12 Eylül 2024 Perşembe

Türk Devletlerinde Diğer Milletler İçin İdari Bilgelik (Alıntılar derlemesi)

 

Türk Devletlerinde Diğer Milletler İçin İdari Bilgelik

(Alıntılar derlemesi)

20.5.2023

 

Adalet

Hoşgörü

Müsamaha

…………………………..

İncele: Mübahat Türker-Küyel, "Türklerde Adâlet Kavramının Ontolojik Bir Temeli Var mıdır?" TT Kongresine tebliğ, 1991

Bilgelik ve adalet: Türklerin adalet anlayışı ve bilgelikleri… konunun Osmanlı yönü.

Mübahat Türker-Küyel, "Türklerde Adâlet Kavramının Ontolojik Bir Temel Var mıdır?”, 10. TTK Kongresi ne tebliğ, 22-26 Eylül, 1986, 737-742, TTK, Ankara.

………………………………

“Ünlü Türkolog J. P. Roux'ya göre, Türklere, düşmanları, fanatik, mutaasıp derler; bugün, halâ, Yunan ve Ermeni menfî propagandasının esasını bu iddia teşkil eder. (Historie des Tıırcs. s. 32). Bu iddia karşısında, J. P. Roux, kendisine şu soruyu sormaktadır: Çok uluslu, çok dinli devletlerin başı olan bir devlet, Türk devleti, acaba, nasıl olur da "intolerant" olur? Bu devletlerin, hepsinin bir arada yaşamak için, bir birlik "concensus"u olması gerekir mi, gerekmez mi? Onların aralarında, bir "concensus"a varmış olmamaları, aslında, iktidar iradesine, iktidar ilkesine aykırıdır. "Concensus"un reddi, iktidarı kaybetmek anlamına gelir. "Kiliseler"i, "Eklesya'yı, dinî cemaatleri organize etmek işi, federasyonun başındaki metbû devletin işidir, tıpkı, etnik gurupları organize etmek işinin de onun görevi alanında olması gibi. Konfederasyonun lideri Türk devleti, herkese, Taoculara, Hristiyanlara, Müslümanlara, Buddhistlere..., herkese, yerini vermiştir. Yine, J. P. Roux'ya göre, Türklerde, tabiat üstü güçlere karşı, ya doğuştan ya da endişeden ileri gelen bir korku hali mevcuttur. Türkler, yağmaları sırasında, ruhbanı rahatsız etmemişlerdir. Türkler, sonsuz sayıda, "Tolerance Fermanları" yayınlamışlardır. Onlar, bu fermanlarla, söz konusu olan her bir "culte"ün serbestçe ifâ ve icrâsına izin vermekteydiler. Türkler, kendilerine ittiba etmek şartıyla, her tür ruhbanı vergiden muaf tutmaktaydılar. Türkler, din konusunda sonsuz bir merak sahibiydiler. Türkler, İslâma kavuşmadan önce, hemen hemen, dünyada mevcut olan bütün dinleri denemişlerdir. Müslüman olduktan sonra bile, öteki inançlara karşı olan ilgilerini, azaltmakla birlikte, yine de sürdürmüşlerdir. Kutsal metinleri çevirtmişlerdir. -Biz, buraya, Hocazâde'ye Felsefe-Din tartışması konusunu ısmarlayan Fâtih'i ve bu tartışmanın ana kitabı olan Gazâlî'nin Tahâfüt'ünü Türkçeye çevirten Abdülhamîd, II yi de ekleyelim (Bkz. Mübahat Türker, Üç Tehâfüt Bakımından Felsefe ve Din Münasebeti, Doktora tezi, DTCF, 1954). Din adamlarını, her "culte"ten temsilcilerin hazır bulunduğu kollokyumlarda (Hazarlar) sorgulamışlardır. Hindûlaşmış Türk Hükümdarı Ekber Şah, İslâma dayanan, ama, "heterogene" öğelerden karılmış yeri bir görüş bile teklîf etmiştir. Halkının, hükümdarının dinine mensup olmasını isteyen Avrupa'nın tersine, Türkler, bir "ekümenizm"i dayatmışlar, "coexistance pacifique" (Sulh içinde bir arada yaşama) imkânını savunmuşlardır. İşte, bu suretle, Türkler, dünya medeniyetine, desteklerinin en büyüklerinden birini vermişlerdir (s. 93). “Türklerde, "Kağan", "Cosmos"un "garantisidir." Halkının karnını tok, sırtını pek tutmakla ve onları eğitmekle görevlidir. Bir Çinlinin şahadetine göre, Hakan, "Mes tribus vivent dans l'abondance, cela me suffit" demiştir (s. 98). Halkın ilk görevi de, Hakanına itaat etmektir. Düşmana boyun eğmek ise bir cinayettir. Sadakatsizlik asla affedilmez. Din yüzünden harp etmek bir Türk özelliği değildir: "La guerre des religions n'est pas turque" (s. 107). Sogutça Bugut yazıtı, Buddhizmin Türkler üzerindeki etkisini gösterir ise de, Tonyukuk, askerî gerekçeler ile, Buddhizme karşı çıkmıştır:"... Buddhizm ve Lao Tze, insanlara yumuşaklık ve inkiyadı öğretir. Bunlar, savaşganlara yararlı öğretiler değildir." Türkler, Hristiyanlara, Nestûrîler'e, Manikeistlere, Buddhistlere, Yahudilere (özellikle Hazarlarda) karşı "tolerance" siyaseti gütmüşlerdir. Kendi dinlerini saklayarak, ondan temelde vazgeçmeyerek, üniversal dinlere inançlara açılmışlardır (s.109). "İşte, bu da, Türkleri yüksek bir kültüre dahil etmiştir: "... faire entrer les Turcs, au sein de la haute culture et offrir au monde ce spectacle inouie d'une veritable ecumenicite" (s. 109).

Türkler, bir arada sulh u sükûn içerisinde yaşamak imkânını kudretle tasdîk etmişlerdir: "Les Turcs affirment avec vigueur la possibilite de la coexistance pacifique." Onların, Üniversel medeniyete, en büyük desteklerinden birini vermiş olmaları vâkıası da işte budur: "... et, c'est la un des leurs plus grand apports â la civilisation" (s. 33). Türkler, dünyada, hiçbir örneği daha bulunmayan bir "tolerance" sergilemişlerdir" (s. 237). "Türkler, ilk inançlarına sâdık kalarak da her tür dini denemişlerdir. İşte, ünlü Türkolog, din tarihçisi, bilgin J. P. Roux'nun hayatının 40 yılını vererek yapmış olduğu incelemelerle varmış olduğu neticeler bunlardır.

Türklerin, "fark”ları, "firak"ı "cem" etmek yolunda dayanmış oldukları iki kavramdan adâleti gördükten sonra, gelelim, şimdi, öteki kavrama, Gönül'e.”

98-100ss. https://erdem.gov.tr/tam-metin-pdf/690/tur

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder