KONUŞMA DİLİ – YAZI DİLİ KONULU BAZI ALINTILAR
2.10.2019
1
Buran, A. (2002). Konuşma dili yazı dili ilişkileri ve derleme
faaliyetleri. Türkbilig, 4, 97-104.
2
Dursunoğlu, H. (2006). Türkiye Türkçesinde konuşma dili ile yazı
dili arasındaki ilişki. A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 30, 1-21.
3
“Tanzimat’la başlayan Batıya yöneliş, yalnızca bilim ve teknikte
değil, temelde fikir ve kültür dünyasında Batılılaşmayı öngörüyordu. Bu
yönelişle yeni fikirlerin ortaya çıkması, bunun edebiyatı ve edebiyatın dilini
etkilemesi de kaçınılmazdı. Batıdan alınan edebi türler, yazarların bu alanda
eser verme isteği ve eserlerini halka ulaştırma endişeleri yazı dili ile
konuşma dili arasındaki ayrılığı ortadan kaldırmayı gerektiriyordu. Bu yöndeki
talepler, öncelikle Osmanlıcada birtakım düzeltmelere ihtiyaç doğurdu. Şinasi
ile başlayan ve 1910’lara kadar süren bu hareketler, yazı dilini Osmanlıca
temelinde sadeleştirmeyi ve Osmanlıcayı daha anlaşılır bir yazı dili durumuna
getirmeyi hedefliyordu. Zeynep Korkmaz, Türkçeyi hakim kılmaktan uzak bu
yaklaşım sebebiyle, dil hareketleri içinde bu devrenin ‘bir arayış ve deneme
devri’ olduğunu söyler. Bu devirde başlayan dildeki bütün Arapça, Farsça
kelimeleri atmayı öneren ‘Tasfiyecilik’ ve ağdalı Osmanlıcıyı savunan ‘Fesahatçılık’
hareketleri, Servet-i Fünun Devri’nde iyice alevlenmiştir. Bu anlamda dili
sadeleştirme gayretleri, aşırı uçlara karşı bir denge unsuru olarak
değerlendirilmektedir.[5]”. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:qEipx_mFUucJ:https://www.altayli.net/cumhuriyet-donemi-dil-hareketleri-ve-dil-tartismalari.html+&cd=2&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
4
““Dil
Kurumu kurulduğu sıralarda Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip’in başlatıp
devam ettirdikleri ‘yeni dil’, ‘milli edebiyat’ ve ‘Türkçülük’ akımları sonunda
yetişen edebiyatçıların gayretiyle yeni bir edebi dil meydana gelmiş, konuşma
dili ile yazı dili birleşmiş dil yeter derecede sadeleşmişti.” Bundan sonra
yapılması gereken bu sadeleşmeyi genişletmek, dili ilmi yöntemlerle incelemek,
Batı dillerinden gelen kelimelere dilin bünyesine uygun karşılıklar bulmakken
bu yapılmamıştır.[33]”. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:qEipx_mFUucJ:https://www.altayli.net/cumhuriyet-donemi-dil-hareketleri-ve-dil-tartismalari.html+&cd=2&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
5
“Tanzimat
edebiyatını 1895-1901 arasında haftalık Servet-i Fünun dergisininetrafından
toplanan genç kuşağın meydana getirdiği edebiyat takip etmiştir.
Servet-iFünûncular dilde sadelik meydana getiremedikleri gibi, giderek sadeliğe
yönelen vebu yönde gelişmeye başlayan yazı dili, yeniden konuşma dilinden
ayrılmış;eskisinden daha da ağırlaşmıştır. Sözlüklerden güzel sesli kelimeler
alınmış,bunlardan yeni türetmeler ve Farsça birleşik sıfatlarla tamlamalar
oluşturulmuş,zaman zaman cümle düzeninde değişikler yapılmış ve bunlar hep
üstünlüksayılmıştır (Uşaklıgil, 1936, s. 141).”. http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:wWBQPo1GkcUJ:www.tekedergisi.com/DergiPdfDetay.aspx%3FID%3D4362+&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
“Edebiyatımızda,
Yeni Lisan hareketinden önce, dilde sadeleşme meselesiyle beraberortaya çıkan
önemli tartışmalardan biri de “Tasfiyecilik” konusudur. II.
Meşrutiyetinilanından sonra, sadeleşme çalışmalarının yeniden hızlandığını ve
bu hareketin dahaçok Türk Derneği çevresinde yoğunlaştığını görüyoruz. Asıl
amaçları, yazı dili ilekonuşma dili arasındaki farkı kaldırmak olan
dernekçiler, Türkçeyi, Arapça veFarsçanın sadece kurallarından değil,
kelimelerinden de temizleyip bunların yerineDoğu Türkçesinden ve diğer
lehçelerden alınacak Türkçe karşılıkların kullanılmasınısavunduklarından hemen
“Tasfiyecilik” ile suçlanmışlardır (Özdemir, 2010, s.88).”. http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:wWBQPo1GkcUJ:www.tekedergisi.com/DergiPdfDetay.aspx%3FID%3D4362+&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
6
“4 Haziran 1977 tarihli gazetede, Gülten Akın ile yapılan görüşmede Akın‟a
“Dil üstünedüşündükleriniz nelerdir?” sorusu yöneltilmiştir. Soru üzerine Akın,
“Türk Dili büyük anlatımolanakları taşıyan zengin bir dil. Ben Türk dili derken
yalnız yazın dilini düşünmüyorum. Asılkonuşmak istediğim, konuşma dilimiz. Bu
dil henüz saklı bir gömü gibi. Değil işlenmek henüzortaya çıkarılmadı bile.
(Yaşar Kemal, Fakir Baykurt ve öteki bir iki adı saklı tutarakkonuşuyorum.)
Türk Dil Kurumu sonuçları usul usul sonuçlanıyor.”. http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:wWBQPo1GkcUJ:www.tekedergisi.com/DergiPdfDetay.aspx%3FID%3D4362+&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
7
“YAZI
DİLİNİN ÜSTÜNLÜĞÜNE SON
Sosyal medyanın gelişimi yazılı-sözlü dil ayrımını aşan bir
durum yarattı. Konuşma dili yazı dilinin alanına girdi. Yazı dilinin
üstünlüğünün kırıldığı bir noktaya getirdi bizi sosyal medya. Dilimizin bozulduğu
yönündeki endişeler ABD ve Avrupa’da da çok yaygın...
Bu, resmi kalıplarla standartlaştırıldığı iddia edilen yazı dilinin kullanılmayacağı anlamına gelmiyor tabii ki. Ama var olan yazılı dil üstünlüğü gittikçe kaybolacak. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.
Bu, resmi kalıplarla standartlaştırıldığı iddia edilen yazı dilinin kullanılmayacağı anlamına gelmiyor tabii ki. Ama var olan yazılı dil üstünlüğü gittikçe kaybolacak. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.
ORHAN PAMUK’UN TÜRKÇESİ
Mesela Orhan Pamuk’un Türkçesi eleştirildi uzun yıllar.
Hakikaten cümleleri gramere pek uymuyordu, yanlış cümleleri vardı. Özne,
bulunması gereken yerde değildi örneğin. Ama bu onun yaratıcı dehasını ya da edebiyat
üslubunu ortaya koymasına engel değildi. Klasik anlamda iyi edebiyatçı olmak
‘Türkçe’yi doğru kullanmak’ demek değildir. ‘Doğru Türkçe’ diye bir şey yok,
çünkü birden çok Türkçe var. Yalnızca kültürlerin değil, her bireyin kullanımı
bile farklı.
VİRGÜLE MAHKÛM DEĞİLİZ
Yazı dilinin üstünlüğünün kaybolması, örneğin virgülü doğru yere
koymadığımız için iletişimin zayıflayacağı iddiası yaygın bir yanlış.
Şu örneği çok duymuşuzdur; ‘Çalış baban gibi eşek olma.’ Burada cümleyi anlamak için virgülün yerine değil, insan zekâsına güvenmeliyiz. Yoksa zekâya hakaret etmiş oluruz. Cümledeki eşekliğin babayla mı yoksa çalışmayla mı ilgili olduğunu beş yaşındaki bir çocuk bile ayırt edebilir. Mahkûm değiliz yani o virgüle.
Şu örneği çok duymuşuzdur; ‘Çalış baban gibi eşek olma.’ Burada cümleyi anlamak için virgülün yerine değil, insan zekâsına güvenmeliyiz. Yoksa zekâya hakaret etmiş oluruz. Cümledeki eşekliğin babayla mı yoksa çalışmayla mı ilgili olduğunu beş yaşındaki bir çocuk bile ayırt edebilir. Mahkûm değiliz yani o virgüle.
YENİ DİLİN BAYRAĞI GÜLME İŞARETİ
Sosyal medyadaki gülücük işareti, sözlü dilin yazılı dilin
üstünlüğüne son verdiğini gösteren bir bayrak olabilir. Sosyal medyadaki
işaretlerin imla kurallarının yerini tutup tutmadığı konusunda araştırmalar
var. Bu işaretler imla kurallarının yerini tutmasının yanı sıra söyleme katkıda
bulunan işlevler de yükleniyorlar. Yani konuşma dilinin avantajı olan duygu
belirtmeyi, o kişinin ruh halini yansıtmayı yazılı dile taşıyorlar. Gittikçe
daha fazla kullanılacağını, kullanım alanını genişleteceğini düşünüyorum bu
işaretlerin.”. https://www.aksam.com.tr/pazar/dilden-dile-dolasacak-dil-tartismasi/haber-184330
8
Sonuç
Son
yıllarda bazı eğilimler ve değişimler görülse de, Türkiye
Türkçesinin
konuşma dili ile yazı dili, birkaç ayrıntının dışında, birbirinden
farklı
değildir. İncelemede de görüldüğü gibi, aralarında fark neredeyse “yok”
denecek
kadardır. Bu durum da gösteriyor ki Türkiye Türkçesi, değişimin
hızına
erişilemeyen bir dünyada hâlâ konuşulduğu gibi yazılmaktadır.
Türkçenin
bu yapısını korumak için de bütün şahısların ve kurumların duyarlı
davranması
gerekir. Şüphesiz, dilimize yapılabilecek en büyük hizmetlerden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder