17 Mayıs 2020 Pazar

TELİF ANSİKLOPEDİLERİMİZ




TELİF ANSİKLOPEDİLERİMİZ
1/


2/
“Cumhuriyet'in 50'nci yıldönümüydü. Tematik bir ansiklopedi düşündük. Adı Türkiye Ansiklopedisi oldu; iki kelimenin arasında (1923-1973) kaydıyla. 4 ciltte 1 500 sayfadan oluştu. Gene alfabetikti, ama ele aldığı konular açısından sınırlı.
Belirlediğimiz takvim ve dünya, 1923-1973 arası ile Türkiye Cumhuriyeti'ydi. Biyografiler meyanında Osmanlı Padişahları yoktu mesela. Bu elli yılda Türkiye ile kayda değer bir ilişkisi olmadıysa, diyelim ki, Şili diye bir madde de yoktu. Bir kişinin, konunun, kavramın bizim ansiklopedide yer alması için, 50 yılın Türkiye'si ile bir ilişkisi bulunmalıydı. 4. cildin sonuna 50 yılın kronolojisini koyduk; o da zaman ve mekân olarak 1923-1973'le sınırlıydı.
Bir çok ansiklopediye çalıştım ben. En sevdiğim, bu içinde tercüme tek satır bulunmayan Türkiye Ansiklopedisi'dir. 1974 yılında yayıma fasiküller halinde başladık ve bitirdik. Birkaç yıl sonra ek cildini yayımladık. Ve orada durduk.
1998'de, Cumhuriyet'in 75'inci yılı vesilesiyle bir ek cilt daha çıkarsak mı, yoksa tamamını yenilesek mi diye düşünmedim değil. Ama Cumhuriyet'le birlikte ben de yaşlanıyordum. Yaşım yetmişi bulmuştu, cesaret edemedim. 1996'da Radikal okurlarına dağıtılmak üzere Zeynep Çağlıyor'un ve İlhan Turalı'nın yardımıyla Demokrasinin 50 Yılı diye bir kronoloji hazırladık. 1923-1973 kadromuzda Adnan Benk, Nezihe Araz, Aydın Kazancı, Nurullah Gezgin ve Gülseren Devrim yayımcılar arasındaydı. Bugün ikisi yok, ikisi hasta, Aydın ile ben ayaktayız.
Bu hale rağmen, biraz daha dayanıp 1923-2023 Türkiye Ansiklopedisi'nin de üstesinden gelebilir miyiz, diye hiç aklımdan geçirmedim desem yalan olur. Doksan beşi bulmak lazım. Her neyse çocuklarıma bir emanettir, hani bir dengine gelir de internet izin verirse!”. http://www.radikal.com.tr/yazarlar/hakki-devrim/cumhuriyet-ve-ansiklopedi-830178/

3/
“4. Türkiye’de Ansiklopediler. Türkiye’de ansiklopedilerin ortaya çıkışı XIX. yüzyılın sonlarına rastlar. Osmanlı müelliflerinin daha çok tezkire ve tabakat türünde kaleme aldıkları eserlerden farklı olarak bugünkü mânada bir ansiklopedi teşebbüsü Ali Suâvi tarafından başlatılmıştır. Ali Suâvi, Paris’te 1869 yılından itibaren çıkarmakta olduğu Ulûm gazetesinin 1 Rebîülâhir 1287 (1 Temmuz 1870) tarihli 21. sayısından itibaren Kāmûsü’l-ulûm ve’l-maârif adı altında resimli ve
on altışar sayfalık ek fasiküller vermeye başladı. Beş fasikül yayımlandıktan sonra Almanlar’ın Paris’i kuşatmaları sebebiyle gazetenin kapanması üzerine ansiklopedinin yayımı da durmuş oldu. Son fasikül 3 Cemâziyelâhir 1287 (31 Ağustos 1870) tarihli 25. sayının eki olup “atabeg” maddesinde kalmıştır. 1882-1883 yılları arasında yayımlanan Yağlıkçızâde Ahmed Rifat Efendi’nin Lugat-ı Târihiyye ve Coğrafiyye isimli eseri, Türkçe’de tamamlanmış ilk ansiklopedi olması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Her biri yaklaşık 300’er sayfalık yedi ciltten meydana gelen bu eserde sadece tarih ve coğrafya konularına değil aynı zamanda icatlara, makinelere, fizik, kimya ve botanik gibi müsbet ilimlere de yer verilmiştir. 1888 yılında, Kurmay Yüzbaşı Ahmed Nâzım ve Topçu Yüzbaşı Mehmed Rüşdü tarafından Katre adında bir ansiklopedinin on iki sayfalık örnek fasikülü yayımlanmış, fakat sonra asıl yayına geçilememiştir. Sekiz sayfalık fasiküller halinde çıkartılarak üç yılda tamamlanması planlanan ansiklopedinin önsözünde ise 658 maddeden oluşan “A” harfinin tamamının yazıldığı bildirilmiş ve asıl amacın Muhît-i Kebîr adında kırk elli ciltlik bir ansiklopedi hazırlamak olduğu ve Katre’nin buna bir giriş teşkil edeceği açıklanmıştır. Aynı yıl büyük yazar ve lugatçı Şemseddin Sâmi’nin Kāmûsü’l-a‘lâm adlı meşhur tarih ve coğrafya ansiklopedisinin yayımına başlandı. Başlangıç tarihinden itibaren düzenli bir şekilde her on beş günde bir forma halinde çıkan, bir yandan basılırken bir yandan da yazımı devam eden ve böylece on bir yılda tamamlanan Kāmûsü’l-a‘lâm, her biri 700-800 sayfa civarında altı ciltten oluşmaktadır. 1899 yılı başlarında tamamlandığında devrin matbuatında büyük hadise olmuş, her taraftan gelen tebrik ve takdir yazıları ile karşılanmıştır. Kāmûsü’l-a‘lâm’ın yayımına başlanmasından iki yıl sonra, Meclis-i Kebîr-i Maârif âzasından Mehmed Süreyyâ Bey Sicill-i Osmânî adlı eserinin neşrine başladı. Eser Osmanlılar devrinde yaşamış 20.000 civarında şahsın biyografisini ihtiva etmektedir. İkinci ve üçüncü ciltlerinin basım tarihi 1894 olan eserin dördüncü cildinin tarihi yoktur. Yine 1890 yılında Seyyid Abdülzâde Mehmed Tâhir ve Serkis Orpilyan tarafından Mahzenü’l-ulûm adında bir ansiklopedinin yayımına başlandı. Ancak altı bölüm halinde planlanan bu teşebbüs de 339 sayfalık birinci ciltten öteye gidemedi. Daha sonra, 1893-1899 arasında dört küçük cilt (1212 sayfa) olarak yayımlanan Kolağası Ali Cevad’ın Memâlik-i Osmâniyye’nin Târih ve Coğrafya Lugatı adındaki ansiklopedisi gelir. İki bölümden oluşan bu eserin üç ciltlik birinci bölümünde, o devirde Osmanlı idaresi altında bulunan yerleşim merkezlerinin tabii, beşerî ve iktisadî coğrafyası ile idarî yapısı hakkında kısa bilgiler yer almaktadır. İkinci bölümü (dördüncü cilt) Osmanlı devlet adamları ve şairlerinin biyografilerine ayrılmış olan eserin sonunda da padişahların resimleri bulunmaktadır. Bu arada, 1897 yılında matematikçi Sâlih Zeki’nin, 400 sayfalık birinci cildin çıkarılmasından sonra yarım kalan Kāmûs-ı Riyâziyyât adlı ansiklopedisinin yayımına başlandı. Matematik ve astronomi alanındaki terimler ile önemli âlimlerin biyografilerini ihtiva eden bu eserden başka Sâlih Zeki’nin yine yarım kalmış Âsâr-ı Bâkıye (I-II, 1911) isimli bir başka ansiklopedisi daha vardır. Müellifin ölümünden iki yıl sonra Kāmûs-ı Riyâziyyât’ın tamamlanması için yeniden neşrine başlandıysa da birinci ciltten öteye gidilemedi.

Dördü tamamlanmış, beşi yarım kalmış belli başlı dokuz ansiklopediyi geride bırakarak girilen XX. yüzyılda da Muhîtü’l-maârif adlı ilk teşebbüsün yine yarım kalmış olduğu görülmektedir. İlk genel konulu ansiklopedi denemesi olması sebebiyle ayrı bir öneme sahip olan bu eser Maarif Meclisi âzası Emrullah Efendi tarafından hazırlanmaktaydı. 1900 yılında 639 sayfalık ilk cildinin neşredilmesinden sonra devam edemeyen bu ansiklopedinin son maddesi “Asur Nazir-Habal”dır. Muhîtü’l-maârif’te dikkati çeken önemli bir husus, her konunun sadece özüne değil bulunabilen her noktasına dair bilgilere yer vermek istemesidir. Bu durum yetmiş sekiz sayfalık bir “at”, otuz iki sayfalık bir “elif” maddesi gibi hacim ve muhteva açısından diğer maddelere oranla son derece nisbetsiz maddelerin ortaya çıkmasına ve eserin yer yer kuru bilgi yığını haline dönüşmesine sebep olmuştur. Emrullah Efendi Meşrutiyet’in ilânından sonra maarif nâzırı olduğu zaman ansiklopedi işine tekrar el attı ve bu defa tek başına değil, kendisinin başkanlığında dokuz şubeye ayrılan 132 ilim adamı ve yazardan oluşan bir kurul ile işe başladı. Beyazıt Kütüphanesi’nde yapılan bir toplantı ile tesbit edilen bu kurulların çalışmalarıyla ortaya çıkarılan esere Yeni Muhîtü’l-maârif adı verildi. Ancak bu eser de birinci ciltten sonra yayımlanamadı; 1911’de çıkan bu cilt 752 sayfa olup son maddesi “Asuriye” idi. Yine 1900 yılında Mâbeyn-i Hümâyun mütercimlerinden Mehmed İzzet tarafından
hazırlanan ve değişik bir muhtevaya sahip olan Rehber-i Umûr-i Beytiyye’nin yayımına başlandı. Eser çocuk bakımı, yemek pişirme, biçki-dikiş örnekleri ve çiçek yetiştirme vb. konularda pratik bilgiler ihtiva etmekteydi. Adından da anlaşılacağı üzere bir ev ve aile ansiklopedisi olan bu eser 1908’de çıkarılan üçüncü ciltte ve “çim” harfinde kaldı. 1911’de madde başlıkları Fransızca, metni Türkçe olarak yayımına başlanan Rızâ Tevfik Bölükbaşı’nın Mufassal Kāmûs-ı Felsefe adlı ansiklopedik sözlüğü de üçüncü ciltte ve “classification des sciences” maddesinde kaldı. Emrullah Efendi’nin 132 kişilik kurul denemesinden sona 1913 yılında Türkiye’de ikinci defa bir kurul çalışması planlandı. Ali Reşad, Ali Seydi, Mehmed İzzet ve L. Feuillet’nin başında bulundukları bu kurulun hazırladığı ansiklopedinin adı Musavver Dâiretü’l-maârif idi ve birinci cildi 1913, ikincisi 1917’de neşredilen bu eser de daha “elif” harfini bitiremeden kaldı. Bursalı Mehmed Tâhir’in 1914’te basılan üç ciltlik eseri Osmanlı Müellifleri ise bir ansiklopedi olmaktan çok kendinden sonraki ansiklopedilere kaynak teşkil edecek biyobibliyografik bir çalışmaydı. 1600 kadar kitabın tahlili ve müelliflerinin hal tercümelerini ihtiva eden bu eserden sonra savaş yılları başladı. Balkan Savaşı’nı takip eden I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında ansiklopediler alanında pek fazla bir şey yapılamadı.

1927 yılına gelindiğinde Çocuk Ansiklopedisi yayımlanmaya başladı. Dört cildi çıktıktan sonra 1928’de harf inkılâbı sebebiyle ara verilen ansiklopedinin son fasikülünde Ocak 1929’dan itibaren yeni harflerle tekrar başlayacağı bildirilen yayımı ancak 1937 yılında gerçekleştirilebildi. Sabiha Zekeriya (Sertel), Faik Sabri (Duran) ve Mehmet Zekeriya (Sertel) tarafından hazırlanan ilk seri Çocuk Ansiklopedisi, Arap harfleriyle yayımlanan son ansiklopedi ve adında “ansiklopedi” kelimesini kullanan ilk ansiklopedi olması, ayrıca Cumhuriyet devrinin de ilk ansiklopedisini teşkil etmesi sebepleriyle özel bir yere sahiptir. Bu tarihten önce ansiklopedik eserlere kamus, lugat, dâiretü’l-maârif, muhîtü’l-maârif, kāmusü’l-ulûm ve’l-maârif ve mahzenü’l-ulûm gibi isimlerin verildiği Türkçe’de, bundan sonra ansiklopedi kelimesi yaygın olarak kullanılmaya başladı.

Harf inkılâbından sonra yayımına başlanan ilk ansiklopedi, Yunus Nadi Abalıoğlu, M. Zekeriya Sertel ve M. Turhan Tan başta olmak üzere altı kişilik bir heyet tarafından çıkarılan Hayat Ansiklopedisi’dir (I-X, 1932-1936). Compton’s Pictured Encyclopaedia (I-VIII, 1922) esas alınıp American Educator (I-X, 1919) adlı bir başka ansiklopediden de istifade edilerek hazırlanan bu ansiklopedinin Türk tarihi ve coğrafyasına dair maddeleri yayın kurulu tarafından ilâve edilmiştir. Hayat Ansiklopedisi ile İbrahim Alâeddin Gövsa’nın Meşhur Adamlar (IIV, 1933-1938) ve Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1945), İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın Son Asır Türk Şairleri (1930-1942, on iki cüz) ve Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar (1940-1953, on dört cüz) adlı biyografik eserler hariç bu devredeki diğer değerli ve orijinal ansiklopedik yayın teşebbüslerinin başarıyla sonuçlandıklarını söylemek mümkün değildir. Meselâ Mustafa Reşit Belgesay’ın Hukuk Ansiklopedisi 1933 yılında sadece bir fasikül, Sadeddin Nüzhet Ergun’un Türk Şairleri adlı eseri 1935-1946 yılları arasında dört cilt (son maddesi “Fâizî”dir), M. Fuad Köprülü’nün Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi 1935 yılında altmış dört sayfalık bir fasikül ve Abdülkadir İnan ile M. Şakir Ülkütaşır’ın birlikte hazırladıkları Türkoloji Ansiklopedisi Üzerine Bir Kalem Deneyi isimli çalışmaları ise 1938 yılında sadece on altı sayfalık bir forma yayımlandıktan sonra yarım kalmışlardır. Bu arada eski Çocuk Ansiklopedisi iki cilt halinde tam olarak ve Yeni Çocuk Ansiklopedisi adıyla 1937’de tekrar yayımlandı.

1940’lı yıllarda devlet de ansiklopedi yayıncılığına başladı. Leiden’de 1913-1936 yılları arasında yayımlanan Encyclopaedia of Islam’ın “Türkçe’ye tercümesi, tâdili, ikmali ve bazı maddelerinin telifi suretiyle” hazırlanan İslâm Ansiklopedisi’nin ilk fasikülü 1940 yılının Kasım ayında çıkarıldı. Maarif Vekâleti’nin kararı üzerine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde kurulan bir heyet tarafından neşre hazırlanan ansiklopedi, ikisi ikişer ciltten oluşan on üç cilt halinde ve ancak 1988 yılında tamamlanabildi. Aslı müsteşrikler tarafından hazırlandığı için içerisinde İslâmiyet’e, Türklüğe karşı yapılmış maksatlı tarizler ve iftiralar bulunan bu ansiklopedinin ilk fasikülü piyasaya çıktıktan sonra devrin ileri gelen din âlimlerinden İsmâil Hakkı İzmirli, Kâmil Miras, Ömer Rıza Doğrul ve Eşref Edip tarafından İslâm-Türk Ansiklopedisi adı altında yeni bir ansiklopedinin yayımına başlandı (1941). Gerçek bir telif ve ilmî çalışma mahsulü olan ve ilk elli fasikülü birinci cildi oluşturan bu eser 70. sayıda “Abdülgani” maddesi ile son buldu (1948).

1942’de Maarif Vekâleti Grand Mémento Larousse adlı Fransız ansiklopedisinin tercüme ve yayımına başladıysa da fizik bölümü 8. fasikülde, 1943’te çıkarılan coğrafya bölümü ise 2. fasikülde kaldı. 1943 yılında Maarif Vekâleti bu defa millî bir ansiklopedi yayımlamaya başladı. İlk dört cildi İnönü Ansiklopedisi adıyla yayımlanan eserin adı 1951’de Türk Ansiklopedisi’ne çevrildi. Devletçe hazırlanan ilk genel konulu ansiklopedi olması bakımından ayrı bir öneme sahip bulunan eser, kırk üç yıllık bir yayım hayatından sonra, planlanan pek çok maddesi terkedilerek, bırakılanlar da daha kısa yazılarak 1986 yılında otuz üç cilt halinde tamamlandı. Yine 1943 yılında Maarif Vekâleti tarafından özel konulu bir ansiklopedinin yayımına başlandı: Sanat Ansiklopedisi. Celal Esat Arseven tarafından çoğunlukla Fransız sanat ansiklopedilerinden faydalanılarak hazırlanan bu değerli ansiklopedi 1954 yılında beş cilt olarak tamamlandı. Mehmed Zeki Pakalın’ın hazırladığı Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü de (I-III, 1946-1956) yine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlandı.

İzmir’de yayımlanan Ticaret ve İktisat Ansiklopedisi (1944) birinci fasikülden sonra, İstanbul’da Ebüzziya Matbaası’nın çıkarmaya başladığı Fen ve Sanat Halk Ansiklopedisi (1944-1946) ise 16. fasikülden sonra yayım hayatına son vermek zorunda kaldı. Yine 1944’te, adında ansiklopedi kelimesi bulunmakla birlikte daha çok bir dergi hüviyetinde olan Aylık Ansiklopedi’nin yayımına başlandı. Bu eser Fransızlar’ın Larousse Mensuel’i örnek alınarak Server İskit’in başkanlığında devrin ileri gelen fikir, sanat ve ilim adamları tarafından iki seri halinde hazırlandı. 1 Mayıs 1944’te yayımlanmaya başlanan birinci seri 15 Nisan 1949 tarihli 60. fasikül ile beş cilt olarak tamamlandı. İki aylık bir aradan sonra aynı yılın Temmuz ayında yayımına başlanan ikinci seri ise 1 Haziran 1950 tarihli 12. sayıdan itibaren yarım bırakıldı. 1945’te Mehmet Akın Tuzlalıoğlu tarafından yayımlanmaya başlanan Avcılık ve Atıcılık Ansiklopedisi de ikinci fasikülden sonra devam edemedi. Reşad Ekrem Koçu tarafından hazırlanan İstanbul Ansiklopedisi’nin
yayımı ise 1946 yılında başladı ve 1947’de çıkarılan ikinci ciltten sonra durdu. On yıllık bir aradan sonra ansiklopediyi neşre yeniden başlayan Reşad Ekrem Koçu ölümüne kadar (1975) on bir cilt çıkardı. İki ciltlik ilk serinin son maddesi “asesbaşı”, ikinci serinin son maddesi ise “Gökçınar”dır. Aslan Tufan Yazman ve İsmet Alkan’ın 1946’da yayımlamaya başladıkları İktisat ve Ticaret Ansiklopedisi 1960 yılında çıkarılan 11. ciltle tamamlandı. 1947’de İbrahim Alâeddin Gövsa, Resimli Yeni Lugat ve Ansiklopedi adını taşıyan başka bir ansiklopedinin yayımına başladı. Ancak bu eser, yazarın 1949’da ölmesi üzerine, Server İskit ve Sadun Galip Savcı’nın başında bulundukları bir kurul tarafından beş cilt olarak tamamlandı. 1949’da İsmail Hakkı Tonguç’un İş Eğitimi Esasına Göre Hazırlanmış Öğretmen Ansiklopedisi’nin yayımına başlandı, fakat aynı yıl çıkarılan üçüncü fasikülden sonra bu eser de devam edemedi. 1950-1960 yılları arasında çıkarılan ansiklopedik eserlerin başlıcaları olarak da Mustafa Namık Çankı’nın Büyük Felsefe Lugatı (IIII, 1954-1959); M. E. Üzümeri, S. Dinçer ve S. Kazancı’nın birlikte hazırladıkları Türkiye Ansiklopedisi (I-VI, 1956-1958); Mithat Sertoğlu’nun Resimli Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi (1958) ve Afşin Oktay ile Kemal Bağlum’un hazırladıkları Biyografiler Ansiklopedisi (1959) sayılabilir.

1960’a kadar yayımlanan belli başlı ansiklopediler bir bütün olarak incelendiği takdirde bunların ilmî, teknik ve ticarî açılardan büyük başarı sağladıkları söylenemez. Yayımlanan ansiklopedilerin büyük çoğunluğu ya tamamlanamamış veya çok uzun bir yayın hayatından sonra ve bunun getirdiği birtakım olumsuzluklarla birlikte ancak tamamlanabilmiştir. Yine büyük çoğunluğu fertlerin şahsî gayretleriyle meydana getirilmeye çalışılan eserlerden oluşmakta, devletin hazırlamaya giriştiği iki önemli ansiklopedi ise o yıllarda tamamlanamamış bulunmaktadır. Bununla birlikte, bir kısmı yarım kalmış da olsa yayımlanan eserlerin tamamının devirlerinde belli bir boşluğu doldurmuş olduklarını, hatta bunlardan özellikle sosyal ilimlerle ilgili olanların temel müracaat eserleri arasındaki yerlerini hâlâ koruduklarını kabul etmek gerekir. Ancak yine de 1960’lı yıllara gelindiğinde, ihtiyaç duyulan herhangi bir konuda kısa zamanda ve öz olarak okuyucuya bilgi verebilecek, geniş halk kitlelerine hitap eden genel ve kuşatıcı mahiyette bir ansiklopedi mevcut değildir. Şubat 1961 yılında Hayat Yayınları tarafından fasiküller halinde yayımına başlanan Hayat Ansiklopedisi bu ihtiyacı karşılamaya çalışmış ve bunda da büyük ölçüde başarılı olmuştur. Üç yılda altı cilt halinde yayımlanan bu ansiklopediden sonra Hayat Yayınları, iki ciltlik Hayat Aile Ansiklopedisi ile bir ciltlik Küçük Hayat Ansiklopedisi’ni ve 1964 yılında da ilkokul çocuklarına yönelik bir başka ansiklopedi olan Resimli Bilgi’yi yayımladı. 1962 yılında, başında Sadi Kazancı’nın bulunduğu bir heyet tarafından Türk Hukuk Ansiklopedisi adıyla iki ciltlik bir eser yayımlandıysa da “âyise” maddesiyle biten II. ciltten sonrası çıkmadı. Arkın Kitabevi tarafından 1968-1972 yılları arasında fasiküller halinde yayımlanarak on bir ciltte tamamlanan Cumhuriyet Ansiklopedisi, 15.000’e yakın madde ve 20.000 civarında renkli resim, fotoğraf, şema ve haritayı ihtiva etmektedir.

1969 yılında ciddi bir organizasyon ile Türkiye’nin ilk büyük ansiklopedisi ve ansiklopedik lugatı yayımlanmaya başladı. Meydan Gazetecilik ve Neşriyat Limited Şirketi’nin fasiküller halinde çıkardığı bu ansiklopedi Meydan-Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedi adını taşımaktadır. Eser aslında Grand Larousse Encyclopedique (I-X, 1960-1964) adlı Fransız ansiklopedisinin bir tercümesidir. Ancak Fransızca’dan Fransızca’ya olan lugat düzenlemesi Türkçe’den Türkçe’ye durumuna çevrildi; ayrıca Fransızlar’ı ilgilendiren bazı maddeler kısaltılarak veya çıkartılarak esere Türkiye, Türklük ve İslâmiyet’le ilgili maddeler ilâve edildi veya mevcutların hacmi arttırıldı. Böylece meydana getirilen ansiklopedi 1973 yılında ve on iki büyük cilt olarak tamamlandı. 1974 ve 1985 yıllarında iki ek cildi yayımlanan MeydanLarousse Türk ansiklopedi yayıncılığında bir dönüm noktası teşkil eder. Bundan sonra Türkiye’de özellikle ticarî açıdan başarılı ansiklopedilerin yayımlanmaya başladığı ve bunların daha çok münferit şahısların eseri olmayıp yayıncı müesseselerin bir araya getirdiği çeşitli ilim adamlarının ortak eseri oldukları görülmektedir. Kaynak Kitaplar’ın Hürriyet Gazetesi ile iş birliği yaparak yayımladığı Türkiye 1923/1973 Ansiklopedisi (I-IV, 1973-1974), Gelişim Yayınları’nın çıkardığı Gelişim Genel Kültür Ansiklopedisi (I-VIII, 1976-1979), Dergâh Yayınları tarafından hazırlanan Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (ilk fasikül Mart 1976’da çıktı, 1990’da VII. cildi yayımlandı, devam ediyor), Anadolu Yayıncılık tarafından yayımlanan Yurt Ansiklopedisi (I-XI, 1981-1984) ile Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi (I-X, 1983-1985), Görsel Yayınlar tarafından çıkarılan Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi (I-VI, 1982), İletişim Yayınları’nın çıkardığı Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi (I-VI, 1982), aynı yayınevinin Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi (I-X, 1983-1986), Ötüken Neşriyat’ın yayımladığı Yeni Türk Ansiklopedisi (I-XII, 1985), büyük ölçüde Fransızlar’ın Grand Dictionnaire Encyclopédique Larousse (I-X, 1982-1986) adlı ansiklopedilerinin çevirisi niteliğinde olan ve Gelişim Yayınları tarafından çıkarılan Büyük Larousse (I-XX, 1986), yine büyük ölçüde Encyclopaedia Britannica’nın tercümesiyle hazırlanarak Ana Yayıncılık ve Encyclopaedia Britannica’nın iş birliğiyle yayımlanan Ana Britannica (ilk fasikülü Kasım 1988’de çıktı, devam ediyor) ve İngiltere’de 1960’tan bu yana yayımlanan Children’s Britannica’nın 1988’deki 14. baskısı esas alınarak Ana Britannica’yı yayımlayan müesseselerce hazırlanan Temel Britannica (ilk fasikül 19 Aralık 1988’de çıktı, devam ediyor) gibi birçok ansiklopedinin özel yayın şirketleri tarafından çıkarıldığı görülmektedir. Bu arada şahsî çalışmalar neticesinde çıkarılan ansiklopediler de bulunmaktadır: Çağatay Uluçay’ın Türk Ansiklopedisi (1961), Sami Öngör’ün Devletler ve Ülkeler Ansiklopedisi (1967), M. Nihat Özön ve Baha Dürder’in hazırladıkları Türk Tiyatro Ansiklopedisi (1967), Yılmaz Öztuna’nın Türk Musikisi Ansiklopedisi (I-II, 1969), Cem Atabeyoğlu’nun Spor Ansiklopedisi (1972), Cemil Sena’nın Filozoflar Ansiklopedisi (I-IV, 1974-1976), Atilla Özkırımlı’nın Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (I-IV, 1982) bunlardan bazılarıdır. Ayrıca Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’nın kararı üzerine İslâm Ansiklopedisi Yayın Kurulu tarafından İslâm Ansiklopedisi’nin İstanbul baskısı esas tutularak yeniden telif, kısaltma, düzeltme ve tamamlama suretiyle hazırlanan ve ilk fasikülü 1974 yılında yayımlanan Küçük Türk-İslâm Ansiklopedisi (2. 1978, 3. fasikül 1980, 4. fasikül 1981, daha sonra çıkmadı) ile Dergâh Yayınları tarafından 1981’de I. cildi yayımlanan fakat daha sonra devam edemeyen İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi adlı iki değerli çalışma daha bulunmaktadır.

Görüldüğü üzere Türkiye’de özellikle XX. yüzyılda ansiklopedi sayısında hızlı bir artış kaydedilmiş, hemen her alanda irili ufaklı birçok örnek verilmiştir. Ancak yayımlanan ansiklopedilerin önemli bir kısmının yarım kaldığı veya çok uzun sürelerde zorla bitirildiği, tamamlananların büyük bir kısmının daha sonra kendini yenileyemediği ve yeni baskılarla devam edemediği, dolayısıyla ilmî ve ticarî açıdan büyük bir başarı kazanamadığı, başarı kazananların ise hemen hepsinin yabancı bir ansiklopedinin tercüme veya bir ölçüde Türkiye şartlarına göre adapte edilmesi suretiyle hazırlanmış olduğu dikkati çekmekte ve bu durumdan Türkiye’nin, kültür ve medeniyette eriştiği seviyenin bir göstergesi olacak tarzda tamamen kendi mahsulü bir ansiklopediye duyduğu ihtiyacın henüz karşılanamamış olduğu anlaşılmaktadır.

Kalabalık bir ilim adamı kadrosu tarafından hazırlanan Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi İslâmî ilimler, Türk ve İslâm tarihi, sanatı, edebiyatı, kültürü ve medeniyeti gibi sahalarda bu ihtiyacı karşılamak amacıyla 7 Kasım 1988 tarihinden itibaren yayın hayatına başlamış bulunmaktadır.”.
http://islam-portal.com/ansiklopedi/dia/pdf/c03/c030149.pdf




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder