11 Mayıs 2020 Pazartesi

“EYÜPSULTAN KAYNAKÇASI” ÖNSÖZ’Ü



“EYÜPSULTAN KAYNAKÇASI” ÖNSÖZ’Ü
Bülent Ağaoğlu

(1)        MANA (ANLAM VE ÖNEM)
Genel
Ziyaret Yeri
Mimari - Tarihi Eserler
Mezarlıklar
Şehitler / Şehitlikler
Mehmet Akif ve Mezarı

(2)        UFUK

(3)        TEMENNİLER

(4)        EMEK

(5)        TEŞEKKÜR
Eyüp ve Şehitler Konulu Yayınlar




(1)  MANA (ANLAM VE ÖNEM)
Genel
Eyüp, Mekke'den Medine'ye hicret ettikleri 662 yılında Hz. Peygamber'i Medine'de evine misafir eden  ve “Emevîler’in 669 yılındaki Konstantinopolis kuşatmasına katılan ve bu sırada hastalanarak vefat eden sahabi Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin istirahatgahıdır. (Ebü Eyyüb El-Ensari. Ebu Eyyo.B Halid B. Zeyd B. Küleyb Ei-Ensari (Ö. 49 /669).  [1] (Doğum tarihi: MS 576, Medine, Suudi Arabistan - Ölüm tarihi ve yeri: MS 669, Konstantinopolis)
Eyüp şehitler diyarıdır.
“Şehirin kuşatılmaları esnasında, vuruşmaların sur etrafında olması nedeni ile, şehit düşen sahabelere ait mezarların çoğu şehrin sur duvarlarının dibinde yer almıştır. Dolayısiyle İstanbul içinde ve sur civarında birçok sahabe mezarı ve türbesi yer almaktadır. Bu türbelerden altı tanesi sur dibine bitişik olarak inşa edilmiştir. Bu altı türbenin bir duvarı, sur beden duvarıdır (7,S.16).” [2]
Şehitlerimizin mezarlarının yer aldığı Edirnekapı,  Sakızağacı ve 15 Temmuz Şehitlikleri Eyüp’tedir.
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un mezarı Edirnekapı Şehitliği’ndedir.
Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın’ın Değerlendirmesi;
“Bazı beldeler, huzur ile birlikle anılır. Tarihi, kültürü, yaşanmışlıklarıyla mekanın insana işleyen ruhu hakimdir bu beldelerde. Her bir köşesi medeniyetimizin izlerini taşıyan Eyüp de adeta değerlerimizin vücut bulduğu kadim bir beldedir.
İstanbul dünya coğrafyasında nasıl bir değer ve öneme sahipse, Eyüp’ün İstanbul içindeki konumu da böyledir. Tarih öncesi çağlarda Golden Horn diye adlandırılan Haliç’iyle şehrin kalbi; Hz. Halid el-Ensari’nin istirahatgahı olması sebebiyle, fetihten sonra şehrin ruhu olmuştur Eyüp… Türbe ve hemen yanıbaşında inşa edilen caminin merkezini oluşturduğu belde, tarihi süreç içerisinde anıt eserleri, yerleşimleri, tekke, dergah ve medreseleriyle sadece kendi kimliğini oluşturmakla kalmayıp medeniyetimizin de taşıyıcı merkezlerinden biri haline gelmiştir.” [3]
“Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en önemli manevi merkezidir Eyüp. Fatih Sultan Mehmed’den Sultan Vahdettin’e kadar padişahlar burada kılıç kuşanırken, aslında “Fetih Ruhu”nu kuşanırlar. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık’ın, “Osmanlı tarihi bilinmeden dünya tarihi yazılamaz,” dediği gibi biz de, “Eyüp yeterince bilinip anlaşılmadan medeniyetimizin kodlarına vakıf olunamaz, dolayısıyla bir medeniyet inşasına ve ihyasına girişilemez,“ diyebiliriz.” [4]
“Ayrıca yeryüzünün başka bir köşesinde, bu kadar çok ve bu kadar nadide örneğine rastlayamayacağımız taş sanatımıza ait eserlerle doludur Eyüp.” [5]
Büyük Tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık’ın Değerlendirmesi: “Eyüp Sultan Neden Önemlidir?
Eyüp Sultan, yoktan var edilen bir Osmanlı Türk kasabası olan Bursa gibi, Anadolu'da Türk şehirciliğinin orijinal ve tipik bir örneğidir. Ve büyük İstanbul şehrinin birtakım fonksiyonlarını üzerine almış ve tamamlamış olmak itibariyle İstanbul şehri tarihinin çok önemli bir parçasıdır. Bu fonksiyonlar şunlardır:
1-Baş Ziyaretgah
Binlerce "hacet" sahibinin iman ve umutla yaklaştığı ziyaret ve niyaz yeri. Bazıları Eyüp'ün Mekke, Medine, Kudüs'ten sonra üçüncü kutsal İslam ziyaretgâhı olduğu düşüncesindedir.
2-Toplantı Yeri
Avrupa'da azizlerin kasabaları, binlerce hacı ziyaretçinin uzak yerlerden kafileler halinde geldiği toplantı yerleri olduğu gibi, Eyüp Sultan da Osmanlı toplumunda bu fonksiyonu üstlenmiştir. Eyüp Sultan, tarikatların kurduğu tekkeleriyle de şöhret kazanmıştır.
3-Mesire ve Eğlence Yeri
Binlerce ziyaretçinin konaklaması, yiyip içmesi ve eğlenmesi gereği, Eyüp Sultan 'da geniş çarşıların, köşk ve kahvehanelerin bulunduğu mesireler ve aşhanelere vücut vermiştir. Kasaba, dini eşya satıcılarının yanında yoğurtçuları, kaymakçıları, kebapçıları, oyuncakçıları ile meşhurdu. Gençler, Haliç'te ve mesirelerde yapılmış havuzlarda yüzerler,  gece işret âlemleri yaparlardı. Kaymakçı dükkânları buluşma yeri haline geldiğinden, ulemanın şikâyetleri üzerine zaman zaman sultanlar yasak fermanları çıkarmak zorunda kalırdı. Özetle, her şeyiyle Eyüp, İstanbul hayatının ruhani olduğu kadar, renkli, hayat dolu bir makamı olmuştur.
 4- Siyasi Fonksiyonu
Yeni tahta çıkan her Osmanlı sultanına Eyüp Türbesi'nde Halife Osman'a ait kılıç devrin en büyük tarikat şeyhi tarafından kuşatılırdı. Taklid-i Seyf denilen bu merasim, tahta oturmak için biat merasimi kadar önemliydi. Yeni Sultan denizyoluyla Eyüp'e gelir, merasimle kılıç kuşandıktan sonra Edirne Kapı 'dan Divanyolu ile halkın alkışları arasında saraya dönerdi. Saltanatın en mukaddes eşyasından sayılan Peygamber'in Sancağı da 1703 Tarihi Patrona Halil İsyanı'na kadar Eyüp Sultan Türbesi'nde saklanmış, sonra Topkapı Sarayında Harem Dairesi'ne alınmıştır. Osmanlı sultanları Eyüp Sultan'da "Taklid-i Seyf" ve "Sancak-ı Şerif" yoluyla kendilerini Peygamber'in gaza geleneğine bağlıyor, saltanat ve hilafete hak kazandıklarını (legitimation) vurguluyorlardı. Özetle, Eyüp Sultan, Osmanlı siyasi düzeninde, son derece önemli bir makam oluşturmaktaydı.
5- Bir Sanat Müzesi
Eyüp, Osmanlı Türk mimarisi, çinicilik ve yazı sanatları bakımından eşsiz bir müze durumundadır. Sultanlar ve büyükler, en değerli eserleri Türbe'ye armağan ederlerdi. Kutsal niteliği dolayısıyla bu eserler bugüne kadar oldukça iyi bir şekilde korunmuş olmakla beraber, bir müze için gerekli özel bakım ve korunmaya muhtaçtır. (…) Eyüp Sultan, aynı zamanda en önemli tekkelerin toplandığı bir merkezdir. Tekkelerin, Türk tasavvuf, edebiyat ve sanat tarihindeki seçkin yeri tartışma kabul etmez; bu bakımdan Eyüp Sultan, Kırşehir Hacı Bektaş manzumesi gibi ihyası gerekli tarihi bir fikir ve sanat merkezimizdir. Vaktiyle bir sanat ve fikir akademisi fonksiyonu gören meşhur tekkeler restore edilmeyi beklemektedir.
6- Türbeler Şehri
Eyüp Türbesinin kendisi, 16 yüzyıla çıkan eşsiz çinileri, kitabeleri, munakkaş örtüsü ile dikkatle ele alınması gereken belli başlı bir abidedir. Osmanlı büyüklerine ait bir dizi türbe, Eyüp türbesi edatında yer almıştır. Buradaki her biri muhteşem bir abide olan türbelerin ve mezarların en ünlüleri, Sultan Reşad, Sokollu Mehmed Paşa, Şeyhülislam Ebussuud Efendi, Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa, Vezir Pertev Paşa, Hoca Sa'ded-din, Kasım Paşa, Cafer Paşa, Siyavuş Paşa, Tabanıyassı Mehmed Paşa, Şeyhülislam Kara Çelebizade, Kapudan Mustafa Paşa ve Timur'un torunlarından Bediüzzaman'a aittir. Mimarisi, dekorasyon ve hüsnühat kitabeleriyle bu türbeler eşsiz sanat eserleri olup bakım ve restorasyon ister.” [6]
“Eyyûb Sultan Camii ve türbesini, adını altın harflerle tarihe yazdıran sadrazamlarımızın, paşalarımızın, nice âlim ve seçkin devlet büyüklerimizin sanat şaheseri türbeleri ve huzur dolu kabirleri kuşatmıştır. Bu haliyle Eyüp semti, asırlardan süzülen medeniyetin bir özeti, yaşayan dipdiri bir tarih, huzur ve feyz membağıdır.”  [7]
“Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı; İstanbul’da kent müzesi kurulması gereken ve kurulabilecek üç tarihi ilçeyi adres gösterirken Eyüp’ü bu tarihi misyonun en başına koymuştur.
Bu tespit, Osmanlı’nın ilk Türk yerleşkesi özeliği ile köklü ve derin bir tarihe sahip olan Eyüp’ümüz için kurulacak bir müzenin ne kadar gerekli ve önemli olduğu konusunda bizlere adeta ışık tutmuştur.” [8]
“Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme döneminde Eyüp, şehir duvarları dışında kalan tanınmış üç yerleşim yerinden biri idi. Diğer ikisinden biri Üsküdar ve sonuncusu Galata idi.” [9]
Ziyaret Yeri
Eyüp İstanbul’un her dönemde en önemli ziyaret yeri olmuştur. Burada medfun bulunanların aileleri, etleri fakirlere dağıtılmak üzere her gün özellikle ramazanda Eyüp Sultan Türbesi’ne kurbanlık koyun gönderir, hatta bundan dolayı Eyüp halkına kurbancı denirdi. Eyüp Sultan Camii ve Türbesi, eskiden olduğu gibi şimdi de her gün ziyaret edilmekte ve bu ziyaretler ramazanlarda, bayramlarda ve diğer kutsal günlerde fevkalâde yoğunlaşmaktadır.“ [10]
“Eyüb, büyük şehrin gürültü ve telaşından bunalanların sığındığı, mütavazı, hamuş (susan] İstanbul’dur. Bu bölgeyi gezmeyi alışkanlık haline getiren İstanbul’lular vardır. Adeta Bursa’daki Emir Sultan burada da yeni ortaya çıkmış, büyümüş ve yayılmıştır.” [11]
Mimari - Tarihi Eserler
“Mimari Eserler. Osmanlılar’ın İstanbul’da yaptırdığı ilk mimari kompleks olan Eyüp Sultan Külliyesi’nin çevresi, devlet ricâliyle halk kitlelerinin Ebû Eyyûb’un şefaatini kazanmak için burayı son istirahatgâh olarak seçmeye başlamaları üzerine kısa sürede gelişmiş ve semtteki kutsî ve manevî havayı daha da yoğunlaştıran kendine has bir mimari karaktere bürünmüştür. Fetihten sonra, bugün birer tarihî belge ve sanat eseri niteliği taşıyan devlet erkânı türbelerinden başka tepenin yamacında da yavaş yavaş halka ait mezarlıklar oluşmaya başladı. Bugün Eyüp İstanbul’un ve Mekke, Medine, Kudüs’ten sonra İslâm âleminin en büyük nekropolüdür; âbidevî türbe, küçük hazîre, açık türbe gibi çeşitli mezar yapılarıyla ve cami, mescid, tekke, medrese, mektep, namazgâh, kütüphane, imaret, hamam, çeşme, sebil gibi her biri ayrı bir çalışma konusu olacak dinî ve sosyal tesisleriyle aynı zamanda bir mimarlık müzesine dönüşmüş durumdadır. Ebû Eyyüb el-Ensârî’nin türbesiyle birlikte, İstanbul kuşatmalarında şehid düşen başka sahâbîlerin mezarları da büyük önem taşımaktadır. Hz. Peygamber’in Kostantiniye’yi fethedecek kumandanı ve orduyu öven hadisinin yönlendirmesiyle buraya gelen İslâm ordularına katılmış sahâbîlerin şehir önlerinde şehid düşmeleri, Osmanlılar döneminde bunlara ait kabirlerin tesbit edilip yapılması geleneğini ortaya çıkarmıştır. Özellikle II. Mahmud devrinde bütün sahâbî mezarları bulunarak yapılmış, eskiden beri bilinenler de onarılmıştır.”[12] 
“Eyüp’teki en önemli mimari âbideler Eyüp Sultan Camii ve Türbesi İle (İlk yapı 1458, son yapı 1798-1800) her ikisi de XVIII. yüzyıl sonuna ait olan Mihrişah Vâlide Sultan ve Şah Sultan külliyeleridir.”[13] 
“Mimar Sinan’ın bütün eserleri içinde en yoğun biçimde bir araya toplanmış olan mescid, türbe ve tekke gibi yapıları ise Eyüp’ün çok özel bir kimlik kazanmasını sağlamıştır.” [14]
 “Sinan’ın İstanbul’daki yapılardan en büyük payı da, Eyüpsultan semti almıştır. Yaptığımız tesbitlere göre Sinan’ın Eyüp’e kazandırdığı yapıların sayısı 28’i bulmuştur. İnşa edilen bu yapılar, türlerine göre şöyle dağılmaktadır: 10 türbe, 8 cami ve mescit, 4 eğitim yapısı, 3 hamam, 2 saray ve 1 tekke. Bu dağılımdan da anlaşılacağı gibi Eyüp, İstanbul kentinin en önemli nekropolü kabul edilmiştir.” (Saatçi, Suphi: “Sinan’ın Eyüp’teki Cami ve Mescitleri Üzerine Gözlemler”.  [15]
“Mimar Sinan’ın Eyüp’teki eserleri”. [16]
“1580 yılında vefat eden II. Selim’in kız kardeşi Şah Sultan ve kocası Zal Mahmud Paşa, 1551’de ünlü Mimar Sinan’a Eyüb’deki camiini yaptırmıştır. Adeta bir sandık şeklinde kubbesiyle, örtülmüş gibi duran bu cami etraftaki tepelerden bakıldığında mimarının dahi bir şehirci olduğunu ve çevreyle eseri ne kadar maharetle bütünleştirebildiğini gösterir.”[17] 
“Eyüp’ün en karakteristik yapıları arasında tekkeler de bulunmaktadır. Ancak daha çok geç dönem mimari özelliklerini yansıtan bu yapılardan pek azı günümüze gelebilmiştir.” [18]
Mezarlıklar
“Surların en önemli özelliği Emeviyye devrindeki kuşatmadan kalan sahabe (peygamberin çevresi, yakınları] mezarlarıdır. İstanbul’un Emevi kuşatmaları devrinden kalan en önemli sahabe mezarı Hz. Muhammed’in sancaktarı Eba Eyyub’ul Ensari’nin kabridir. İstanbul’un fethinden sonra Akşemseddin Molla’nın bulup tesbit ettiği mezar halk arasında Eyyüb Sultan olarak bilinir ve semt de bu adla yaşar.” [19]
“Eyüp Sultan Türbesi’nin Eyüp’ün yerleşim dokusuna kazandırdığı bir başka özellik, bu türbede yatan kişiyi Evliyaullah (Allah Dostu) ve Sahabe bilen Osmanlı’nın ona yakın olmak için Eyüp’te defnedilmek istemesidir. Gerek Osmanlı döneminde, gerekse de Cumhuriyet yıllarında halktan kişilerin yanı sıra, birçok şöhretli isim de son istirahatgah olarak Eyüp’ü seçmişlerdir. Bunun sonucunda semte mistik havasını veren büyük mezarlıklar kurulmuştur. Hem bu mezarlara ait mezar taşlarının sanatsal değerleri, hem de çağlara tanıklık eden üzerlerindeki kitabeleri nedeniyle, Eyüp’teki mezarlıklar bir açık hava müzesi gibidir ve yüzlerce yıllık bir tarih kesitini hüznün diliyle anlatır bizlere. Bu mezarlıklardaki servi ağaçları ise adeta ölümle yaşamın içiçeliğini vurgular.” [20]
“Bu büyük sahabenin yanına gömülmek İstanbul’un mü’min insanı için hep önemli olmuştur. Bu nedenle Eyüp denince akla mezarlıklar da gelir. Eyüp’ün tüm düzlük ve yamaçları mezarlıklarla kaplandı. Amaç hep o büyük insana komşu olma çabası. Boy boy serviler ve yeşillikler arasında yer alan beyaz mezar taşlarının görüntüsü Müslüman ve mütevekkil Eyüp’ün en aşina görüntüsünü verir bizlere. Mezar taşlarının çeşitliliği, türbe tasarımları süregelen mimari değişimi anlattığı gibi şanslı olup da eski(mez) yazıyı okuyabilenler nasıl bir tarihin devamı olduklarını ürpererek göreceklerdir.” [21]
“Eyüb’deki tek padişah türbesi, Sultan V. Mehmed Reşad Han’ınkidir.” [22]
“Osmanlı ve Türk tarihinin doruk noktasını teşkil eden İstanbul; büyük padişahların, onların kızları olan sultanların, valide sultanların, şehzadelerin türbeleriyle doludur.
Koca İstanbul’un mezarlıklarında bir tek Sultan Mehmed Reşad’ın türbesi vardır, Eyüp’tedir. Herkes selâtin camilerinin avlularındaki türbelerde ebedi uykusunu uyumaktadır. Bu türbeler ülkeler fetheden Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman veya Fatih Sultan Mehmed gibi mareşallere de ait olsa; tevazuları, iddiasız hacimleri ve güzellikleriyle nesillere tarihi hatırlatırlar.” [23]
“Eyüp türbelerinin hepsi görülecek eserlerdir; içlerinde en ilginç olanı ise Sokullu Mehmet Paşa türbesidir.” [24] 
Şehitler / Şehitlikler
·         Sahabeler
“Şehirin kuşatılmaları esnasında, vuruşmaların sur etrafında olması nedeni ile, şehit düşen sahabelere ait mezarların çoğu şehrin sur duvarlarının dibinde yer almıştır. Dolayısiyle İstanbu içinde ve sur civarında birçok sahabe mezarı ve türbesi yer almaktadır. Bu türbelerden altı tanesi sur dibine bitişik olarak inşa edilmiştir. Bu altı türbenin bir duvarı, sur beden duvarıdır (7,S.16).” (Ensari Kara, Fahrunnisa: “Sahabe, Ensar ve Eyüp'te Yatan Sahabeler”. [25]
·         Sokullu Mehmet Paşa
Tarihimizde Han’dan (Sultan, Hakan, Padişah) sonra gelen 3 tarihi şahsiyetin önemi ilgili literatürde belirtile gelmiştir: Göktürklerde Bilge Tonyukuk (646 -726), Büyük Selçuklularda Nizamülmülk (1018-1092) ve Osmanlılarda Sokullu Mehmet Paşa ( 1506-1579). Öldürülmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama aşamasına geçtiği Sokullu Mehmet Paşa’nın kabri Eyüp’tedir.
·         Edirnekapı Şehitliği
Eyüp ilçe sınırı Surlardan sonra başlarken biraz ileride Edirnekapı Şehitliği karşımıza çıkmaktadır.
“İstanbul'da, Eyüp ilçe sınırları içerisindeki Edirnekapı Şehitliği, Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı ve özellikle Çanakkale Savaşlarında yaralanarak tedavi olmak için İstanbul hastahanelerine getirilen ve burada şehitlik mertebesine erişen müslüman askerlerin çoğunlukta bulunduğu bir mezarlıktır. Edirnekapı ve Sakızağacı adıyla iki bölümden oluşan şehitlikte; Osmanlı-Rus Harbi, Balkan Harbi şehitleri, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri şehitleri, Polis Teşkilatı'nın şehitleri, T.H.Y. sivil şehitleri, İtfaiye Teşkilatı'nın şehitleri, Eski Tulumbacılar ve Harp Malul ve Gazileri'ne ait ayrı parseller halinde şehitlikler oluşturulmuştur.” [26]
“Harita Genel Müdürlüğü'nün, Ankara' da 1971 yılında bastırdığı Şehitliklerimiz adlı kitapta İstanbul'a getirilen Balkan Harbi ve Çanakkale Savaşı gazilerimizden hastahanelerde vefat edip Edirnekapı Şehitliğine defnedilenlerin sayısının 13 bin civarında olduğunu bildirmektedir. Ayrıca İstanbul'un İngilizler tarafından işgali sırasındaki olaylarda şehid olan üç askerin de kabirleri burada idi.” [27]
(Önsöz’ümüz bittikten sonra  Eyüp ve Şehitler Konulu Yayınlar” listesi yer almaktadır.)
·         15 Temmuz Şehitliği
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden vatandaşlar için Edirnekapı Şehitliği’nde bir şehitlik yapımına başladı. Tarihi Edirnekapı Şehitliği’ne komşu olacak alanda 16 darbe şehidinin mezarı bulunuyor. İstanbul’da ve Türkiye’nin dört bir yanında hayatını kaybeden fakat farklı mezarlıklara defnedilen vatandaşlar için şehitlik içinde sembolik kabirler yapılması bekleniyor.” [28]  (21.04.2017).
Mehmet Akif ve Mezarı
İstiklal Marşı şairimizin mezarı Edirnekapı Şehitliğindedir.
İstiklal Marşı’ndan, 15 Temmuz işgal girişimine karşı çıkan  milletimizi adeta anlatan bazı mısralar;
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli --
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
(2)  UFUK
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’da ilk kütüphane’yi Eyüp Camiinde kurmuştur:
“Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un fethinden sonra Eyüb’de cami, medrese, imaret, hamam ve türbeden meydana gelen bir külliye yaptırmıştır. Padişah, cami içinde iki dolaba Hz. Halid Ebu Eyüp el-Ensari namına vakfettiği kitaplarla şehrin ilk kütüphanelerinden birini kurmuştur. Devrin veziri âzâmı Karamani Mehmed Paşa da 1480 yılında buraya bir miktar kitap vakfetmiştir.” [29]
Ülkemizde ilçe kaynakçaları çok azdır. Bizim tespitlerimize göre kitap olarak günümüze kadar yayınlanmış sadece 5 ilçe kaynakçası mevcuttur.
Katip Çelebi
Tarih boyunca 1 numaralı bibliyograf bizim medeniyetimizin evladı Katip Çelebi’dir. 15 bin yazma kitabın kaynakçasını hazırlamak yanında bunların önemli bir kısmının özetini yapan, bu eserler hakkında değerlendirmelerde bulunan bir insandır Katip Çelebi. Katip Çelebi’nin bu eseri Keşf el Zünun adıyla bilinmektedir.
Bu eser dünyada tek örnektir ve medeniyetimizin bir üst ürünüdür.
Eyüp’e 4 km mesafede olan Haliç kıyısındaki Unkapanı’nda 1609’da dünyaya gelmiş, 3 km uzaklıkta olan Fatih’in Yavuzselim semtinde 1657’de vefat etmiştir.
Ülkemizin en büyük kütüphanesinin Eyüp sınırları içerisindeki Rami Kışlası’nda  kurulması için çalışmalar devam etmektedir.
(3)  TEMENNİLER
1: Bibliyograf
Bundan sonra, bu çalışmanın geliştirilmesi için Eyüp yayınları (bilgileri) konusunda uzmanlaşacak ve bunları bibliyograf davranışı içinde takip edip düzenleyecek (mümkünse) bütün mesaisini bu işe ayıracak sosyal bilimler kökenli  yüksek lisans mezunu kitapsever / bilgi aşığı gençlerimizin istihdam edilip uygulamada ülkemizin ilk örneğinin ortaya konulmasını dilerim.
2: Mehmet Genç: Bilginin önemi
Büyük tarihçimiz, uzun yıllarını Osmanlı ekonomisinin işleyişini çözmeye adar, ayrıca doktora tezi hazırlığı sürecinde ülkemizde bir başka örneği görülmeyen bir  sabırla mücadele eder ve azim gösterir. Mehmet Genç 1962-1973 arasında doktora tezi süreci yaşar, 1973’de hocası Ömer Lütfi Barkan’ın emekli olması üzerine “Onun ayrılmasından sonra doktora tezini yazıp vereceği bir merci kalmadığı gibi iklimi de artık geçmiş bulunuyordu” değerlemesinde bulunur. Doktora tezi sürecinin birikimleri 2000 yılında kitap olarak yayınlanır. Bu kitap yaklaşık olarak 40 yıla yayılmış olur. Mehmet Genç bu 40 yılın hikayesini kitabının 22.5.2000 tarihli Önsöz’ünde 16-36. Sayfalar arasında anlatmaktadır.
Gençliğinizden beri, bilgi sosyolojisi özellikle ilginizi çekiyor. Toplumsal yapı ile ortaya konan düşüncenin/felsefenin bir bağlantısı olması gerektiğini söylüyorsunuz. Bugünkü toplumsal yapımızın ortaya orjinal bir düşünce koyma şansı var mı? 
[M.G.]: Bu çok zor. Bunun için toplumda bilgi ile uğraşan bir grubun oluşması lazım, biz toplumumuzda henüz bilgiyi bir değer olarak benimsemedik. Baykan’ı bir bilim adamı olarak tek gördüm dedim, ondan sonra da görmedim. İşi bilgi olan bir grubun oluşması lazım, bu hâlâ yok. Tek tek var, tek tek çok değerli Türkler var. Ama kolektif olarak bilgi motivasyonuyla hareket eden bir sosyal grup henüz oluşmuş değil bence, ama oluşacak, yoksa bu dünyada yaşayamayız.” [30]
İşi bilgi olan grupların oluşturulmasının kapsamının ve ne anlama geldiğinin  hayattayken Mehmet Genç’e sorulmasını ve bir çalıştay düzenlenmesini dilerim. (Mehmet Genç arşiv belgeleri incelemesi yapmaya yıllarını adamış bilim insanıdır. Mehmet Genç’in söylemek istediği, belki de büyük bilgi yığınlarını inceleyip sonuçlar çıkarmaktır.)
Ülkemizde örneği bulunmayan, Eyüp için 13 sempozyum düzenleyen ve büyük bir başarıya imza atan Eyüp Belediyesi bir anlamda aslında bu bilgi grubunun ön hazırlıklarını yapmıştır. Sempozyumlar ile sistematik bilgi altyapısı oluşmuş durumdadır.
3: Yukarıdaki değerlendirme kapsamında “Neden Bilgiye Gereken Önemi Vermiyoruz Sempozyumu” düzenlenmesini dilerim.
Google 1998 yılında kuruldu, 20 sene sonra bilgi erişim imkanları bakımından 1998 öncesi ile karşılaştırılması mümkün olmayan bir dünyada yaşıyoruz. Bir 20 sene sonrası ise günümüzün bilgi erişim imkanlarından çok farklı olacaktır.
Ayrıca günümüzde bilgi kaynakları çeşitlenmiş ve nicelik olarak da eskisine oranla çoğalmıştır. 70’li yıllarda ülkemizde yılda ortalama 5.000 kitap yayınlanıyordu günümüzde ise bu sayı 50 bine yükselmiştir.
Bilgi tarihte her zaman önemliydi fakat günümüzde daha da önem kazanmıştır.
Tarihimizin en büyük ismi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’da ilk kütüphane Eyüp Camiinde kurulmuştur. İlaveten Eyüp’te Rami Kışlası’nda ülkemizin en büyük kütüphanesi kurulmaktadır. Bu iki büyük örneğin kutsal mekan ve şehitler diyarı Eyüp’te bulunmasının yapılacak bilgi kökenli çalışmalarda bizlere büyük bir güç, azim ve ufuk vermesini özellikle temenni ederim.
4:Ülkemizde bibliyografya çalışmalarını güncel tutmak maalesef başarılı olduğumuz bir uygulama değildir.
Bu bibliyografya çalışmasının web üzerinde her gün yeni ilavelerle geliştirilmesi dileğimdir.
Bir veritabanı programı hazırlanıp ilavelerin bu yazılıma kaydedilmesini ve kamuya açık olarak webde yayınlanmasını, böylelikle Eyüp Belediyesi’nin  ülkemizde bütün belediyelere örnek olmasını dilerim.
Bibliyografya hazırlarken zihnimdeki kalıp kavramlardan birisi de “Kaza kaza ilerlemek”tir. Ne kadar kazılar benzeri sondaj yapılırsa daha fazla ve cazip kaynaklara ulaşmak mümkün olabilir.
5: Bundan sonra kaynakça temelinde yapılabilecek çok çalışma bulunmaktadır. Bunların uygulanmasını dilerim. Böylelikle  kaynakçalardan beklenen klasik faydanın ötesine geçilebilecektir.
Mevcut kaynakçanın ötesine geçmek çok önemli olsa gerek.
Kaynakça bilgi işinin bir kısmı / etabı. Yani alınacak daha çok mesafe olsa gerek.
Ülkemizde kaynakça çalışmalarında tarama kuvveti bakımından boyut atlama ihtiyacına işaret etmek için de yukarıdaki ifadeyi yazmaya çalıştık. Bizde ve sanırım dünyada da kaynakçalar genellikle kitap, makale, bildiri (tebliğ) ve tezler ile sınırlıdır.  Ayrıca direkt kaynakça konusu ile ilgili olmayan kitaplarda da çok malzeme vardır. Bunların da saptanması kolay olmasa da, oldukça zaman istese de elzemdir.
Çalışmamızda esasen kitap, makale, tez gibi klasik kaynakları tespite çalıştık. İlaveten, konusu doğrudan Eyüp olmayan kitap, tez, makale vs. yayınlar taranarak içinde Eyüp ile ilgili bölümler ve cümleler tespit edilerek künye kaydı çıkarılmasını dilerim. Bu çalışmayı kolaylaştıracak imkanlar da ortaya çıkmaktadır. Günümüzde e-kitap veri tabanları ve e-kitaplar çoğalmaktadır.
Dünyada bilgi üretiminin ve bilgi hizmetlerinin geldiği aşamada, esasen Eyüp konulu bilgi yığını ile neler yapılabileceğini hayal edilmesini, düşünce geliştirmesini dilerim.
Ortaya konulabilecek hayaller ülkemizde denenmemiş olabilir fakat dünyada bilgi üretimiyle ilgili çok sayıda uygulama bulunmaktadır. “Neler yapılabilir” sorusunun cevabı olacak şekilde bu uygulamaların örneklerini geniş kapsamlı olarak derlenmesini dilerim.
Mevcut kaynakçanın ötesine geçmek sadece “dijital arşiv kurulmalı” demek değildir. Dijital arşiv tabii ki önemli bir kolaylıktır.
Eyüp üzerine (toplam sayfa sayısı 1754 olan) 4 kapsamlı kitabı bulunan rahmetli Mehmet Nermi Haskan gibi gönlünü ve yıllarını Eyüp’e vererek, azimle ve sabırla çalışarak araştırma yapacakların çoğalmasını dilerim.
Yeni bilgiler, yeni düşünceler üreteceklere, sentezler yapacaklara ihtiyacımız çok olsa gerek.
İşte esasen hedeflenenin bu olmasını dilerim. Eski bilgileri ve düşünceleri tekrar etmenini yanında, tarihten kopmadan, tarih bilinci içinde, geçmişin de bilgileriyle,  geçmişe ilişkin sorumlulukları unutmadan yeni düşünceler, projeler, hayaller, öneriler, tavsiyeler üretilmesini dilerim.
Bilgi yığını ile neler yapılabileceğinin bilincinde olan genç akademisyenler yetiştirmesini dilerim.
6: Başta Eyüp Belediyesi olmak üzere tüm ilgili kesimlere faydalı olmasını, Eyüp ile ilgili her türlü bilgi temelli çalışmada kullanılmasını dilerim.
7:Eyüp konulu yayınların ve ayrıca ülkemizde ilçe kaynakçalarının çoğalmasına katkıda bulunmasını dilerim.
Eyüp Bibliyografyası için en az 200 temenni (öneri ve hayal) yazabilirdik. Fakat bunu yeri bu kaynakça olmamalıydı. Bu öneriler bile başlıbaşına bir makale konusu olabilir diye düşündük.
8: Çalışmamızda geniş bir Mukaddime yer almaktadır. Önsöz taslağı üzerinde çalışırken hatırladık ki, kaynakça pirimiz Katip Çelebi (1609-1657) Keşf El Zünun adlı bibliyografyasının girişinde “Başlangıç, İlimlerin Durumları Hakkındadır” adıyla geniş bir önsöz yazmıştır (Türkçe baskıda, sayfa:15-53, Tarih Vakfı, 2007). Katip Çelebi bu bakımdan da öncülük yapmıştır, dünyaya örnek olmuştur.
Bundan sonra hazırlanacak kaynakçalar için Katip Çelebi’nin bu davranışının örnek olmasını dilerim.
Katip Çelebi’nin Keşfü'z- zünun adlı kaynakçasının amacını açıklayan aşağıdaki paragrafın bundan sonra ülkemizde kitap olarak yer alacak kaynakçalarda yer almasını dilerim.
Katip Çelebi geniş önsözünü aşağıdaki paragrafla bitiriyor;
“Bitiş: Bil ki bu kitabın ortaya konmasındaki amaç şudur;  İnsan beşeri varlığını olgunlaştırmaya muhtaç olduğu için ve olgunlaştırma da ancak eşyanın gerçeklerini bilmekle, Allah’ın kitabını ve Peygamber’in sünnetini bilmekle tamamlandığı için bu ilimleri ve onların aracı durumunda olan şeyleri öğrenmek gerekli oldu. Ona önce amaçlarının belli olması için ilimlerin çeşitlerini bilmesi, sonra da durumunu idrak edip ilimler ve kitaplar arasında karşılaştırma yapabilmesi için kitapların kendilerinin ve derecelerinin çeşitlerini bilmesi gerekli oldu. Böylece onların daha üstün ve daha güvenilir olanını bilir, bu ilmi bilenin durumunu ve ilimler hakkında bilgisi olduğunu iddia eden kişinin durumunu bilir,  bu ilmin konusu, amacı ve derecesi ile ilgili ayrıntılı haber verdiğine dair iddiasını anlayıp iddia ettiği konuda ona karşı zan sahibi olur, aynı şekilde, yazılan kitapların durumunu, derecelerini, değerlerinin büyüklüğünü, aralarındaki farklılığı ve bu farklılıkların çokluğunu bilir. Bunları bilmesinde, bu ilimleri elde etmesi için bir yol gösterme, güveneceği ilimleri ona tanıtma ve aldanmaktan korktuğu şeylerden bir sakındırma vardır. Yine insan böylece yazarların durumunu, vefatlarını ve asırlarını kısaca olsa da bilir, yüksek olanın şanının derecesini düşürmez, diğerlerini de derecelerinden uzaklaştırmaz. Bundan, temiz kişileri insani olgunluklara özendirme, öncekilerin ve sonrakilerin eserlerine göz gezdirerek güzelce uyup takip etmek için onları harekete geçirme ve onların haberleri hakkında düşünme yararı elde edilir. Mizaçların, eserleri duyularla anlamak ve haberleri ve bilhassa yeni haberleri yeni haberleri almak üzere yaratılmış olduğu gizli bir şey değildir, o zaman göz bakmaktan, kulak da haberden yorulmaz. Allah’tan İslam nimetine uyarak bağışlanma ve sağlık dileriz, o bana yeter, ne güzel vekildir, ne güzel doğru yol göstericidir, kabul edendir, yakındır, ona tevekkül ettim ve ona dönüyorum”. [31]  (Kâtip Çelebi, 1609-1657.
9: Kaynakçamızda yer alan yayınlar, mesela özellikle makaleler bir araya getirerek yeni kitaplar yayınlanmasını, Eyüp konulu literatürün çoğalmasını dilerim. Konu başlıklarımız da bu bakımdan yönlendirici olacaklar arasında sayılabilir.
Bazı örnekler;
·         Eyüp ve Fatih Sultan Mehmet
·         Eyüp ve Mimar Sinan
·         Eyüp ve İnanç Turizmi
·         Ziyaret yerleri ansiklopedisi
·         H. Örcün Barışta’nın Eyüp makaleleri
·         Mistik şehirler
·         Eyüp Camileri
·         Eyüp Türbeleri
·         Edirnekapı Şehitliği
·         Eyüp Mezarlığı
·         Eyüp Kütüphaneleri
·         Eyüp ve Tasavvuf Kültürü
·         Eyüp Ansiklopedisi
·         Mehmet Mermi Haskan Armağan Kitabı
·         Eyüp Oyuncakları
11: “Çalışmalarımı tek başıma yürüttüğüm için hazırlanması on seneden fazla süren eserde görülen cami, türbe, çeşme, imaret, sebil ve şahide kitabelerinin hemen hemen hepsi evvelce yayınlanmadığı için orijinaldir.” [32]
Yukarıdaki satırların yazarı rahmetli Mehmet Mermi Haskan gibi Eyüp için yıllarını verecek araştırmacıların çoğalmasını dilerim.

(4)  EMEK
600 tarama yaptık. Bir o kadar ve daha da fazla tarama yapılabilir. Fakat kaynakça çalışmaları belli bir olgunluğa geldiğinde sona erdirilmesi gerekir aksi taktirde taramaları bitmeyecek bir süreç, veya uzun zamana yayılacak bir süreç ile karşılaşılabilir.
Yaptığımız 600 tarama bilgisayarda bir tablo yazılımına kaydedilmiştir.
Örnek bir çalışma ortaya konulma gayretinde olunmuştur.
40 yıllık bir tecrübeye dayanarak yapılan çalışma benim için bir dereceye kadar kolay olsa da, tasnif tablosunun ortaya konulmasında ve kapsamın belirlenmesinde zorlu virajlardan geçtim, yokuşlardan çıktım. Yazar adına veya yayın türüne göre tespit ettiğim künyeleri sıralayıp, kolayına kaçıp kaynakçayı çabukça bitirebilirdim. Konuya göre kullanımı kolaylıkla sağlayabilecek yol bulmaya çalıştım. Konu başlıklarına göre alfabetik olarak dizebilirdim ama kategori düzeni olmaz, konu bütünlüğü yapısı ortaya çıkmazdı. Neticede 3 ana bölümde konu tasnifi için 216 unsur kullanılmıştır. Ayrıca bütün bu unsurlar kitabın sonunda alfabetik olarak sıralanmıştır.
Çalışmayı hazırlarken, ayrıca kitap olarak basılacağı için de daha da titiz davranmaya çalıştık. Yine de kaynakça çalışmaların doğasından gelen bir hata potansiyeli vardır. Bunu azamiye indirmeye özellikle gayret ettim. Dilerim böyledir. Yine de hatalarım için özür dilerim.
40 yılın bibliyograflık naçizane tecrübesini bibliyografyaya yansıtmaya özellikle çalıştık.
(5)  TEŞEKKÜR
1981 senesinin 23 yaşındayken “bibliyografya aşığı” olarak, Ağustos ayında master öğrenimi görmek için “Hocaların Hocası” bilim adamı Prof. Dr. Hasan Işın Dener ile tanışmıştım. Hocam Hasan Işın Bey’e kaynakça tutkumdan söz etmiş,  kendisi de “gayretli olmamı” önemsemişti.  Master öğrenimine kabul edilişimde “gayret” etkeni sebebiyle,  geniş ufku-bakış açısı zenginliği olan Hasan Işın Bey’in önemli etkisinin olduğunu tahmin ediyorum. Eğer 1981 senesinde master öğrenimine kabul edilmeseydim belki de kaynakça yolum tıkanacaktı. Kendisinin bilim adamı vasfı, sevgi insanı olması, hoşgörüsü ve güleryüzü geçen 36 yıl boyunca beni hep çok etkilemiştir. Kaynakça çalışmalarının önemi konusundaki değerbilirliğinden, çıkarsız desteği ve ilgisinden hep güç aldım. “Bu gücü kendimde hissetmeseydim kaynakça işlerinde bu kadar ileri gidebilir miydim” benim için önemli bir sorudur. Samimiyetle elimden tutan gerçek bilim adamına, Sevgili hocama minnet ve şükranlarımı sunarım.
Hayatımda ve çalışmalarında etkisinde kaldığım, bana çok şeyler katan “dev insan”larla karşılaştım, kendilerinden özellikle etkilendim. (Tanışma tarihi sırasıyla) rahmetli Çelik Gülersoy, rahmetli Türker Acaroğlu, Prof. Dr. Hasan Işın Dener, Doç. Dr. Mehmet Özdemir, Tınaz Titiz, Yılmaz Karakoyunlu, rahmetli Adnan Kahveci, Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Dinç Üner, Dr. Şeref Oğuz, Prof. Dr. Bingür Sönmez ve Ahmet Kot beyleri özellikle hatırlamayı bir vefa borcu addederim, minnet ve şükranlarımı belirtirim, ebediyete göç edenlere  Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık dilerim.
13. Eyüp Sempozyumu kapanış konuşmasında Eyüp Bibliyografyası taslak çalışmamdan sitayişle söz edip çalışmaya manevi destek veren, konuyla ilgili görüş ve düşüncelerini paylaşmak lütfunda bulunan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde öğretim üyesi, değerli bilim adamı Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Düzenli’ye desteği ve samimiyeti için teşekkür ederim.
Eyüp Belediyesi Kültür Müdürü Davut Akgül Bey’e “Eyüp Bibliyografyası”na sahip çıkıp ilgi gösterdikleri için özellikle teşekkür ederim. Süreç içindeki güleryüzlü, samimi yaklaşımlarından ve sabrından hep güç aldım. Bunun için kendilerine ayrıca teşekkür ederim.
Değerli dostum Prof. Dr. Hikmet Özdemir ile yakın zamanda telefonda görüşürken kendilerinin “tashih bilgisayar ekranından değil, en iyi çıktı alınarak yapılır” mealindeki uyarısı çalışmamın son virajında çok yararlı oldu. Tashihi ekrandan 3 kez yapmıştım. Çıktı alarak, ayrıca geceleri masa lambasını A4 kağıtlara odaklayarak tashih yapınca farklı bir verimlilik elde ettim. Her zaman minnet ve şükran duyduğum değerli dostuma tekrar çok teşekkür ederim.
Çok değerli Ahmet Kot Bey ile 4 Mart 2016’da Yenibosna’da bir kitap fuarında tesadüfen tanıştık. Büyük bir kitapsever ve ufku geniş bir kültür insanı olarak kaynakça çalışmalarıma, eksik olmasınlar memleketimiz yararına çok ilgi duyup, önem verdiler ve samimi destek gösterdiler. “Eyüp Bibliyografyası” da bu süreçte filizlendi. 13. Eyüpsultan Sempozyumu başlamadan (sanırım) 3 gün önceki görüşmemizde kendileri Eyüp konulu bir bibliyografya hazırlamanın öneminden söz ettiler. Ben de “gece-gündüz çalışarak kalan sürede bir derleme hazırlama” vaadinde bulundum. Aşırı çalıştım sonunda da 1000 kadar künyeyi derleyip Sempozyumun açılış günü olan 25 Kasım 2016 tarihinde saat 14.00’te Ahmet Bey’e sundum. Değerli büyüğüme ilgi ve desteği için, bibliyografya çalışmalarının önemine özel bir hassasiyet gösterdiği için minnet ve şükranlarımı sunarım. Ülkemizde Ahmet Kot Bey gibi hasbi ve değerbilir  kültür insanlarının çoğalmasını dilerim.
Bülent Ağaoğlu                                                                     Başakşehir, 21.08.2017

Kaynakça
[2] Ensari Kara, Fahrunnisa: “Sahabe, Ensar ve Eyüp'te Yatan Sahabeler”. İçinde:Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla VI. Eyüpsultan Sempozyumu: Tebliğler (10-12 Mayıs 2002). İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2003. s. 35. http://ekitap.eyup.bel.tr/sempozyum/eyup06.htm
[3] Aydın, Remzi: “Eyüp’e Hoşgeldiniz”. İçinde: Eyüp Gezi Rehberi. İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2016. 1.s.
[4] Aydın, Remzi: “Eyüp’te Fetih Ruhunu Kuşanmak…”. İçinde: 12. Uluslar arası Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğler. İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2016. 7.s.
[5] Aydın, Remzi: “Eyüp’e Hoşgeldiniz”. İçinde: Eyüp Gezi Rehberi. İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2016. 1.s.
[6] İnalcık, Halil: “Eyüp Sultan Neden Önemlidir?”. İçinde: Eyüp'te Sosyal Yaşam -18. Yüzyıl Kadı Sicilleri Işığında. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt yayınları, 1998. 2-4ss.
[10] Artan, Tülay: Eyüp. TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 12; sayfa: 6
[12] Artan, Tülay: Eyüp. TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 12; sayfa: 4
[13] Artan, Tülay: Eyüp. TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 12; sayfa: 4
[14] Artan, Tülay: Eyüp. TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 12; sayfa: 4
[15] İçinde: Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla IV. Eyüpsultan Sempozyumu: Tebliğler (5-7 Mayıs 2000), 2000.  179.s http://ekitap.eyup.bel.tr/sempozyum/eyup04.htm )
[18] Artan, Tülay: Eyüp. TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 12; sayfa: 5.
[25] İçinde:Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla VI. Eyüpsultan Sempozyumu: Tebliğler (10-12 Mayıs 2002). İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2003. s.35. http://ekitap.eyup.bel.tr/sempozyum/eyup06.htm
[29] Bayraktar, Nail: “Eyüp Vakıf Kütüphaneleri”. İçinde: II. Eyüpsultan Sempozyumu Tebliğleri. İstanbul: Eyüpsultan Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları 1998. 67-68ss. http://ekitap.eyup.bel.tr:9600/sempozyum/eyup02/06_Nail_Bayraktar.pdf 
[30] “Mehmet Genç ile söyleşi”. Sabah Ülkesi, sayı 44, Temmuz 2015. http://www.sabahulkesi.com/2015/08/06/mehmet-gen%C3%A7-ile-s%C3%B6yle%C5%9Fi/
[31] Katib Çelebi:  Keşfü'z- zünun : an esami'l-kütübi ve'l-fünun (Kitapların ve ilimlerin isimlerinden şüphelerin giderilmesi) / arapçadan tercüme eden Rüştü Balcı. İstanbul : Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2007. (1.c.: 53.s.)
[32] Haskan, Mehmet Nermi:”Önsöz”. İçinde: Eyüpsultan Tarihi. İstanbul: Eyüp belediyesi.  http://ekitap.eyup.bel.tr/sempozyum/tarih/Onsoz.pdf













Eyüp ve Şehitler Konulu Yayınlar
(27 yayının 19’u “Edirnekapı Şehitliği” hakkındadır)
·         Aslan, Ferhat - Zeynep Türksever: İstanbul Folklorunda Şehitlik Etrafında Oluşan Halk İnançları, Uygulamalar ve Memoratlar: Edirnekapı Şehitliği Örneği. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Cilt 51, Sayı 51, 2015. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/158405
·         Atabay, Mithat ; Muhammet Erat, Haluk Çobanoğlu: Çanakkale Şehitlerinin Yattığı Diğer Şehitlikler: İstanbul'daki Edirnekapı Şehitliği. İçinde: Çanakkale şehitlikleri . İstanbul : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009. 130- ss.
·         Atabay, Mithat: İstanbul Edirnekapı Şehitliği’nin imarı. İstanbul Araştırmaları Yıllığı, sayı ; 4, 2015’de, : res. ; 27 sm.
·         Bingöl, Halil : “16 Mart 1920 İstanbul'un İkinci İşgali ve Eyüp Bahariye’ye Gömülen Şehitlerin Sayıları ve Künyeleri”. İçinde: Tarihi, kültürü sanatıyla IX. Eyüpsultan Sempozyumu : tebliğler, 13-15 Mayıs 2005 İstanbul. İstanbul: Eyüp Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2005. http://ekitap.eyup.bel.tr/sempozyum/eyup09.htm
·         Çam, Nusret: İstanbul Edirnekapı Şehitliği'ndeki Güneş Saati. İçinde: Osmanlı güneş saatleri. Ankara : Kültür Bakanlığı, 1990. 103- ss.
·         Dinçer, M. Yücel: Edirnekapı eski şehitliği. [y.y.] : 1966. 1 c. ; 30 cm. Tez (Bitirme). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
·         Edirnekapı Şehitliği. Dünden bugüne İstanbul ansiklopedisi. [Ankara] : Kültür Bakanlığı; İstanbul : Tarih Vakfı, 1993-1995. 3.c.
·         Edirnekapı Şehitliği. İçinde: Yurtiçi şehitlikler / haz. Cengiz Eroğlu, Hülya Yarar, Musa Türker. Ankara : Milli Savunma Bakanlığı, 1999. 236-237
·         Edirnekapusu Şehidliği Abidesi. İstanbul ansiklopedisi. / Reşat Ekrem Koçu. İstanbul : İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, 1958-1971. 9.c. 4935.s.
·         Edirnekapı şehitlikleri. İçinde: Eyüp Şehir Rehberi City Guide. İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2011. 127.s. https://issuu.com/eyupbelediyesi/docs/111/64
·         Edirnekapusu Şehidliği Çeşmesi. İstanbul ansiklopedisi. / Reşat Ekrem Koçu. İstanbul : İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, 1958-1971. 9.c. 4935.s.
·         Edirnekapusu Şehidliği Mescidi. İstanbul ansiklopedisi. / Reşat Ekrem Koçu. İstanbul : İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, 1958-1971. 9.c. 4936.s.
·         Edirnekapusu Şehidliği Selsebili. İstanbul ansiklopedisi. / Reşat Ekrem Koçu. İstanbul : İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, 1958-1971. 9.c. 4936.s.
·         Edirnekapusu Şehidliği. İstanbul ansiklopedisi. / Reşat Ekrem Koçu. İstanbul : İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, 1958-1971. 9.c. 4933-4935ss.
·         Erdemir, Lokman: Çanakkale Muharebeleri, Edirnekapı Şehitliği ve Şehitlerin Defni. İçinde: Havadis 1914- 1915 Yüz Yıl Önce 3 [I. Dünya Savaşının 100. Yılı] / Proje Sorumlusu: Abdurrahman Şen .  Proje Koordinatörü: Ramazan Minder. İstanbul : İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2014. 49-58ss.
·         Erdemir, Lokman: Çanakkale Savaşı Sırasında İstanbul Hastanelerinde İlk Sağlık Hizmetleri Ve Şehitlerin Defni. Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 17:1 (2012). http://docplayer.biz.tr/5372558-Canakkale-savasi-sirasinda-istanbul-hastanelerinde-ilk-saglik-hizmetleri-ve-sehitlerin-defni.html
·         Güven, Erman: Edirnekapı Şehitliği. http://www.tsiv.org.tr/Home/Detail/5324/edirnekapi-sehitligi#.WQI3EFHyjIU
·         Hızlan, Doğan: Edirnekapı’nın dünü bugünü. 14.12.2013. http://www.hurriyet.com.tr/edirnekapi-nin-dunu-bugunu-25354612
·         Koçak, Talat : “Ebu Eyüb-El Ensari Hazretleri’nin Şehit Olduğu İstanbul Kuşatması’nın Nedeni: Bizans İmparatorluğunda Bir Generalin İsyanı”. İçinde: Tarihi, kültürü sanatıyla X. Eyüpsultan Sempozyumu : tebliğler, 12-14 Mayıs 2006. İstanbul: Eyüp Belediyesi, 2006. http://ekitap.eyup.bel.tr/sempozyum/eyup10.htm
·         Muslu, İhsan: Edirnekapı Şehitliği... 2014-08-13 http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=17071
·         Pilavoğlu, M. Kemal: Resullullah'ın sevgilisi : Eba Eyyubi Ensari Hazretlerinin genel kurmaylığı ve İstanbul'da şehit oluşu. Ankara : Nüve Matbaası, 1972. 16 s. : resl. ; 16 cm. [İÜK]. [nadirkitap]
·         Pilavoğlu, Mehmet Kemal: Eyüp Sultanın Genel Kurmaylığı ve İstanbulda Şehit Oluşu. İlahi Işık, Cilt 1 Sayı 16, 1967, Sf. 4. http://idp.org.tr/yazilar/eyup-sultanin-genel-kurmayligi-ve-istanbulda-sehit-olusu
·         Türksever, Zeynep: Türk Halk İnançlarında Şehitlik Üzerine Halk Bilimsel Bir İnceleme: Edirnekapı Örneği, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı Türk Halk Edebiyatı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Doç. Dr. Ferhat Aslan, İstanbul 2014 
·         Tüylü, Tuğba Elif : Hz. Eyüp El Ensârî. İçinde: 40 şehid 40 şahid. İstanbul : Atlantis Kitap, 2014 : Birinci basım. 55- ss. [ytk] 
·         Ünver, A.Süheyl:  İstanbul'un mutlu askerleri ve şehit olanlar. Ankara 1976. [SE-EB]




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder