6 Mayıs 2020 Çarşamba

ELE AVUCA SIĞMAZ CRUYFF HAKKINDA ALINTILAR




ELE AVUCA SIĞMAZ CRUYFF HAKKINDA ALINTILAR


·        
 23144   0
Bu kelime yazı içerisinde 4 yerde geçmektedir.
·        
 1197   0
Bu kelime yazı içerisinde 42 yerde geçmektedir.
·        
 1   0
Bu kelime yazı içerisinde 8 yerde geçmektedir.
·        
 48   0
Bu kelime yazı içerisinde 1 yerde geçmektedir.
·        
 8   0
Bu kelime yazı içerisinde 2 yerde geçmektedir.
·        


·        
 8   0
Bu kelime yazı içerisinde 2 yerde geçmektedir.
·        
 1   0
Bu kelime yazı içerisinde 1 yerde geçmektedir.

-----------------------,
futbol asla sadece futbol değildir. Arjantin’deki askeri cunta, kendisini başarılı göstermek için 1978 Dünya Kupası’nı kullanmak istedi. Amerikan PR şirketi Burson ve Marsteller’e ile anlaşarak geniş bir propaganda kampanyası başlattı. Amaç, kupayı kazanmaktı. Johan Cruyff, askeri darbeyi protesto edip Arjantin’deki Dünya Kupası’na katılmayı reddetti. Tavrı şaşırtıcı değildi; 1973’te de faşist Franco’ya karşı olduğu için şampiyon Real Madrid takımına değil, küme düşmemeye oynayan Barcelona’ya gitti. Perşembe günü kaybettiğimiz Cruyff kimdi…


Hollanda, Amsterdam…
Johan Cruyff; 12 Nisan 1947’de doğdu.
Ailenin ikinci çocuğuydu; ilk çocuk ağabeyi Henny idi.
Babası, Hendrik Johannes Cruyff işçi kökenli manavdı.
Annesi, Petronella Bernarda ev kadınıydı.
12 yaşında babasını kaybetti.
Annesi dükkanı kapattı. Evlerine yakın olan stadyumda temizlik görevlisi olarak iş buldu. Yanında bazen oğlunu da götürüyordu. Küçük Cruyff futbolcuların, kramponlarını temizliyor, saha çizgilerini kireçle çiziyordu.
Bir gün… Ajax futbol takımı idman yaparken top Cruyff’un önüne düştü; ayağında sektirmeye başladı. Topa dokunuş tekniği Ajax antrenörü Victor F. Buckingham’ın dikkatini çekti. Tekniğini ve yeteneğini ilk keşfeden bu İngiliz futbol adamı oldu.
Cruyff okulu bıraktı; ve tüm gününü Ajax alt yapısında geçirdi. Çok hızlıydı ve harika çalım atma yeteneğine sahipti ve oyun zekası mükemmeldi. Ama çelimsizdi, kasları güçsüzdü. Özel idman yaptırıldı. Sol ayağını kullanmayı öğrettiler. Vs.
Tarih: 15 Kasım 1964.
17 yaşında, Ajax formasıyla ilk maçına çıktı; 3-1 yenildiler ama Ajax’ın tek golünü attı.
Bir yıl sonra Ajax ile sözleşme imzaladı ve profesyonel oldu. Aylık maaşı 120 Gulden’di.
Fakat sorunlar vardı; 60 kiloydu ve günde kimi zaman 80 sigara içiyordu.
Onu keşfeden hocası, İngiltere’ye döndü. Yeni teknik direktör; yıllarca Ajax’ta oynamış milli futbolcu Rinus Michels idi. O da İngiliz Buckingham gibi “total futbol” sisteminden, yani “toplu hücum toplu müdafaadan” yanaydı. (Cruyff futbolculuğu ve teknik adamlığı döneminde hep bu futbol sistemini benimseyecekti; “tiki taka” sistemi!)
Bu modelin “beyni” Cruyff’tu; oyun kurucuydu; ve olağanüstü zarif tekniği vardı. Spor yazarı David Miller’a göre, “futbolun Pisagor’u” idi. İlk sezonda oynadığı 23 maçta 25 gol attı; Ajax şampiyon oldu.
Bir sezon önce en kötü zamanını yaşayan Ajax, “total futbol” anlayışı ve 4-3-1-2 taktiğini uygulayarak; 1965-73 arası altı kez Hollanda Ligi, 1966-71 arası üç kez Hollanda Kupası şampiyonluğu kazandı.
1969’da İtalyan Milan’a karşı kaybedilen Şampiyon Kulüpler Kupası’nı 1971, 1972 ve 1973’te arka arkaya üç kez kazandılar.
İkinci sınıf futbol oynadığı söylenen Hollanda futbolu uykudan uyanıyordu.
Ajax ile birlikte Cruyff’un da yıldızı Avrupa’da parlamaya başlıyordu.
1971’de Avrupa’da yılın futbolcusu seçilen ilk Hollandalı oldu. Ve tarihinde Hollanda’nın ilk kırmızı kartı olan futbolcu da o oydu! 68 Kuşağı’nın itirazcı ruhuna sahipti…
1970’te kasığından sakatlanıp bir süre 9 numaralı formasını giyemedi. Sakatlıktan çıktıktan sonra ezeli rakipleri PSV karşılaşmasında yedekti; oyuna sonradan 14 nolu formayla girdi ve futbol hayatı boyunca 14 numarayı hiç değiştirmedi…
1968 yılında Danny Coster ile evlendi.
FAŞİST FRANCO’YA KARŞI
Cruyff, 1967 yılında aşık oldu.
Yaşamı boyunca eşi olacak Danny Coster, zengin bir ailenin kızıydı. Miss Hollanda 1967 güzeliydi.
2 Aralık 1968’de evlendiler.
Üç çocukları oldu; kızları Susila ile Channal ve; (ileride Barcelona’da futbol oynayacak) oğulları Jordi doğdu.
Danny futbolla ilgiliydi; eşini çekip çeviren biriydi. Menajeri gibiydi; futbol sözleşmelerine bile karışıp imza törenlerinde bulundu. Bu nedenle Cruyff’un adı, “kılıbık” olarak yazıldı gazetelerde.
Cruyff’un “paragöz” olarak bilinmesinde eşinin rolü olduğu söyleniyordu. O dönem için ilk kez yaşanan talepleri vardı; oynamadığı maçların parasını istiyordu. Röportaj isteyen gazetecilerden para talep ediyordu.
Yıl, 1973…
Cruyff dünya transfer rekoru kırarak 2 milyon dolara Barcelona’ya gitti. Ajax Başkanı onu Real Madrid’e satmak istedi ama faşist diktatör Franco’yu sevmediği için daha fazla para vermelerine rağmen Real Madrid’e gitmedi. Yıllar sonra “bu bir meydan okumaydı” diyecekti.
Bu aynı zamanda futbol kariyerini de zora sokabilirdi; çünkü, transfer olduğu yıl Barcelona ligi alt sıralarda bitirmişti.
Barcelona’yı çalıştıran eski hocası Rinus Michels ile Barcelona’da futbol devrimi yapacaklarına inanıyorlardı. (Ajax gibi Barcelona’da da başarı olan teknik direktör Michels, futbolculuğu günlerinden beri “kitap kurdu” idi ve tüm futbolcularına kitap okuma şartı koşuyordu! Cruyff’un siyasal kültürü buradan geliyordu.)
Ajax’taki “top bizde olduğu sürece rakip gol atamaz” futbol felsefesini Barcelona’ya uygulatacaklardı.
Ve… O sezon Cruyfflu Barcelona, Real Madrid’i kendi sahası Bernabeu’da 5-0 yenip, şampiyon olarak faşist Franco’ya tarihinin en büyük futbol mağlubiyetini yaşattı. Katalanlar; faşist rejimin Franco’nun ölümüyle değil, Barcelona’nın Cruyff önderliğinde Real Madrid’i yenmesiyle bittiğini söyler!
Cruyff, Barcelona’da Katalanların ulusal kahramanı haline geldi. “El Salvador (Kurtarıcı)” adını verdiler.
Cruyff da, Katalanları seviyordu. 1974 yılında Barcelona’da doğan oğluna; -Franco’nun yasağına rağmen- Katalan milliyetçilerinin simgesi Katalonya koruyucu azizinin adını verdi; “Jordi.”
Yıllar sonra 2006’da Katalonya hükümeti Cruyff’a Aziz Jordi haçı verdi. Peki… Cruyff tanrıya inanıyor muydu? Şöyle dedi bir röportajında: “Tanrıya inanmam; İspanya’da 22 futbolcu da istavroz çıkarır, eğer bir faydası olsaydı bütün maçların berabere bitmesi gerekirdi!..”
1978 Dünya Kupası’na Arjantin’deki faşist darbeyi protesto ettiği için gitmediği hâlâ tartışılır.
ALMAN GAZETESiNiN AHLAKSIZLIĞI
Dünyada, Hollanda-Cruyff futbolu rüzgarı esiyordu.
Yıl, 1974…
Hollanda; II. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez dünya şampiyonasına katıldı.
Uruguay, Bulgaristan ve İsveç’i geçip gol yemeden grup lideri oldu. İkinci tur grup maçlarında Arjantin, Doğu Almanya ve Brezilya’yı yenerek finale yükseldi. Münih’te oynanan final maçında Batı Almanya’ya 2-1 kaybettiler. Turnuvada üç gol atan Cruyff dünya kupasının futbolcusu seçildi. Lakabı artık “Sarı Fare” idi.
Cruyff’un liderliğinde Hollanda, futbola getirdiği devrim sistemiyle gönüllere taht kurdu. Kolektif oyunun prim sistemine de eşitlik getirdiler. Örneğin…
Hollanda’da bir banka, gol atan her futbolcunun hesabına hemen 10 bin lira yatırılacağını açıklayınca “iki asi”; Cruyff ve teknik direktör Michels buna karşı çıktı: “Biz bu oyunu 11 kişi oynuyoruz, o yüzden tek bir kişiye değil, her gole herkese eşit olarak para yatıracaksa yatırsınlar, yoksa hiç zahmet etmesinler!”
Dünyanın o güne kadar gördüğü takımlara benzemiyorlardı. Sigara- içki içiyor; cinsel hayatlarını takım doktoru Dr. Fritz düzenliyordu ve maçlara Tom Jones, Rolling Stones plakları dinleyerek hazırlanıyorlardı.
Bu hayat kimi kurnazlara koz verdi.
Final maçında Cruyff’un etkisiz olmasını Henny, kardeşinin maçtan önceki gece hiç uyumadığını söyledi. Bunun nedeni Alman Bild gazetesinde çıkan “Cruyff, Şampanya ve Çıplak Kızlar” isimli asparagas haberdi. Hollandalı oyuncuların havuz başında çıplak kızlarla parti yaptığını iddia eden haberden sonra eşi Danny, Cruyff’u arayıp hemen boşanacağını söylemiş ve Cruyff, ailesini kaybetme korkusuyla ağlama krizlerine girerek haberin yalan olduğuna ikna etmeye çalışmıştı. Cruyff’un Danny’e dil döktüğü telefon konuşmalarının faturası için federasyon otele 10 bin mark ödeyecekti!
Almanlar, Hollanda’yı yenmeyi “başarmıştı!”
Hollandalı futbolcu Willem van Hanegem maçı gözyaşları içinde terk edecekti; babasını II. Dünya Savaşı’nda Naziler öldürmüştü…
Yıllar sonra 2008’de FIFA eski Başkanı Joao Havelange, otoritelerin ev sahibi Batı Almanya’yı şampiyon yapmak için önceden her şeyi hazırladıklarını açıkladı!
Futbol asla sadece futbol değildi…
Dört yıl sonra…
Arjantin’deki Dünya Kupası’na Hollanda önemli bir yıldızından yoksun gitti.
Grup maçlarında oynayan Cruyff, Arjantin’e gitmeyeceğini açıkladı. Sadece Hollandalılar değil, tüm futbolseverler şoke oldu.
Arjantin’de askerler, halkçı Peron’u askeri darbeyle yıktı. Sağcı cunta, kendisini başarılı göstermek için 1978 Dünya Kupası’nı kullanmak istedi. Amerikan PR şirketi Burson ve Marsteller’e ile anlaşarak geniş bir propaganda kampanyası başlattı. Amaç, kupayı kazanmaktı.
Gazeteler, Cruyff’un Arjantin’e gitmeme nedeni olarak, askeri darbeyi protesto ettiğini yazdı.
Yıllar sonra 2008 yılında Cruyff, Barcelona’daki evlerine silahlı kişilerin geldiğini ve Dünya Kupası’na gitmemesi için tehdit edildiğini söyledi.
Ve… “Takımın beyni” Cruyff’suz Hollanda, final maçında uzatmalarda yediği iki golle 3-1 Arjantin’e kaybetti!
Askeri darbe kazanmıştı!..
Ama asıl kazanan ise; geleceği gören Cruyff’tu; “konu mankeni” olmayı kabul etmemişti.


1974 Dünya Kupası final maçı. Hollanda milli takım kaptanı Cruyff, Alman Beckenbauer ve kaleci Maier arasında.
NARGiLE HEDiYE EDEN TÜRK SANATÇISI
Yıl, 1975…
Arjantin’in yıldız futbolcusu Jorge Valdano 19 yaşındaydı ve İspanya Deportivo takımında oynuyordu. Bir gün…
Barcelona ile karşılaştılar. Hayran hayran Cruyff’un takım üzerindeki hakimiyetini, takımı yönlendirmesini seyretti. Seyirciler gibi hakemler de Cruyff’un etkisindeydi. Bu nedenle Cruyff hakemi bile azarlamaktaydı.
Valdano anılarında yazdığına göre dayanamayıp bir pozisyondan sonra Cruyff’un yanına gitti; “düdüğü sen al, maçı sen yönet bari” dedi…
Cruyff başını çevirip Valdano’ya şöyle bir tepeden baktı; “Kaç yaşındasın?” diye sordu. “19” yanıtını alınca Cruyff, şöyle dedi: “İnsan 19 yaşındayken Cruyff’a ‘siz’ der!”
Yıllar sonra…
Barcelona Başkanı J. Lluis Nunez’e kulübün (bugünün yıldız futbolcularını yetiştiren) efsane alt yapısı La Masia’yı kurdurmaya ikna için, ‘’Buraya gelen çocuklar aynı zamanda iyi bir eğitim de almalı’’ demesi tesadüf değildi.
Barcelona’dan sonra 1979-81 yılları arasında ABD’de futbol oynayıp tekrar Ajax’a dönüp 1982 ve 83 yılında iki lig şampiyonluğu yaşadı. Ajax’a kızıp ezeli rakip Feyenoord’a gitti ve bu takımı -10 yıl sonra- 1984’te şampiyon yaptı. Aynı yıl, futbolu bıraktı.

Gullit ve Cruyff… Yıl, 1983.
Bu yıldan sonra (üç sezon) Ajax ve (sekiz sezon) Barcelona teknik direktörlüğü yaptı. Hayatının sonuna kadar elini iki kulüpten hiç çekmedi. Teknik direktör olarak her iki takımda lig ve Avrupa şampiyonlukları kazandı. “Rüya takım” Barcelona’nın temelini attı. Görevden ayrıldıktan sonra Barcelona onursal başkanı seçildi.
O futbolun dahisiydi…
Futbolcularına nasıl nefes alacaklarını öğretmek için idmana opera sanatçısı getirtmişti.
Öğrencisi Pep Guardiola Barcelona’da nasıl başarılı olduğunu şöyle açıkladı: “Ben sadece Cruyff’tan öğrendiklerimi aşılamaya çalıştım.”
Cruyff’tan bildiklerini, tecrübelerini aktarmak için -22 ülkede- 1997’de Cruyff Vakfı kurdu. Adına Hollanda’da; kolej, enstitü, üniversite kuruldu.
Hakkında kitaplar yazıldı. Belgeseller-filmler yapıldı. Adına şarkılar yapıldı. (Cruyff, 1969’da plak ve 1994’te single çıkardı.)
1999’da yüzyılın futbolcusu seçildi.
Kalp ameliyatı geçirdi. Sigarayı bıraktı. Sigara karşıtı kampanyalarda görev aldı. (Türkücü Ahmet Sezgin, 1973’te Cruyff’a nargile hediye etmişti.)
Sonuçta…
Cruyff 24 Mart 2016’da, Barselona’da akciğer kanserinden öldü.
1994 yılında şampiyonlar ligi maçı oynamak için Barcelona başında İstanbul’a geldiğinde, gazetecilerin “Türk futbolcular arasında Avrupa’da oynayacak bir futbolcu var mı” soruna, “Burayı Avrupa sanıyordum” yanıtını vererek ders vermesi unutulmazdı.
Toprağı bol olsun…

Futbolun ruhunu değiştiren adam: Johan Cruyff

29.03.2016 01:00 Dünya gazetesi

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR

Geçen hafta bir futbol bilgesini sonsuzluğa uğurladık. Hızı, attığı müthiş çalımları ve golleriyle “Sarı Fare” olarak anılan, 70’li yıllara damgasını vuran Johan Cruyff’u 68 yaşında kanserden kaybettik.
Futbola şüphesiz ki etki eden, oyunculuğuyla akıllarda kalan çok önemli futbolcular var yaşamımızda Pele, Maradona ya da günümüzün Messi’si veya Ronaldo’su gibi. Ama Cruyff çok farklı özellikleriyle sadece akıllarda kalmadı, futbolun gidişatını değiştirdi, ona yön verdi, teorik ve pratik katkılarıyla futbolu daha çok keyif alınır ve izlenir hale getirdi. 
Cruyff’u diğer futbolculardan ve futbol adamlarından ayıran en önemli özellik bir futbol devrimcisi olmasıydı. Futbolu ve daha sonraki yıllarda teknik adamlığını müthiş futbol aklı ve zekasıyla birlikte götürmesiydi. Gerçekten de Cruyff diğer futbolcularda çok sık görülmeyen bir futbol aklı, oyun zekası ve bitiriciliğe sahipti. 
Futbol onun için gerçekten bir sanattı. Bu sanatın gelişimine de ölünceye kadar önemli katkılar sağladı. Daha ölmeden yaklaşık bir buçuk ay önce 4 Ocak 2016’da futboldaki vizyonunu kendi web sayfasından izleyen ve sevenleriyle paylaşıyordu. “Benim vizyonumda performans: teknik+taktik+eğitim+ finansın toplamından oluşur” diyordu. 
Günümüzde bu vizyona dayalı oyun anlayışı, futbol felsefesi olan kaç teknik adam ya da futbolcu var bilemiyorum ama Cruyff son günlerinde bile futbol üzerine, kendi adına kurulan üniversite ve vakıflara bağlı kuruluşlarda konferanslar veriyor ve futbolun içinde bulunduğu sorunlara çözüm yolları bulmaya çalışıyordu.
Her zaman güzel futbolun peşinden koşan bu futbol bilgesinin futbolunu televizyondan da olsa izleme şansı bulmuş şanslı insanlardan birisiyim. Futbolda çoğu ilkler onun zamanında yaşandı. Her zaman futbola farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışan ve onu bir sanat olarak gören Cruyff gerçekten de bir futbol virtözüydü. Oyunu okuma ve yönlendirme yeteneği, öldürücü pasları, hızı, tekniği ve gol vuruşlarıyla modern futbolun yer yüzündeki en önemli temsilcisiydi. Oyuncuyken bir orkestra şefi gibi takımını yönetirdi.
Cruyff’u bakın öğrencisi ve kendi deyimiyle “saha içindeki generali” olarak gördüğü, bugünün en başarılı teknik adamlarından Pep Guardiola nasıl anlatıyor. “Cruyff bir katedral inşa etti ve biz sadece onu yeniliyoruz”. Bu söz Cruyff’un futbolda nasıl bir yer ve öneme sahip olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemli.
Cruyff’un oyun anlayışında tüm takım birlikte hareket eder. Oyun içinde, futbolcular sürekli yer değiştirir. Tüm futbolcular her yerde oynayabilecek bir yetenek ve yetkinliğe sahiptir. Bu nedenle numaraların onun oyun anlayışında çok fazla bir önemi yoktur. Kendisi de yine bu anlayışla oyunu oynardı. Belirli bir mevkiide oynamazdı. Bazen onu bir oyun kurucu olarak görebildiğiniz gibi, takım sıkışınca amansız bir golcüye dönüşür, rakip takım sert defans yaptığında da rakip defansın kilidini açan anahtar bir kanat oyuncuya dönüşürdü. Teknik adamlığında da Rinus Michels'in bu felsefesini hep uyguladı. 
Cruyff göze hoş gelen futbolundaki yaratıcılığını hep veciz laflarla ifade etmekten hoşlanırdı. Örneğin, çoğu futbol adamının oyuncularına ilk olarak öğretmeye çalıştıkları en önemli cümle ona aittir. “Futbol basit bir oyundur ama onu basit oynamak zordur”.
Bugünün Barcelona'sının başına geldiğinde, uzun mücadeleler sonunda Barcelona’da oyuncu gelişimine katkı sağlayacak ve alt yapıdan oyuncu yetiştirmeye yönelik akademi “La Masia”yı o kurdurdu. Bu akademiden daha sonra Messi, Iniesta, Xavi, Pique, Puyol gibi efsanelerin yanı sıra, Pep Guardiola gibi teknik direktörler de çıktı.
Cruyff’un futbola en büyük katkısı, 70’li yıllarda Rinus Michels ile birlikte “total futbol”u hediye etmesiydi. Michels'in total futbol felsefesini oyuncuyken sahada, teknik adamken kenarda en iyi uygulayan yorumcusuydu. Barcelona’nın bugün oynadığı pasa ve sürekli alan değiştirmeye dayalı futbol anlayışı “tiki-taka”nın kökenlerini de bu felsefe oluşturuyor. Avrupa’nın hiç beklemediği ve bir süre önlemini alamadıkları bu futbol anlayışı, o yılların ifadesiyle Türkçe’ye “Toplu hücum, toplu müdafaa” olarak çevrilmişti. Bu oyun anlayışıyla 1970-73 arası Ajax ile üç yıl üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası’nı müzelerine götüren Michels- Cruyff ikilisi, bize bambaşka bir futbol izlettiler...
Sıradışı bir futbol zekası ve yeteneğine sahip Cruyff, oynadığı dönemde de olağanüstü bir futbolcuydu. Oynadığı takımları yenmek neredeyse imkansızdı. Oyuncuyken, Ajax ve Barcelona'da 3 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu, 9 Hollanda Ligi şampiyonluğu, 6 Hollanda Kupası, 1 La Ligi şampiyonluğu, 1 İspanya Kral Kupası kazandı.
Müthiş futbolculuğunun yanı sıra, teknik direktörlük yaptığı dönemde de başında olduğu takımlarla ve özellikle de Barcelona ile çok önemli başarılar kazandı. Üç sezon başında bulunduğu Ajax ve sekiz sezon başında bulunduğu Barcelona ile 1 Avrupa Süper Kupası, 1 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu, 2 Avrupa Kupa Galipleri Kupası, 4 La Liga şampiyonluğu, 1 İspanya Kral Kupası ve 2 Hollanda Kupası şampiyonluğu kazandı.
Lig’de ve Avrupa’da teknik adam olarak olağanüstü başarılara ulaşan Cruyff, rüya takım Barcelona’nın temellerini o günlerde attı. 
“La Masia” sayesinde Avrupa’nın önemli kulüplerinin, yıldızlara para saçan kulüpler olmasından daha çok alt yapıya yatırım yapan, yıldız yetiştiren bir yapıya yönelmelerinde bir ekol; gelişmekte olan ülke futbolları için de kendi yıldızlarını yetiştiren bir rol model oldu.
Kariyerinde futbolcu olarak baktığımızda da Cruyff döneminin en iyi futbolcusuydu. Bunu aldığı ödüllerle kanıtladı. 70'lerde onun kadar ödül alan bir futbolcu yoktu. 1971, 1973 ve 1974 yıllarında Ballon d'Or ödülünü kazanarak, Avrupa'da 3 kez en iyi futbolcu seçildi.
"Cruyff dönüşü" literatüre geçti. Paslaşarak penaltıyı ilk deneyen oyunculardan birisiydi. 1982'de arkadaşına pas vererek kullandığı penaltı, daha sonra "Cruyff penaltısı" olarak adlandırıldı. 
24 Mart 2016'da kaybettiğimiz Johan Cruyff gelmiş geçmiş en iyi futbolcularla kıyaslanabilir tabi ki, ancak, Cruyff'un diğer efsane oyunculardan farkı, oyunculuğunda futbola sağladığı pratik katkıların dışında, bir teknik adam olarak futbolun seyrini değiştirecek entelektüel katkısı ve bunları uygulayabilme olanağı bulmasıydı. 
Kısacası, futbolun ruhunu değiştiren bir futbol bilgesiydi o. Toprağı bol olsun...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder