Atatürk’ün
Bilgeliği
Bülent Ağaoğlu
İstanbul, 11.6.2023, Antalya, 11.9.2024
Atatürk’ün bilgeliği,
mucizevi başarısını yaratan temel kişilik vasfıdır. Atatürk’ün en önemli
özelliği bilgeliğidir. 3.8.2024. https://tinyurl.com/5c3mwtuz
Giriş
“Bilgeliğin ne kadar önemli olduğunun
ne derece farkındayız, bilgelik tanımına, bilge tanımına ne kadar vakıfız, ne
kadar biliyoruz… bilgeliğin, bilgelerin, bilgenin ne anlama geldiğini farkında
olunmasının, bu konuda bilinçlenmenin önemi üzerinde durmakta fayda var
Atatürk'ün bilgeliği hakkında; “Bilge Atatürk” veya “Atatürk'ün
bilgeliği” isimli bir kitap maalesef mevcut değil. Yayınlarda Atatürk'ün bilgeliğine vurgu yapan bilgiler
sanırım çok az. Bu konu incelenebilir: tüm Atatürk
literatüründe Atatürk'ün bilge olarak
nitelenmesine ilişkin bölümler ve cümleler ve satırlar tespit edilebilir.
Bilgelik çok önemli bir konu toplumların hayatına bilgelik yön verebiliyor,
bilgeler önemli insanlar. Bu bakımdan Atatürk'ün
bilgelik vasfı öne çıkartılırsa, Atatürk'ün
yaptıklarında Atatürk'ün Ülkesi için büyük
başarısında bilge yönünün, bilgeliğinin öneminin bilincinde olunması...
bilgeliğin ne kadar önemli olduğunu düşünmeye başlayıp bilgelere önem ve değer
vermeye bir ihtimal başlayabiliriz. Bu bakımdan bu konunun önemi son derece
büyük.
·
"Atatürk'ün bilgeliği"
·
"Bilge Atatürk"
·
"Bilgeler
Bilgesi Atatürk"
·
"En büyük
Bilge Türk Atatürk"
başlıklı kitaplarımız yok...
Ülkemizin
çok büyük bir bilgesi var: Atatürk. Bilgelik
konusunda yapılacak çalışmalar için olağanüstü büyük bir imkan, kaybettiğimiz
bilgeliğimizin devamındaki yeni zirve...
“Tarihimizde
“Bilge” olarak sıfatlandırılan, anılan en bilinen isim Bilge Tonyukuk’tur.
Atatürk için de bu sıfatlandırmanın
yaygınlaşmasını ve kalıp haline gelmesini, “Bilge Atatürk” isimli yayınlar hazırlanmasını dilerim.”. (Ağaoğlu,
Bülent, 8.4.2022).
“Atatürk’e farklı bakış açılarını keşfetmenin ipuçları
bilgeliği ve yaratıcılığı konusunu tefekkür etmekten de geçebilir. Bu iki konu
da gereken düzeyde yazılmamıştır.
https://bulentagaoglu.blogspot.com/2021/09/bilge-ataturk.html sayfasında
“Bilge Atatürk” aramaları sonuçları yer
almaktadır.” (Ağaoğlu, Bülent, 5.9.2021).
"Atatürk'ün bilgeliği" için de Aramalar yapılıp sonuçlar
görülebilir. (Google, books.google.com, twitter, facebook vs…)”. (Ağaoğlu,
Bülent, 5.9.2021).
“Atatürk,
aynı zamanda Türk halkında büyük bir gelişme yeteneğinin varlığına inanıyor ve
uygulama yöntemini de buna göre ayarlıyordu. Onun yine yöntemle bağlantılı bu
derin sezgisini dile getiren şu sözleri de ilgi çekicidir:
“Ben milletin vicdanında ve
geleceğinde hissettiğim büyük gelişme yeteneğini, bir millî sır gibi vicdanımda
taşıyarak, yavaş yavaş bütün topluma uygulatmak mecburiyetinde idim.” (Nutuk,
s. 11). Bu ölçü ve anlayış, Cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan kanunlarda
ve devrimlerin uygulanış sırasında da kendini göstermektedir. Çağdaşlaşma
yönünde önemli adımlar atılırken, millî egemenlik anlayışına dayanan
demokrasinin ve laik temeldeki hukuk sisteminin ön sırada yer alması, elbette
daha sonraki yeniliklere zemin hazırlayan bir yöntem sıralaması ile ilgilidir.
Böyle bir yöntem dolgunluğu dolayısıyladır ki sosyal yapıyı köklü değişimlere
açan uygulamaların hiçbirisinde geri adım atılması söz konusu olmamıştır.”.
(Korkmaz, Zeynep, 2007, 1957.s.).
“Ahmet Taşağıl Hoca’yla geçen ay bir röportaj
yaptım.
Türk bilgelerini o röportajda da konuşmuştuk.
Röportaj bitince çay kahve eşliğinde sohbet
uzadı.
Tonyukuk’u özel olarak anlattı.
Nasıl bir savaş ve strateji ustası olduğunu
ayrıntılarıyla anlattı.
Sonunda da ilginç bir cümle kurdu.
“Gürkan Bey bana en büyük 5 Türk bilgesi
kimdir diye sorarsanız Tonyukuk’u mutlaka o ilk beşe koyarım” dedi.
Aklı… Tecrübesi… Ustalığı… Stratejik zekası…
Ve en önemlisi bilgeliği… Tonyukuk’u ayrıcalıklı kılar diye de ekledi.
Aklıma takılmıştı.
“Madem böyle bir liste var aklınızda… Mete
Han’dan bu yana tarihteki en büyük Türk bilgesi kimdir hocam?”
Hiç tereddüt etmedi.
“Onda tartışma yok ki…
Elbette Atatürk!”
. 6 Ocak 2022. (Hacır, Gürkan,
6.1.2022).
Aşağıdaki alıntı aslında Atatürk'ün adının "Bilgetürk" anlamına
geldiğini gösteriyor... (ba)
“''Ata'' sözünün ''Bilge'' sözüne Atatürk''ün de ''Türk Bilgesi'', ''TürkAtası''
kavramlarına çıktığı perçinlenmiştir.": "Atatürk
adının etimolojisi üzerine birçok çalışma yapılmış, yapılan bütün çalışmaların
''Ata'' sözünün ''Bilge'' sözüne Atatürk''ün
de ''Türk Bilgesi'', ''Türk Atası'' kavramlarına çıktığı perçinlenmiştir."
(Yardımcı, Mehmet, 20.5.2021).
“Bilgelik veya "hikmet",
bilindiği üzere, kökü bakımından, (herhangi bir konuda), doğru ve gakını
bilgidir; ve, o bilgiye göre davranmaktır". Böyle bir bilgiyi hep aramak
ve o bilgiye göre davranmayı durmadan istemek ise, "bilgeliği
sevmek"tir, felsefedir. Felsefenin konusu, Tanrı-Evren-Toplum-Insan
İnsanın kültürüdür. Felsefenin, yöntemde sâdık kaldığı geleneği ise,
Mezopotamya kökenli olan "tanzîm" ve "tasniftir; ve,
"kavramları, dikkatle birbirlerinden ayırmaktır" (Platon);
matematiksel düşünceyi, örnek alarak, prototip sayarak, öne almaktır. Atatürk, kendisini, hikmete ve felsefeye çok yakın
hissetmiş olan bir devlet adamıdır.”. (Türker-Küyel, Mübahat, 1999, 961.s.).
“Mehmet Yardımcı: Türk kültüründe
'bilge' tipi ve Mustafa Kemal'e Atatürk
soyadının verilişi. 20 Mayıs 2021.
Eski Türklerde topluma manevi liderlik
yapan, toplumu yönlendiren, çağını aydınlatan, verdiği ögütleri ve özgün
sözleriyle yaşamlarından sonra dahi dilden dile dolaşan kişiler vardır. Ak
sakallı ve Ata ifadesi ile de belirlenen bu kişiler bilge tiplerdir. Türk kültüründe bilge tipi çok
önemlidir. Ergenekon Destanı’nda demir dağı eriterek Türklerin yol bulup
çıkmasını sağlayan usta demirci, bilge tipinin en önemli örneklerindendir. Bu
durum bir bakıma uzmanlığa verilen değerin de destanlara yansımasıdır.
Orhun Yazıtlarında, bilge kişi toplumu
siyasi ve eğitim yönünden aydınlatan, toplumu iç ve dış tehditlere karşı
uyaran, birleştiren ve bütünleştiren insan tipi olarak izah edilir.
Bilgelik, zamanla ahlâki bir anlam
kazanarak erdemle eş anlamlı olup, hoşgörülü ve uzlaşmacı bir kişi olarak
tanımlanmıştır. Bilge kişi, hırsa karşı aklı savunur, kötülükleri sabırla,
iyilikleri ağırbaşlılıkla karşılar.
Bilge
tipler, mevcut bilgi birikimleri ve düşünceleri ile toplumların
yapılandırılması ve millî tarihin oluşumunda birinci derecede rol oynayan
önemli kişilerdir. Türk kültürü ve
uygarlığına önemli katkılar sağlamış olan pek çok bilge kişilerden söz etmek
mümkündür.
Türk destanlarında kağanların,
yanlarında genellikle bilge vezirler bulundurmaları ve verecekleri önemli
kararlarda bilgelerin bilgilerine baş vurmaları bilgeliğin önemine inanılmış
olmasının en belirgin işaretidir. Türk destanlarında bilge tipi, bilge devlet
adamı tipi kimliği ile de görülmektedir.
Manas’ta Bakay, Oğuz Kağan
destanındaki Oğuz’un akıl hocalarından Uluğ Türk bilge devlet adamı tipinin en
ilginç örnekleridir. Bilgelik, Dede Korkut Destanında Dede Korkut ve diğer
anlatılarda Irkıl Ata gibi kimliklerle de karşımıza çıkmaktadır.
Oğuz Kağan destanında İtil suyunu
geçerken, Uluğ Bey’in ağaçtan sal yaparak ordunun karşı tarafa geçmesini
sağlaması bilgeliğin göstergesidir. Bilge Kağan anıtı da bilgeliğin önemini
vurgulayan bilgi ve belgelerden bir diğeridir.
Oğuz Kağan destanında kağnıyı icat
eden kişinin şahsında uzmanlığın taltif edildiği bilinmektedir. Oğuz Kağan
Destanı’nda, Uygur Türeyiş Destanı’nda, Manas Destanı’nda ve Dede Korkut’ta
bilgiye verilen önem, bilge kişilerin kişiliğinde yaşatılmıştır.
Destanlarda bilge tipi ''aksakallı'',
''ata'', ''dede'' gibi adlarla da yer almaktadır. "Ata", insanları
belalardan koruyan ruhtur.
Yusuf Has Hacib''in Kutadgu Bilig adlı
eserinde saadetin ancak bilge kişiler ve bilgi ile elde edileceği
savunulmuştur.
Bilge
kişilerde ilahî bir sezgi gücü bulunmaktadır.
Gerek İslâmiyetten önceki gerekse İslâmiyetten sonraki Türk destanlarında
alplik ve bilgelik âdetâ iç içedir.
Dede Korkut da Türk kültür tarihindeki
''bilge tipi''nin temsilcilerinden biridir. Dede Korkut hem maddi, hem manevi
alanlardaki yiğitlikleriyle alperen tipinin Türk kültüründeki ilk temsilcisi ve
örneğidir. Müşkülleri çözücü, birleştirici ve yatıştırıcı niteliklere sahip
olan Dede Korkut, olaylara müdahale eden, Oğuz yiğitlerine ve önderlerine öğüt
veren bilge bir tiptir. Dede Korkut Hikâyeleri onun bilge tipi etrafında
şekillenmiştir.
Türk
destanlarındaki bilge tipinin tüm özelliklerine sahip Atatürk,
Türk halkının en önemli bilge tipidir.
Bizce Atatürk ilkeleri de Atatürk’ün bilgeliğinin vesikalarıdır. Bu nedenle Atatürk, Türk halkının bilgesidir.
Soyadı Kanunu’nun çıkmasından 5 ay
sonra 24 Kasım 1934 tarihinde TBMM tarafından oy birliği ile kabul edilen 2587
sayılı kanunla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e "Atatürk"
soyadı verilmiştir.
Soyadı Kanunu'nun çıkarıldığı
sıralarda Mustafa Kemal Paşa için; 1. Etel, 2. Etelalp, 3. Korkut, 4. Arız, 5.
Ulaş, 6. Yazır, 7. Emen, 8. Çoğaş, 9. Salır, 10. Begit 11. Ergin, 12. Tokuş,
13. Beşe, 14. Atatürk olmak üzere 14 soyadı
adayı belirlenmiş, bunlardan ''Atatürk''
soyadı, kimi kayıtlara göre Naim Nazım Onat, kimi kayıtlara göre de Saffet
Arıkan'ın tavsiyesi üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın seçtiği soyadı olmuştur.
İsmet İnönü'nün de 22 arkadaşıyla birlikte imzalayıp sunduğu kanun teklifi
üzerine TBMM tarafından oy birliğiyle çıkarılan kanun "Madde: 1- Kemal öz
adlı Türkiye Cümhur Reisine 24/11/1934 tarih ve 2587 sayılı kanunla verilmiş
olan ATATÜRK soyadı yalnız tek şahsına
mahsustur, hiç kimse tarafından öz ve soyadı olarak alınamaz, kullanılamaz ve
kimse tarafından hiç bir suretle bir kimseye verilemez." biçimindedir. 17
Aralık 1934'te çıkarılan yasa ile de bu soyadının diğer kişiler tarafından
kullanılması yasaklanmıştır.
Kanunun 1. Maddesinde geçen öz sözünün
Mustafa Kemal'in eski soyadı olup olmadığı tartışma konusudur.
26 Ağustos 1936'da Dolmabahçe''de
düzenlenen 3. Dil Kurultayı'nda Atatürk''ün
huzurunda Ata sözünün etimolojık kökenini inceleyip bir bildiri sunan Vecihe
Kılıçolu (Hatiboğlu) sunumunu yaparken "Bilge anlamına da gelen ''Ata'' sözü Türklük kadar
eskidir ve Atatürk kadar bizimdir"
demesiyle Atatürk'ün oturduğu yerden kalkıp
omzunu sıvazlayıp bildirisini beğendiğini "Güzel yazmışsın, güzel de
okudun" demesi üzerine Atatürk adının
etimolojisi üzerine birçok çalışma yapılmış, yapılan bütün çalışmaların ''Ata''
sözünün ''Bilge'' sözüne Atatürk'ün de
''Türk Bilgesi'', ''Türk Atası'' kavramlarına çıktığı perçinlenmiştir.”.
(Yardımcı, Mehmet, 20.5.2021).
Çobanoğlu, Ö. (2001a). Ata. Türk dünyası edebiyat
kavramları ve terimleri ansiklopedik sözlüğü (I. Cilt) içinde (ss. 248-250).
Ankara: AYK Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı.
“Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e uygun
bir soyadı verilmesi için Halk Partisi Meclis Grubunca bir komisyon kuruldu.
Dil bilginleri ile tarihçilerden oluşan komisyonda Türk tarihinden de
esinlenerek değişik soyadları önerildi. Ama sonunda eski Türk devletlerinde
hükümdarlara ya da onların erkek çocuklarına eğitici ve danışman olarak verilen
kişilere Atabey denildiği göz önüne alınarak Atatürk
soyadı seçildi. Bununla ilgili yasa 24 Kasım 1934’de kabul edildi, arkasından
bu soyadının başkası tarafından alınamayacağına ilişkin bir yasa da
çıkartıldı.” (Turan,
Şerafettin, t.y.). Atatürk, Gazi Mustafa
Kemal (1881-10 Kasım 1938).
Atatürk Soyadı Nasıl Bulundu? Atatürk Türkiyesi, no. 71-72
(00.06.1981 - 00.07.1981): 10-11. /MKTP/.
Ülkütaşır, M. Şakir, “Atatürk’e Bu Soyadı Nasıl Verildi ve Bunu Kim
Buldu”, Millî Kültür, II / 6-8,
1980.
“Türk tarihine baktığımızda devlet
kurmuş, Türk kültürü ve uygarlığına önemli katkılar sağlamış pek çok öndere
rastlanır. Ancak, bunlardan ikisinin bilgece tutumları ile ötekilerden bariz
bir biçimde derinlik kazanarak ayrıldıkları görülür. Bunlardan ilki Bilge
Kağan, ikincisi ise Bilge Kağan’dan yaklaşık bin iki yüz yıl sonra, son Türk
devletini kuran M Kemal Atatürk’tür.”. (Sinanoğlu, A. Faruk, 2006, 109.s.).
(
). https://www.kitapyurdu.com/kitap/bozkurt-ataturk/352994.html
“Görüldüğü üzere,
makalenin yazarı M. Sprengling, Atatürk'e “Modern Türkiye’nin Bilge
İlterişi” sözleriyle atıf yapmakta, ithafını bu sözlerle bağlamaktadır. Böyle
bir benzetme Atatürk'ün 1923’te yaptığı Anadolu gezisi sırasında Akhisar'ı ziyaretinde de yapılmıştı.
Bu konuda Basın Yayın Genel Müdürlüğünün (Matbuat ve İstihbârât Müdîriyyet-i
Umûmiyyesi), yine 1923'te (Hicrî 1339), yayınladığı Gazî Mustafa Kemal
Paşa Hazretleri İzmir Yollarında . . . ” adlı kitapta şu bilgiler
veriliyor:
“Bu akşam saat yedibuçukta Belediye tarafından
Türkocağında Başkumandan Paşa hazretleri şerefine bir ziyafet keşîde
olunmuştur.
... Ziyafetin sonlarında Türkocağı reisi Doktor
Şemseddin Bey, Paşa hazretlerine hitaben bir nutuk îrâd ederek demiştir ki:
“Dünya yüzünde hür ve müstakil bir Türkiye görmek istemeyen düşmanlar
Mütâreke’den sonra Türk emellerinin adem-i tahakkuku hülyâsiyle bir an için
sevindiler. Parçalanmış bir Türkiye, esir ve köle olmuş bir millet ... İşte
onların asırlardan beri hergün biraz daha kuvvet bulan ve yaklaştıklarına
inandıkları gaye buydu. Fakat onlar kendi emellerine inandıkları kadar Türk'ün
lâyezâl kudret ve kuvvetine inanmadılar, inanamadılar. İşte Türklük yaşıyor,
bugün her zamankinden fazla bir feyiz ve kudretle yaşıyor ve yaşayacaktır.
“Çünkü Türklük öyle bir tâlie mazhardır ki onun hayat
ve mematiyle alâkadâr, müşkil ve felâketli bir gün gelirse, onun Göktanrısı
evvelâ öz evlâtlarından birinin dehâsını halk ve bahş eder; erkân-ı milleti bir
bayrak altında götürür. Kâh demir dağları eriterek necât ve kurtuluş yolları
bulur.
“O dehâ, zamanına göre, herhangi bir Türkoğlunda
tecelli etmiştir. Bugün de tehlikeye düşmüş istiklâl ve hayat-i milletin halâsı
için senin şahsında tecellî etti. Kitapların bize naklettiği eski bozkurt
masalı üç senede bir hakikat oldu. Belki o zamanın Türklerini düştükleri
felâketten kurtaran ‘Pörte Cend’ bir hayaldir. Fakat sen, ey azîz müncî, bugün
Türkleri kurtaran hakikî bir dehâsın! Bu milletin siyah gecelerini sabahlara
çıkaran, feryad ve figanını susturan, onu neş'e ve sevinç günlerine kavuşturan,
ve bütün dünyanın husûmetine karşı istiklâl ve hayatını kurtaran sensin.
Akhisar halkı bugün Halâskârına kavuştuğundan dolayı bîpâyân bir sevinç
içindedir.”1
“Börte Cina" veya “Börte Çine” Gengiz’in mensup
olduğu kabilenin kökeni olarak görüldüğü gibi, bu ad bazı kaynaklarda bu
kökeni belirleyen bir özel şahsın adı olarak da verilmektedir.2 Zeki Velidi
Togan'a göre, “Çingizin nesli efsanevî Bozkurt=Börte Açina'dan türemiştir.”3
Eski Türk devlet geleneğinde törü, yani kanun ve nizam,
tanrısal kökenli egemenlik veya hâkimiyetle ve kutla çok yakından bağlı sayılıyordu.
Büyük devlet adamlarının, hakanlarının istisnâî yetenekleri, dehâları bu kut kavramı
yoluyla açıklığa kavuşmaktaydı. Bu yetenek bir yönü ile de bilgelik ile
birleşmekteydi.4 Bu itibarla Atatürk ile eski
Türk hakanlarının en büyükleri arasında bir çağrışım yapmak, bir bağ kurmak,
gerçekten yerinde ve isabetli bir davranış sayılabilir.”. (Dipnotlar:
1 Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri İzmir Yollarında, s. 89-90.;
2 Bkz., B.Y. Vladimirstov, Moğolların İçtimaî Teşkilâtı, Moğol Göçebe
Feodalizmi, Türkçeye çeviren : Abdülkadir inan, Türk Tarih Kurumu yayım,
Ankara 1944, s. 84; Türk Ansiklopedisi, madde : “Bozkurt”,
cilt 8, s.9, Ankara 1976.; 3 A. Zeki Velidi Togan, Moğollar, Çingiz ve
Türkler, İstanbul 1941, s. 16.; 4 Bkz., örneğin, Halil İnalcık,
“Kutadgu Bilig’de Türk ve İran Siyaset Nazariyeleri ve Gelenekleri”, Reşid
Rahmeti Arat için, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yayım, Ankara
1966, s. 259-271, 268-269; Abdülkadir Donuk, “İslâmiyetten Önceki Türklerde
Devlet Adamı Tipi”, Türk Kültürü, Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü dergisi, sayı 275, yıl 24, Mart 1986, s. 143-159, 146.). (Sayılı, Aydın, 1986, 713-714ss.).
“Tonyukuk Kitabesi: Eski Bir Türk
Şaheseri* (Modern Türkiye'nin Bilge İltiriş'i Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e İthaf Edilmiştir)”. Martın Sprenglıng *
* Çeviren: Mehmet İnha N * * * (Sprengling, Martın, 1986). https://erdem.gov.tr/tam-metin-pdf/939/tur (“İlteriş Kağan, İkinci Doğu Göktürk
Kağanlığı'nın kurucusu. Bilge Kağan ve Kül Tigin'in babasıdır. M.S. 681-693
yılları arasında egemenlik yapmıştır. 2022'de kendisi adına yazılan bir yazıt
bulunmuştur.”). https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lteri%C5%9F_Ka%C4%9Fan
“İslam öncesi Türk kültüründe, devlet
başkanının, adaleti görevi gereği uygulaması, baş erdemidir. Bu görevinin
bilincinde olmak, onu, bilge kılar. Hakan, bilgeliğinin gereklerini yerine
getirir; uygular. Bu uygulama onu alp kılar. Bilgelik ve alplık, hakanın
kişiliğini oluşturan en yüce iki değerdir. Bilgelik ve alplık, bütün toplumun
da iki yüce değeridir: Öyle ki, erdemli olan toplum güçlü olur. “Erdemliler”
(kursaklılar), “alıplar”, toplumda, yüce değerler uğruna ileri atılırlar; ülke
(el) öğüncüne can verirler; ama, ölmezler; Atalar Rûhu”na kavuşurlar. Kut
bulurlar; ebedileşirler1.
Bu değerler, Türklerde, İslam ile
birlikte, yeniden biçimlenmiştir. Geçiş döneminin temel eserlerinden biri olan
Kutadgu Bilig’de “tenler ölesidir, canlar ölesi değil” denilmektedir. Bu yeni
değerler sisteminde, dünyada ömrü biten insanlar ebediyete intikal etmekte,
rahmet-i Rahman”a kavuşmaktadırlar.
Bundan 73 yıl önce, Mustafa Kemal Atatürk de, kut bulmuş, ebediyete intikal ederek
rahmet-i Rahman‟a kavuşmuştur.
Bununla birlikte, onun kültürel ve
tarihî varlığı, ülkemizde bu dünyada da- bir beden ve can olarak varlığının
ötesinde ve üstünde-, manevî bir alan oluşturmuştur. Bu onun, tarihin öznesi,
bir tasarım ve eylem insanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunda
ve millî kültürün yeniden dirilişi için gerekli temellerin atılışında oynadığı
üstün rolden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple onu, her zaman olduğu gibi, bugün de
şükranla anıyoruz.”. (Dipnot: 1 Prof. Dr. Mübahat Türker-Küyel, “Atatürk, Cumhuriyet, Bilim ve Teknoloji”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 56, Cilt:
XIX, Temmuz 2003, Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. Yılı Özel Sayısı)”. (Yediyıldız, Bahaeddin, 10.11.2011,
1-2ss.).
“Ve son Türk Başbuğumuz Türkiye
Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK, büyük
Türk Bilgelerine güzel bir örnektir.
Hem
Bilge, hem de; Kağan (lider) olmak zordur. Türk tarihi incelendiğinde; Türk
Milletinin Bilge Atası, Türk Vatanının kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyetimizin
kurucusu ATATÜRK; tüm yönleriyle Türklerin
SON BİLGE KAĞAN'ıdır.
Atatürk'ü, Türk'ün Atası yapan en önemli özellik onun hem
Bilge hem de bir Kağan (gerçek bir lider) oluşudur.
Büyük Yunan filozofu Platon’un
“Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtına otursaydı” şeklindeki
dileği, iki bin yıllık tarihte gerçekleşmedi. Halbuki, 20. yüzyılda ilk defa
olarak Atatürk’ün şahsında Platon’un
istediği gibi, kelimenin tam anlamıyla bunu görmekteyiz. O, dâhi bir fikir
adamı olarak bir milletin, yani Türk milletinin mukadderatını ele almış ve bu
milletiyle atıldığı Kurtuluş Savaşı, bu milletin medeni durumunu değiştirmiş
bir inkılap ve diğer milletlerin haklarını da koruyan barış ile insanlığa
muhteşem bir örnek vermiştir."(Prof. Dr. Herbert Melzig, Tarihçi)”. (Yiğit, Fatih Mehmet, 6.5.2022,
[12.].s.).
“Mübahat Türker Küyel’in çalışmalarını
ağırlıklı karşılaştırmalı felsefe tarihi çalışmaları oluşturmaktadır.
Felsefenin neliği ve güncel sorunlara yönelik felsefi bir tutumla yaklaşımını
içeren çalışmalar, felsefe tarihi çalışmalarına elde ettiği verilerin Türk
Felsefesinin epistemik köklerinin tespitinde ve tespitle güncele uygulanmasını
teşkil etmektedir. İnsanlık tarihini bir bütün olarak ele alması ve yazılı
kaynakların başlamasıyla birlikte “bilginin” seyrini takip etmesi tipik özellik
olarak karşımıza çıkmaktadır. Sümerler, Mezopotamya ve Mısır güncel
çalışmalarından, özellikle Aydın Sayılı’dan etkilendiği ve yakından takip
ettiği görülmektedir. Sümerliler ve Mezopotamya ile ilgili yapılan
araştırmaları yakından takip ettiği, onların felsefe ve bilimin ortaya çıkışına
etkileri genel düşünce tarihi içinde değerlendirdiği kadar, Türk felsefe
geleneğiyle benzerliklerini de incelediği görülmektedir. Türk felsefe
geleneğindeki Asyatik kavim Sümerler etkisini incelemesinin sebebi, o zamandan
Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesine epistemik bütünlüğü görmektir. Böylece
Sümerlerde kaynağını bulan, İslamiyet öncesi Orta Asya’da ve İslamiyet’in
kabulüyle Türk-İslam geleneğinde devamlılığı olan bir “adalet” temelli düşünce
geleneğinden bahsetmektedir. Küyel bunu sadece ahlak ve siyaset felsefesinin
kökeni olan epistemolojik bir belirlenim olarak değil, ta Sümer mitolojisinde
başlayan ontoloji ve epistemoloji olduğunu göstermektedir. Böylece Sümer ve
kimi Doğu mitolojilerinde varlığı ayakta tutan adalet ya da denge denilen
unsur, Türk felsefesinde ahlak ve siyaset felsefelerinin de kaynağını aldığı
ontolojik unsur olarak ortaya çıkmaktadır ki Türk devletleri geleneğinin tarihte
varlık göstermeleri bununla bağlantılıdır. Son olarak Atatürk
ve Cumhuriyet ideolojisi de ona göre bu geleneksel silsilenin bir sonucudur.
Ancak bu tarihteki diğer örneklerinden farklı olarak Atatürk’ün
“adalet” ve “gönül” ilkeleriyle yetkisini halkla paylaşmasıyla ortaya
çıkmıştır. Nitekim Küyel’e göre bu da tarihte Kağan’ın “kut”unu ona sahip
olmayanlarla ya da ondan eksik olanlara paylaşmasını ve bunu yaparken danışma
ve istişare kültürünün modern bir devamıdır. Anlaşıldığı üzere Küyel, siyaset felsefesi
açısından, her ne kadar felsefe tarihinde Rönesans, Reform ve Aydınlanmanın ve
bunların halklar üzerindeki etkisinin farkındaysa da Cumhuriyet’e yansıyan Türk
modernleşmesinin Türk düşünce geleneğinin bir devamı olduğunu işaret
etmektedir.” (Doğrucan,
Ayşegül, 2021, 144-145ss.).
“Türklerde, adâleti, komşu İran'da
olduğu gibi, lütfen değil, görevi gereği uygulamak hakanın baş erdemidir. Bu
görevinin bilincinde olmak, onu, bilge ("Bögü", "Bögü
bilge") kılar. Hakan, bilgeliğinin gereklerini yerine getirir; uygular. Bu
uygulama onu alp kılar. Bilgelik ve alplik, hakanın kişiliğini oluşturan en
yüce iki değerdir. Bilgelik ve alplik, bütün toplumun da iki yüce değeridir:
Öyleki "erdem bolsar bodun, erk bodun” (erdemli olan toplum güçlü olur). "Erdemliler"
(kurşaklılar), "alıplar", toplumda, yüce değerler uğruna ileri
atılırlar; "il" ("el") öğüncüne can verirler; ama, ölmezler
("ölen hayvan durur. Canlar ölmez"); "Atalar Rûhü'na kavuşurlar.
Onlar, "Er atı (adı)" kazanarak kutlanırlar; kut bulurlar; kutu bulurlar;
"Bengi taşka urulurlar", "Atalar Rûhu'nda ebedileşirler. Kendi
kişisel çıkarlarına uygun, ama, toplumun beklentilerine aykırı davranan
"Ayıglar" ise "Atalar Rûhu"na kavuşamazlar; onlar, yok
olmuş, gönüllerde ölmüş, gönüllerden silinmiş sayılırlar.6 Alplikte
"sehâ" değeri, başkasının "ben"ini kendi beninin üstünde
tutma değeri, baş değerdir. İşte onun için, Atatürk,
"bütün insanlığın mevcûdiyetini kendi varlığında gören kimse
bedbahttır" demektedir. Çünkü, kendisinde, sehâ değeri parlamaktadır. Atatürk'ün, annesinin kabri başında,
"hâkimiyet-i millîye uğrunda can vermek"ten ibaret "nâmûs ve
vicdan borcu" yemini7, onun "bu sahada akan Türk kanları, bu semâda
pervaz eden şehid ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır"
ibaresi ile Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Beye çektiği telgraf metnindeki
"Anadolu'nun rûhu, bütün feyz-i mukavemetini abâ-i târihinden almıştır.
Bize bu mukaddes feyzi nefheden ervâh-ı ecdâd arasından mükerrem pederinizin
pek yüksek bir mevkii vardır" ibâresi hatırlanırsa, Atatürk’ün "Atalar Rûhu'na inanmakta olduğu
ve "Atalar Ruhu'nun, Atatürk'ün
hayatında merkezî bir yer işgâl etmiş olduğu görülür.”. (Dipnot: 6 Krş. Mübahat
Türker-Küyel, "Yesevî'den Haşan Dede’ye Gönül Erenlerinin Öncelleri Var
mıdır?", TV. Türk Kültürü Uluslararası Kongresi, 1997, AKM.)” (Türker-Küyel, Mübahat, 1999,
965.s.).
“Osmanlı toplumunda toplumsal değişime
uyum sağlamada yetersiz kalan eğitim-öğretim kurumlarının yenilenmesi amacıyla,
dönemin yönetici kadroları tarafından pek çok teşebbüste bulunulmuş, batılı
toplumlardaki gelişmeler dikkate alınarak pek çok değişimler yapılmış; ancak,
beklenen sonuca bir türlü varılamamıştır. Osmanlı toplumunun çöküş dönemlerini
bizzat tecrübe etmiş, son bağımsız Türk devletini kuran ve “bilime” olumlu bir
“ahlaksal” değer atfetmiş olan M. K. Atatürk,
bir bütünü dikkate alarak yenileşmeyi gerçekleştirmeye çalışmıştır. Onun bu tutumu, kaybolmaya yüz
tutmuş olan akılcı Türk düşünce geleneğinin yeniden canlanmasına katkılar
sağlamış; ataları gibi bilgi ile eylem arasında köprü kurmayı, bilgiye eylemsel
bir boyut katmayı amaçlamıştır.” (Sinanoğlu, A. Faruk, 2006, 122.s.).
“Türk destanlarındaki bilge tipinin
tüm özelliklerine sahip Atatürk, Türk
halkının en önemli bilge tipidir. Atatürk
ilkeleri de Atatürk’ün bilgeliğinin
vesikalarıdır. Bu nedenle Atatürk, Türk
halkının bilgesidir. Soyadı Kanunu’nun çıkmasından 5 ay sonra 24 Kasım 1934
tarihinde TBMM tarafından oy birliği ile kabul edilen 2587 sayılı kanunla
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e “Atatürk”
soyadı verilmiştir. Atatürk adının
etimolojisi üzerine birçok çalışma yapılmış, yapılan bütün çalışmaların “Ata”
sözünün “Bilge” sözüne Atatürk’ün de “Türk
Bilgesi”, “Türk Atası” kavramlarına çıktığı perçinlenmiştir.
Atatürk’ün ilkeleri ve devrimleri yeni Türk
Cumhuriyet’inin kuruluş, devlet yönetimi ve toplumsal esaslarını belirlemiş,
laik ve demokratik anlayış Atatürk’ün
bilgeliğinde sadece Türklere değil, pek çok devlete de rehberlik etmiştir.
Temel düşünce sistemimiz olan Atatürkçü
düşünce sistemine, ilkelerine ve kurduğu bağımsız, egemen ulus-devlete,
çağdaşlaşma amacına bağlı; Türkçeye egemen; Türk tarih bilinci ile donanımlı;
laik ve hukukun üstünlüğüne bağlı; Türk örf-adet-geleneklerine saygılı; Türk
sanatı ile ilgili; Türk devlet anlayışına bağlı olunduğu ölçüde ulusal kimlik
temsil edilmiş olur.”. (Yılmaz,
Sait, 7.5.2023).
“Atatürk,
bu adı nasıl almıştır? Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin başkanı olan Safvet
Arıkan'ın 26 Eylül 1934'te dil bayramı dolayısıyla hazırladığı bir konuşma
metnine "ulu önderimiz Atatürk Mustafa
Kemal" diye başlaması üzerine Gazi, bu adlandırmayı "güzel bir
buluş" olarak nitelendirir. Daha sonra Afet İnan da bu buluşu destekler ve
24 Kasım 1934'te Malatya mebusu İsmet İnönü ve arkadaşlarının teklifi ve TBMM
tarafından kabul edilen bir yasayla, Gazi'ye Atatürk
soyadı verilir.
Fakat Gazi'nin "Atatürk" buluşunu beğenmesinin arka planında
başka bir tarihi olay vardır.
Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya "Atatürk ve Türk Dili" konulu bir
konferansında aynen şu ifadeleri kullanmıştır:
"Ben Atatürk'ün
okuduğu bazı kitapları inceledim. Atatürk
Vilhelm Thomsen'in Inscriptions de l'Orkhon (Orhun Yazıtları) adlı eserini
okumuş. Birçok kelimenin altını mavi kalemle, kırmızı kalemle çizmiş, bazı
kelimeleri yeniden tercüme etmiş, bazen soru işareti koymuş. Kısacası Atatürk millî pınardan su içmiş, ecdadımız Köl
Tigin'in, Bilge Kağan'ın metinlerini orijinalinden okumuş. Atatürk kökümüzü, geçmişimizi bildiği için
Batılıların yapmış olduğu yanlış tarih yorumları karşısında Türk Tarih
Kurumu'nu kurduruyor."
Atatürk'ün okuduğu kitapları, askerliği sırasında
Anıtkabir'deki tasnif heyetinde çalışan Muhittin Nalbantoğlu da incelemiştir.
Orhun Abideleri, 1893'te okunmuş ve kitap olarak basılmıştır. Atatürk, 1924 yılında Türkçe olarak da basılan ve
kendisine sunulan Necip Asım'ın Orhun Abideleri kitabının bir sayfasının
kenarına, kendi el yazısıyla, "Büyük nutuk böyle bir ifadeyle hitam
bulacaktır" diye not da düşmüştür. Kitap halen Anıtkabir'dedir. Atatürk bu yazıtlardan çok etkilenmiştir; Safvet
Arıkan'ın Atatürk hitabını soyadı olarak bu
psikoloji ile benimsemiştir.”. (Bulut,
Arslan, 10.11.2016).
“Sivas ve
Erzurum kongrelerinin ardından Ocak 1920'de zar zor toplanabilmiş ve iki ay
sonra 16 Mart 1920'de İngilizlerce dağıtılmış Osmanlı Meclisi-Mebusan'ı otuz
sekiz gün gibi kısa bir süre içinde kaçan milletvekilleri ile Ankara'da bu kez
'Büyük Millet Meclisi' gibi hiçbir özel anlamı bulunmayan, tanıyanı da olmayan
bir adla yeniden açmasına, hele hele neredeyse tamamı şeriat ve hilafet yanlısı
olan bu milletvekilleriyle savaşı kazanarak laik bir cumhuriyet kurmasına,
sonra da başta Türkçe ile eğitim olmak üzere gerçekleştirdiği onca devrimlere
bakıldığında Atatürk'ün bilge yönünün ne
kadar üstün olduğunu yadsıyabilmek olanaksızdır.”. (Sarı, İbrahim, 2016, 138.s.).
“Bu sözler sayesinde Mustafa Kemal Atatürk'ün bilge kişiliğini sözleri sayesinde
idrak edebiliyoruz.”. (‘Ey
yükselen yeni nesil’, (Atatürk 19 Mayıs mesajları), 19.5.2020).
“Orhan Kemal Atatürk’ün
bilge önderliğiyle başarılan Türk Devrimine yürekten bağlıdır.”. (Güner, Günay, 12.6.2020).
“Yine Liderlik gelişim programımızdan bir
kitap özeti. Liderlik Yolculuğu. Yazan değerli hocam Vedat Erol, okuyup özet
derleyen ise öğrencim Bayram Sarıca.
LİDERLİK YOLCULUĞUNUN AŞAMALARI
Liderlik yolculuğu 9 aşamadan oluşuyor, ilk
beş aşaması bu kitapta anlatılacak. Diğer altı, yedi, sekiz ve dokuzuncu aşamalar
anlatılır olmaktan çok yaşanarak öğrenilen, birebir çalışmalarla yol
gösterilebilen bir yolculuk evresini içeriyor.
(…)
YEDİNCİ AŞAMA : BİLGE LİDER
Bu aşama somuttan soyuta, deneyimsel
öğrenmeden, ruhsal öğrenmeye, sezgisel, sembolik, metaforik ve felsefi
yaklaşıma geçiş aşamasıdır. Uzgörü aralığı 50 yıldan fazladır. Cumhuriyeti
kuran, günümüz Türkiye’sinin temellerini atan, batının ortadoğu projesini 85
yıl geciktiren, verdiği kararların etkilerini hala yaşadığımız bir lider olan Atatürk’ün bilge liderliğini yedinci aşamada
düşünmek yanlış olmaz.
SEKİZİNCİ VE DOKUZUNCU AŞAMA : BİLGE
Bilgelik aşamasını hak etmek bazen yüzyıllar
gerektirir. Örneğin 800 yıldır ölmeyen fikirleriyle Orta Asya’dan gelen
bilgeliği Anadolu’ya taşıyan Ahmet Yesevi, Anadolu’da bilgeliğin sembolü olmuş
Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre ve daha niceleri. İnsanı ve evreni
yorumlayan derin bir aşamadır.”. (Mutlu, Hülya, 2018).
“Falih Rıfkı Atay, “Atatürkçülük
Nedir?” isimli eserinde Atatürk’ün bilge
kişiliğini şöyle anlatır: “Ben ömrümde onun kadar tartışmaya katılan devlet ve
hükümet adamına rastlamadım. Pek genç yaşımda devamlı olarak yanında idim.
Hiçbir fikrimi saklamak ihtiyacını hissettiğimi hatırlamıyorum. Dalkavukluğu
meslek edinmeyenlerin hepsi de öyleydi. Atatürk
ile tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu.”10”. (Dipnot: 10 Falih Rıfkı ATAY; Atatürkçülük Nedir?, İstanbul, 1976, S: 78). (Kuşoğlu, Levent, 2007, 11.s.).
““Atatürk'ün
Ekonomi Politikası” konusunda araştırma yapan Prof. Dr. Mustafa Aysan ise Atatürk'ün bilgeliği konusunda şu sözleri
söylemiştir; “Atatürk'ün geri kalmış
toplumları geliştirmek için öngördüğü sosyal, kültürel, ekonomik kurumlar
sağlam bir fikri gücün eseridir. Ve her çeşit deneye dayanıklıdır. Atatürk kuşkusuz hem kapitalist, hem sosyalist
çözüm şekillerini incelemiş ve sonunda kendi sistemini ortaya koymuştur”. (Saray, Mehmet, 2011, 20.s.)
“Atatürk'ün
son başbakanı Bayar'ın verdiği bu son bilgileri doğrulayan Prof. Dr. Afet İnan,
Atatürk'ün pek çok konuyu dikte ettirdiği
“Medeni Bilgiler” kitabında Atatürk'ün
bilgeliği ile ilgili şu açıklamayı yapmıştır: “Atatürk
çok okuyan ve araştıran bir insandı. Okuduğu konularda ülkemizde bilgi sahibi
hangi şahsiyetler var ise onları Çankaya'da sofrasına davet eder ve onlarla
tartışırdı. Kısaca Atatürk'ün sofrası bir
nevi konuların tartışıldığı bir akademi idi.”7”. (Saray, Mehmet, 2011, 21.s.)
“Atatürk'ün
bilgeliği, askerlik hayatına olduğu gibi, sivil hayatına yani devlet
adamlılığına da yön veren en belirgin faktör olmuştur. Çok okuyan bir kişi
olarak hem Avrupa'da, hem de Osmanlı Devleti'nde cereyan eden olayları iyi
takip eden Atatürk, olayların nasıl
geliştiğini ve nereye gittiğini görüyordu. Bu olaylar karşısında devleti
yöneten hanedan'ın (padişah-halife) yetersiz kaldığını da görüyordu. Bir
taraftan bir asker olarak devleti ayakta tutmak için çareler düşünürken, diğer
taraftan da devletin yönetimini nasıl sağlıklı bir zemine oturtabileceğini
düşünüyor ve bu düşüncelerini yakın arkadaşları ile paylaşıyordu.”. (Saray, Mehmet, 2011, 79.s.).
“gizli bir oturumunda şöyle açıklamaktaydı:
“Türkiye'nin gelişmesi ve ilerlemesinin sırrı, Atatürk'ün
bilgeliği ve vatansever danışmanlara sahip olmasında saklıdır” (206). Bu
aşamada tarihçilerin de sık sık başvurduğu, Atatürk'ün
kişiliğinin ön plâna alınması olgusuna daha ile-“. (Menter Şahinler, 1996, 243.s.)
““Mustafa Kemal, başında bulunduğu tüm
savaşların, özellikle Çanakkale ve Dumlupınar meydan savaşlarının muzaffer
komutanıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK aynı
zamanda, Osmanlının külleri üzerinde yepyeni bir devletin, Türkiye
Cumhuriyeti’nin temellerini atan, yalnız ulusunun değil tüm dünyanın
hayranlıkla izlediği inanılmaz devrimleri gerçekleştiren büyük bir önder ve
devlet adamıdır. Gözleri, kulakları, beyni ve vicdanları mühürlü olanlar dışında
herkes böyle bilir, böyle söyler. Ancak; bu niteliklerinin söz konusu edildiği yazı ve konuşmalarda O’nun
bana göre çok daha önemli olan bir başka özelliğinden, bilge kişiliğinden
yeterince söz edilmez. O nedenle; böylesine toplantılarda olasıdır ki ilk kez, Atatürk’ün tüm nitelikleri yanında, dahası BİLGE
VE BİLGELİĞİN TÜM GEREKLERİNİ YERİNE GETİREN, SERGİLEYEN İNSAN olduğuna da
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.” (Ceylan, Aydemir, 2013). Atatürk Bilge Kişi Midir Evet, Peki Neden?
“Kaçının bırakınız insanlığa, ülkemizin,
bizlerin geleceğimize ışık tutan, yol gösteren, çağdaş uygarlığa bilimi,
sanatı, kültürü temel alarak barış içinde ulaşmamızı öğütleyen bilgece bir sözü
var, kaçı NUTUK gibi bir başyapıtı ülkesine armağan etmiş, bilen varsa beri
gelsin!”. (Ceylan, Aydemir,
2013). Atatürk Bilge Kişi Midir Evet, Peki
Neden? Aydemir Ceylan.
“Evet, ATATÜRK
yalnız bir muzaffer kumandan, bir büyük devlet adamı değil, aynı zamanda
insanlığa ve içinde yaşadığı topluma önderlik etmiş bilge bir kişidir.
Neden bilgedir sorusunu, bilge kimdir
sorusuyla yanıtlamaya çalışalım:
Zekâ, seziş kudreti, yaratıcılık gibi doğuştan
gelen özellikleriyle, hep sorarak, sorularıyla varoluşun nedenlerini,
erdemliliği gerçek bilginin kaynaklarını inerek araştıran, öğrenen, bunları aklı
ve vicdanıyla yoğurarak özümseyen kişi bilge insandır desek çoğu kişinin
itirazı olmayacaktır ancak; bu kısa açıklama bilge insanı tanımlamaya yeterli
midir, elbette hayır.
Olsa olsa aydın bir kişide olması gereken kimi
niteliklere değinmiş oluruz. Her toplumda olduğu gibi ülkemizde de bu nitelikte
insanlarımız yeterince vardır ancak; bilge kişi ile aydın kişi arasındaki ince
çizgiyi görmeden her aydını bilge kişi sanma yanlışlığına da düşmemek gerekir.
Eğer bilgiye, ahlaki değerlere dayalı
birikimlerinizi, deneyimlerinizi, eğilip, bükülmeden, kendinizi öne çıkarmadan
ve kimseyi ötekileştirmeden toplumun ve insanlığın yararına sunamıyor, dahası;
karşılaşacağınız engellerde elinizi taşın altına koyup, bedel ödemeye hazır
değilseniz, Bilge değil ama aydın kişi sıfatıyla yaşamak da niye yadırgansın
ki!
Üstelik; kimilerine kehanet gibi gelecek olsa
da, yaşadığı dönemin çok ötesini görebilecek bilge kişilere yaraşır bir başka
özellik de sıradayken…
Yukarıdaki anlatımlardan sonra, Atatürk’ün tüm nitelikleri yanında öncelikle neden
BİLGE KİŞİ olduğunu yazmaya gerek var mı bilmem!”. (Ceylan, Aydemir, 2013).
“Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki,
Sakarya’daki, Dumlupınar’daki tarihe mal olmuş üstün komutanlık başarılarının
yanı sıra, 19 Mayıs 1919’dan sonraki siyasal yaşamına ve gerçekleştirdiklerine
bakılırsa, Atatürk’ün bilge kişiliğinin en
az komutanlığı kadar, hatta daha da önemli olduğu açıkça görülür. Sivas ve
Erzurum kongrelerinin ardından Ocak 1920’de zar zor toplanabilmiş ve iki ay
sonra 16 Mart 1920’de İngilizlerce dağıtılmış Osmanlı Meclisi-Mebusan’ı otuz
sekiz gün gibi kısa bir süre içinde kaçan milletvekilleri ile Ankara’da bu kez
‘Büyük Millet Meclisi’ gibi hiçbir özel anlamı bulunmayan, tanıyanı da olmayan
bir adla yeniden açmasına, hele hele neredeyse tamamı şeriat ve hilafet yanlısı
olan bu milletvekilleriyle savaşı kazanarak laik bir cumhuriyet kurmasına,
sonra da başta Türkçe ile eğitim olmak üzere gerçekleştirdiği onca devrimlere
bakıldığında Atatürk’ün bilge yönünün ne
kadar üstün olduğunu yadsıyabilmek olanaksızdır.
Kısacası Mustafa Kemal‘i, yaşıtı Osmanlı ünlü
paşalarından ayıran temel özelliği, hiç kuşku yok ki, kendisini toplumumuzun
yetiştirdiği gerçek anlamdaki birkaç aydından biri yapan bu bilge kimliği,
kesinlikle onlarla kıyaslanmayacak kadar yüce bir düşünce adamı oluşudur.
Bilindiği gibi bütün tarih boyunca kişinin
bilge ve edebi kimliği, yani insanlığın ideolojik evrimini sağlayan bilgi
üretimi ve birikimi de, öncelikle şiirle, türküyle, oyunla, söylenceyle,
masalla, öyküyle, mizahla, kısacası edebiyatla oluşturulmuştur. Eski Yunan
düşüncesini oluşturan Sokrates’ler, Platon’lar, Aristotales’ler hiç kuşku yok
ki Homeros’un, Aisopos’un, Sophokles’in, Aristophanes’in, Pindaros’un
şiirlerinin, oyunlarının, öykülerinin eserleridir.”. (Bozdemir, Süleyman, 2020).
“Ne dersiniz; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü böylesine büyük bir düşünür, eşsiz devlet
adamı ve yüce bilge bir kişi yapan unsurların başında “O’nun okumaya olan
düşkünlüğü ve sahip olduğu yüksek idealler gelmektedir..” dersek bir gerçeği
ifade etmiş olmuyor muyuz? Büyük adam olmanın öyle pek kolay olmadığını, insan Atatürk‘ü tanıdıkça daha iyi anlıyor.”. (Bozdemir, Süleyman, 2020).
“Atatürk’ün
büyük eseri Söylev’i okuyan herkes O’nun ne büyük usta bir yazar ve bilge bir
edebiyatçı, eşsiz bir düşün adamı olduğunu takdir etmekten kendisini
alamamaktadır.”. (Bozdemir,
Süleyman, 2020).
Makale:
Atatürk’ün
Kişiliğinde Bilgelik Vasfının Tezahürü ve Toplum Hayatına Yansıması. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/583032
Giriş
I. Atatürk’ün Bilgelik Vasfının Türk kültürünün
Biçimlenişindeki Görünümü
2. Atatürk’ün Bilgelik Vasfının Bilimsel Yöntem
Anlayışındaki Görünümü
3. Atatürk’ün Bilgelik Vasfının Din Anlayışındaki
Tezahürü
Sonuç
“Atatürk’ün
kişiliğini tamamlayan asker, siyaset adamı, önder, stratejist gibi
özelliklerinin yanı sıra, ona asıl bilgelik vasfını kazandıran şey, onun
kültürel değerlerle kurduğu ilişki, bilimsel yöntemleri, bilimsel bilgiyi
algılayışı ve değişen toplumsal şartları milli birlik açısından yorumlayış
şeklidir. Bu bağlamda Türk
kültüründe özel bir anlam taşıyan “bilgelik” vasfı, Türk toplumunu
medeni toplumlar seviyesine çıkarmaya çalışan M. K. Atatürk’ün
önemli toplumbilimsel özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Atatürk, toplumsal
kurumların çökmeye başladığı, toplumsal değerlerden sapmaların ve bozulmaların
görüldüğü bir dönemde, Türk kültürünün aydın bir yorumcusu olarak, milli kültür
geleneğini başlatmış; temelinde “tek kültür” özelliği bulunan millet
gerçekliğinin ortaya çıkmasını sağlamış; “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına
Türk milleti denir...Bu millet efradı umum Türk camiası gibi aynı müşterek
maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar”7 demek suretiyle, toplumda
kültürel bütünleşmenin önemini vurgulamıştır. I. H. Baltacıoğlu’nun belirttiği
gibi, M. K. Atatürk’ün akıl kişiliğini yaratan özlerden biri
olağan üstü nitelikteki sezgi gücüdür.
Gerçekten de, din, dil gelenekleri bir
olanların bir millet olduklarını sezen M. K. Atatürk
olmuştur.8.”. (Dipnotlar: 7 Baykal, A. N., Yöneticiler İçin Yeni Bir Bakış M.
K. Atatürk’ün Liderlik Sırları, Sistem Yy.,
İzmir, 2004, s. 9; İnan. A., Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları, A.K.D. ve T.Y.K., Ankara
2000, s. 28. 8 Baltacıoğlu, İ H., Atatürk
Yetişmesi, Kişiliği, Devrimleri, A.Ü.Yy., Erzurum, 1973, s. 22.). (Sinanoğlu, A. Faruk, 2006, 110.s.).
“Atatürk, bir taraftan milli olanı hayata
geçirmeye çalışırken, diğer taraftan Türk kültürü ve düşüncesinin gelişimini
evrensel boyutları ile ele alınmasına çalışmıştır. Nitekim, UNESCO’nun bugün
üzerinde çalıştığı sorunların hepsinin Atatürk tarafından gündeme taşındığı
şeklindeki bir ifade, UNESCO kayıtlarına geçirilmiştir.16 Gerçekten de, Atatürk, milli olanla evrensel olanı bir
arada düşünerek; bu anlayışı, Türk eğitim sistemine bir yöntem olarak
yerleştirmeye çalışan bilge bir önderdir. 3 Ocak 1922’de yaptığı bir konuşma, Atatürk’ün evrensel düşünceye verdiği önemi
göstermektedir:
“Dünyadaki son olaylar ve Genel
Savaşın uyarışı yalnız Rusya’da, Türkiye’de değildir. Bütün insanlığın
anlayışında önemli izlenimler doğurmuştur. Bu izlenimleri duyan ulusların
başında şimdilerde de zorba beyinler zorbalıklarını güçleriyle yaşatmak için
çabalıyorlar. Ne var ki, az zaman içinde, bütün dünya hakkın ne yanda olduğu
gerçekliğini olurlayacak (kabul edecek) ve toplumlar birer insan kitleleri
durumuna düşeceklerdir. İşte o zaman ulusların bütün ereğini insanlık ve
karşılıklı sevgi oluşturacaktır.”17”. (Dipnot: 17 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 30; İnan,
M. R., Atatürk’ün Önder Kişiliği, Tisa Matbaası, Ankara 1983, s.
21.). (Sinanoğlu,
A. Faruk, 2006, 111.s.).
“Atatürk’ün Türk toplumunu bilgi toplumuna
dönüştürürken kişiliğindeki bilgelik vasfının ne şekilde tezahür ettiğinin daha
iyi anlaşılabilmesi için, dünya üzerinde cereyan eden bilimsel çabalara
değinmek bu noktada yaralı olacaktır.”. (Sinanoğlu, A. Faruk, 2006, 116.s.).
“Atatürk, bir taraftan halkın inançlarının
gerçek temellerine yerleşmesine çalışırken, diğer taraftan Türk halkının ruhuna
uygun toplumsal yapılanmayı amaçlamıştır. Burada şu hususu da belirtmek gerekir
ki, Atatürk’ün topluma ve bilime yaklaşımı, birdenbire
kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Tüm diğer gelişmeler gibi, Atatürk’ün bilim ve toplum anlayışına, uzun
bir tarihi süreç sonucunda oluşan veriler kaynaklık etmiş; ancak, o, Türk
kültürü ve toplumsal yapısına uygun olanı, derin sezgisel yeteneği ile uygulamaya
çalışmıştır.
Netice itibarı ile, Atatürk’ün bilgelik vasfı, yalnızca dinin
teorik anlamda muhtevasından en üst düzeyde haberdar olmasında değil, dini
bilgi ve kültür birikimini eylemsel bir zeminde kendi milleti için en üst
düzeyde uygulama alanına taşıyabilmesinde görülmektedir.49.”. (Dipnot: 49 Bilgi
için bkz: Günay, Ü., Güngör, H., Ecer, A. V., Laiklik, Din ve Türkiye, Adım
Yy., Ankara 1997; Dönmez, Þ., Atatürk’ün Çağdaş Toplum ve Din Anlayışı,
Çamlıca Yy., İstanbul 2002.). (Sinanoğlu, A. Faruk, 2006, 121.s.).
“M. K. Atatürk’ün hayatı, yapmaya çalıştıkları ve
söylevleri incelendiğinde, Onun Türk kültür ve uygarlığını esas alarak, Türk
Milleti’nin yeniden derinliğine bilime nüfuz etmesi için çalıştığı görülür. Atatürk’ün Türk toplumuna önerdiği yol,
Osmanlı toplumunun gerileme dönemlerinde başlayan skolastik düşüncenin
karşısına, yeniden akılcı Türk düşünce geleneğini yerleştirmektir. Onun bilge kişiliği bilimsel yöntemlere olan yaklaşımında, din, dil ve
kültür kavramlarını ele alış şeklinde ve değişen toplumsal şartları milli
birlik açısından yorumlama şeklinde tezahür etmektedir. Bilindiği gibi Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduğu yıllar,
bilimsel yöntem arayışlarının yoğun olarak yaşandığı ve determinist-dogmatik
yaklaşımların genel geçer olarak kabul edildiği bir dönemdir. Toplumu yeniden
yapılandırmaya çalışan Atatürk’ün, açık bir biçimde her şeyin
belirlenebileceği anlayışına karşı, eleştirel aklı öne geçirdiği görülmektedir.
Eleştirel akılcı yöntemi Türk tarih ve kültürüne uygulamakla da, bilge
önderliğini ortaya koymuştur. Atatürk bu tutumu ile, tarihsel olguları
sadece kendiliğinden olmayıp, yer ve zamana bağlı, başka olay ve olgularla
ilişkili bir bütün olarak değerlendirmesiyle, sosyal bilimlerdeki bilgiye
ulaşma yöntemini de kullanmış olmaktadır. Bugün çağdaş bilimsel yöntemler de,
olay ve olguları zaman içerisinde birbirleriyle bağlantılı bir bütün olarak
değerlendirmek suretiyle bilgi-eylem koordinasyonunu sağlamaktadırlar.”. (Sinanoğlu, A. Faruk, 2006, 122.s.).
qq
“Bizden biri ama büyük bir Bilge
Lider, Türk Dünyasında milletimizin Aksakalı olarak bilinen Atatürk, toplumla Balkanlarda ve Ortadoğu da
iç içe birlikte oldu. 57 yıllık hayatında girdiği 11 savaştan zaferle çıktı, 13
kitap yazdı ve 5 bine yakın kitap okudu. Hem devlet adamı, hem de toplum adamı
olarak bağımsızlığa, hür iradeye sahipti. Fikri hür vicdanı hür gençlerin
yetişmesini sağladı.”. (Kayayerli, Müjdat, 26.7.2019).
“Bu kadar kitabi bilgiden sonra dönüp ütopyama bakıyorum
da umudum kırılıyor. Ama sonra diyorum ki; hala ütopyamı gerçekleştirecek en
azından bir avuç insan bulabilirim çevremde. Tek bir bilge insan bile pek çok
adımı attırabilir koca bir topluma. Atatürk bilge değil miydi? Bilgenin hası ve hatta daniskasıydı.
İşte o zaman diyorum ki kendime; benim çevremde olan bilge insanlar, diğer
insanların tanıdığı bilgelerle biraraya gelse ve bu ülkeyi bilgece yönetseler
olamaz mı? Bu çok mu ütopik olur.”. (Nihan, Özlem, t.y.).
“Atatürk Türk bilgelik ekolünün devamının
simgesidir.” (LA)
“Pakistan
Başbakanı İmran Khan’ın (Han) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK‘ümüz hakkında düşüncelerini hiç yorumsuz siz okurlarımla
paylaşmak isterdim.
Elin
Başbakanı Atamızın değerini ve önemini vurgularken , bu sözler içimizdeki Atatürk düşmanlarına ibret olsun !..
“20. yüzyılın
en büyük devlet adamlarından biri ve vizyoner lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı göstermek için burada bulunmak benim için büyük
bir onur meselesi.
Türk
milletine en zorlu zamanlardan birinde liderlik ederek, dünyadaki sömürgecilik
geleneğine direnen herkes için bir ilham kaynağı olan Türklerin ve dünya
tarihinin gidişatını değiştirdi.
Cesaret, güç, esneklik, hoşgörü
ve bilgeliğin özü idi.”. (Pakistan
Başbakanı İmran Khan’ın (Han), 8.1.2019).
sadece 3 sonuç var Google’da:
"Atatürk
ve Bilgelik"
“Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Geoffrey
Lewis ise, onun özünde bir bilgin ve bilge kişi olduğunu belirtir ve şöyle der:
“... Hitler, Stalin, Mussolini, sivil
oldukları halde sırtlarına askeri üniforma geçirirken, büyük asker olan Atatürk, Cumhurbaşkanı olduktan sonra yalnız bir
kez üniformasını giymişti.”. (Coşkun,
Alev, 9.11.2008).
“Tarihte hiçbir komutan, ülkesini işgale
gelen, yüz binlerce vatan evladının ölümü pahasına yendiği düşmanını, Atatürk gibi uygarca, sevgi dolu, hümanist
sözlerle onurlandırıp kucaklamamıştır. Bu unutulmaz sözler, savaş tarihine
altın harflerle geçmiş bir büyüklük ve bilgelik örneğidir.
Atatürk’ün
büyüklüğünü, evrenselliğini, hümanist kişiliğini yansıtan özgün, sevgi dolu ve
özenli sözlerdir. Rasgele, tesadüfen ve sıradan bir yıldönümü nedeniyle dile
getirilmiş sözler değildir. Sadece Türklerin değil, düşman olarak savaştığı
insanların da acılarını yüreğinde duyan, onurlu ve soylu bir davranışı
yansıtmaktadır.”. (Anzaklar ve
Atatürk'ün Evrensel Hümanizmi, 25.4.2012).
““İlki; Anadolu İslamının kendine özgü yapısı.
Anadolu İslamı, Türk kültürüyle yoğrulmuş bir İslamdır ve tüm Araplaştırma ve
İslamlaştırma politikalarına rağmen kendi bilgeliği ve hoşgörüsünü hâlâ
koruyor. İkincisi; Anadolu bilgeliğine ve Batı Aydınlanma geleneğine dayanan Atatürk devrimleri. Atatürk
devrimlerin laik temelleri gereği kadın haklarını öncelemesi, kadının
eğitimini, politik özgürlüklerini ve sosyal yaşama katılımını yasal olarak
garanti altına alması, kadın hakları bağlamında Türkiye’yi İslam toplumları
arasında ayrıcalıklı bir yere oturtuyor.”. (Aydın, Hasan, 15.10.2022 ).
“- Bu görgü tanıkları Atatürk’ü
nasıl anlatıyorlar?
- Özet olarak aktarıyorum: Zarif, nazik,
terbiyeli, dâhi, belleği çok güçlü, gerçekçi, dikkatli, çok çalışkan, ateş
altında korkusuzca duran, iyimser, düzenli, temiz giyinen, savaşta bile her gün
tıraş olan, her gün yıkanan, görev anında ciddi, genel olarak neşeli, bazen
muzip, güzel ve etkili konuşan ve yazan, sanatsever, kadınlara çok saygılı,
insancı, çok kitap okuyan, onurlu, vefalı, duygulu, şefkatli, utangaç,
sohbetten hoşlanan, doğa âşığı, çocukları seven, halkın arasına karışmaktan
hoşlanıp mutlu olan, halkına güvenen, ahlakça demokrat, çağdaşı liderlerin
aksine demokrasiyi öven, bütün komşularıyla ve dünya milletleriyle barışık,
güzel dans eden, zeybek oynayan, türkü, şarkı söyleyen, kendisiyle alay
etmesini de bilen bir bilge, halkına hesap veren, kitap yazan, durmadan yurdu
dolaşan bir önder, kendinden sonra da işleyecek, demokrasiye açık bir rejim
kurmuş ileri görüşlü, sahici bir devlet adamı, bir öğretmen, bir öncü, bir
devrimci, askerlik sanatına katkıda bulunmuş bir büyük asker; rahatı değil,
milletinin yararı için suikast ve iftiralarla dolu çetin bir geleceği göze
almış bir sosyal kahraman, bir insan, adam gibi bir adam. Görgü tanıklarının
ortak olarak anlattıkları Atatürk bu.”. (Özakman, Turgut, 25.12.2008).
“Bilge önder Mustafa Kemal Atatürk 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dil
Kurumu'nu kurarak Türk devriminin en önemli dayanağı olan dil devrimini ...”. (Dil Devrimi 80 Yaşında! 15.7.2012).
“- Anadolu’nun ulusal ve yerel kimliği ile
uygar çağdaş küresel değerlerin “sentezini yapan” bir bilge olarak görürüm...”.
(Manisalı, Erol, 21.1.2020).
“Atatürk
hırsıyla değil, bilgeliğiyle, liderliğiyle ve gerçekleştirdikleriyle halkın
gözdesi oldu.”. (Bursalı,
Orhan, 11.11.2012).
“Mustafa Kemal bir bilge’dir, Nietzsche’nin
deyişiyle bir "Üstinsan"’dır.“. (Bozkurt, Mustafa Hüsnü, 12.10.2022).
“Bugünden geriye doğru bakınca akla iki soru
gelebilir. İlk soru; kişisel etkisi bunca ağır basan bir lider neden başkanlık
sistemine geçmemiştir? Yanıtı Atatürk’ün
anayasal bilgeliğinde bulabiliriz; işleyen sistemi, kurum ve uygulama arası
diyalektik bağlantıyı canlı tutarak geliştirmesi ve sorunlara anayasa ile
oynayarak çözüm getirmemesi.”. (Bayraktar,
Çağdaş, 23.4.2023).
“Çanakkale Savaşları'nın 88'nci yıldönümü
törenlerinde Yeni Zelanda Genel Valisi Silvia Cartwright, Mustafa Kemal Atatürk'ten övgüyle söz etti, ‘‘Onun bilgeliği ve
şefkati, ülkelerimiz arasındaki ortak kayıplara ve ortak anılara dayanan,
modern ilişkinin temeli olmuştur’’ dedi.”. (Yeni Zelanda Valisi'nden Atatürk'e
bilgelik övgüsü, 25.4.2003).
“Atatürk
bilgeliği sayesinde, hoş görü içinde, herkese eşit davranmış. Çalışma felsefesi
içinde herkese görev vermiş bu yolla da nüfus artışını teşvik etmiş, ...”. (Özcan, Cumali, 2015, 59.s.).
“Çelik Gülersoy Atatürk'ü
Anlatıyor
Yayınlanma: 08.07.2010 - 05:40Güncelleme:
08.07.2010 - 05:40
Yaşamını İstanbul’a ve Cumhuriyetin
kazanımlarına adayan, bilge insan Çelik Gülersoy’un “Atatürk
Atatürk” başlıklı kitabını bugünlerde
yeniden okumaya başladım. Aydınlanma devriminin unutturulduğu, Mustafa Kemal’e
yönelik acımasız saldırıların her geçen gün yoğunlaştığı bu duyarlı dönemde,
başta gençlerimiz olmak üzere, vatan sevgisiyle yoğrulmuş gerçek yurtseverlerin
okuması gereken bir yapıttır “Atatürk Atatürk”. 6 Temmuz 2003 günü yitirdiğimiz
Kalpaksız Kuvacı Çelik Gülersoy -ölümünün yedinci yıldönümünde değerli bilgeyi
saygıyla anıyorum- “Büyük Kurtarıcı”nın izinde yürüyen, Cumhuriyeti sahiplenmiş
İstiklal Savaşı kahramanlarını, “Kuvayı Milliyeci”leri bakınız nasıl anlatıyor:
“Vatanlarını savunmak için savaştılar. Bu uğurda sırtlarındaki tek elbiseyi,
yıllarca giydiler. Cepleri para görmedi, pabuçlarındaki deliği, içine mukavva
keserek örtmeye çalıştılar.”
Çelik Gülersoy, “Atatürk’ün
Sevgilileri”ni de şöyle tanımlıyor:
“Temiz ahlaklı, barışçı, çalışkan,
aydınlanmayı ve yükselmeyi hedef seçmiş, içi vatan sevgisi ile dolu, tutkulu
gençlerdir, Atatürk’ün sevgilileri.” Çelik
Gülersoy’un Atatürk ile ilgili şu sözlerine
nasıl katılmazsınız?
“En ileri toplumların bile, ancak birkaç
yüzyıl sonunda başarabildikleri bir düzeni, Atatürk,
olağanüstü iradesi ile, Türkiye’ye birkaç yıl içinde sundu. Hangi ülkede, kanlı
bir savaşın hemen ardından, ateşten çıkmış bir komutan, her biri bir barış,
sanat ve güzellik bahçesi olan müziğin, tiyatronun, operanın, perdelerini
açabilmiştir?”
Çelik Gülersoy, günümüzün kimi entellerini
Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan 3 Nisan 1995 tarihli yazısında şöyle
eleştirmişti:
“Bu genç adamın unuttuğu şey, 1920’lerde bu
topraklarda bir holdingin değil, bir devletin kurulması savaşının verildiğidir.
Kalpaklılar, o devletin tarihte ilk kez ‘ulusal’ ve uzun yıllar sonra ‘ilk kez
bağımsız’ olması için ortaya canlarını koymuş idealistlerdir.”. (Çelik Gülersoy Atatürk'ü Anlatıyor, 8.7.2020).
“Eski Samsun Milletvekili ve ATA Derneği Örgütlenme Eş
Başkanı Vedat Çınaroğlu ise “Atatürk’ün Askeri Bilgeliği” başlıklı konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk’ün bir strateji dehası olduğunu söyleyerek, “Mudanya
Mütarekesi’nin ağır şartlarını hepimiz biliyoruz. Ordu silahları bırakacak,
cephanesi elinden alınacak ve terhis edilecek. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa,
Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak Suriye cephesindedir. Mudanya Ateşkes
Antlaşması'nın bu ağır şartlarını görünce dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi
Çakmak ile iletişime geçer ve birliklerin elindeki silah ve cephanenin
olabildiğince süratle jandarma birliklerine verilmesini, eğer olamıyorsa
Anadolu’nun içlerinde güvenilir yerlere depolanmasını istemiştir. Çünkü Mondros
Ateşkes Antlaşması'nda jandarma birliklerinin ve polis teşkilatının terhis
edilmesi veya silahlarının alınması gibi bir ağır madde yoktu. Bu nedenle
Mustafa Kemal Paşa antlaşmanın getireceği ağır koşulları önceden seziyor ve
mutlaka bir askeri çarpışmanın olabileceğini düşünerek 1918 yılında Kurtuluş
Savaşı'nın tasarımlarını yapmaya başlıyor. Ateşkes antlaşmasının koşulları yürürlüğe
girdikten sonra artık Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı dağıtıldığı için
Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a geliyor. Orada boş durmuyor, Kurtuluş Savaşı’nın
tasarımlarını yapmaya devam ediyor” diye konuştu.”. (Namık Kemal Zeybek, 18.12.2022).
“Amerikalı psikiyatri profesörü Arnold Ludwig, 18 yıl
sürdürdüğü bilimsel araştırmada, 20. Yüzyılın 2.000 önderi arasında vizyoner ve
toplumsal mühendis sıfatıyla en büyük devlet adamı sanına (unvanına) layık kişi
sıralamasında en yüksek puanı Atatürk alıyor. Araştırmacı, Atatürk’ü “Türkiye’nin kurucusu, yurttaşlarının çoğu için çok
üstün bir simge, Türkiye’de demokrasinin alt yapısını kuran, yerine göre
otoriter, yerine göre demokrat tutum gösteren (durumsal) bir önder” olarak
tanımlanıyor. Atatürk’ün ayrıca “çok yüksek bir
duygusal zekâya sahip, kendi kültürünü ve insanını çok iyi tanıyan kişi”
olduğunu belirtiyor. Ludwig, dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bu
araştırmasını, 2020 yılında Çağın Kralı (King of te Mountain) adıyla kitap
olarak yayımlıyor.”. (Bakırcıoğlu,
Rasim, 31.10.2022).
“Ulusuna bilimi ve bilgeliği öneren; yaşam ve ölüm ile
ilgili gerçekleri kavrayan; kendini, ulusun varlığına ve bağımsızlığına adayan
bir lider; gerçeklerle bağı olmayan mitolojik öykülere kanar mı?”. (Naseh, Josef, 9.10.2022).
“Türk halkının büyük, uzun yüzyıllara dayanan tarihi
geçmişi vardır. Bu tarihin de çok önemli aşamaları vardır. Fakat 20.yüzyılda
Türk halkı için en büyük olay, 1923 yılında büyük Mustafa Kemal Atatürk’ün iradesi, siyasi bilgeliği, kahramanlığı sonucu kurulan
Türkiye Cumhuriyeti oldu.”. (Aliyev, Haydar, 30.10.2000).
“Atatürk hırsıyla değil, bilgeliğiyle, liderliğiyle ve
gerçekleştirdikleriyle halkın gözdesi oldu.”. (Bursalı, Orhan, 11.10.2012).
“Ocak 1920’de İngilizler tarafından “Meclis-i Mebusan”
dağıtıldığı halde, O bundan 38 gün sonra tüm kaçan milletvekillerini bir araya
toplayarak Ankara’da “Büyük Millet Meclisi”ni kimse tarafından tanınmamış olan
ve o zaman için hiç bir anlam taşımayan bu isimle yeniden açması ve devamında
laik bir cumhuriyet kurması onun bilgeliği hakkında büyük bir ipucudur.”. (Ersavcı, Reha, 2012).
“O’nun bilgeliğini gösteren olaylardan biri de şudur; Yıl
1930 Atatürk, Yalova köşküne doğru çıkmaktadır. Bahçıvan’ın koca bir
çınar ağacını kesmek üzere olduğunu görür ve ona “Yahu” der “sen hayatında hiç
böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki kesmeye muktedir görüyorsun kendini?” Bahçıvan
der ki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da
köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz.
Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz”.
Bir an düşünür; “Hayır gerekirse köşkü ağaçtan
uzaklaştırırız” der. Herkes şaşkınlıkla O’na bakar. Ne demektir köşkü ağaçtan
uzaklaştırmak? Atatürk hemen İstanbul’da köprü altındaki tramvay raylarını
Yalova’ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak ve kendisi de kazma
kürek temelini kazarak köşkün temeli altına tramvay raylarını döşetir ve köşkü
ağaçtan 4 metre 80 santim uzağa çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta
olan bu çınar ağacının kurtuluşunu temin eder. Dünyanın 80’li yıllarda “çevre
ve çevrecilikten” bahsetmeye başladığını düşünürsek, Atatürk 30’lu yıllarda dünyaya ilk çevrecilik dersini verdiğini
görebiliriz.”. (Ersavcı,
Reha, 2012).
“İşte buydu Mustafa Kemal Atatürk…
Böyle bir bilgeydi.”. (Ersavcı, Reha, 2012).
“21. Yüzyılın Bilgesi: Mustafa Kemal Atatürk
Reha Ersavcı [2012]
Çok kere düşünmüşümdür… Mustafa Kemal Atatürk geçmişte ve uzak gelecekte olan ve olabilecek onca şeyi
nasıl gördü diye?
Hem yaşadığı her anda hem de çok çok uzaktaki gelecekte
her zaman ne yapacağını, niçin yapması gerektiğini, neler olabileceğini ve
gerçekleşecek durumlarda nasıl ve ne şekilde davranılması gerektiğini biliyordu
ve bilerek yaşadı. 1900’lü yıllarda O’nun yaptıklarını, O’nun sözlerini,
verdiği mesajları okudukça; Yıl 2012 olduğu halde insana, sanki O hala yaşıyor
ve o “An” içinde bu sözleri söylüyormuş gibi geliyor. Hatta bazen “O“ 1800’lü
yılların sonuna doğru doğmuş ve 1900’lü yıllarda yaşamış bir Nostradamus reenkarnesi
miydi acaba diye de insana düşündürtmüyor değil…”. (Ersavcı, Reha, 2012).
““Halkından ayrılmış olması Türkler için trajik bir
kayıptır ama bu aynı zamanda dünya için de bir kayıptır. Çünkü Kemal,
Türkiye’yi insani ilerleme yoluna sokmuştu, hayatını onun hep daha ileri
gitmesine adamıştı… Onun yönetiminde Türkiye, Yakın Doğu’da yeni bir istikrar
unsuru oldu, saygı uyandıracak kadar kuvvetli ve talihsiz girişimlerden
kaçınacak kadar bilge.” (Chicago
Daily Tribune, 11 Kasım 1938).
“O cesareti, bilgeliği, nezaketi, mizah yeteneği, cazibesi
ve kararlılığıyla Türkiye’nin olgunlaşmasını sağladı.” (The Observer, 13 Kasım 1938).
“Şu anda açıkça görebiliyoruz ki Kemal ATATÜRK olmasaydı modern Türkiye diye bir şey de olmayacaktı.
Ülkesini dünya ülkeleri arasında halkının asırlarca rüyasında bile göremediği
bir konuma taşıdı. Ulusal sınırlar dışında kalan birtakım toprakları elinde
tutmanın bir kudret değil, zafiyet kaynağı olduğunu görecek kadar bilgeydi.
Ulusunu, diğer ülkelerin ittifak yapmak ve teveccühünü kazanmak için uğraştığı
önemli bir ulus hâline getirdi.” (Dominion, 11 Kasım 1938).
“Guruların gurusu Dr. Deepak Chopra’ya göre, dünyayı her
tür beladan kurtaracak Atatürk gibi gerçek bir bilgeye ve lidere ihtiyaç var...”. (Deepak Chopra, t.y.).
“Bir ulus bilgelerden oluşan bir orduya sahip olmadıkça,
savaş meydanlarında ne denli parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin
ayakta kalan sonuçlar vermesi ancak böyle bir orduyla alınabilir. Bu ikinci
ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazançlar söner. Ulusumuzu gerçekten
mutluluğa ve kurtuluşa çıkarmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve yaşamaya
götüren bugünkü yönetim biçimimizin sonsuza dek yaşamasını istiyorsak bir an
evvel büyük, olgun, nurlu bilgeler ordusuna sahip olmak zorunda olduğumuzu
inkar edemeyiz.”. (Arı, İnan,
305-306ss.). (İnan, Arı. Düşünceleri ile Atatürk. Türk Tarih Kurumu Yayınları).
“Burada özellikle aydınlanmacılıkta vurgulanmak istenen ve
Atatürk’ün vurguladığı; cinsiyet, din, inanç ayrımı olmaksızın,
ulus ayrımı olmaksızın insana ulaşmak ve insanı sevmektir. Bu, ‘evrensel insan
modeli’dir. Dolayısıyla, Atatürk’ün temelde amaçladığı proje, bütün insanlığı kapsayacak
olan bir insan modeli yaratmak ve bunu somut insanda göstermek. Yani ne demek
bu? Toplumun içinde kaybolmuş, hiç kimse olan insanın belirli bir kimse,
belirli bir sanatçı, belirli bir filozof, belirli bir bilim insanı, belirli bir
bilge olarak kendini gerçekleştirmesini sağlamak. Ve eğer toplumu bir ağaca
benzetecek olursak, toplumların bu tür meyveleri, onun başarıları aynı zamanda
ulusal medeniyet, uygarlık düzeyine yaklaşımlarını ölçecek bir değerler
dizgesidir de.”. (Bobaroğlu,
Metin, 10.11.2005).
“Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk Ulusunu çağdaş dünyayla buluşturan kazanımlarıyla,
yaratıcısı olduğu Türk Devrimi ile büyük bir bilge ve dâhidir:
“Bir ulusun hayatında bu kadar az zamanda bu denli köklü
değişiklikler pek seyrek gerçekleşir. Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç
kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük devlet adamı ve büyük bilgelik
niteliğine hak kazanırlar. İşte Mustafa Kemal ATATÜRK böyle bir liderdir. Ve bundan dolayı Türkiye, Türkler
övünmelidir.” (Venizelos,
Yunanistan Başbakanı, 11 Kasım 1938).”.
“Bugün hukukun çağdaş ilkeleri etrafında giderek, güçlenen
bir uluslararası mutabakatın mevcut olduğu gözlenmektedir. Bu aşamaya insanlık
tarihi boyunca devam eden ve Aydınlanma Çağı ile Fransız Devrimi'nden sonra
ivme kazanan uzun mücadeleler neticesinde ulaşılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, dahiyane bir öngörü ve bilgelikle hukukun yerel mi,
evrensel mi olduğuna ilişkin tarih boyunca devam eden felsefi tartışmaların,
Anayasal cumhuriyetçiliğin dünya ölçeğinde yaygınlaşmasıyla çözüme kavuşacağını
anlamıştır. Bu vizyondan hareketle, başlattığı özgün hukuk devrimi ile hukukun
evrenselleşmesine ve anayasal demokrasiler coğrafyasının genişlemesine katkıda
bulunmuştur. Bütün bu nedenlerle, Mustafa Kemal Atatürk 20'nci Yüzyıl'a damgasını bir daha silinmeyecek biçimde
vurmuştur.''. (Demirel,
Süleyman, 29.8.2007).
“O Atatürk sadece kendi azmi, ilahi vizyonu, alakalığı, enerjisi ve
bilgeliği ile bağımsızlığını ve bütünlüğünü kazandırdığı ülkesinin ordusunu
zafere götürdükten sonra, ülkesinin ve milletinin önünde duran tüm geçmişte
kalmış engelleri kaldırdı. Hiç kimsenin dokunmaya cesaret edemediği katı
geleneklerden dolayı ızdıraplı kaderine boyun eğmiş bir kimliğe bürünen bir
ulusu ileri daha ileri götürmeyi başardı.”. (Universul Gazetesi Romanya 12 Kasım 1938).
Atatürk’ün Bilgeliği Konulu Bazı
yayınlar
“21. Yüzyılın Bilgesi: Mustafa Kemal Atatürk. Reha Ersavcı
[2012]. https://www.derki.com/dosya/tarihteki/21-yuzyilin-bilgesi-mustafa-kemal-ataturk/
Atatürk'ün Kişiliğinde Bilgelik Vasfının Tezahürü ve
Toplum Hayatına Yansıması". Sinanoğlu, A. F. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 47 (2006 ): 107-12.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/583032 ** http://isamveri.org/pdfdrg/D00001/2006_C47_1/2006_47_1_SINANOGLUAF.pdf
Atatürk’ün Bilgeliği Ve Edebi Yönü (2006, 10 Kasım Armağanı) Prof.
Dr. Süleyman Bozdemir. https://turkoloji.cu.edu.tr/ATATURK/arastirmalar/ATATURK'UN%20BILGELIGI%20VE%20EDEBI%20YONU.pdf
** https://isteataturk.com/g/icerik/Ataturkun-Bilgeligi-ve-Edebi-Yonu/1497
Atatürk,
Cumhuriyet, Bilim Ve Teknoloji. Mübahat Türker-Küyel* https://erdem.gov.tr/tam-metin-pdf/470/tur
Bilge Atatürk ** 5.09.2021 **
https://bulentagaoglu.blogspot.com/2021/09/bilge-ataturk.html
Türk kültüründe 'bilge' tipi ve Mustafa Kemal'e Atatürk soyadının
verilişi. Mehmet Yardımcı: 20.5.2021. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-kulturunde-bilge-tipi-ve-mustafa-kemale-ataturk-soyadinin-verilisi-452696h.htm
Atatürk ve bilgelik.
http://ahmetsaltik.net/2013/10/01/ataturk-ve-bilgelik/
Atatürk Bilge Kişi Midir Evet, Peki Neden? Aydemir Ceylan. http://ahmetsaltik.net/2013/10/01/ataturk-ve-bilgelik/
Karadağ, Hüseyin. İdil Boyu ve Türkiye Bilgeleri: Yakovlev ve
Atatürk -Onlar
Birbirlerini Hiç Tanımadılar-. Türk Yurdu, 23 (194) 10.2003, 37-41. ss. /MKTP/
Topdemir Hüseyin Gazi, 2020. Efesli
Herakleitos Felsefe Günleri I/Bilgelik Ateşi Herakleitos'tan Atatürk'e Ateş Metaforu. Yayın Evi: Selçuk Efes
Kent Belleği Yayınları 6 Editör Adı: Yavaş, Yusuf; Mert, Tolga
Etik
(Ahlak)
An literature essay about Gazi Mustafa Kemal Atatürk’s morality. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ahlak dünyası üzerine bir deneme = An
literature essay about Gazi Mustafa Kemal Atatürk’s
morality/ Hüseyin Ağca. Ankara : Atatürk
Araştırma Merkezi, 01.11.2005. 917 – 936ss. https://dergipark.org.tr/tr/pub/aamd/issue/52943/700035
Atatürk ve Siyasi
Etik. Nail Tan. Erdem, Sayı: 2005, Sayı 44 - Etik Özel Sayısı, Sayfalar:
181-193. https://erdem.gov.tr/tam-metin-pdf/343/tur
Atatürk'ün Etik
Mirasi - Hikmet Özdemir – Ankara: TEİD (Etik ve İtibar Derneği), 2023.
Moral : Atatürk’ün
ahlak düşünceleri ve tefsiri/ Faik Türkmen. Ankara : Demokratik Terbiye ve
Ahlâk Cemiyeti, 1958. 351 s. ; 20 cm.
Sezgisi
Atatürk‘te Sezgi
Gücü. Akay, İhsan. Varlık, 26, no. 489 (01.11.1958): 9. /MKTP/
Atatürk‘ün Geleceği
Seziş Gücüne ve İnsandan Anlayışına Üç Örnek. Bayur, Hikmet. Belleten, 52, no.
204, Özel Sayı (00.11.1988): 975-984. /MKTP/
Atatürk‘ün Geleceği
Seziş Gücüne ve İnsandan Anlayışına Üç Örnek. Bayur, Hikmet. Belleten, 32, no.
126 (00.10.1968): 431-440. /MKTP/
Atatürk‘ün Takt
(Önsezi) ve İrade Gücü. Özselçuk, Nusret. Kemalizm, 27, no. 335 (00.06.1990):
5-14. /MKTP/
Atatürk’ün Dış
Türklere Yönelik Stratejik Öngörüleri. Çeltikci, Orhan. Isparta, 2008.
Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu Bildirileri, 22-24 Ekim 2008,
575-579. sayfa
Atatürk’ün Geleceği
Seziş Ve Öngörü Gücü (1914 Yılı). Özdemir, Hikmet. BLOG NO : 2014 / 31. https://avim.org.tr/Blog/ATATURK-UN-GELECEGI-SEZIS-VE-ONGORU-GUCU-1914-YILI
Atatürk'teki Sezgi
Gücüi Baltacıoğlu, Ismayıl Hakkı. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Kasım
1967, C: XVII, S: 194, s. 113-118. https://www.tdk.gov.tr/dosyalar/TDD/1967s194/1967s194__10_I_H_BALTACIOGLU.pdf
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün
Sezgi Gücü. Özden, Neşe. Türk Silahlı Kuvvetleri Dergisi,
Sivas Kongresi ve İran-Afganistan Ekseninde
Mustafa Kemal Atatürk’ün Öngörüleri / Esat
Arslan. -- Ankara, 2004. Sivas Kongresi II. Uluslararası Sempozyumu, 2 Eylül
2003, Sivas, 175-195. sayfa
Türk Yarbayın Dünya Harbi Öngörüleri (1914
Yılı). Özdemir, Hikmet. Millî Güvenlik ve Askerî Bilimler Akademik Dergisi
Journal of National Security and Military Sciences Sonbahar/Spring 2014, Cilt/Volume
1, Sayı/No 4, 1-32 Öz Atatürk ün geleceği
seziş ve öngörü yeteneği, onun diğer dünya liderleri arasında temayüz eden
özelliklerinin başında gelmektedir. Bu kapasite onun İstiklâl Harbi nin yüksek
sevk ve idaresinde olduğu kadar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ve
sonrasında Türkiye'nin güvenlik ortamının ve uluslararası ilişkilerinin
şekillendirilmesi ve çabaları esnasında da öne çıkmaktadır. Atatürk'ün öngörü ve seziş kabiliyetinden
beslenen, I. Dünya Savaşı öncesinde harbin gelişi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun
bu harpteki konumunun ne olması gerektiği konusundaki değerlendirmeleri,
maalesef dönemin karar mercileri tarafından dikkate alınmamıştır. Bu makalede,
1914 ve hemen devamında imparatorluğu hızla yıkıma sürükleyen bu vizyon
noksanlığının önüne geçebilecek olan doğru stratejik aklın delilleri
belgeleriyle sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal Atatürk, I. Dünya Savaşı, öngörü, sezgi.
“Atatürk,
aynı zamanda Türk halkında büyük bir gelişme yeteneğinin varlığına inanıyor ve
uygulama yöntemini de buna göre ayarlıyordu. Onun yine yöntemle bağlantılı bu
derin sezgisini dile getiren şu sözleri de ilgi çekicidir:
“Ben milletin vicdanında ve geleceğinde
hissettiğim büyük gelişme yeteneğini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak,
yavaş yavaş bütün topluma uygulatmak mecburiyetinde idim.” (Nutuk, s. 11). Bu
ölçü ve anlayış, Cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan kanunlarda ve
devrimlerin uygulanış sırasında da kendini göstermektedir. Çağdaşlaşma yönünde
önemli adımlar atılırken, millî egemenlik anlayışına dayanan demokrasinin ve
laik temeldeki hukuk sisteminin ön sırada yer alması, elbette daha sonraki
yeniliklere zemin hazırlayan bir yöntem sıralaması ile ilgilidir. Böyle bir
yöntem dolgunluğu dolayısıyladır ki sosyal yapıyı köklü değişimlere açan
uygulamaların hiçbirisinde geri adım atılması söz konusu olmamıştır.”. (Korkmaz, Zeynep, 2007, 1957.s.).
İleri
Görüşlülüğü
Askeri ve Siyasi Yönleriyle Mustafa Kemal Atatürk’ün İleri Görüşlülüğü = Military and
Political Side of Mustafa Kemal Ataturk and His Latitudinarianism. Murat,
Turgay. Elazığ, 2016. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XXVI. cilt,
1. sayı, 307-317. Sayfa. https://dergipark.org.tr/tr/pub/firatsbed/issue/22124/237652
Atatürk, ileri
görüşlülük ve zamanlama uyumu / konuşmacı: K. Türker Geçer. - İçinde: Atatürk Haftası Armağanı : 10 Kasım 2004. -
Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, 2004. -
175-191.ss. /DAGM/
Atatürk‘ün ileri görüşü.
Uçar, Nail. Tarih ve edebiyat. 17 (197) 5.1981. s. 68-72. [Lġ/
Atatürk‘ün İleri
Görüşü. Yavuz, Hüseyin. Jandarma Dergisi, 45, no. 67 (00.11.1981): 43-44.
/MKTP/
Atatürk‘ün ileriyi
görme kudreti. Baban, Cihad. Bakış. (447) 5.1981. s. 8. [Lġ/
Atatürk’ün İleri
Görüşlülüğü. 23 Ağustos 2010. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ataturkun-ileri-goruslulugu-39167h.htm
Atatürk'ün kehanetleri /
Ali Bektan. -- 6. bsk. -- İstanbul : Sınır Ötesi Yayınları, 2004. 177 s. ; 20
cm.
Atatürk’ün
önderliği ve ileri görüşlülüğü / yay. haz. Gülru Çelen, yay. kurulu İskender
Özbay...[ve başk.]. Ankara : Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı, 2010.
Atatürk'ün İleri
Görüşlülüğünün İzinde: Anadolu'da İtalyanlar. Yanarsönmez, Mesut. İstanbul,
1996. Türk Dünyası Tarih Dergisi, 119. sayı, 5-9. sayfa
Bir Askerî Deha Olarak Atatürk’ün İleri Görüşlülüğü ve Ordu-Millet Dayanışmasına
Verdiği Önem. Türkmen, Zekeriya. Ankara, 2011.
Doğumunun 125. Yılında Mustafa Kemal Atatürk Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, 15-18
Mayıs 2006, Ankara, 363-382. sayfa
Mustafa Kemal Atatürk'ün
İleri Görüşlülüğü. Özüçetin, Yaşar. Atatürk
Haftası Armağanı 10 Kasım 2009, Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009. https://www.academia.edu/31070213/Mustafa_Kemal_Atat%C3%BCrk_%C3%BCn_%C4%B0leri_G%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fl%C3%BCl%C3%BC%C4%9F%C3%BC
Uzakları Gören Adam Mustafa Kemal. Ünal,
Tahsin. Meslekî ve Teknik Öğretim, 19, no. 225 (00.11.1971): 7-12. /MKTP/
Akılcılığı
Tarih Süreci İçinde Akılcılık ve Atatürk. Doğruöz, Türkân. Hava Kuvvetleri Dergisi,
(334) 2.2000, 40-43. ss. Bibliyografya. /MKTP/
Erdem
Dürüstlük ve fazilette örnek Atatürk. Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, (190),
Ekim 2002, 42-43.ss. /DAGM/
Örnek
İnsan
Örnek insan Mustafa Kemal Atatürk . Çankaya, Necati. İstanbul : Artmedia
Reklamcılık ve Matbaacılık, 2001. -- 336 s. -- TBMM
Vefası
Atatürk bir vefa
adamıydı. Elçin, Şükrü. Türk Kültürü, 44 (513-514), Ocak-Şubat 2006, 1-4.ss.
/DAGM/
(Kaynak:
https://turkbibliography.com/wp-content/uploads/2021/08/id446.pdf
)
………………..
Atatürk’ün saadet
anlayışı hakkında bir deneme / Mübahat Türker-Küyel ; ed. Elmas Kılıç. --
Ankara : Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Atatürk Kültür Merkezi, 1997. VI, 66
s. ; 24 cm. -- (Atatürk Kültür Merkezi
yayını ; 141)
Alıntı yap:
Türker-küyel, M. (1988). Atatürk’ün Saadet
Anlayışı Hakkında Bir Deneme . Erdem , ERDEM 12.SAYI , 649-683 . https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693034
……………….
Hikmet
Özdemir: Atatürk’ün Etik Mirası. Ankara:
TEİD Etik ve İtibar Derneği, 2023
İÇİNDEKİLER
TAKDİM 7
1 ATATÜRK'TE
HAKİKATİ ARAMA VE İFADE CESARETİ 11
2 YARININ ADAMI OLMAK 21
3 ALTINLAR VE ATLAR 37
4 İŞGAL İSTANBUL'UNDA İTİBAR
TARTIŞMASI 43
5 NORM VE ETİK AYRIMINDA KARAR ALMAK 49
6 AÇIKÇA ORTAYA ÇIKMAK 69
7 LEKELENMEME ÇABASI 83
8 İTİBAR VE GÜVENLİK MÜCADELESİ 91
9 SAVAŞ ZORUNLU VE HAYATİ OLMALI 111
10 KAMU İŞLERİ AKSATILAMAZ 123
11 MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ETİK KURALLAR 133
12 KURUMUN MUHASEBESİ NAMUSUDUR 139
13 YURTTAŞLARA ÖĞÜTLER 147
14 HESAP VEREBİLİRLİK 159
15 BİR SUİKAST GİRİŞİMİ DAVASI 169
16 İNSANLIK ÜLKÜSÜ VE BARIŞ ÖZLEMİ 175
17 ÇİFTLİKLERİN HAZİNEYE DEVRİ 183
18 SAĞLIK, HATAY VE İTİBAR 191
19 ETİK VE İTİBAR AÇISINDAN VASİYETNAME 201
20 ARDINDA KALANLAR 209
YARARLANILAN KAYNAKLAR 217
TAKDİM
İş etiği kavramının, Türkiye'de faaliyet
gösteren tüm şirketlerin yazılı kültürlerinin temel taşı haline gelmesini
sağlamak hedefiyle, 2010'da kurulan Etik ve İtibar Derneği (TEİD) olarak “Atatürk'ün Etik Mirası” eserini size sunmanın
mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.
Yirminci yüzyılın en önemli ve karizmatik
liderlerinden olan Mustafa Kemal Atatürk,
modern Türkiye'nin kurucusu olarak pek çok alanda silinmeyecek izler
bırakmıştır. Bu izler arasında belki de en değerlilerden biri, şahsiyetinde
topladığı etik davranma ve etik düşünme mirasıdır. Bu değerli mirasın gelecek
nesillere aktarılması, ülkemiz adına en önemli çalışmaların başında yer
alacaktır. Böyle bir çalışmanın, üyelerimizin kıymetli katkılarıyla TEİD çatısı
altında hazırlanması ise bizler için ayrı bir onur kaynağı olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
her biri ayrı değere sahip ve günümüze ışık tutan söylevlerinden biri olan
Muallimler Kongresi'nde söyledikleri, derneğimizin ülkemizde hedeflediği
noktayı anlatmak açısından da büyük öneme sahiptir: “Tehdit esasına dayanan
ahlak, bir fazilet olmadıktan başka güvene de layık değildir.” Etik ve İtibar
Derneği olarak biz de etik davranışların sadece şirket stratejilerinin bir
parçası olarak değil, vicdani olarak da samimiyetle benimsenmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Etiğin toplumun tüm kesimlerinin içinde karşılıklı bir takım
çalışması olduğunun ve zorlamayla değil, içselleştirilmesi ile üst yapılar için
bir güven alanı olacağının da farkındayız. Bütün çalışmalarımızı,
faaliyetlerimizi ve etkinliklerimizi bu doğrultuda yürütmeye çalışıyoruz.
Cumhuriyetimizin 100. yılını idrak ettiğimiz
bu dönemde, kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
etik, ilke ve değerleri de günümüze ışık tutmaya devam etmektedir. Prof. Dr.
Hikmet Özdemir'in kaleme aldığı bu kıymetli eserde de dürüstlük, çalışkanlık,
yetkilerini kullanmaktaki titizlik, itibara verdiği önem, şeffaflık ve
sorumluluk duygusu gibi evrensel ilke ve değerlere olan bağlılığını gösteren
düşünce ve eylemleri, tarihten notlarla ve bir nevi belgelerle maktadır.
“Atatürk’ün
Etik Mirası” eserimizin sadece etik ve itibar konularıyla ilgilenenler için
değil toplumun tüm kesimleri için çok değerli bir rehber olacağına inanıyor,
ortaya çıkmasında büyük bir özveri gösteren Prof. Dr. Hikmet Özdemir'e teşekkür
ediyorum.
Aslı Ertekin
Etik ve İtibar Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
ÖNSÖZ
“İnsanlar daima yüksek, temiz, kutsal amaçlara
yürümelidirler.”
“Bu hareket şeklidir ki insan olanın
vicdanını, beynini ve bütün insani kavramını tatmin eder.”
“Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük
özveride bulunurlarsa, yükselirler ve bu hareket şekli kesinlikle açık olur.”
“Çünkü alnı açık, beyni açık, kalp ve vicdanı
açık insanlar tarafından yönetilen toplumlar, ancak bu anlamda hareketlerin
izleyicisi olurlar.”
Kurucu liderimiz tarafından yukarıdaki dört
cümlede ifade edilen hedefi gerçekleştirenlerin mücadelesine “Atatürk'ün Etik Mirası” adlı bu incelemenin
Cumhuriyetimizin 100. yılında mütevazı bir moral katkı sağlamasını dilerim.
Hikmet Özdemir
Ankara, 17 Şubat 2023
Not: Metni yazarken yaşayan dili benimsedim;
resmi yayınlarda ve özel Metinlerde, bazen sözcüklerin, bazen de cümlelerin
taşıdığı anlamı bugünkü söyleyişleriyle verdim. Atatürk'ün
yazı ve sözleriyle ilgili belge ve tanıklıklar farklı dönemlerde yazıya
aktarıldığından, terim birliğine özen gösterdim Kişilerin ilk adlarını ve
soyadlarını birlikte kullandım; amacım bugünkü ve gelecek kuşaklar tarafından
onların tanınırlığını kolaylaştırmaktır. HÖ”
…………………………………….
Ek
: Bilge Liderlik
Kaynak:
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1081456
“Yeni Dünya artık sorunların tümüyle akılcı
-yani tıpkı matematik gibi- çözüm önerileri üretilebilen, bu çözümlerin sonuç
ürettiği bir zamanda değildir. Bu yüzden örgütsel bağlamda liderlere düşen
sorumluluklar da başkalaşmaktadır. Artık karar verme süreçlerinde büyük ölçüde
rasyonalite esaslı olunamayabilir. Rasyonel bakışın yanında, öznel yorumların,
sezgisel öngörülerin, psikolojik unsurların daha da ötesinde ruhsal
dokunuşların gerekli olduğu düşünülmektedir. Bilgece görmek, düşünmek ve
davranmak; yalnızca rasyonel bir karar ile oluşabilecek sonuçlardan daha özgün
ve etkili olabilmektedir. Belki bu etki kısa vadede zahir olarak görünmeyecek,
ama uzun vadeli denge oluşturmak adına bir temel teşkil edecektir.” 132.s.)
“Kişinin hem kendisini hem de diğerlerinin
iyiliği arasında denge kurması olarak tanımlanan bilgelik ortak beklenti
konumuna gelmektedir (Baltes ve Staudinger, 2000; Sternberg, 1998). Bilge bir
kişi, belirsizlik içinde nasıl hareket edileceğini, krizlerin ve ikilemlerin
istisnai bir şekilde nasıl çözüleceğini ve kişilerarası ilişkilerde özgün ve
birleştirici bir şekilde hareket etmek için bilişsel ve duyuşsal unsurları
nasıl kullanacağını bilen kişidir (Achenbaum ve Orwell, 1991). Günümüz zamanını
tanımlayan bu şartlarda liderlik pozisyonlarında bilgelik niteliklerine daha
çok ihtiyaç duyulduğu düşünülmekedir. Çünkü kısa vadeye odaklanmış ve bu yüzden
dayanıklılığı ve sürekliliği yitirmiş insanlar ve kurumlar, bilge liderlerin
uzun vadeli düşünen, daha dengeli davranan ve daha fazla öngörü kapasitesi
sunan özelliklerine gereksinim duymaktadır (Morse, 1996: 14). 133.s.)
“Örgüt içerisinde etkin liderlik için
bilgeliğin gerekli olduğu açıkça belirtilmektedir. Hatta bilgelik bir liderin
sahip olabileceği en önemli ve en nadir erdemlerden biri olarak
gösterilmektedir (Schulenburg, 2017: 43). Belli bir durumda neyin en
iyisi/doğrusu olduğuna karar vermek bilgelik gerektirir. Bu bakış bazen kesin
olarak doğru olandan ziyade belirli bir durumda en uygun, durumla en uyumlu
olana karar vermeyi gerektirmektedir (Livingston, 2012: 85).
Bilge bir lider, kendi çıkarları, kendini
geliştirme ya da kendini beğenme ile motive olmaz. İçselleştirilmiş bir ahlaki
zorunluluk olarak başkalarına yardım etmek için derin bir istekle motive
olmaktadır. Özgünlük ve ahlaki bütünlük, bilge liderlerin karakteri için temel
oluşturmaktadır. Bahsedildiği üzere bireysel özgünlüğe sahiptirler. Otantik yanları
bulunmaktadır. Bir başkasının lider olma yöntemini kopyalaması beklenmez.
Kendileri için en iyi liderlik tarzını bulmaları ve önderlik ettikleri kişilere
en iyi yardımı sunmaları beklenmektedir. Sözler ve eylemler arasında tutarlılık
şarttır. Önem verilen değerler ve eylemler birbirini desteklemesi gerekmektedir
(Branson, 2009: 32).” 136.s.)
“3.1. Bilge Liderin Özellikleri: Nonaka ve
Takeuchi (2011), bilge liderlerin altı temel yeteneğini önermişlerdir.”. ( )
“Bilge
liderliğin boyutları”. 143-144ss.).
“Giderek kaotikleşen, değerlerin yozlaştığı,
insanların uzun vadeli ve bütüncül düşünmediği günümüzde ihtiyacımız bilgece
bakış, bilgece düşünüş ve bilgece davranıştır.
Toplumları bilgece yaşamaya, bilge liderler
sevk edebilecektir. Bu yüzden Farabi’nin de ifade ettiği üzere bilge ve erdemli
liderlere ihtiyaç vardır. Geçmişi dün ile sentezleyen, günü en doğru okuyan,
böylece geleceğe doğru bir istikamette yürüyebilen, gerekirse özgün ama ödün
vermeyen ve insanları bu yöne ikna eden, hem duygular hem akıl yoluyla kalpleri
mutmain eden sakin ama kararlı, cesur ama tutarlı liderlere ihtiyaç vardır.
Yönetimi altında güven duyulan, anlamlı amaçlar koyan ve ömrünü bu amaçlara feda
eden, kişisel çıkar ötesinde daha yüce bir bütüne hizmet eden bir bakışa
ihtiyaç vardır. Hayatı bulduğu gibi bırakmayan, katkı sağlayan, dağınık
kaynakları koyduğu vizyonla, mütevazı ve fedakâr tavrıyla, bütüncül bakışıyla
toparlayan, iş birliği yapan liderlere ihtiyaç vardır. Belki liderliğe dair
bilgi ve tecrübe birikimi çokça artmıştır. Hatta bilim liderlik olgusunu farklı
boyutları ile derinliklerine kadar incelemiştir. Demek istenen odur ki sorun
bilgi kısmında değil, bilgelik kısmının eksik kalmasındadır.” 145.s.)”.
……………………………………….
“Bugün burada, yalnız Türk tarihinin
değil, insanlık tarihinin yetiştirdiği en büyük kumandanlardan birinin, bir
barış ve demokrasi erbabının ve bilge bir şahsiyetin, yani Atatürkümüzün 125. Doğum yılını kutlamak için toplanmış
bulunuyoruz.”. 17.s. https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/125.y%C4%B1l-sempozyumu.pdf
“Bu vesileyle dost-düşman, herkese,
özelikle “Türkler Mustafa Kemal Paşanın fikirleriyle hareket etmekten
vazgeçsin” diyen Avrupalı dostlarımıza şunu söylemek istiyoruz:
Çanakkale’den Millî Mücadele’ye
gösterdiği birinci sınıf askerlik dehasıyla onurumuzu kurtaran Atatürkümüzü, O’nun barışsever, demokrat ve bilge
kişiliğini, Türk milleti olarak ne kadar derinden sevdiğimizi ve ebediyete
kadar da sevip izinden gideceğimizi görüp bilmelerini istedik.”. 17-18ss. https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/125.y%C4%B1l-sempozyumu.pdf
“10 Kasım 1938: Romanya eski Dışişleri
Bakanı N. Titulesco, Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’a şu
telgrafı çekti (çeviri):
“Büyük, şanlı ve bilge Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ölümüne pek üzüldüm. En içten
başsağlığı dileklerimi kabul buyurmanızı ve Hükûmetinize sunmanızı rica ederim.
Öyle büyük bir Şefi yakından tanımış olmayı ve Balkan Paktı dolayısyla onunla
birlikte yan yana çalışmış olmayı kendim için her zaman nadir bir ayrıcalık
sayacağım. Bu acı anda içten dostluk duygularıma lütfen inanmanızı özellikle
rica ederim.” 17”. 464.s. https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/125.y%C4%B1l-sempozyumu.pdf
…………………….
Notlar:
İncele: Atatürk'ün Saadet Anlayışı Hakkında Bir Deneme – Erdem. Mübahat TÜRKER-KÜYEL. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693034
Atatürk Atatürk stratejist, bu onun bilgeliğidir aynı zamanda bilgelik
konuları. Atatürk’ün bilgeliğinin alt konularını listele.
Atatürk Sadece liderlik, sadece karizmatik olmak yeterli değildir.
Bilge liderliktir esasen önemli olan. Lider, önderi önder, öncü, iz bırakan…
Bunlarla bilge arasındaki fark.
………………….
Türk kültüründe Ata
kavramı hakkında;
Alptekin,
C. (1991). Ata. İslam Ansiklopedisi içinde (ss. 32-33). 4, İstanbul: İSAM.
https://islamansiklopedisi.org.tr/ata--ced
....................................
Bilge kavramının Ata kavramıyla ilişkisi için bkz.:
Türk Kültüründe Atalar Kültü * Kübra Yıldız Altın * Doktora Tezi
* 2018 * Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halkbilimi
Anabilim Dalı Türk Halkbilimi Bilim Dalı. http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/4454/10188127.pdf?sequence=1
·
“Sonuç olarak,
her ata, aynı zamanda kahraman iken; her kahraman, ata değildir. Kahramanın
özelliklerine ancak bilgelik, erdemlilik ve cesur olma gibi toplumun öncelediği
ve istediği belli başlı nitelikler eklendiğinde ata kültüne dönüşüm
gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla, her kahramanın zamanda bir dalgalanma
yaratan ve mekânda bir iz bırakan aktör olduğu dikkate alındığında, her
kahramanın ata vasfı kazanamayacağı görülmektedir.”. (16.s.)
·
“Türkçe ata
kelimesi baba, dede ve ced anlamlarına gelmektedir. Ata, dede ve baba gibi
genellikle unvan olarak verilen bu kelimeler, toplumda büyük saygı kazanmış
yaşlı (ve/veya kıdemli) kimseler, dervişler, şeyhler ve ulular için kullanılmış
ve halen kullanılmaya devam etmektedir. Ata ve baba kelimelerinin özel
isimlerin başına getirildiği görülmekle birlikte, zamanla, Hoca Ahmet Yesevî
örneğinde olduğu gibi, hürmet ve kutsama anlamlarını da bünyesine katarak hoca
kelimesinin kullanımının yaygınlaştığını görmekteyiz. Selçuklu şehzadelerinin
eğitimiyle ilgilenen ve onlar adına eyaletleri idare eden askeri valilere
ata-bey ve hekim anlamına gelen ata-sagun bu bağlamda örnek verilebilir. Türk
kültüründeki atalar kültü geleneği Cumhuriyet’in ilanından sonra da yaşamaya
devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e Meclis
tarafından Atatürk’ün soyadı olarak
verilmesi ve onun halk arasında kısaca Ata şeklindeki kullanımı (Alptekin,
1991, s. 33; Çobanoğlu, 2001a, s. 249) dikkate değerdir.
2.2.1.
Atanın Kimliği ve Cinsiyeti Meselesi
Arkaik
toplumsal bilince sahip insanlar için, Sagalayev ve Oktyabrskaya’nın (2013)
sistemleştirdiği biçimde, birinin sosyal konumunu belirleyen belli başlı
nitelikler vardır. Bunlar kişinin cinsiyeti, yaşı, fiziki özellikleri,
akrabalık ilişkisi sistemindeki yeri ve rolü, sahip olduğu maddi varlıkları,
hakları ve becerileri olarak sıralanabilir (s. 77).
Ata olarak
isimlendirilen kültürel tipler, en genel tanımlamayla, bireyin, bir grup
insanın veya daha geniş anlamda ulusların “soyundan geldiğine” inanılmakla
beraber çoğunlukla mitik olan (Emiroğlu, 2009a, s. 78) bir kişidir. Bu şekilde
“ata” tanımı oldukça değişkendir. Ata için bazıları ölmüş yaşlılara dikkat
çekerken; bazıları bir aile, bir klan veya kabilenin ölmüş dedelerini (Bae,
2012, s. 9) kastetmektedir.
Steadman,
Palmer ve Tilley’e (1996) göre, ata tapımı evrenseldir ve her dinde görülür.
Bunun olmadığı veya olmadığının iddia edildiği toplumlarda ise ataların
hatıralarının ya da adlarının unutulduğu varsayılmaktadır (s. 64). Her grupta
akıl veren, bilgisine danışılan, sözlerine güvenilen kişiler vardır. Ayrıca,
hayatın normal akışı içinde bu gereklidir. Onların kaybı ise toplumda bir
tedirginlik ve boşluk yaratır. Bu bilge kişi basitten
karmaşığa veya özelden genele kadar toplumun her katmanında görülebilmektedir”.
(107s.)
·
“Ailedeki bu özel
atalar kültü, ulusa da yayılmış durumdadır. Dede Korkut ve Oğuz Kağan gibi
bilge ve alperen ataların törenlerde veya destan okumadan önce anılmaları, ulus
düzeyinde atalar kültünün varlığını göstermektedir.” (109.s.)
·
“Ebul Gazi
Bahadır Han’ın Şecere-i Türk isimli eserindeki “Moğol Kabileleri”ni ele aldığı
bölümde geçen “İçike, Moğolca ata demektir. Türkler hürmet ettikleri kişilere
ata derler. Hekim ata gibi. Moğollar Mingilik’i pek sevdiklerinden ona Mingilik
İçike demişlerdir” (Ebu’l-Gazi Bahadır Han, 2009, s. 51) ifadelerden Türklerin bilge, sözlerine güvenilir ve itibar ettikleri
kişileri ata şeklinde onurlandırdıkları anlaşılmaktadır.”. (110.s.)
·
”Ata vasfı
kazanmak için sadece yaşın yeterli olmadığı yukarıda Altay Türklerinden alınan
örnekte ortaya konulduğundan, hem belli bir yaşı hem de tecrübeyi içinde
barındırdığı için kıdem kavramının daha işlevsel olduğu düşünülmektedir. Fakat,
“yaşlılar kategorik olarak atalara en yakın kişi olarak görüldüğünden” (Selçuk,
2010a, s. 144; 2010b, s. 67) ata ve yaşlılık arasında bir ilişki olduğu hatırda
tutulmalıdır. Çünkü, Türkler gibi akrabalık temelli toplumlarda yaş, bilgelik ve siyasi makam için ehliyetli olma
neredeyse kaçınılmazdır (Eriksen, 2009, s. 303).”. (111.s.)
·
“Türk kültüründe,
ölen bir kişinin gerçek hayatta kahramanlıklar yapmışsa veya bilge bir kişiyse öldükten sonra onun bilge ata
veya kahraman-ata olarak anılmaya devam edeceğine; ölen kişi gerçek hayatta
kötü biriyse onun ruhunun serseri bir şekilde dolaşacağına62 inanılmaktaydı.”
(140.s.)
·
“Atalar kültünün
mantığı basittir: atalar yolu göstermişlerdir, yetişkinler onların
arabulucularıdır, soydan gelen gençler onlara itaat etmelidirler. Atalara
gösterilen saygının siyasi olarak meşrulaştırıcı ve sosyal açıdan dengeleyici
bir etkiye sahip olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, Türkler gibi
akrabalık temelli toplumlarda yaş, bilgelik
ve siyasi makam için “ehliyetli olma” neredeyse kaçınılmazdır (Eriksen, 2009,
s. 303). (154.s.)
·
“Göğün kendisi,
hem Tanrı hem de Tanrı ve yardımcılarının mekânı olarak düşünülürken, Orta
Dünya denilen kısım ise insanların ve diğer canlıların yaşadıkları yer şeklinde
betimlenmiştir. Orta Dünya’nın yöneticileri ise atalar ve ata ruhlarıdır.
Yaşadıkları zamanda söyledikleri bilgece
sözlerle toplumu yönlendiren bu kişiler, öldükten sonra yer ve sulara karışarak
Orta Dünya’yı düzene koymaya ve Tanrı ile insanlar arasında aracı olmaya devam
etmişlerdir. Bu durum, büyük ihtimalle, tabiat unsurlarının zaman içinde
kültleşmesini sağlayan en önemli etkenlerden birisi olmuştur.” (162.s.)
·
“Günümüze kadar
yapılan atalar kültü tanımlarında genel olarak “grubun ölmüş yaşlı kişilerine
duyulan sevgi ve korkuyla karışık duygu” şeklinde açıklama yapılmıştır. Böyle
bir tanımlama sadece ölen atalara ilişkin olup, atalar kültünün özünde bulunan
süreklilik ve uyumluluk niteliğine aykırıdır. Bu bağlamda Türk kültüründe
atalar geçmiş, bugün ve gelecek olarak tanımlayabileceğimiz üçlü zaman
tasavvuruna sahiptir. Değerlendirme yaparken yaşlı olma durumundan ziyade
“kendinden önce yaşadığı için eskinin bilgisine ve belli bir tecrübeye sahip
olduğundan kıdemlilik” şeklinde tanımlama daha yararlı olacaktır. Çünkü
anlatılarda karşılan her yol gösterici, bilge ata olamayacağı
gibi; her yaşlı kişi de ata olarak nitelendirilememektedir. Örneğin yaşlı
olarak betimlenen kişilerin eylemlerine bağlı olarak yer altına gidip ölü kültü
içinde yer alması böyle bir açıklama yapmamızı gerektirmiştir79.” (165-166ss.)
·
”Türk kağanları
için “istendik değerlerin” bir diğeri “akıllı” ve “faziletli olma” idi. Bunun
tam karşılığı ise erdemdir. “Tanrı yolu ve hükümdara Tanrı tarafından verilmiş
iyi bir özellik” olarak tanımlanan erdem (Gökalp, 1979, s. 228) kelimesi, Türk
kahraman ve ata tipolojisinde olması beklenen niteliklerden birisi olup,
(doğru, adaletli, yiğit, ölçülü, ahlaklı, bilge,
vefalı, alçakgönüllü ve “sözünün eri olma” gibi) birçok değeri içinde
barındırmaktadır. Sonuç olarak, Türk kültüründe atalara ilişkin tüm inanç ve
uygulamalar, geçmişle sınırlı kalmayıp Türk’ün hayat felsefesi veya Türk dünya
görüşünü (Turkish worldview) yansıtmaktadır.
Türklerin
geleneksel devlet yönetimindeki kağan, başbuğ gibi adlarla anılan kişilerin
“istendik değerlerle bezeli ideal tipler” oldukları tespit edilmiştir. Devlet
yöneticilerine yüklenen niteliklerin atalarda da bulunması ve bazı kaynaklarda
bu kişilerin atalardan kalan geleneklere bağlı kalınmasının istenmesi devlet
katında da atalar kültünün oldukça önemli olduğunu göstermektedir.” (170.s.)
(Tezde bilge 155 kez var. İlk 26’sını inceledim)
bilge aratırken bir boşluk bilge yazmalı
·
“Günümüzde
bilginin türü ve içeriği değişse de “bilgi” temi aynı kalmaktadır. Bilgi,
bilgiye sahip olan bilge ve onun toplumda kazandığı statü olarak bilgelik hemen
her kültürde çerçeve figürü oluşturur. Bununla birlikte ataların bilgelik yönü, onlara ilişkin tipolojik özelliklerden
birisini oluşturmaktadır. Danışman veya kılavuz rolünde olan bilge atalarda ise
bu özelliğin daha çok ön plana çıktığı görülmektedir.”. (199.s.)
“Atalar
kültü”. İçinde: Türk destanlarında bilge adam tipi
üzerine bir inceleme * A studying
about the wise man type in turkish epics
* Bilge Esirgen * 2007 * Kocaeli
Üniversitesi * Yüksek Lisans * Türk Dili ve Edebiyatı. 36-39ss.
Türk Kültüründe Atalar Kültü * Kübra Yıldız Altın * Doktora Tezi
* 2018. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halkbilimi
Anabilim Dalı Türk Halkbilimi Bilim Dalı* http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/4454/10188127.pdf?sequence=1
…………………………………
“Atatürk
ve bilgelik” aramaları yapmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder