“FATİH SULTAN MEHMET VE EYÜP” KONULU BAZI ALINTILAR
1
2
"Osmanlı
padişahlarının tahta çıkış, kılıç kuşanma merasimleri büyük törenlerle Ebû
Eyyûb el-Ensâri'nin türbesi önünde yapılırdı. Bu ritüeli Fatih
Sultan Mehmet başlatmış, ilk kılıcı Fatih'e Akşemseddin kuşatmıştır.
Padişahlar, Sinan Paşa Köşkü'nden kayıkla Bostan iskelesine gelir, camide iki
rekat namaz kılar, şeyhülislam ise kılıcı kuşatırdı." http://www.star.com.tr/pazar/eyup-sultanin-mezari-nasil-bulunmustu-haber-769259/
3
"Fatih,
fetihten sonra Hz. Eyyûb’un mezarının bulunduğu yere cami, türbe yaptırır.
Fatih'in İstanbul'a yaptırdığı ilk yapılar olması sebebiyle de son derece
kıymetli olan bu eserler İslam dünyasının kutsal yerlerindendir." http://www.star.com.tr/pazar/eyup-sultanin-mezari-nasil-bulunmustu-haber-769259/
4
5
"Eyüp
Sultan Hazretler(r.a) çn yaptırılan küllye tamamlandıktan sonra, etrafına evler
nşa edld. Fath Sultan Mehmet Han, bu küllye çevresne, Bursa’dan gelenlern
yerleştrlmesn emrett. Böylece Eyüp’te, şehrn Bzans surları dışında yer alan lk
Müslüman yerleşm bölges kurulmuş oldu. " http://blog.milliyet.com.tr/istanbul--eyup-sultan-hazretleri/Blog/?BlogNo=416964
6
"Osmanlı dönemnde Eyüp Türbes, Fath Vakfyes gereğnce cuma geceler açık
bulunur ve Kuran okunurdu. Türbede, 10 türbedar ve 72 Kuran okuyucusu olmak
üzere 117 tane vazfel bulunuyordu." http://blog.milliyet.com.tr/istanbul--eyup-sultan-hazretleri/Blog/?BlogNo=416964
7
8
"İlber Ortaylı, Eyüp Sultan’ın mezarının onun döneminde bulunmasının
tesadüf olmadığını da belirterek," http://www.fatih.bel.tr/icerik/3598/ilber-ortayli-vefatinin-530-yilinda-fatih-sultan-mehmeti-anlatti/
-----------------------------------------------------------------------
9
"Fatih’in İstanbul’daki İlk İkametgâhı: EYÜP
EYÜP SULTAN CAMİİ.
İstanbul
surlarının hemen dışında, Haliç’in ucunda yer alan bugünkü Eyüp ilçesi hem Doğu
Roma hem de İslam âlemi için bir nekropol yani mezar kent olarak büyük önem
taşıdı. İstanbul’un kuşatmasına katılarak, şehit düşen Ebu Eyyûb el-Ensarî
Hazretleri’nin kabrinin burada bulunması nedeniyle Osmanlı’da ve Cumhuriyet
döneminde, bu maneviyata yakın olmak isteyen devlet ileri gelenleriyle âlimler,
sanatçılar bu semtte gömülmek istedi.
Eyüp,
Fatih’in İstanbul’u son kuşatmasında Osmanlı ordularının karargâhlarını kurduğu
yerdi. Haliç’teki gemiler Eyüp kıyılarına yanaştı. Fatih de kuşatma sürerken
Eyüp’teki Kosmidion’da ikamet ediyordu.
Fetihten
hemen sonra Osmanlılar Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin kabrini aramaya koyuldu. Bizans
döneminde Eyüp Sultan’ın kabrinin yeri bilinirken, şehrin Latin istilası
döneminde bu mezar yeri kayboldu. Eyüp Sultan’ın mezarı Fatih’in hocası ve
dostu Akşemsettin tarafından tespit edilerek Osmanlılar tarafından şehirdeki
ilk caminin inşasına girişildi. Bu inşaatla birlikte İstanbul’un bir İslam
şehri olarak ilk manevi temelleri de atılmaya başlandı. Bir kasaba şeklinde gelişmeye başlayan Eyüp’te ilk iskân edilenler
Bursa’dan buraya getirilen Müslümanlar oldu. Daha sonra kadılık haline gelen
Eyüp, sahillere semtin dışından gelen ziyaretçilerle birlikte parlamaya
başladı.
Eyüp’te 58 cami ve mescit, 22 tekke, 11 medrese, 30 mektep, 13 namazgâh, 10
kütüphane, 2 imaret, 4 karakol, 30 sahil sarayı, 10 hamam, 11 sebil ve 114
türbe inşa edilirken, bu faaliyetler İstanbul’un diğer bölgeleri için de
emsal teşkil ediyordu.
Fatih
Sultan Mehmet’in fetihten sonra Eyüp’te gerçekleştirdiği kılıç kuşanma
merasimi, sonraki padişahların tahta çıktıktan hemen sonra tekrarladıkları bir
gelenek olmuş ve her padişah Eyüp Sultan Camii’nde kılıç kuşanmıştı. Bu yüzden saltanatın en mukaddes eşyasından sayılan Peygamber’in
Sancağı da 1703 Patrona Halil İsyanı’na kadar Eyüp Sultan Türbesi’nde saklandı,
sonra Topkapı Sarayı’nda Harem Dairesi’ne alındı. Osmanlı metin ve belgelerinde
sıklıkla, ‘Haslar’, ‘Havas-ı Konstantiniye’ veya ‘Havas-ı Refiye’ adlarıyla
anılan Eyüp kazası, İstanbul un dört büyük kadılığından biriydi artık. Eyüp
aynı zamanda yoksulların da himaye edildiği bir mekândı. Eyüp Camii civarında
Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı imarette günde iki kere yemek pişirilirdi.
Normal günlerde pirinçli, buğdaylı yemek çıkarken Ramazan ayında etli yemek
dağıtılırdı. Özel günlerde, cuma ve kandillerde, zerde ve zerbaç pilavı
çıkarılıp yoksullara verilirdi.
Makberler
beldesi
Eyüp
semtinde İstanbul’un büyük mezarlıkları yer alıyor.
Padişah
Sultan Reşad, Eyüp’te defnedilmişti. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa başta olmak
üzere Osmanlı idaresinde birçok devlet adamının türbesi bu semtte bulunuyor.
Ebussuud Efendi, Ali Kuşçu, Zekai Dede Efendi, Necip Fazıl Kısakürek, Fevzi
Çakmak, Ahmet Haşim, Ahmet Kabaklı başta olmak üzere pek çok önemli ve değerli
kişi Eyüp Mezarlığı’na defnedildi. Fethin hemen ardından başlayan yeniden
inşa süreci, cami ve tekke merkezli olarak yürütüldü. Eyüp’ün ilk İslam
mahallesi ise bugünkü caminin bulunduğu yerdeki Cami-i Kebir Mahallesi oldu.
Cami-i Kebir’in ardından inşa edilen tekkelerin ardı arkası kesilmedi. Eyüp,
ahşap cumbalı evleriyle klasik bir Türk-İslam şehri görünümü kazanmaya
başlamıştı.
-----------------------------------.
10
"İlk Hikaye Eyüp Sultan Çınarı
“Osmanlı tarihinde günlük olayları kaydeden Vakanüvislere göre, İstanbul
kuşatmasının en sıkıntılı günleridir. Uzayan kuşatmanın getirdiği gerginlik hem
genç Sultanı hem de devlet erkânını etkilemektedir. Yeniçerinin moralini
yükseltmek ve kuşatmanın uzatılmasından hoşnut olmayan serasker ile vezirlerin
huzursuzluğunu gidermek için bir olay düşleyen Sultanın aklına Eyüp el Ensâri
gelir. İstanbul’un Araplar tarafından kuşatılması sırasında şehit düşen ve
İslam âlemi için değerli olan bu muhterem zatın yattığı yer o ana kadar
bilinmemektedir. Bu kabrin bulunmasının asker üzerinde iyi bir etki
bırakacağını uman Sultan, hocası Akşemsettin’i Topkapı civarında kurduğu
kırmızı atlas otağına davet ederek kendisinden bu kabri bulmasını ister.
Akşemsettin kabir yerini kimi mistik belirtiler yardımıyla saptar ve bulduğu
yere bir çınar fidanı dikerek padişaha haber verir.
Hocasının sezgilerinden emin olmak isteyen Sultan, silâhtarağayı yanına çağırarak
dikilen fidanın yerini değiştirmesini ve sökülen yere kendi yüzüğünün
bırakılmasını emreder. Emir harfiyen uygulanır. Ertesi gün, bir bölüm devlet
erkânı ile olay yerine gelen padişah, Akşemsettin’den kabir yerini kendisine
göstermesini ister. Akşemsettin hiç tereddüt etmeden ilk bulduğu yere gider ve
çınar fidanının dikili olduğu yere bakmaksızın “Kabrin yeri burasıdır” der,
inancını pekiştirmek isteyen Padişah’ın “Emin misin hocam?” diye üstelemesi
üzerine Sultan’ın kuşkusunu hisseden Akşemsetttin “Elbette eminim, işte burada,
toprak içinde bir yüzük görüyorum, iki kulaç derinde de mezar taşı görüyorum”
der, olay karşısında tüm şüphesi yok olan genç sultan, fidanı gerçek yerine
diktirmek ister. Ancak Akşemsettin “Bırakın çınar yerinde kalsın. Orası da
kutsal bir mahaldir. Eyüp el Ensâri orada gasledilmiştir” der.
Bugün Eyüp Sultan Camii’nin dış avlusunda bulunan bu çınar, sahip olduğu
boyutlar ve gövdesinde taşıdığı görkemli urlar ile kendisini izleyenlere
bebekliğinde yaşadığı tarihsel olayın gururunu yaşatmaktadır." http://www.avrupaparkbahceler.com/makale.php?baslik=asirlar-oncesinin-tohumu-bu-projenin-konusu&no=53
------------------------------------.
11
“KABRİN BULUNMASI
Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında
heybetli ordusuyla İstanbul'u kuşattığı
zaman Eba Eyüp'ün mezarını
bulmasını da candan arzulamaktayYazan:
İSTANBULLU
dı. Bu büyük işe de hocası Akşemseddin’i
memur etmişti.
İstanbul’un fethinden sonra bir gün
Akşemseddin, yüce Fatih'e: «Müjdeler
olsun devletlüm, Ebâ Eyüp bu
mahalde medfundur» diyerek bir ormanlığa
girmiş ve yere serdiği seccadesi
üzerinde iki rekât namaz kılmıştı.
Namazdan sonra tekrar secdeye
varıp derin bir uykuya varması
karşısında bazı kimseler
«Efendi, Eyüp'ün kabrini bulamadığı
için hicâbından uykuya vardı» şeklinde
târizlerde bulunmuşlardı. Bir
saat kadar sonra başını secdeden
kaldıran Akşemseddin, kan çana
ğını andıran gözleriyle Fatih Sultan
Mehmet'e bakmış ve «Beyim, hikmet-i
Hüdâ, seccademizi Ebâ Eyüp'
ün kabri üzerine döşemişiz. Hemen
şu mahalli kazsınlar» demişti. Bunun
üzerine Fatih Sultan Mehmet
de dahil olmak üzere üç kişi Ak
şemseddin ile birlikte seccadenin
altını kazmaya başlamışlar ve üç
kulaç kadar derinde üzerinde kufi
yazı ile «Haza Kabri Halit Ibni Zeyd»
ibaresi bulunan bir mermer meydana
çıkmıştı. Büyük bir heyecanla
bu taş kaldırıldığında, Ebâ Eyüp'
ün safranla boyanmış kefen içindeki
ter-ü tâze nâşı ile karşılaşılmıştı.
Ebâ Eyüp'ün sağ elinde bir tunç
mühürün bulunduğu görülüyordu.
Fatih ve beraberindekiler hûşu içinde
secdeye vardıktan sonra taşı
tekrar yerine kapatmışlar ve Sultan
Mehmet Han'ın emriyle buraya derhal
bir türbe ile kıble tarafına da
bir cami inşa ettirilmişti.” http://earsiv.sehir.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11498/1082/001500537006.pdf?sequence=3&isAllowed=y
12
“Hicretin 48-49. yıllarında (Milâttan
sonra 668-669) İstanbul'u kuşatmaya
gelen İslâm ordularının arasında
sefere katılan Hazret-i Halid, muhasara
sırasında hastalanarak vefat
etmiş ve burada toprağa verilmişti.
Fatih Sultan Mehmet, Hazret-i Halid’in
İstanbul önlerinde vefat etti
ğini tarihlerde okuduğundan, bu
kabrin behemahal bulunması için
hocası Şeyh Akşemseddin’den ricacı
olmuştu. Aradan geçen 806 yıllık
zaman zarfında ortadan tamamen
kaybolan bu kabri, Akşemseddin
gösterdiği büyük bir keramet ile
bulmuş ve işaret ettiği yerde toprak
kazıldığında, iki kulaç kadar derinlikte
üzerinde yazılı taşıyla kabir
ortaya çıkarılmıştır.
Hazret-i Muhammed'in en yakını olan
kırk kişiden (sahabe) biri olan
ve Peygamberin sancaktarlığı gibi
en ulvî bir vazifeyi ifâ etmiş bulunan
Hazret-i Halid'in kabrinin üzerine Fatih
Sultan Mehmet tarafından derhal
bir türbe yaptırılmıştı.
Türbenin inşaası tamamlandıktan
sonra Fatih Sultan Mehmet beraberinde
kalabalık bir maiyet erkânı olduğu
halde türbeyi ziyarete gitmiş
ve burada büyük bir dinî merasim
yapılmıştı. Bu merasimden sonra
Fatih'in emriyle buraya bir de cami
inşaasına başlanmıştır.” http://earsiv.sehir.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11498/1084/001500535006.pdf?sequence=3&isAllowed=y
13
“Birçok Osmanlı kaynağı mezârın zaman içerisinde kayboldu-
ğunu ve fethin ardından, Fâtih’in ricâsı üzerine Ak Şems ed-Dîn
tarafından bulunduğunu ifâde eder.15 Ak Şems ed-Dîn’e atfedilen
“keşif ”, şehrin Osmanlılarca fethinin ilâhî olarak desteklendiğini
vurgulamakta ve Ortodoks Hristiyanlığın merkezinde Müslüman
kökenli bir kutsal yerin açığa çıktığını belirtmektedir. Tarihselliği
tartışmalı olsa da, “keşif ”, şehrin “İslâmî” kimliğine referans olacak
kadîm bir kök arayışını simgeler. Bizans Hristiyanları tarafından bile
ziyâret edildiği söylenen türbe, Ak Şems ed-Dîn’e atfedilen “keşif ”le
İslâmî özüne devredilmekte ve böylece yeni Osmanlı başkentinin en
önemli kutsal mekânlarından biri haline gelmektedir.” http://osmanliistanbulu.org/tr/images/osmanliistanbulu-3/feray_coskun.pdf
14
“Fatih,
ayrıca, camiye çevrilen Ayasofya Kilisesi'nde ve Eyüp Camii'nin yanmda da
medreseler yapürdı. Ayasofya Medresesi başlangıçta Sahn derecesinde idiyse de,
sonraları daha da üstün sayıldı: Terfi eden Sahn Müderrisleri btıraya
atamrlardı. Eyüp Medresesi ise, atanan müderrisin bilgisine göre Sahn ya da
daha aşağı sayılmışür.” http://asosindex.com/cache/articles/fatih-sultan-mehmet-doneminde-egitim-ve-bilim-f425214.pdf
15
“Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u muhasara
ettiği sırada muhteşem otağını, Topkapı karşısındaki Maltepe Kışlasının
bulunduğu yerde kurmuştu. Muhasara sırasında da Hz. Halid’in mübarek kabrinin
bulunmasını, kuşatmaya iştirak eden devrin kutbu Akşemseddin Hazretleri’nden
istemişti. Evliya Çelebi bu hususta şunları anlatıyor: “857 (1453) senesinde Hz. Fatih
Sultan Mehmed Han Gazi, İstanbul’u feth ederken 77 ermişlerin büyükleri Eba
Eyyüb’ün kabrini aramaya koyuldular. Sonradan Akşemseddin: Müjdeler olsun !
Resulullahın Alemdarı, Eba Eyyüb Ensari burada gömülüdür, diyerek sık bir
ormanlığa
girdi. Bir seccade üzerinde iki rekat namaz kılarak selam verdikten sonra bir secde daha yapıp güya rahat uykuya dalmış gibi kaldı. Birçokları, Efendi Eba Eyyub’un kabrini bulamadığı için utancından uykuya vardı, dediler. Bir saat sonra Akşemseddin hazretleri seccadeden başını kaldınp mübarek gözleri kan çanağını andırır bir halde Fatih’e hita-ben:Sultanım! Allah’ın hikmeti, seccademizi tam Eba Eyyub’un mezarı üzerine döşemişler, hemen şurayı kazsınlar, diyince Akşemseddin fukarasından üç kişi Fatih ile beraber seccadenin altını kazmaya başladılar. Derinliği üç ziraya varınca, dört köşe yeşil somaki mermer göründü. Uzerinde küfî yazı ile: “Haza kabri Eba Eyyub Ensari” diye yazılmış olduğu görüldü. O
taş kaldırıldı, içinde “Eba Eyyub” diye yazılmış olduğu
görüldü. O taş kaldırıldı, içinde Eba Eyyub’un vücudu safran ile boyanmış kefen içinde ter ü taze görüldü ki sağ ellerinde bir tunç mühür vardı. Taş yine kapatılıp örtüldü. Bunu gören İslam askerleri toprağını tevhid ve tezkir ile doldurdular. Sonra bütün hazır olan Müslümanlar ziyaret edip nurlu türbelerinin temeline başladılar.”
Diğer bir rivatete göre de İstanbul kuşatması sırasında Akşemseddin hazretleri müridleriyle birlikte Okmeydanı’nda kurulan çadırlarda kalıyorlardı. Fatih kendisinden Eba Eyyub Ensari’nin kabrinin yerini bulunmasını istediği zaman:
– Sultanım, ben her gece şu semte bir nur indiğim görmekteyim, diyerek kabrinin yerini göstermiş ve baş ve ayak uçlarına birer çınar ağacı dikerek kabrin yerini işaretlemişti. Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin’i sınamak için dikilen bu iki çınar ağacının yerlerinden çıkartarak, bugün iç avluda bulunan sedli yere diktirmış ve parmağındaki yüzüğü de çıkartıp mezarın bulunduğu yere gömdürmüştü. Ertesi gün, Akşemseddin geldiğinde çınar ağaçlarının bulunduğu yere uğramadan kabrin olduğu yere gelip asasını mezarın ortasına dikmişti.
Gene rivayete göre iç avludaki iki çınarın bulunduğu
yüksek yer Eba Eyyub Hz.nin gasledildiği yerdir.” http://www.evliyalar.net/hz-eyup-sultan-r-a/
girdi. Bir seccade üzerinde iki rekat namaz kılarak selam verdikten sonra bir secde daha yapıp güya rahat uykuya dalmış gibi kaldı. Birçokları, Efendi Eba Eyyub’un kabrini bulamadığı için utancından uykuya vardı, dediler. Bir saat sonra Akşemseddin hazretleri seccadeden başını kaldınp mübarek gözleri kan çanağını andırır bir halde Fatih’e hita-ben:Sultanım! Allah’ın hikmeti, seccademizi tam Eba Eyyub’un mezarı üzerine döşemişler, hemen şurayı kazsınlar, diyince Akşemseddin fukarasından üç kişi Fatih ile beraber seccadenin altını kazmaya başladılar. Derinliği üç ziraya varınca, dört köşe yeşil somaki mermer göründü. Uzerinde küfî yazı ile: “Haza kabri Eba Eyyub Ensari” diye yazılmış olduğu görüldü. O
taş kaldırıldı, içinde “Eba Eyyub” diye yazılmış olduğu
görüldü. O taş kaldırıldı, içinde Eba Eyyub’un vücudu safran ile boyanmış kefen içinde ter ü taze görüldü ki sağ ellerinde bir tunç mühür vardı. Taş yine kapatılıp örtüldü. Bunu gören İslam askerleri toprağını tevhid ve tezkir ile doldurdular. Sonra bütün hazır olan Müslümanlar ziyaret edip nurlu türbelerinin temeline başladılar.”
Diğer bir rivatete göre de İstanbul kuşatması sırasında Akşemseddin hazretleri müridleriyle birlikte Okmeydanı’nda kurulan çadırlarda kalıyorlardı. Fatih kendisinden Eba Eyyub Ensari’nin kabrinin yerini bulunmasını istediği zaman:
– Sultanım, ben her gece şu semte bir nur indiğim görmekteyim, diyerek kabrinin yerini göstermiş ve baş ve ayak uçlarına birer çınar ağacı dikerek kabrin yerini işaretlemişti. Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin’i sınamak için dikilen bu iki çınar ağacının yerlerinden çıkartarak, bugün iç avluda bulunan sedli yere diktirmış ve parmağındaki yüzüğü de çıkartıp mezarın bulunduğu yere gömdürmüştü. Ertesi gün, Akşemseddin geldiğinde çınar ağaçlarının bulunduğu yere uğramadan kabrin olduğu yere gelip asasını mezarın ortasına dikmişti.
Gene rivayete göre iç avludaki iki çınarın bulunduğu
yüksek yer Eba Eyyub Hz.nin gasledildiği yerdir.” http://www.evliyalar.net/hz-eyup-sultan-r-a/
16
Bayram, Sadi : “Fatih
Sultan Mehmed's charter of Eyup Sultan Kulliye (Complex)
Foundation”. İcinde: Eyüp
Sultan Symposia I -VIII : selected articles. İstanbul:
Municipality of Eyup
Cultural Publications, 2009.
17
Bayram, Sadi: “Fatih
Sultan Mehmed’in Eyup Sultan Kulliyesi Vakfiyesi”. İcinde:
Eyüpsultan
sempozyumu I : tebliğler (1997 : İstanbul). İstanbul: Eyup
Belediyesi Kultur ve
Turizm Mudurluğu, 2008. 33-42ss.
18
“Kültür tarihimize baktığımız zaman
İstanbul'un önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Öncelikle Hz. Muhammed,
hepinizin bildiği hadisinde şöyle diyor :
" Letuftahannel Konstantiniyyetufeleni melemir-u emiruhâ ve leni'mel ceyşu zâlikel ceyş - İstanbul elbet feth olunacak. O'nu feth eden emir ne güzel emir ve o'nu fetheden asker ne güzel askerdir "
Bu övgüye mazhar olabilmek için, İstanbul'a doğru
yola çıkan bir çok müslüman, ya o yolda ebediyete intikal etti veya şehitlik
mertebesine ulaştı. İşte bunlardan en önemlisi ve en şöhretlisi Hz. Muhammed'in
Sancaktarı Hz. Halid Eba Eyyüb-i Ensari !...
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u feth ettikten sonra, Akşemseddin tarafından bulunan Hz. Halid Eba Eyyüb-i Ensari mezarı, Fatih Sultan Mehmed'in emri ile Türbe'ye dönüştürülmüş, bu kutsal mekânın yanına, bir de külliye yaptırmıştır.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u feth ettikten sonra, Akşemseddin tarafından bulunan Hz. Halid Eba Eyyüb-i Ensari mezarı, Fatih Sultan Mehmed'in emri ile Türbe'ye dönüştürülmüş, bu kutsal mekânın yanına, bir de külliye yaptırmıştır.
İnsan sevgisi, eşitlik ve insan haklarının öncüsü olan Fatih Sultan Mehmed Han'ın; Allah rızası,hayır-hasenat duygusu ile birlikte, bu ulvi din büyüğü vesilesiyle inşa ettirdiği bu külliyenin mutlaka bir vakfiyesi mevcuttu. Fatih Sultan Mehmed'in Ayasofya Vakfiyesi'nde Eyüp Sultan Külliyesi Vakfı'ndan söz etmediğine göre, vakıf ruhunu ve amacını tam anlamıyla kalbinde meczeden Fatih Sultan Mehmed'in, Eyüp Sultan Külliyesi için mustakil bir vakfiyesi elbette vardı.
1591 senesinde , bu vakfiyenin zayi olduğu zannedilmektedir. Her halde bu yönden, vakfiyenin yeniden yazımı icabetmiş ve aşağıda incelediğimiz 1591 tarihli Vakfiye ortaya çıkmış olup, vâkıf olarak da Sultan Murad-ı Sani oğlu İstanbul Fatihi, Sultan Mehmed'den vâkıf olarak bahsedilmekte, o tarihdeki Padişah olan Sultan III. Murad'dan söz edilmemektedir. Vakfiyenin tarihi ise, 999 Zilkâdesi Evâhiri'nde ./ Eylül (9) başları 1591 M.”
-----------------------------.
“Halil İnalcık ne diyor
Bu konuda son sözü bizden birine, Prof. Dr. Halil
İnalcık’a bırakalım. Neymiş bu “psikolojik ihtiyaç” meselesi anlayalım:
“İstanbul’un fethi sırasında 4 düşman gemisi
Haliç’e gelerek yardım getirdi. İstanbul’da halk, surlara çıkarak Türklere
karşı gösteriler yaptı. Bizim asker arasında ümitsizlik doğdu, hatta bir
kaynağımıza göre (Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın da kışkırtmasıyla) bazı
askeri gruplar, ‘Bu işin sonu yok’ diye kuşatmayı bırakıp gitmeye başladılar.
Çok nazik bir durum vardı. O zaman Akşemseddin, Fatih’in şeyhidir. Hacı Bayram
tarikatındandır. Eyüp El Ensari’nin mezarını bulmak için kolları sıvadı.
(...) Moralin düştüğü bir anda, Peygamber’in
sahabesi’nden olan Eyüp’ün mezarını bularak askere moral vermek amacıyla
padişahtan müsaade istiyor. Bugünkü Eyüp mevkiinde kazı yapıyorlar, orada
eskiden manastırlar vardı, toprak altında yazılı mermer parçalar buluyorlar.
‘İşte mezar burası’ diye orduya ilan ediyorlar. Askere savaş için yeni bir şevk
ve heyecan geliyor.” (Tarihçilerin Kutbu s. 431)
750 yıl sonra, 1453’te Hz. Eyyub’un mezarı Bizans
azizlerinin mezarlarının bulunduğu “Kozmodion” adı verilen bölgede,
Akşemseddin’in istiareye yatmasıyla mucizevi şekilde böyle bulunuverdi işte. Ve
Yeniçeriler bu moralle İstanbul’u fethettiler.” http://www.hurriyet.com.tr/eyup-sultan-daki-mezar-kimin-14879446
19
“Fatih, maiyetindeki
adamlarından, rüyalarına giren Ebu Eyyüp el-Ensari’nin mezarının bulunmasını
ister. Ancak mezarın nerede olduğunu bilen yoktur. Günlerce araştırılsa da
sonuç alınamaz. Kuşatmanın devam ettiği günlerde, Akşemsettin Allah’a dua
ederken türbenin şimdiki bulunduğu noktaya bir nurun indiğini görür. Rivayete
göre, namazdan sonra dua ederken birden seccadesini kaldırır ve askerin
seccadesini serdiği yeri kazmasını ve büyük velinin mezarının bulunacağını
söyler. Toprak kazıldığı zaman gerçekten Eyyüp el-Ensari’nin toprağın
derinliklerinde kalmış olan mezarına ulaşılır. Haber Fatih’e ulaşınca, cihan
padişahı çok sevinir ve Allah’a şükreder. Sonra da buraya bir türbe ve cami
yapılmasını emreder.” http://www.diyanetdergi.com/gecmis-zaman-olur-ki/item/887-fatih-sultan-mehmet-in-hocasi-aksemseddin
20
21
“Halid bin Zeyd (r.a.)’ın kabirinin Keşfi:
Fatih Sultan Mehmet, 6 Nisan 1453 Cuma günü
İstanbul kuşatmasına başladığında, otağını Topkapı karşısındaki Maltepe kışlası
civarına kurdurdu. Fatih’in hocası Akşemseddin hazretleri de, padişahın daveti
üzerine müridânıyla gelip Okmeydanı’na yerleşti. Fatih Sultan Mehmed otağında,
devrin ileri gelen âlimleriyle sohbet ve zikir toplantısı düzenledi. Bu
toplantı sonunda sabah namazını kıldıran Akşemseddin hazretlerine:
“Ey benim mürşidi ekremim! Tarihî
kaynaklara göre Rasûl-ü Ekrem’in mihmandarı Ebû Eyyûb el-Ensârî, Bizans surları
yakınında defnedilmiş. Himmetinizle onun kabri şerifini bulmayı
arzulamaktayım.” dedi. Akşemseddin hazretleri:
“Sultanım! Ben her gece şu semte bir nur
indiğini görmekteyim. Muhtemelen kabri o canibtedir.” buyurdu.
Akşemseddin hazretleri maiyyetiyle
günümüzdeki türbenin bulunduğu yere geldi. Bir an teveccüh ve murâkabeden
sonra:
“İşte burası hazreti Halid ibn-i Zeyd’in
kabri şerifidir.” dedi. Kabrin baş ve ayak ucuna birer çınar fidanı dikti ve
Okmeydan’ındaki çadırına çekildi.
Fatih Sultan Mehmed o günün akşamı Silâhtar
Ağayı çağırdı:
“Şu yüzüğümü al, Halid bin Zeyd’in kabri
olarak işaretlenen yerin ortasına göm! Akşemseddin hazretlerinin baş ve ayak
ucuna diktiği iki çınar fidanını yerlerinden sök. Kabrin 20 adım ilerisinde
kıble tarafına ayni şekilde dik.” dedi.
Silahtar Ağa verilen emri aynen yerine
getirdi. Ertesi günü Fatih Sultan Mehmed Han, Akşemseddin hazretlerine bir
haber gönderdi:
“Mürşid-i Ekremim: Halid bin Zeyd’in
kabri üzerine bir türbe inşa ettireceğim. Herhangi bir hataya düşülmemesi için
yapılan tesbitin yeniden kontrolünü arzulamaktayım.” dedi. Akşemseddin
hazretleri yeniden Halid bin Zeyd (r.a.)’ın kabrine geldi. Bir gün önce yeri
değiştirilen fidanların bulunduğu mahalle hiç ilgilenmedi. Kendi tesbit ettiği
evvelki yere yönelip asasını kabrin ortasına dikti: “İşte burası, Halid bin
Zeyd’in kabridir.”
Kuşatmanın başlangıcından, İstanbul feth
olunana kadar bugünkü Eyyûb Sultan Camii civarı, Fatih Sultan Mehmed Han
tarafından açık namazgâh olarak kullanıldı. Cuma namazları da bu açık alanda
kılındı.
Eyyûb Sultan Türbesi:
Türbe inşaatına kuşatmanın ilk
günlerinde başlandı. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan kuzey ve
kuzeybatı kısımları hariç, diğer taraflar sonraki devirlerde ilâvelerle tamamen
kapatılmış, türbe orijinal şeklini kaybetmiştir. Türbenin tam ortasında, etrafı
gümüş şebeke ile çevrili hazreti Halid bin Zeyd’in sandukası yer almaktadır.
İlk defa Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılan, sonra Sultan III. Ahmed
döneminde onarılan, çeşitli âyetlerin nakşedildiği gümüş şebeke, son kez Sultan
III. Selim tarafından barok sitilinde gümüşten dökme olarak yaptırılmıştır.
Sanduka ahşaptır. Üzeri, siyah atlastan ve hat sanatının şaheseri yazılan
bulunan “Kisve-i Şerife” ile örtülüdür.
***
Eyyûb Sultan Camii ve türbesini, adını
altın harflerle tarihe yazdıran sadrazamlarımızın, paşalarımızın, nice âlim ve
seçkin devlet büyüklerimizin sanat şaheseri türbeleri ve huzur dolu kabirleri
kuşatmıştır. Bu haliyle Eyüp semti, asırlardan süzülen medeniyetin bir özeti,
yaşayan dipdiri bir tarih, huzur ve feyz membağıdır.
Kaynak: Eyyûb Sultan ve Kutsal Emanetler, Recep Akakuş (Eyyûb müftüsü) Fatih
Yayınevi Matbaası, 1973, İstanbul
Dipnotlar: 1 Mihmandar: Misafir ağırlayan kimse.” http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&MakaleNo=d315s061m1
22
“1453 senesinde Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u feth etmesinden
sonra, Akşemsettin Hazretleri’ne, Eyyüp Sultan Hazretleri’nin kabrini bulmasını
istemiştir. Akşemsettin Hazretleri de keşf ve kerametiyle, gece bir ışık
topunun indiği alanı, kabrin yeri olarak göstermiştir. Gösterilen yer kazılmış
ve “Ebu Eyyüp’un kabri burası” yazan mezartaşı bulunmuştur. 1458 yılında,
kabrinin üzerine bir türbe inşa edilmiştir. Cami ile türbe arasında kalan iç
avludaki tarihi çınar ağacını Fatih Sultan Mehmet Han, Eyyüp Sultan’ın
cenazesinin gasl edildiği yerin üzerine kendi eliyle dikmiştir. Eyyüp Camii ise
daha sonra (1459) inşa edilmiştir. Manevi değeri yüksek olan bu yer bütün
insanların ilgi odağı olmuştur. Özellikle Osmanlı Padişahları tahta ilk
çıktıklarında bu türbenin içinde kılıç kuşanarak vazifelerine başlarlardı.
Burada yapılan duaların çevrilmediğine inanan insanlar burasını sıkça ziyaret
ederek manevî hazza ulaşmaya çalışmaktadırlar. Pek çok müslüman öldükten sonra
da buraya gömülmek ve buraya inen nurdan faydalanmak arzusundadır.” http://www.tas-istanbul.com/portfolio-view/eyup-ebu-eyyup-el-ensari-turbesi/
23
"Eyüp’te Haliç’in kuzeyinde yer alan Eyüp Sultan Camii’nin ilk yapım tarihi
1458-1459 yılları arasıdır." http://m.milliyet.com.tr/ziyaret-edilmesi-gereken-6-tarihi/ramazanhaberleri/galeri/2258378/default.htm?PAGE=2
"Caminin yapımı için Evliya Çelebi’nin verdiği tarih
944’tür ki (1537-38) gerçeğe uymaz. Hüseyin Ayvansarâyî ise bu hususta daha
sarihtir. Ona göre cami 863 (1458-59) yılında yapılmış olup bunu açıkça
belirten dört mısralık kitabe cümle kapısı üstündedir. " http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c12/c120006.pdf
24
“Bu
meyanda bu vatanı bizlere emanet ettiği güzel İstanbul’umuzu fetih ile dünya
tarihinde yeni bir devir açan ulu serdarımız, Cennetmekân Fatih Sultan Mehmet
Han aleyhirrahmeti velgufran hazretlerini de rahmet ve şükran ile anarım.
Fatih
Hazretleri İstanbulun fethi ile beşer tarihinde büyük bir inkılâp yaptığı gibi
aynı zamanda İslâm ve Türk şecaat ve kahramanlığının çok şanlı ve ebedi bir
abidesini de dikmiş bulunmaktadır. Bu büyük hakanın bize yadigâr bıraktığı
maddi ve manevi kıymetler arasında bilhassa eshabı kiramın ecillesi ve beni
Neccarın güzidesi Resulüllahın Mihmandarı, Ebu Eyyüb el Ensâri (Allah ondan
razı olsun) efendimizin yüksek makamı ve saadetli kabri de vardır ki bu şehir
halkı için pek büyük bir mükâfattır.”
(34.s.). http://ekitap.eyup.bel.tr/kitap/eyy%C3%BCb/Eyyub%20Sultan%20kitap.pdf
25
“Ebu
Eyyübel Ensârî’nini kabri şerifi, İstanbulun fethinde, Ak Şemsüddin
Hazretlerinin keşfü tayiniyle meydana çıktığını rivayet eden vesikalar ve
me’hazların tafsilâtı:” (193-209ss.). http://ekitap.eyup.bel.tr/kitap/eyy%C3%BCb/Eyyub%20Sultan%20kitap.pdf
26
“Fâtih
Sultan Mehmed Han’ın emrü iradesiyle hazreti Ebu Eyyüb el Ensârî’nin kabri
şerifi üzerine bir kubbe bina edildi:” (236-237ss.). http://ekitap.eyup.bel.tr/kitap/eyy%C3%BCb/Eyyub%20Sultan%20kitap.pdf
27
Algül, Hüseyin: Eyyub Sultan’dan Fatih’e kutlu yolculuk. İstanbul :
Erkam Yayınları, 2004. 189 s. ; 20 cm. (Erkam yayınları ; 200) 1.
İstanbul_Fethi, 1453 2. Osmanlı Devleti_Genişleme devri, 1444-1566.
[MKTP-İSAMK]
28
Eeyüp adını Eyüp el Ensari'den alır.
Peygamberimize ensar olan Eyüp el Ensari'den sonra İstanbul'u 1453 yılında
fetheden Datih Sultan Mehmet de Eyüp'te yoksullara ensar
olmak için
29
"Eyüp aynı zamanda yoksulların da himaye edildiği bir mekândı. Eyüp Camii
civarında Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı imarette günde iki kere yemek
pişirilirdi. Normal günlerde pirinçli, buğdaylı yemek çıkarken Ramazan ayında etli
yemek dağıtılırdı. Özel günlerde, cuma ve kandillerde, zerde ve zerbaç pilavı
çıkarılıp yoksullara verilirdi." http://turkiyedeiktidardergisi.com/dosya/kutsal-emanetleri-bekleyen-sehir/
Son olarak ülkemiz Suriyeli mültecilere "ensar" olmuştur.
---------
30
"Fatih Sultan Mehmed sûr dahilinde ilk defa Ayasofya
odalarını medreseye çevirdiği gibi sûr haricinde de bugün Eyüp dediğimiz
mahalde peygamberimizin eshabından Halid ibn-i Zeyd Ebu Eyyüb Ensârî'nin
kabrinin yanına bir cami ile bir de medrese yaptırarak az zamanda buranın
sür'atle îmarını temin etmiş, dini bir kudsiyetle Eyüp semti kısa
bir müddet içinde bir şehir halini almış ve Havass-ı Kostantiniyye ismiyle
burası Eyüp kadılığı olmuştur." http://www.osmanlimedeniyeti.com/Bilgi/Fatih%20Sultan%20Mehmet%20D%C3%B6neminde%20%C4%B0stanbul%27da%20K%C3%BClt%C3%BCrel%20ve%20Sosyal%20M%C3%BCesseseleler
31
"Eyüp semti, Fetih'ten sonra Fatih Sultan Mehmet'in,
Eyüp Sultan Türbesi’ni yaptırmasıyla gelişmeye başlamıştır. Aynı yıllarda bu
yapılara eklenen medrese, aşhane, kütüphane, imaret, hamam ve diğer yapılar
çevresinde, Eyüp'teki doku oluşmaya, ilçe şekillenmeye başlamıştır." http://www.istanbulkulturturizm.gov.tr/TR,165104/eyup.html
32
"Eyüp’te iskele yakınındadır. Fatih
Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldıktan sonra yaptırdığı ilk yapı topluluğu olması
açısından önemlidir. Fatih, 1458 yılında Ebu Eyyüb el-Ensari’nin kabri olarak
bilinen yere türbe ve cami yaptırmıştır. Külliye, cami, türbe, medrese, imaret
ve çifte hamamdan oluşmaktadır. "
33
"Eyüp semti, yüksek tepeleri, ilginç mezar taşlarına eşlik eden muhteşem
manzarasıyla her iki dünyadan haber verir gibidir.
Kara surlarıyla Haliç surlarının birleştiği yerin dışında kalan Eyüp,
Bizans ile başlayan kutsal mekan olma özelliğini Osmanlı devrinden günümüze dek
sürdürür. Bizans döneminde bölgede yeralan manastır, inzivaya çekilmek ve dua
etmek isteyenleri ağırlar. Eyüp Sultan Külliyesi’nin ilk inşa edilen kısmı
türbe. Yapı, Hz. Muhammed’i Medine’de evinde yedi ay misafir eden Hz. Ebu Eyüb
el-Ensari’ye ait. İslam ordusunun ilk İstanbul kuşatmasına katılıp burada vefat
eden ‘Eyüp Sultan’ olarak bilinen bu sahabinin mezarının Fatih Sultan Mehmed’in
hocası Akşemseddin tarafından bir rüyada keşfedildiği biliniyor. Fatih, bu
mezarın üzerine türbe inşa ettirir.
İSTANBUL’UN İLK YAPISI
Fatih Sultan Mehmed 1458 yılında türbenin yanına cami, medrese, imaret ve
hamam yaptırarak külliye oluşturur. Fatih Camii’ni de yıkan 1766 depreminde
yapı çok zarar görür. Üstelik zamanla etrafı ve avlusu ufak bina ve dükkanlarla
dolmuştur. Tamir edilemeyeği anlaşılınca, 1798’de temellerine dek yıktırılır.
" http://www.star.com.tr/pazar/istanbulun-ilk-ve-en-kutsal-yapisi-eyup-sultan-kulliyesi-haber-771716/
--------------.
34
Levent’in FSM NOTLARI
Nasıl Tonyukuk ilk yazıyı anıtlaştırdıysa, Fatih de İstanbul’un
ilk Selatin Camii olarak Eyüp Camiini inşa ediyor.
Tonyukuk-Fatih-Mehmet Akif çizgisidir bu..
İnanç dolu fatihlerin; bağımsızlık sevdalılarının elif misali dimdik,
eğilmeyen, kararlılık dolu devamlılık çizgisi..
Eyüp'te Cami, Türbe, Medreselerle anıtlaşan, Fatih'in devletin
temeline yerleştirdiği inanç dolu kararlılık ve vefadır; Peygamber dostuna
vefa.
Fatih,
Peygamber'imizin müjdelediği bir Fütuhatı hayata geçirip, İstanbul'u, İslam ile
hakim ve daim kılmıştır. Vefakarlığını da Peygamber efendimizin evinde yedi ay misafir
olarak kaldığı Eyüp Sultan hazretlerinin meftun olduğu semti
örnek bir İslam beldesi olarak eserlerle donatarak göstermiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder