18 Mayıs 2020 Pazartesi

TÜRKLERİN ZORUNLU GÖÇEBELİĞİ




TÜRKLERİN ZORUNLU GÖÇEBELİĞİ
(27.06.2017)

1
“SURLARLA ÇEVRİLİ KENTLER
Balık” ya da “balıg”, surlar ile çevrilmiş kent anlamına gelir. Hun ve Göktürk döneminde Orhun bölgesinde bu tür kentlerin bulunması mantıklı değildir. Çünkü çevresi surlar ile çevrilmiş bu kentler Çinlilerin savaş yöntemleri karşısında çok elverişsizdir. Talas kıyılarında kendine büyük bir kale yaptıran Hun Kağanı Cici, Çinlilerin kuşatmasına uğramış; yaptırdığı kale kendisine mezar olmuştur.
Bilge Kağan da bir dönem bir “balık” yaptırmak istemiştir. Tonyukuk, bu düşünceye şiddetle karşı çıkmış ve sayısı Türklerden çok daha fazla olan Çinlilerin bu kaleyi kolayca ele geçirebileceğini söylemiştir. Tonyukuk’a göre Türkler, Çin’deki nüfusunun yüzde biri dahi değildir. Tonyukuk ayrıca: Türklerin geniş alanlarda hayvancılık yaptığını, Çin’i vur-kaç taktiği ile vurduğunu, eğer kentlere sıkışırlarsa yaşam biçiminin değişeceğini, Buda ve Tao dininin Türk yaşantısını bozarak Türkleri uysal kişiler haline getireceğini ve böylece Türklerin yok olacağını söylemiştir. Tonyukuk, tapınak yapımına da karşı çıkmıştır.
Orhun dışındaki bölgeler incelendiği zaman Türklerin yerleşik olarak yaşadığı kentler de görülmektedir. Orhunlu Türkler ise kentlerde yaşamadıkları için savaşçılık özellikleri ile ünlüdür. Bu da bize Türklerin kentlerde yaşamamasının nedeninin “gerilik” olmadığını yaşam koşullarının özellikle Çin’in Türkleri buna zorladığını göstermektedir.” Bahaeddin Ögel – TKTG Cilt: 1 Sayfa: 175-180". https://idilden.wordpress.com/tag/tonyukuk/

2
“Çin İmparatorluğu’nda Çin’in hayat tarzını kabul edenleri teşvik etme geleneği vardı. Bu, Türk halklarının yavaş yavaş göçebe hayat tarzından yerleşik hayat tarzına geçmelerine ve neticede onların sıkça asimilasyona uğramalarına yol açmıştır. Çin medeniyetinin etkisi altında kalanlar, Doğu’nun “Anaharsis”leri ve “Skil”leriydi. Herodot’tan bin yıl sonra yazılmış olan Kül-Tigin yazıtlarından da anlaşılacağı üzere, İskit ve Türklerin psikolojik özelliklerinde aynılık söz konusu idi. Bu benzerlikleri destekleyen bir başka kayıt da, Kül-Tigin’in ağabeyi Bilge Kağan ile danışmanı Tonyukuk arasında geçen bir diyaloga atıfta bulunulan Tang hanedanının tarihinden alınmış fragmanlarda bulunmaktadır:
“Kendisine teslim edilen çok sayıda Çinli mülteciye sahip olan Bilge Kağan, yeni şehirler ve mabetler inşaat etmeyi düşünür. Tonyukuk: “Bu, büyük bir hata olur. Türklerin nüfusu çok azdır, Tang (Çin) halkının yüzde biri kadar olamaz. Onlara karşı koyabilmemizin tek şartı, göçebe hayat tarzımızdır. Biz su ve otlaklar ararız; ama ikamet ettiğimiz belirli bir yer yoktur. Üstelik hareketli hayat tarzımız var: herkes savaş sanatı eğitimini almış, ok atabilir ve avlanabilir. Zayıf düştüğümüz zaman geri çekilip, dağlarda veya ormanlarda saklanabiliriz. Tang’ın çok sayıda askerinin olmasının bizim için bir tesiri yoktur. Şayet şehirler inşaat etmeye başlarsak ve hayat tarzımızı ve örf-adetlerimizi değiştirmeye başlarsak o zaman Tang, bizi “yutacaktır”. Ayrıca mabet geleneği, insanlara cömert ve zayıf olmayı öğretir. Bu ise, savaş sanatının gelişmesi ve iktidar mücadelesi için iyi değildir. Dolayısıyla bütün bu dediklerin yapılmamalıdır.” Bilge Kağan bu görüşe katılır.” (61)
Görüldüğü üzere, Türklerin yabancı kültürlere ait her şeyi reddedişinin sebebi vardır: atalarından devam ede gelen hayat tarzlarını kaybetme ve hem askerî hem de kültürel olarak zayıf düşme tehlikesidir. Askerî olarak zayıf düşmekten kasıt, ordunun ve askerlerin mücadeleci niteliklerini kaybetmesi ise; kültürel olarak zayıf düşmekten kasıt, sayıca çok az olmalarından kaynaklanan asimilasyon (erime) korkusudur.
Böylece, esas aldığımız Yunanca, Çince ve Türkçe yazılı kaynaklarda yer alan bilgileri şöyle özetleyebiliriz:
1) İskitler de Göktürkler de göçebe hayat tarzlarını, düşmanlarına karşı askerî üstünlük elde etmek için kullanmışlardır (62); yerleşik hayat tarzı yaşayan halklara nispeten sayıca daha az olan İskitler ve Göktürkler, göçebe hayat tarzını askerî güçlerinin zayıf düştüğü dönemlerde koruyucu bariyer olarak kullanmışlardır;
2) İskitler, Hunlar ve Göktürkler asimilasyona uğramamak ve kendilerinden sayıca daha çok olan yerleşik halkların kültürel tesiri altında kalmamak için örf-adetlerine sıkı bağlı kalmış ve yabancı kültüre ait gelenekleri benimseyenleri ağır cezaya tâbi tutmuşlardır;”
-------------------------.
61-Liu Hsü and others (887-946 A.D.), Chiu T’ang shu (The old history of the T’ang dynasty, 618-907) (Po-na ed.), (Çince) Reprinted in Taipei, 1967, 194 I, chuan 144 I: Account of the Turks, I, 14b. – Söz konusu kaynaktan alınmış geniş atıf kitapta vardır: Jagchid Sechin, Symons Van Jay, a.g.e., s. 193.
62-Bu dipnot, makalenin Rusça aslında olmayıp sonradan makalenin tercümesi esnasında yazar tarafından eklenmiştir: Herodot, Pers İmparatoru Darius’un İskitleri işgâlini tasvir ederken İskitlerin, Pers ordusuna karşı askerî üstünlük elde etmek için göçebe hayat tarzlarını nasıl kullandıklarını açıkça belirtmektedir. İskitler sürekli geri çekilerek Persleri kendi ülkelerinin içlerine doğru çekerler. Böyle yaparken de Perslerin yollarındaki kuyuları kapatıp, hayvanları götürür ve otları yok ederler. İskitler, uzun bir süre için düşmanlarıyla savaşmaya yanaşmaz. Bütün bunlar, Perslerin güçlü ordusunun bitip tükenmesine yol açar. Bu duruma İlhami Durmuş da dikkatleri çekerek şöyle demektedir: “…Darius, İskitlerin oyalama taktiği karşısında gün geçtikçe daha da güç durumunda kalarak, geri çekilmesinin kendisi ve ordusu için daha akılcı olduğunu düşünmüşdür”. Ilhami Durmuş, “Anadoluda Kimmerler ve Iskitler”, Belleten, LXI/231, 1997, s. 285.

3

4
Senin ruhuna desen desen işlenmiş göçerlik. Atalarından miras kalmıştır, çocuklarına emanet bırakılacak. Göçerlik seni üstün kılmıştır, yatuklara karşı. Bu ruh halinin şifreleri vardır genetiğinde, Canlılığı devam eden ve hep depreşip duran. Bilgece bir öğüttür Bilge Kağan’a veziri Tonyukuk tarafından. “Hakanım, oturursak belli bir yerde yüz katımız olun düşman gelir, bizi yok eder. Halbuki göçer yaşarsak, zayıf olduğumuz zaman çekilir, Güçlü olduğumuz zaman ilerleriz. Artık duralım.” diyen Melikşah’a, Nizamülmülk müthiş bir karşılık verir: “Hakanım, durursak çökeriz.” Göçerliktir topluma dinamizm, dayanıklılık, mücadele azmi, eşitlik ve dayanışma ruhu veren. Senin nazarında hayat, göçünü üzerinde taşıyan bir yoldur. Kara Yülük Osman Bey, “Beylik ve soyluluk, Yörüklük ve Türkmenliktedir” deyip, asaletini öne çıkararak yürür.            http://www.yenivatan.be/turk-gocunun-sifreleri/

5

6
“Her neyse, o yüzden diyorum, tarih sahnesinin geç kalmış oyuncusu demek
nedenim o. Şöyle düşünürsek bütün bu anlattıklarımı: Hani dilin öneminden
bahsettim, Asya’nın bozkırlarında yaşamak çok zordur, hele hele göçebeyseniz ve
sizin altınızda Çin gibi, Hint gibi büyük uygarlıklar varsa, işiniz çok zordur. Çünkü
onlar örgütlüler ve hem tabiata karşı, hem Çinlilere karşı mutlaka daha hareketli ve
savaşçı olmak zorundasınız. Tonyukuk vezirlerimizden biridir, eğitimini Çin’de
almıştır; acıklı olan da bu. Yani şimdi Amerika’ya falan gönderiyoruz ya çocuklarımızı,
O büyük Göktürk Devletinde Çin’e gönderiyorlardı, vezirler Çin’de yetişip geliyorlar
falan. Tonyukuk’la Bilge Kağan “insanları yerleştirelim mi ve Budist olalım mı?” diye
tartışıyorlar. Tonyukuk diyor ki “delirdin mi? Eğer biz yerleşirsek ve Budist olursak,
Çinlilere yol göstermiş oluyoruz bizi tepelemeleri için. Yerimiz belli, yurdumuz belli, bir
de savaşçı, Budist olduk, uyuştuk, savaşçı özelliklerimiz de gitti. Türk kalmaz. Çok
haklı tabii ki. Yani bu anlattığım özelliklerin tabii ki tarihsel koşulları var, nedenleri var.
Biraz akılda kalsın diye esprili biçimde söylemeye çalışıyorum ben, ama tarihin aynı
zamanda birçok erdemini taşıyan bir topluluktur Türkler. Ama şimdi modern topluma
nasıl uyacağız, nasıl var kalışımızı sürdürebileceğiz; onlar aydınların işi. Bunları



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder