe
sahipti.
Futbol onun için
gerçekten bir sanattı. Bu sanatın gelişimine de ölünceye kadar önemli katkılar
sağladı. Daha ölmeden yaklaşık bir buçuk ay önce 4 Ocak 2016’da futboldaki
vizyonunu kendi web sayfasından izleyen ve sevenleriyle paylaşıyordu. “Benim
vizyonumda performans: teknik+taktik+eğitim+ finansın toplamından oluşur”
diyordu.
Günümüzde bu
vizyona dayalı oyun anlayışı, futbol felsefesi olan kaç teknik adam ya da
futbolcu var bilemiyorum ama Cruyff son günlerinde bile futbol üzerine, kendi adına
kurulan üniversite ve vakıflara bağlı kuruluşlarda konferanslar veriyor ve
futbolun içinde bulunduğu sorunlara çözüm yolları bulmaya çalışıyordu.
Her zaman güzel
futbolun peşinden koşan bu futbol bilgesinin futbolunu televizyondan da olsa
izleme şansı bulmuş şanslı insanlardan birisiyim. Futbolda çoğu ilkler onun
zamanında yaşandı. Her zaman futbola farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışan
ve onu bir sanat olarak gören Cruyff gerçekten de bir futbol virtözüydü. Oyunu
okuma ve yönlendirme yeteneği, öldürücü pasları, hızı, tekniği ve gol
vuruşlarıyla modern futbolun yer yüzündeki en önemli temsilcisiydi. Oyuncuyken
bir orkestra şefi gibi takımını yönetirdi.
Cruyff’u bakın
öğrencisi ve kendi deyimiyle “saha içindeki generali” olarak gördüğü, bugünün
en başarılı teknik adamlarından Pep Guardiola nasıl anlatıyor. “Cruyff bir
katedral inşa etti ve biz sadece onu yeniliyoruz”. Bu söz Cruyff’un futbolda
nasıl bir yer ve öneme sahip olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemli.
Cruyff’un oyun
anlayışında tüm takım birlikte hareket eder. Oyun içinde, futbolcular sürekli
yer değiştirir. Tüm futbolcular her yerde oynayabilecek bir yetenek ve
yetkinliğe sahiptir. Bu nedenle numaraların onun oyun anlayışında çok fazla bir
önemi yoktur. Kendisi de yine bu anlayışla oyunu oynardı. Belirli bir mevkiide
oynamazdı. Bazen onu bir oyun kurucu olarak görebildiğiniz gibi, takım
sıkışınca amansız bir golcüye dönüşür, rakip takım sert defans yaptığında da
rakip defansın kilidini açan anahtar bir kanat oyuncuya dönüşürdü. Teknik adamlığında
da Rinus Michels'in bu felsefesini hep uyguladı.
Cruyff göze hoş
gelen futbolundaki yaratıcılığını hep veciz laflarla ifade etmekten hoşlanırdı.
Örneğin, çoğu futbol adamının oyuncularına ilk olarak öğretmeye çalıştıkları en
önemli cümle ona aittir. “Futbol basit bir oyundur ama onu basit oynamak
zordur”.
Bugünün
Barcelona'sının başına geldiğinde, uzun mücadeleler sonunda Barcelona’da oyuncu
gelişimine katkı sağlayacak ve alt yapıdan oyuncu yetiştirmeye yönelik akademi
“La Masia”yı o kurdurdu. Bu akademiden daha sonra Messi, Iniesta, Xavi, Pique,
Puyol gibi efsanelerin yanı sıra, Pep Guardiola gibi teknik direktörler de
çıktı.
Cruyff’un futbola
en büyük katkısı, 70’li yıllarda Rinus Michels ile birlikte “total futbol”u
hediye etmesiydi. Michels'in total futbol felsefesini oyuncuyken sahada, teknik
adamken kenarda en iyi uygulayan yorumcusuydu. Barcelona’nın bugün oynadığı
pasa ve sürekli alan değiştirmeye dayalı futbol anlayışı “tiki-taka”nın
kökenlerini de bu felsefe oluşturuyor. Avrupa’nın hiç beklemediği ve bir süre
önlemini alamadıkları bu futbol anlayışı, o yılların ifadesiyle Türkçe’ye
“Toplu hücum, toplu müdafaa” olarak çevrilmişti. Bu oyun anlayışıyla 1970-73
arası Ajax ile üç yıl üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası’nı müzelerine götüren Michels-
Cruyff ikilisi, bize bambaşka bir futbol izlettiler...
Sıradışı bir
futbol zekası ve yeteneğine sahip Cruyff, oynadığı dönemde de olağanüstü bir
futbolcuydu. Oynadığı takımları yenmek neredeyse imkansızdı. Oyuncuyken, Ajax
ve Barcelona'da 3 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu, 9 Hollanda Ligi
şampiyonluğu, 6 Hollanda Kupası, 1 La Ligi şampiyonluğu, 1 İspanya Kral Kupası
kazandı.
Müthiş
futbolculuğunun yanı sıra, teknik direktörlük yaptığı dönemde de başında olduğu
takımlarla ve özellikle de Barcelona ile çok önemli başarılar kazandı. Üç sezon
başında bulunduğu Ajax ve sekiz sezon başında bulunduğu Barcelona ile 1 Avrupa
Süper Kupası, 1 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu, 2 Avrupa Kupa
Galipleri Kupası, 4 La Liga şampiyonluğu, 1 İspanya Kral Kupası ve 2 Hollanda
Kupası şampiyonluğu kazandı.
Lig’de ve
Avrupa’da teknik adam olarak olağanüstü başarılara ulaşan Cruyff, rüya takım
Barcelona’nın temellerini o günlerde attı.
“La Masia”
sayesinde Avrupa’nın önemli kulüplerinin, yıldızlara para saçan kulüpler
olmasından daha çok alt yapıya yatırım yapan, yıldız yetiştiren bir yapıya
yönelmelerinde bir ekol; gelişmekte olan ülke futbolları için de kendi
yıldızlarını yetiştiren bir rol model oldu.
Kariyerinde
futbolcu olarak baktığımızda da Cruyff döneminin en iyi futbolcusuydu. Bunu
aldığı ödüllerle kanıtladı. 70'lerde onun kadar ödül alan bir futbolcu yoktu.
1971, 1973 ve 1974 yıllarında Ballon d'Or ödülünü kazanarak, Avrupa'da 3 kez en
iyi futbolcu seçildi.
"Cruyff
dönüşü" literatüre geçti. Paslaşarak penaltıyı ilk deneyen oyunculardan
birisiydi. 1982'de arkadaşına pas vererek kullandığı penaltı, daha sonra
"Cruyff penaltısı" olarak adlandırıldı.
24 Mart 2016'da
kaybettiğimiz Johan Cruyff gelmiş geçmiş en iyi futbolcularla kıyaslanabilir
tabi ki, ancak, Cruyff'un diğer efsane oyunculardan farkı, oyunculuğunda
futbola sağladığı pratik katkıların dışında, bir teknik adam olarak futbolun
seyrini değiştirecek entelektüel katkısı ve bunları uygulayabilme olanağı
bulmasıydı.
Kısacası,
futbolun ruhunu değiştiren bir futbol bilgesiydi o. Toprağı bol olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder