14 Ocak 2020 Salı

Geçmişten Günümüze İstanbul'un Korkutan Depremleri




GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL'UN KORKUTAN DEPREMLERİ -1
Köşe Yazarı: Mert CiGERLİ Eklenme Tarihi: 29 Eylül 2019, Pazar - 21:46 Okunma Sayısı: 32891 Defa Okundu.
Bilindiği gibi deprem, anlaşılması ve tahmin edilmesi en zor olan doğa olaylarından biridir. Bilimin ve teknolojinin bu kadar geliştiği, hava durumlarının, fırtınaların, hortumların ve bir çok doğal felaketlerin aylar, günler öncesinden tahmin edilebildiği günümüz dünyasında depremi en fazla 5-6 saniye önceden tahmin edebiliyor olmamız mümkün olabiliyor artık..  Tarihe bakıldığında İstanbul eski Bizans İmparatoru Constantine tarafından kurulmuş ve bu şehirdeki ilk depremler de kayıtlara bakıldığında taa o zamanlardan günümüze İstanbul depremlerinin başlamış olduğu görülüyor.   İstanbul şehrindeki geçmiş deprem tarihini incelerken dönemin tarihçilerine ve eski dönemde yazılan kitaplara, günlüklere ve diğer kaynaklara başvurmak gereklidir. Aslında baktığımızda çoğu zaman tarihçiler bile deprem konusunda her zaman hemfikir olamamıştır.  İstanbul'da kayıt edilen ilk depremin milattan sonra 342 yılında, yani şehir Bizans imparatoru tarafından kurulduktan 16 yıl sonra gerçekleştiği ifade edilmektedir.   Dönem tarihçisi Jerome'nin ifadesine göre, bu depremin İstanbul'un doğusunda daha şiddetli hissedildiğinden bahseder ve tahminler depremin merkez üssünün İzmit veya Sakarya civarinda olduğu yönünde açıklamalarda bulunmaktadır..  İncelenen kayıtlarda o ilk deprem kayıtlarından 16 yıl sonra 24 ağustos 358 tarihinde İzmit'i (o zamanlar nicomedia ismiyle biliniyordu) neredeyse haritadan silen bir başka deprem oluyor. Bu deprem batıda Makedonya'da bile hissedilmiş (veya Makedonya yakınlarında başka bir depremi tetiklediği) söyleniyor.   Doğuda ise, depremin Trabzon'da hissedildiğinden bahsediliyor. Depremden sonra şehirde çok büyük bir yangın çıkıyor ve şehirdeki zararın büyük çoğunluğununda bu şehir yangınlarının sonucunda olduğu ifade ediliyor...   Dönemin tarihçilerinden Ammianus Marcellinus bu depremlerden ayrıntılarıyla bahsediyor. Ammianus Marcellinus kitabında bu depremler sonunda birçok evin yıkıldığından, ortaya çıkan toz bulutunun saatlerce ortadan kalkmadığından, birçok insanın öldüğünden veya vücutlarının bir kısmını kaybettiğinden, sonunda da sağ kalan birçok insanın göç ettiğinden bahseder.    Günümüz depremlerini inceleyen sismologlar ve tarihçiler bu depremin 1999'daki Gölcük depremine sonrasında çıkan yangın hariç her anlamda birbirine benzediğinde fikir olarak birleşmekte.  Ammianus Marcellinus'a göre deprem sabahın ilk saatlerinde, güneşin doğuşu sırasında gerçekleşmiş. Özellikle tepelerde kurulan evler domino taşı gibi birbirinin üzerine yıkılmış.   Deprem sırasında kükreme-gök gürültüsü benzeri bir gürültü ortaya çıkmış, bu sesler çığlık seslerine karışmıştır. Bazı insanlar enkaz altında kalırken bazıları da boğazına kadar toprağın altına gömülmüştür. Ammianus Marcellinus deprem sonrası yerde açılan çukurlara düşen veya ağaçlara asılı kalan insanların yardım edilse kurtulabileceğini, fakat o anda herkesin kendi derdine düşmesi ile kimsenin kimseye yardım edebilecek halde olamadığından, bu yüzden ölen insan sayısının çok arttığından bahsediyor.  İstanbul ve çevresinde yasayanlar bir sonraki deprem için uzun süre beklemek zorunda kalmıyorlar. 21 Temmuz 365 tarihinde Doğu Akdeniz ve etrafında devasa bir deprem daha oluyor. Depremin merkez üssü Crete Adası olup büyüklüğü de 8.5 olarak tahmin ediliyor. Depremin etkileri Yunanistan'ın tamamında, Ege'deki adalarda, Mısır'da, İtalya'da, ve İstanbul'da ve Anadolu'nun batı yakasında (Ege ve Marmara bölgelerinde) hissedildiği yazıyor..  402 yılında İstanbul'da yaşayan Hristiyan din adamı ve filozof Synesius yazdığı mektupların birinde şehirden taşınmak üzereyken deprem olduğundan bahseder ama daha fazla ayrıntı vermez.  (Devamı yarın)
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL'UN KORKUTAN DEPREMLERİ (LL)
Köşe Yazarı: Mert CiGERLİ Eklenme Tarihi: 6 Ekim 2019, Pazar - 00:30 Okunma Sayısı: 13237 Defa Okundu.
Yine Chronicon Paschale 407 yılının Nisan ayında gerçeklesen ve İstanbul'da şiddetli bir şekilde hissedilen bir depremden bahseder. Bu depremde şehrin ciddi anlamda bir zarar gördüğü ifade ediliyor ve özellikle bugünkü Bakırköy'de birçok evin yıkıldığı ifade edilirken, tarihi yarımada da bir çok devlet binası da zarar görür. Sismologların tahminine göre bu depremin merkez üssü ise Marmara denizidir. 
412 yılında ,437 ve 447 yıllarında İstanbul`da yine 3 farklı deprem olur.  Günümüzde bazı detayların hangi depreme ait olduğu kesin olarak bilinmese de her iki depremin birçok ortak noktası olduğu biliniyor. Örneğin her üç depremde bir çok evin ve devlet binasının yıkılmasına sebep olmuş, şehirdeki 96 kuleden 57 tanesi bu deprem sonucu tamamen yıkılmış, geri kalanlar da en azından kısmen zarar görmüştür. 7 Nisan tarihinde  466 veya 467 yılında da Çanakkale'nin Avrupa Yakasında ve bugün ki Trakya'da şiddetli bir şekilde hissedilen, İstanbul'da da etkisi hafif/orta derecede olan bir deprem daha görülüyor. İstanbul'da depremle aynı zamanda yaşanan şiddetli yağmur yüzünden bazı bölgelerde geçici olarak su baskını görülüyor.
484 yılında Marmara'nın batısında gerçekleşen depremde bugünkü Çanakkale'nin Avrupa yakası neredeyse tamamen haritadan siliniyor ve bu bölgede zarar görmeyen bir bina bile kalmıyor. 
487 yılının 26 Eylül tarihinde (nedense çoğu depremler ağustos ortasından eylül sonuna kadar olan tarihlerde gerçekleşmiş) bir deprem daha oluyor. İstanbul'da büyük bir yıkıma sebep olan deprem Toros Dağları civarında yani Akdeniz Bölgesinde dahi hissediliyor ve Batı Anadolu boyunca zarara sebep oluyor. 532 ve 533 yıllarında İstanbul'da iki deprem daha hissedilmiştir ama bu depremlerde fazla bir yıkım olup olmadığı ifade edilmiyor.
16 Ağustos 542 tarihinde İstanbul'da oldukça yıkıcı bir deprem görülür. Deprem sadece İstanbul'da değil, bugünkü İzmit, Sakarya, Yalova gibi bölgelerde de yıkım yaratıyor. 
6 Eylül 543 tarihinde bu kez Erdek'i vuran deprem şehrin yarısını haritadan silerken, 546 ve 548 yıllarında şehirde gerçekleşen 2 depremde binaların çoğu ya tamamen yıkılıyor ya da büyük ölçüde zarar görüyor. Daha sonra 16 Ağustos 554 tarihinde (evet yine 16 Ağustos) İstanbul'u, İzmit'i ve çevre şehirleri büyük ölçüde yıkan bir başka deprem gerçekleşiyor. 
Bu deprem hem karada hem de denizde ölümlere sebep oluyor. Bir çok gemi karaya oturuyor ve şehirleri de su basıp devamında da depremden sonraki artçı şoklar aylarca devam ediyor.
557'deki İstanbul depremi tarihteki İstanbul depremleri içinde en çok bilinenlerden biri olduğu ifade edilirken, bu depremin adaların güneyinden geçen ve beklenen büyük İstanbul depremine sebep olması gereken fay hattında gerçekleşmiş deniliyorken, İstanbul'u direkt olarak vurduğu da ifade ediliyor.
Deprem sonrası Ayasofya başta olmak üzere çoğu kiliseler zarar görüyor ve devlet binalarının tamamına yakını yıkılıyor., Hatta Ayasofya'nın kubbesi ertesi sene bu depremin yarattığı zarara daha fazla dayanamayarak çöküyor. 
Bu deprem gece yarısı halk uykudayken gerçekleşmiş ve çok az insan kaçma şansı yakalayabilmiş. Gece boyunca devam eden onlarca artçı şoklar sabah saatlerinde sona erince insanlar birbirlerine sarılıp bu olayı sevinçle kutlamaya başlayacak kadar şaşkınlık yaşamış. Bugün Ortodoks kiliselerinde söylenen bazı ilahilerde zaman zaman bu depreme referans yapılmakta olduğu ifade ediliyor..
Tarihçiler 580 ve 583 tarihlerinde gerçeklesen 2 depreme dikkat çekerler ama fazla ayrıntılı bilgi vermezlerken, bir sonraki deprem 20 Nisan 611 tarihinde gerçekleşiyor. Deprem sonrasında 3 gün boyunca topluca dualar ediliyor ve kurbanlar sunuluyor.
Bundan sonra 740 yılına kadar büyük ve yıkıcı bir deprem gerçekleşmiyor (veya gerçekleşse bile tarihi belgelerde pek bahsedilmiyor). Ancak 26 Ekim 740'ta gerçekleşen bir deprem şehirde çok ciddi bir yıkıma yol açıyor. Öyle ki şehirdeki surlar neredeyse tamamen yıkılıyor. Depremin artçı şokları 1 yıl kadar sürüyor ve bu deprem yine günümüzde hala Ortodoks kiliselerinde dua ve ilahilerle anılıyor. 
780, 790 ve 796 yıllarında 3 deprem daha gerçekleşirken, 790 yılındaki depremden sonra korkan Bizans imparatoru ailesiyle beraber şehirden kaçıyor ve şehirde bir süre otorite boşluğu doğuyor.  
861 yılında bir deprem, bundan sonra 866 ve 869'da iki deprem daha gerçekleşiyor.
Daha sonraki yıllarda 989 yılında adaların güneyinden geçen ve büyük İstanbul depremine sebep olacağı söylenen fay hattı yeniden İstanbul'u vuruyor. Bu sefer bu fay hattında gerçekleşen en son büyük depremden sonra tam 200 sene geçmiştir. Bu depremden sonra Ayasofya'nın duvarları büyük ölçüde çökmüş ve yıllarca sürecek bir tamirat çalışmaları sonrası Ayasofya tamamen yıkılmaktan bin bir zorlukla kurtarılabilmiş.          (Devamı yarın)
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL'UN KORKUTAN DEPREMLERİ (III)
Köşe Yazarı: Mert CiGERLİ Eklenme Tarihi: 7 Ekim 2019, Pazartesi - 10:58 Okunma Sayısı: 42934 Defa Okundu.
Bundan sonraki deprem 1010 yılında, daha sonra da 1032 ve 1037 yıllarında gerçekleşiyor. 
1063 veya 1064 yılında ve sonrasında adaların güneyinden geçen o meşhur fay hattının bir sonraki tetiklemesi ile 1296'da, yani bir önceki depremden 307 yıl sonra yaşanıyor. 1323 yılında da, fay hattının geri kalanı da kırılıyor ve İstanbul'da bir yıkıcı deprem daha gerçekleşiyor.
1384 yılında Çanakkale yakınlarındaki Lesbos Adasında gerçekleşen ve adadaki tüm binaları yıkan şiddetli deprem İstanbul'da da hissedildi ama fazla bir zarar vermedi. 1400 yılında Bursa'da tahribat yapan başka bir deprem yine İstanbul'da hissedildi.
1419'da Bursa'da çok büyük yıkım yapan bir başka deprem gerçekleşti. Depremden sonra dağlardan kopan kayalar şehirlere yuvarlanırken çok sayıda can kaybı yaşandı. Kayıtlara göre deprem sırasında Bursa'da olup da en azından kısmi zarar görmeyen tek bir bina bile kalmamış. Yine depremin oluşturduğu çukurlar ve yarıklarda yeni akarsuların meydana geldiği söyleniyordu ama bunun ne kadarının gerçek ne kadarının abartma olduğunu bilemiyoruz. 
1489'da İstanbul yakınlarında gerçeklesen bir depremde İstanbul'daki bazı cami minareleri yıkıldı.
1509'da İstanbul tarihinin en büyük depremlerinden biri gerçekleşti. Bu depremin sorumlusu yukarıda bahsettiğim adaların güneyinden geçen ve büyük İstanbul depremine sebep olması beklenen fay hattıydı.
Eski İstanbul depremlerine baktığımızda 1509'daki deprem hakkında en fazla bilgiye sahip olduğumuz depremlerden biridir. Bu depreme aynı zamanda "küçük kıyamet" adı verilmiştir. 10 Eylül tarihinde gerçeklesen depremin büyüklüğü 7.2-7.3 olarak tahmin edilmektedir ve depremin tsunamiye sebep olduğu bilinmektedir. Depremde İstanbul'da yaşayan 160 bin kişiden 13 bini hayatını kaybetmiştir. 
Depremden sonra yıkılan yerleri yeniden inşa edebilmek için 60 bin isçi tutulacaktı ve yıllarca süren bir çalışma gerçekleşecekti. Depremin hemen ertesi günü başlayan tamir işlemleri olmasaydı büyük ihtimalle artçı şoklar daha fazla zarara yol açabilirdi.
12 Haziran 1542'de Trakya'da gerçeklesen bir deprem İstanbul'da da şiddetli bir şekilde hissedilmişti. Çanakkale'nin Avrupa yakası, Edirne ve İstanbul'da toplam 5 bine yakın insanın hayatını kaybettiği depremde binden fazla bina yıkılmış, çok daha fazlası tahrip olmuştu.
10 Mayıs 1556'da gerçeklesen bir başka depremin merkezi Erdek yakınlarıydı. 
28 Haziran 1648 tarihinde büyük ihtimalle merkezi Türkiye dışında (Bulgaristan veya Romanya) olan büyük bir deprem İstanbul'da çok katlı evlerin, kulelerin ve cami minarelerinin önemli bir kısmını tahrip ederken küçük bir kısmını tamamen yıkmayı başardı.
25 Mayıs 1719 tarihinde Marmara Denizi`nin doğusunda, İzmit civarında büyük bir deprem meydana geldi. Depremde İzmit Körfezinin her iki tarafındaki şehir ve kasabalar neredeyse tamamen tahrip oldu. 
2 Eylül 1754'te yani bir önceki depremden 35 yıl sonra İzmit körfezindeki fayın geri kalan kısmı da kırıldı ve yeni bir deprem oluştu. Bu depremden YAKLAŞIK 265 yıl sonra aynı bölgede Gölcük depremi yaşandı.
557'den 1766'ya kadar bu fay hattında gerçeklesen toplam 6 deprem vardı. İki deprem arasındaki en kısa zaman dilimi 199 yıl, en uzun zaman dilimi 307 yıl ve ortalama zaman dilimi 242 yıldı. 1766'dan itibaren 242 yıl sayarsak 2008 yılına denk geliyor. Yani depremler arasındaki ortalama zaman farkını tuttursaydık bir sonraki deprem 2008'de olacaktı. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde depremin olmaması istatistiksel olarak büyük bir sürpriz olacaktır.
1877'de Marmara denizinde gerçeklesen depremde İstanbul'un adaları ve sahil kesimi zarar görecekti. Adaların neredeyse tamamen yıkıldığı depremin etkisi uzun süre devam etti.
1894'te İzmit'te bir yıkıcı deprem daha gerçekleşti. 
Bunlardan başka bir de 1999'daki Gölcük depremi var ama bu zaten herkesin bildiği bir deprem olduğu için ayrıntılarıyla bahsetmeye gerek yok.
Bir sonraki BÜYÜK İstanbul depreminin ne zaman olacağını bilmiyoruz. 1999'daki deprem sayesinde Kuzey Anadolu fay hattının Marmara Denizine kadar olan kısmi kırılmış durumda. Bundan sonra bu fay hattının kırılacak bir sonraki yerinin adaların güneyinden geçen kısım olduğu artık kimsenin tartışmadığı bir şey. Depremin tam olarak vaktini tahmin etmek zor ama tüm etkenleri sabit tutarsak deprem ne kadar erken olursa şiddeti o kadar az olacaktır.
Uzmanlarca ifade edilen fay hattının kırılma ihtimali 2017'ye kadar olan dönemde %65, 2022'ye kadar olan dönemde %75, 2027'ye kadar olan dönemde %82, 2032'ye kadar olan dönemde %87 olarak belirtilmiş ve depreme hazırlıklı olmamızın üzerine basa basa uyarısı yapılmıştır..
Günümüzde olması muhtemel İstanbul'un Depremlerine bilinçlenerek hazır olalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder