15 Mayıs 2020 Cuma

KONUŞMA DİLİ – YAZI DİLİ KONULU BAZI ALINTILAR



KONUŞMA DİLİ – YAZI DİLİ KONULU BAZI ALINTILAR

2.10.2019
1
Buran, A. (2002). Konuşma dili yazı dili ilişkileri ve derleme faaliyetleri. Türkbilig, 4, 97-104.
2
Dursunoğlu, H. (2006). Türkiye Türkçesinde konuşma dili ile yazı dili arasındaki ilişki. A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 30, 1-21.
3
“Tanzimat’la başlayan Batıya yöneliş, yalnızca bilim ve teknikte değil, temelde fikir ve kültür dünyasında Batılılaşmayı öngörüyordu. Bu yönelişle yeni fikirlerin ortaya çıkması, bunun edebiyatı ve edebiyatın dilini etkilemesi de kaçınılmazdı. Batıdan alınan edebi türler, yazarların bu alanda eser verme isteği ve eserlerini halka ulaştırma endişeleri yazı dili ile konuşma dili arasındaki ayrılığı ortadan kaldırmayı gerektiriyordu. Bu yöndeki talepler, öncelikle Osmanlıcada birtakım düzeltmelere ihtiyaç doğurdu. Şinasi ile başlayan ve 1910’lara kadar süren bu hareketler, yazı dilini Osmanlıca temelinde sadeleştirmeyi ve Osmanlıcayı daha anlaşılır bir yazı dili durumuna getirmeyi hedefliyordu. Zeynep Korkmaz, Türkçeyi hakim kılmaktan uzak bu yaklaşım sebebiyle, dil hareketleri içinde bu devrenin ‘bir arayış ve deneme devri’ olduğunu söyler. Bu devirde başlayan dildeki bütün Arapça, Farsça kelimeleri atmayı öneren ‘Tasfiyecilik’ ve ağdalı Osmanlıcıyı savunan ‘Fesahatçılık’ hareketleri, Servet-i Fünun Devri’nde iyice alevlenmiştir. Bu anlamda dili sadeleştirme gayretleri, aşırı uçlara karşı bir denge unsuru olarak değerlendirilmektedir.[5]”. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:qEipx_mFUucJ:https://www.altayli.net/cumhuriyet-donemi-dil-hareketleri-ve-dil-tartismalari.html+&cd=2&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
4
““Dil Kurumu kurulduğu sıralarda Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip’in başlatıp devam ettirdikleri ‘yeni dil’, ‘milli edebiyat’ ve ‘Türkçülük’ akımları sonunda yetişen edebiyatçıların gayretiyle yeni bir edebi dil meydana gelmiş, konuşma dili ile yazı dili birleşmiş dil yeter derecede sadeleşmişti.” Bundan sonra yapılması gereken bu sadeleşmeyi genişletmek, dili ilmi yöntemlerle incelemek, Batı dillerinden gelen kelimelere dilin bünyesine uygun karşılıklar bulmakken bu yapılmamıştır.[33]”. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:qEipx_mFUucJ:https://www.altayli.net/cumhuriyet-donemi-dil-hareketleri-ve-dil-tartismalari.html+&cd=2&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
5
“Tanzimat edebiyatını 1895-1901 arasında haftalık Servet-i Fünun dergisininetrafından toplanan genç kuşağın meydana getirdiği edebiyat takip etmiştir. Servet-iFünûncular dilde sadelik meydana getiremedikleri gibi, giderek sadeliğe yönelen vebu yönde gelişmeye başlayan yazı dili, yeniden konuşma dilinden ayrılmış;eskisinden daha da ağırlaşmıştır. Sözlüklerden güzel sesli kelimeler alınmış,bunlardan yeni türetmeler ve Farsça birleşik sıfatlarla tamlamalar oluşturulmuş,zaman zaman cümle düzeninde değişikler yapılmış ve bunlar hep üstünlüksayılmıştır (Uşaklıgil, 1936, s. 141).”. http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:wWBQPo1GkcUJ:www.tekedergisi.com/DergiPdfDetay.aspx%3FID%3D4362+&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr

“Edebiyatımızda, Yeni Lisan hareketinden önce, dilde sadeleşme meselesiyle beraberortaya çıkan önemli tartışmalardan biri de “Tasfiyecilik” konusudur. II. Meşrutiyetinilanından sonra, sadeleşme çalışmalarının yeniden hızlandığını ve bu hareketin dahaçok Türk Derneği çevresinde yoğunlaştığını görüyoruz. Asıl amaçları, yazı dili ilekonuşma dili arasındaki farkı kaldırmak olan dernekçiler, Türkçeyi, Arapça veFarsçanın sadece kurallarından değil, kelimelerinden de temizleyip bunların yerineDoğu Türkçesinden ve diğer lehçelerden alınacak Türkçe karşılıkların kullanılmasınısavunduklarından hemen “Tasfiyecilik” ile suçlanmışlardır (Özdemir, 2010, s.88).”. http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:wWBQPo1GkcUJ:www.tekedergisi.com/DergiPdfDetay.aspx%3FID%3D4362+&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
6
4 Haziran 1977 tarihli gazetede, Gülten Akın ile yapılan görüşmede Akın‟a “Dil üstünedüşündükleriniz nelerdir?” sorusu yöneltilmiştir. Soru üzerine Akın, “Türk Dili büyük anlatımolanakları taşıyan zengin bir dil. Ben Türk dili derken yalnız yazın dilini düşünmüyorum. Asılkonuşmak istediğim, konuşma dilimiz. Bu dil henüz saklı bir gömü gibi. Değil işlenmek henüzortaya çıkarılmadı bile. (Yaşar Kemal, Fakir Baykurt ve öteki bir iki adı saklı tutarakkonuşuyorum.) Türk Dil Kurumu sonuçları usul usul sonuçlanıyor.”. http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:wWBQPo1GkcUJ:www.tekedergisi.com/DergiPdfDetay.aspx%3FID%3D4362+&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
7
YAZI DİLİNİN ÜSTÜNLÜĞÜNE SON 
Sosyal medyanın gelişimi yazılı-sözlü dil ayrımını aşan bir durum yarattı. Konuşma dili yazı dilinin alanına girdi. Yazı dilinin üstünlüğünün kırıldığı bir noktaya getirdi bizi sosyal medya. Dilimizin bozulduğu yönündeki endişeler ABD ve Avrupa’da da çok yaygın...
Bu, resmi kalıplarla standartlaştırıldığı iddia edilen yazı dilinin kullanılmayacağı anlamına gelmiyor tabii ki. Ama var olan yazılı dil üstünlüğü gittikçe kaybolacak. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. 

ORHAN PAMUK’UN TÜRKÇESİ 
Mesela Orhan Pamuk’un Türkçesi eleştirildi uzun yıllar. Hakikaten cümleleri gramere pek uymuyordu, yanlış cümleleri vardı. Özne, bulunması gereken yerde değildi örneğin. Ama bu onun yaratıcı dehasını ya da edebiyat üslubunu ortaya koymasına engel değildi. Klasik anlamda iyi edebiyatçı olmak ‘Türkçe’yi doğru kullanmak’ demek değildir. ‘Doğru Türkçe’ diye bir şey yok, çünkü birden çok Türkçe var. Yalnızca kültürlerin değil, her bireyin kullanımı bile farklı. 
VİRGÜLE MAHKÛM DEĞİLİZ 
Yazı dilinin üstünlüğünün kaybolması, örneğin virgülü doğru yere koymadığımız için iletişimin zayıflayacağı iddiası yaygın bir yanlış.
Şu örneği çok duymuşuzdur; ‘Çalış baban gibi eşek olma.’ Burada cümleyi anlamak için virgülün yerine değil, insan zekâsına güvenmeliyiz. Yoksa zekâya hakaret etmiş oluruz. Cümledeki eşekliğin babayla mı yoksa çalışmayla mı ilgili olduğunu beş yaşındaki bir çocuk bile ayırt edebilir. Mahkûm değiliz yani o virgüle. 
YENİ DİLİN BAYRAĞI GÜLME İŞARETİ 
Sosyal medyadaki gülücük işareti, sözlü dilin yazılı dilin üstünlüğüne son verdiğini gösteren bir bayrak olabilir. Sosyal medyadaki işaretlerin imla kurallarının yerini tutup tutmadığı konusunda araştırmalar var. Bu işaretler imla kurallarının yerini tutmasının yanı sıra söyleme katkıda bulunan işlevler de yükleniyorlar. Yani konuşma dilinin avantajı olan duygu belirtmeyi, o kişinin ruh halini yansıtmayı yazılı dile taşıyorlar. Gittikçe daha fazla kullanılacağını, kullanım alanını genişleteceğini düşünüyorum bu işaretlerin.”. https://www.aksam.com.tr/pazar/dilden-dile-dolasacak-dil-tartismasi/haber-184330
8
Sonuç
Son yıllarda bazı eğilimler ve değişimler görülse de, Türkiye
Türkçesinin konuşma dili ile yazı dili, birkaç ayrıntının dışında, birbirinden
farklı değildir. İncelemede de görüldüğü gibi, aralarında fark neredeyse “yok”
denecek kadardır. Bu durum da gösteriyor ki Türkiye Türkçesi, değişimin
hızına erişilemeyen bir dünyada hâlâ konuşulduğu gibi yazılmaktadır.
Türkçenin bu yapısını korumak için de bütün şahısların ve kurumların duyarlı
davranması gerekir. Şüphesiz, dilimize yapılabilecek en büyük hizmetlerden



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder