4 Eylül 2024 Çarşamba

Fatih Sultan Mehmet'in Vizyonu

 

Fatih Sultan Mehmet'in Vizyonu

16.6.2022

 

Prof. Dr. Süheyla Artemel

“Fatih'in, uzlaşmacı kişiliği ile Türkiye'deki etnik ve dini kimlikleri bir arada tuttuğuna vurgu yapan Artemel, şunları anlattı:

"Fatih uzlaşmacı bir kişilikti. Öyle olmasaydı, Ermeni, Rum, Patrikhane ve bütün bu Türkiye'de yaşayan değişik dinler ve değişik etnik kökenlerden gelen insanlar, 19. asrın sonuna kadar bir arada, huzur içinde yaşayabilirler miydi? Bu renkliliği, bu birlikteliği, bu bütünlüğü kardeşlik içinde tutması tamamen bahsettiğim vizyonuyla ilgili. Buna tabii ki Fatih'in tasavvuf yönünü de eklemek lazım.''. 28.5.2017. https://www.memleket.com.tr/istanbulun-fethinin-564-yil-donumu-1138052h.htm

 

Nicolae Jorga, İstanbul'un Fethi sonrası Fatih'in vizyonunu şöyle özetler

"Artık muhafazakar ve devrini tamamlamış bir siyasetin temsilcisi olan bütün yaşlıları siyasetten uzaklaştırıp, kendine benzeyen insanlarla gözü pek daha cüretkar yeni bir rotaya yelken açmayı planlıyordu". https://mobile.twitter.com/kasmbolat1/status/1098304460105879555

Yevcin

“yaşadığı dönemin ötesinde düşünen fatih'in anısını ,çağının gerisinde düşünenler yansıtamaz, bugün olan bitenle sultan mehmet'in düşüncelerinin en ufak paralelliği yok çünkü.

fatih'in vizyonunu anlamak isteyenler biraz araştırsa, biraz belgesel izlese, kitap okusa yukarıda yazdıklarıma hak verecekler.

tanım: osmanlı'nın 7. padişahı, istanbul'u fetheden komutan, vizyon sahibi, entelektüel, aydın.

Yevcin, 25.07.2020 11:51 ~ 23:05”. https://eksisozluk.com/fatih-sultan-mehmet--42269?p=72

 

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ

“FATİH’İN HEDEFLERİ VE VİZYONU

Aslında şu ana kadar iki yazıda çizdiğimiz Fatih Sultan Mehmet Han portresindeki bütün özelliklerine Fatih’in vizyonunu anlatırken tekrar değineceğim. Fatih’in amacı neydi? Bu açıktır ki, Fatih Sultan Mehmet kendine ne Emevî ve Abbasi Sultanlarını, ne İran Şahlarını, ne de Türk Hakanlarını örnek almıştı. Fatih Sultan Mehmet yeniden Roma İmparatorluğu’nu kurmak, hem Doğu hem de Batı Roma taçlarını kendinde birleştirmek istiyordu. Bu yüzden kendini Kayser-i Rum (Roma Sezarı) ve Sultan-ı İklim-i Rum (Roma ülkesinin Sultanı) olarak adlandırırdı. Roma İmparatorlarının hepsinin ortak unvanı olan “pontifex maximus / bütün dinlerin başrahibi” unvanını kullanmasa bile, fiilen o unvanın sahibi gibi davranmıştır. Örneğin protokolde Fener Rum Patriğini Şeyhülislam’la eşit kabul etmesi yanı sıra, Bizans döneminde İstanbul’a sokulmayan Ermeni Gregoryen kilisesini İstanbul’a kabul ettiği gibi, aynı zamanda İstanbul Ermeni Patrikliğini de o kurmuştur. Fatih döneminde adının başında “Has” olan birçok paşa vardır. Bunlar ne Türk kökenlidir, ne de devşirmedir. İsminin başında “Has” unvanı olan bu paşalar aslında Fetihten sonra Müslüman olmuş Bizans Prens ve Asilzadeleridir. Yani Bizans aristokrasisi İslam’ı kabul ederek daha kuvvetli bir şekilde devlet yönetiminde yer almıştır. Fatih İstanbul’u ihya ve inşa ederken de bir Türk İslam beldesini değil ama Büyük Konstantinus ve Büyük Justinianus’un İmparatorluk şehrini temel almıştır. Yeniçerilerin yeniden teşkilatlandırılması ve tüfekli ağır piyade sınıfına dönüştürülmesi de Roma Lejyonerleri örneğini takip eder. Fatih’in, belki de ölümüne bile sebep olan, bu Roma’nın ihyası hayali ve vizyonu son seferinde de gözümüze sokulur: Gedik Ahmet Paşa’nın başlattığı İtalya’nın fethi projesine kendisi de bizzat katılacaktır. Amaç Aya Sofya’nın yanına San Pietro Katedralini ve Şeyhülislam’la patriğin yanına Papa’yı da katmaktır.

Fatih bu hedefini gerçekleştirseydi ne olurdu? Tarih “keşke” ile yazılmaz, tarih olan bitenin kaydına dayanır. Ancak ben tarihçi değilim ve fikrimi ifade edeyim: Eğer Fatih zehirlenip öldürülmese idi, muhtemelen bir sene içinde bütün İtalya’yı fethedecek, Roma’da Batı Roma İmparatoru olarak taç giyecek, belki Papalığı da İstanbul’a taşıyacaktı. İtalya’nın fethiyle beraber hem sanat ve ilim alanında önemli katkılar elde edecek, hem de ilkel kapitalizmin temel finans kurumları ve bu kurumların idare ettiği servet ile iktisadi ve sosyal hayata bakışımız değişecekti. Belki de başka türlü ve bize özgü bir kapitalizmin temelleri de atılacaktı.”. 31.7.2020. https://www.gazetebirlik.com/yazarlar/fatihi-anlamak-ii/

 

Ezgi Başaran

“Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet) tam bir rönensans insanıydı. Hedefi dünyayı fethetmekti. Kendini Doğu Roma İmparatorluğu’nun várisi olarak görüyordu. Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen bu kitaplar Fatih’in vizyonunu anlatıyor. Soldaki İmrozlu Michael Kritovoulos’un yazdığı ve Fatih’i anlatan Yunanca bir kitap. 1451-67 yılları arasında yaşanan olayları 5 bölüm halinde anlatıyor. Fatih ve son Bizans İmparatoru XI. Konstantin arasındaki haberleşmeler bu bölümlerin en uzununu oluşturuyor. Yunanlı yazar Fatih Sultan Mehmet’i kitapta sıkça övüyor ve onu Büyük İskender ile karşılaştırıyor. Fatih Sultan Mehmet’in Tarihi adlı ikinci kitap ise saray eşrafından Dursun Bey tarafından yazılmış. Kitabın üstünde tarih bulunmasa da yazılış tarzı nedeniyle 1400’lerin sonunda kaleme alındığı tahmin ediliyor. Bu kitapta da Kuran’dan yapılan alıntılarla Fatih ve İskender karşılaştırılıyor. Bu iki kitap da Latin dillerine ve sanata olan ilgisiyle tanınan Fatih Sultan Mehmet’in başucu kitaplarıydı.”. 30.1.2005. https://www.hurriyet.com.tr/turkleri-turklere-de-tanitacak-292552

 

Serhat Açıkgöz

“İstanbul’un yeniden iskan süreci kesinlikle gelişigüzel insan profili ile düzenlememiş, tamamen geleceğin büyük başkentini ve bir dünya şehrini iskan etmek amacı ile yapılmıştır. Bu kadar farklı ırk, din ve mezhepten insanı bir araya getirme ve onu idare etme süreci tabiî ki kolay olmamıştır. Ancak Fatih’in, vizyonunu anlayabilmek açsından, nasıl bir kozmopolit şehir inşa etmeye çalıştığını, yukarıdaki bilgiler ışığında çok net bir şekilde görebiliyoruz.” Serhat Açıkgöz: Fatih Devri Ayasofya Vakfiyesine Göre Ayasofya Vakfı’nın İstanbul’un Yeniden İnşa Edilmesindeki Önemi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2010. T. C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı İktisat Tarihi Bilim Dalı. (23.s.)

“Sultan Mehmed, bin bir zorluklar altında gerçekleştirdiği fetih sonrası, kendi vizyonu içerisinde İstanbul’a atfettiği önemi daha fetih sırasında, İstanbul’a zarar gelmemesi için göstermiş olduğu çaba ile bizlere anlatmak istemiştir. Fetih sırasında genç sultan, İsfendiyaroğlu İsmail Beyi imparatorun yanına göndererek, şehrin yağma edilmesine mani olmak üzere teslim teklifinde bulunmuştur. Yapılan son tekliften sonra da imparatordan olumsuz cevap alınması karşınında, iştahla bekleyen cengaver ordusuna yağma izni vermekten başka çaresi kalmayan genç sultan için bu durum, kurmayı düşündüğü yeni cihan imparatorluğunun başşehri için, kendisini hiç de hoşnut etmeyen bir netice olacaktı.59”. Serhat Açıkgöz: Fatih Devri Ayasofya Vakfiyesine Göre Ayasofya Vakfı’nın İstanbul’un Yeniden İnşa Edilmesindeki Önemi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2010. T. C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı İktisat Tarihi Bilim Dalı. (19.s.)

 

 

 

 

Serhat Açıkgöz: Fatih Devri Ayasofya Vakfiyesine Göre Ayasofya Vakfı’nın İstanbul’un Yeniden İnşa Edilmesindeki Önemi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2010. T. C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı İktisat Tarihi Bilim Dalı

 

İbrahim Kalın

“İstanbul Üniversitesi'nin temellerinin 1453 yılında atıldığını hatırlatan Kalın, "500 küsur yıldır dünyaya yetişmiş insanlar kazandırması, hem geçmişimiz hem de geleceğimiz için çok önemli mesajlar veriyor. Bir rivayete göre, Sahn-ı Seman Medresesi olarak kurulan İstanbul Üniversitesinin ilk kuruluş toplantısı, 30 Mayıs 1453'te sonra, yani İstanbul fethinden sonra yapılıyor. Bu, Fatih'in vizyonunu gösteren önemli bir gerçek. Çünkü sadece surları ve kaleleri fethetmek yetmiyor, kalpleri ve zihinleri fethetmek gerekiyor." diye konuştu.”. 18.5.2017. https://www.sonhaberler.com/iu-ogrenci-konseyi-1453-odulleri-sahiplerini-buldu-haber-272432

 

"Fatih Sultan Mehmet'in Vizyonu" . "Fatih Sultan Mehmet'in Vizyonunu"  (Google aramalarından gelen sonuçlardan seçtiğimiz alıntılar)

Mete Yarar

"Hizmeti, Ar-Ge'yi, teknolojiyi kopyalayabilirsiniz. Kopyalayamayacağınız tek şey insan değeridir."

Asıl farkın yaratıcı olarak sağlanabileceğini kaydeden Mete Yarar, "Vizyoner" olmanın kopyalanamaz olmakla eşdeğer olduğunu ifade ediyor. Ülkenin gençlerinin benimseyeceği vizyonun, ülkenin bizzat kendi vizyonu olacağını sözlerine ekliyor. Fatih Sultan Mehmet'in vizyonu ile İstanbul fethedilmiş olduğunun örneğini ekliyor.”. 13.12.2018. https://vizyonergenc.com/icerik/stratejik-guvenlik-gucu-insan-kaynagi

 

Ismail Amoutska

“Fatih Sultan Mehmet’in vizyonu ve hedefleri çerçeve- sinde Ortodoks/Doğu Hristiyanlığı da yeni bir döneme girmiştir. Fatih, 1204 Latin istilasından beri kan kaybeden Ortodoks Hristiyanlığının kendi denetiminde Katolik Hristiyanlığına karşı siyasi bir koz olarak kullanmak istemekteydi. Bu sebeple Patrik olarak Gennadios’u atarken ona devlet sınırları içinde yaşayan Ortodoks Hristiyanların büyük kısmının denetimini ve liderliğini de vermiştir. Bu şekilde devlet Fener Rum Patrikhanesini bir “süzgeç” misali Katolik inancın, dolayısıyla Papa denetiminin Osmanlı sınırları içine girmesini engelleme aracı olarak kullanır. Bu şekilde, Osmanlı kendisine Balkanlar ve Karadeniz’in kuzeyinde hakimiyet alanı genişletirken paralel olarak Patrikhane’nin nüfusunu da genişletir. Anadolu ve Rumeli’de bu kadar geniş nüfusun liderliğini üstlenen Patrikhane’ye, beraberinde büyük bir siyasi güce de sahip olmayı sağlıyordu. Patrikhane bu güç sayesinde bir yandan kendisini önce Bulgarları sonra da Rusları millet olarak Hristiyanlaştıran Doğu Roma İmparatorluğu’nun kültürel olarak devam ettiricisi olarak görmesinden dolayı kendi siyasi çıkarları içinde kullanılması normaldi. Bu sebeple Osmanlı Devleti’ne bağlanan her nüfus bir anlamda kendi dilini/kültürünü gelecek kuşaklara aktaramazken, Osmanlı da kendi değerlerini dayatmazken Patrikhane’de dil olarak Rumcadan başka bir dil kullanmadığından kendi dilini dayatıyor pozisyonuna geldi.” 2020. https://www.academia.edu/46937969/OSMANLI_MAKEDONYASINDA_RUM_BULGAR_M%C3%9CCADELES%C4%B0_1895_1906_

 

Erol Mütercimler

“Fatih Sultan Mehmet’in vizyonu şuydu: Müslüman Roma İmparatoru olmak. Kanuni Sultan Süleyman’ın vizyonu şuydu: bir İslam dünya imparatorluğu kurmak. Her iki vizyon da doğruydu, her iki vizyon da haklıydı. Ama her ikisinin de eksik yanı şuydu. Osmanlı Devleti deniz gücüydü, ama denizcilik gücü konseptine sahip olan bir devlet değildi. Bu devletin yüksek stratejisinde denizcilik gücü konsepti hiçbir zaman olmadı. 2011 yılının Haziran ayına geldik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde de olmadı.

Bizde hiçbir zaman bu gelişmedi. Denizcilik gücü konsepti ne demektir? Çok özet olarak söyleyeyim; ticari bahriyenizle savaş bahriyenizin ve geri kalan tüm unsurlarınızın birlikte hareket ettirilmesi demektir. Ama bu neden olmuyor? Çünkü biz karacılık gücü konseptine sahibiz. Yalnızca biz değil. Çin böyledir, Rusya böyledir, Almanya böyledir. O nedenle de tarihleri öyle yazıldı. Umuyoruz ki, bütün bu çalışmalar, bütün bu konuşmalar bizi daha iyi yerlere götürsün. İnşallah bundan bir-iki yıl sonra bu durumun tersine dönmüş olduğunu konuşuruz.”. (159.s.). (Baskı tarihi: 2013). https://bodrum.bel.tr/upload/basili_kaynaklar/1_Turgut_Reis_Turk_Denizcilik_Tarihi_Sempozyumu.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder