20 Nisan 2020 Pazartesi

PROF. DR. HASAN IŞIN DENER HAKKINDA ALINTILAR


PROF. DR. HASAN IŞIN DENER HAKKINDA ALINTILAR



Derleme: Bülent Ağaoğlu
İstanbul, 2016





Prof. Dr. Hasan Işın Dener 

(1943-2020)


Adanmışlık

“Hasan hoca yaşamını öğrencilerine, çağdaş ve pozitivist bilimin gelişmesine adamış bir akademisyen ve son dönemde sayıları giderek azalan sanatla, edebiyatla, bilimle yoğrulmuş bir Cumhuriyet Aydını’dır.”  (Editör: 2010, 6.s.)

Allame

“Engin bilgisinin karşısında herkes gibi ben de zaman zaman komplekse girdim. Müthiş hafızasının yanında şaşırdım.”  (Nazmi Kozak: 2010, 170.s.)
“Hasan hoca ile birlikte olduğumuz zamanların hemen hemen tek konuşanı, O’dur. Engin bilgisiyle bir konudan girilir, sonrasında birkaç saat sonra ilgisiz bir konudan çıkılır. Çoğu zaman, görüşmemizden ayrılırken “Bu akşam biz ne konuştuk?” sorusunu kendime sormadan edemem. Öylesine, daldan dala atlayan bir seyir izler akşam sohbetleri.”  (Nazmi Kozak: 2010, 171.s.)
“Aslında Hasan Hoca, neredeyse nesli tükenmekte olan "entelektüel-filozof bilim adamı" geleneğinin çarpıcı bir örneğidir. Görünüşteki dalgınlığının ve dağınıklığının gerisinde yatan "aşırı farkındalık", "duyarlılık" ve "titizlik" belki de Hoca'yı tanımlayacak en kritik özellikleridir." (Uğur Ömürgönülşen: 2010, 172.s.)
“derya gibi bir bilgiye ve birikime sahip bu nefis insan…” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196
“…engin bilgisi ve sınırsız hoşgörüsü ile öğrencilerin idolü haline gelmiş…” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196
“son derece kulturlu, gormus gecirmis ve inanilmaz derecede sempatik olan, kendini isine adamış baba akademisyen. ancak bir kere "ladies and gentelmen" diye derse basliyor ki sonra tutabilene askolsun. bir de bakmisiz ki 3 saat gecivermis gitmis. ammavelakin gercektende insana birseyler katan sadece isletme degil, kimyadan siyaset bilimine kadar her konuda engin bilgi sahibi olan ve bizleri bu konularda aydinlatan super bir hocadir ayni zamanda. bu arada kendisine hangi isletmeyle ilgili ingilizce ders kitabini soracak olursaniz icerigiyle dahil bilir ki bu kadari insanda bir hayranlik ifadesi uyandirir.” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196
“kendi akademik dalının dışında, neredeyse hemen her konuda bilgi ve birikime sahip, tanıdığım en sempatik, hazır cevap ve espritüel akademik şahsiyet.” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196
“kendisi ingilizceyi anadili gibi rahat kullanan, aralarda engin bilgisini gozler onune serecek sekilde yaptigi esprilerle de bu dili susleyen, yalnizca kulturuyle bile herkese her seyi ogretebilecegi konusunda kafalarda suphe birakmayacak bir sahsiyettir.” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196

Bakış Açısı

“misyonunu ogrencilerine; matematige, istatistige, isletmeye, iktisada ve tum bunlardan yola cikarak da hayata dogru bir bakis acisini kazandirmak olarak belirlemis ve - basta ben olmak uzere - bircok ogrenci uzerinde de bu yonde bir hayli etkili olmustur.” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196

Beşeri münasebetler

"Dener’in kişiliği ve insanı ilişkilere verdiği önem üzerine de pek çok şey söylenebilir. Beyefendiliği ile karşısındakinin görüşüne katılmasa bile, farklı düşündüğünü lafı epey de detaylandırarak anlatır. Tabi buradaki bir sıkıntı, karşı tarafından hocanın açıklamalarını iyi dinlemesi ve iyi anlamasıdır.
Yoksa kendisi aslında katılmadığını anlatırken, karşısındaki kişi kendisini onayladığını sanabilir! Uzun yıllar mesai arkadaşlığı yaptığı Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Duygu Altuğ, hocanın bu özelliğine ilişkin şunu söyler (Altuğ 2000: 162-164):" (Kozak, Nazmi:  2016, 313.s.)

Bilim adamı

“Gerçek bilim adamı, başkalarının mutluluğu ve başarısı için kendi mutluğunu ve başarısını öteleyen, başkalarına ve topluma yarar sağlamak uğruna , takdir beklemeksizin, fedakarlıktan kaçınmayan kişi midir, acaba?" (Doğan Yaşar Ayhan: 2010, 161.s.)
“Bir keresinde akşamın geç vakti evinin balkonunda oturmuş sohbet ediyorduk. Trenler için optimizasyon teorisine ilişkin kendi buluşlarını kıvrak zekasıyla ve heyecanla anlatmıştı. İşte o sohbet sırasında bir bilim adamının nasıl olması gerektiğini, bilimin nasıl bir ince detaylarda yöntem gelişmeye bağlı olduğunu birebir anlamıştım. Benim için çok önemli bir anıdır.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 166.s.)
"Ve elbette bir bilim insanıdır Hasan Işın Dener… Tartışmasız… Hem de örnekleri nadir kalmış olanlarından. Bilgisi, titizliği ve sürekli bilimsel metoda sadık kalması ve bilimsel etik ilkelerinden taviz vermemesi, aklıma gelen birkaç özelliği. Uzun yıllar Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde görev yaptığı Prof. Dr. Doğan Yaşar Ayhan, bilim insanı olma yönünü şöyle betimler (Ayhan 2000: 160-161):
Bir bilim adamını iyi tanımak, onun kişilik yapısını ve davranışlarını iyi analiz yaparak, anlamaya çalışmak, anlamına gelir. O’nun için hiçbir şeyin sonu yoktur. Bilimsel çalışmalarda zamana karşı yarış olmaz veya olmamalıdır. Kim demiş “zaman nakittir” diye? Bilimsellik uğruna insan erinmemelidir zamanını harcamaktan. İşte böyle davranılırsa bilimsel evrim tamamlanır, kişi doyuma ve mükemmelliğe ulaşır.
Bunun için de sabretmelidir insan, çabasını ortaya koyarken. Ancak nereye kadar?" (Kozak, Nazmi:  2016, 313-314s.)

Çok yönlülük

“Dener, kelimenin tam anlamıyla disiplinlerarası çalışan bir akademisyen ve araştırmacıdır. Hani ilgilenmediği alan yok gibidir. 1800 yılı öncesinin filozofları gibi, hemen her alana ilgi duymuş, araştırmalar yapmış ve bu alanların pek çoğunda da dersler okutmuş biri. (Kozak, Nazmi:  2016, 309.s.)
“Alman ekolünde yetişmiş biri olmasının bunda kuşkusuz epey etkisi var.” (Kozak, Nazmi:  2016, 309.s.)
“Hasan Işın Dener’in, okuttuğu dersleri tanıtırken yukarıda gördüğümüz üzere epey geniş bir mesleki ilgi alanı söz konusu. Bunların nasıl bir dağılım gösterdiğini okuttuğu derslerden anlamak mümkün iken, (…)” (Kozak, Nazmi:  2016, 311.s.)
“Dener, geniş bir yelpazede çalışmaları olan, dersler okutan bir öğretim üyesidir.” (Kozak, Nazmi:  2016, 311.s.)
"Eğitimcilik yönüne ilişkin olarak Ekşi Sözlük’te bir öğrencisinin yazdığı şu ifade öyle sanıyorum ki, Dener’in eğitimcilik yönünü daha iyi açıklamaktadır:
Son derece kültürlü, görmüş, geçirmiş ve inanılmaz derecede sempatik olan, kendini işine adamış baba akademisyen. Ancak bir kere “ladies and gentlemen” diye derse başlıyor ki, sonra tutabilene aşk olsun. Bir de bakmışız ki üç saat geçiverip gitmiş. Ammavelakin gerçekten de insana bir şeyler katan sadece işletme değil, kimyadan siyaset bilimine kadar her konuda engin bilgi sahibi olan ve bizleri bu konularda aydınlatan süper bir hocadır ayni zamanda. Bu arada kendisine hangi işletmeyle ilgili İngilizce ders kitabini soracak olursanız içeriğiyle dahil bilir ki bu kadarı insanda bir hayranlık ifadesi uyandırır." (Kozak, Nazmi:  2016, 312.s.)
"Tezimi yazarken de, daha sonra da, Hoca’nın ne denli çok yönlü olduğunu hayretle gördüm.
Bir örnek vereyim. İngiltere’den, benim çalıştığım TÜBİTAK/TÜRDOK’a dünyanın ‘1 numara’ diye kabul ettiği Kavramsal Dizin uzmanı Alan Gilchrist, OECD yardım faslından Türkiye’ye gönderilmişti.
Birkaç çalışma oturumundan sonra, ona hocadan bahsettim. Alan Gilchrist onunla tanışmak istedi. O zamanlar, Kavaklıdere’de meşhur bir İtalyan restoranı vardı: Pizza Pino! Alan, ben, hoca, Amerika’dan yeni dönmüş Kütüphanecilik uzmanı Aynur Ertunç oturduk. Hoca’nın mükemmel İngilizce’si Alan Gilchrist’i şaşırttı. Hoca “Thesaurus” üzerinde konuşmaya başlayınca, Alan tam anlamıyla şoke oldu. Uzmanın kendisi İskoçyalı idi.
Hasan hoca bunu duyunca, İskoç şivesiyle bir İskoç efsanesi ve atasözünü anlatınca, adamcağız yemeğini bıraktı, hayretle baktı. O anı hiç bir zaman unutamam, hâlâ bir garip olurum." (Aytaç Yıldızeli: 2010, 181.s.)
“Hasan Işın Dener, başarılı hoca olduğu kadar, bilimin farklı alanlarında yorulmak bilmez bir enerjiyle araştırmalar yapan, yapmakta olan, yaman bir kültür insanıdır.”  (Hüseyin Yıldırım: 2010, 183.s.)

Ders Notları

“Okuttuğu bütün bu dersler için özgün ders notları, uygulamalar, örnek olay çalışmaları, vb. gibi ders materyalleri hazırladığını, bunları kesintisiz hemen her derste öğrencilere teksir, fotokopi gibi yollarla çoğaltarak dağıttığını, ayrıca ölçme ve değerlendirme yaptığını, öyle sanıyorum ki, en iyi yine öğrencileri ve yakın çalışma arkadaşları bilir.” (Kozak, Nazmi:  2016, 309.s.)
“Dener, çok üreten, okuttuğu dersler için binlerce sayfa ders notu hazırlamış bir öğretim üyesidir. Bunların ötesinde elbette ki bir hayli araştırma raporu, makale, bildiri ve yazıları da vardır. (Kozak, Nazmi:  2016, 310.s.)
Zaman içinde bizim oda Hasan’ın öğrenciye dağıttığı ders notu kağıtlarıyla dolup taşmaya başladı.  (Duygu Altuğ: 2010, 163.s.)
"Derslerine son derece sadık biridir. Bunca yıl içerisinde çok sayıda öğretim üyesi tanıdım; Hasan hoca kadar derslerine ve derslerinin süresine titizlikle sadık birini pek görmedim. Verdiği her bir derse, bir gün öncesinden hazırlanan, notlar, quiz soruları, ödevler hazırlayan ve bunları öğrenci sayısı kadar çoğaltıp, dersine hazır giren biridir.
Öyle sanıyorum ki, hazırlıksız girdiği herhangi bir ders olmamıştır. Önceleri teksir makinesi, şimdilerde ise fotokopi ile bütün notlarını ve sınav sorularının yer aldığı dokümanları titizlikle çoğaltır, küçük bir okunamama durumunda bile, bu işlemi yeniden yapar. Bunca işi nasıl yapar, işin o tarafı tam bir muammadır!.." (Nazmi Kozak: 2010, 169ss.)
“Hocanın binlerce sayfa tutan ders notlarının olduğunu biliyoruz. Bunları tüm ısrarlara rağmen kitaplaştırmak mümkün olmamıştır.” (Hüseyin Yıldırım: 2010, 184.s.)
"Yukarıda da sözünü ettiğimiz üzere; Dener, çok üreten, okuttuğu dersler için binlerce sayfa ders notu hazırlamış bir öğretim üyesidir. Bunların ötesinde elbette ki bir hayli araştırma raporu, makale, bildiri ve yazıları da vardır.
Önce ders kitapları konusunda birkaç söz söylemek gerekirse… Piyasadaki basılı ders kitapları ile mukayese kabul bile edilemeyecek değin üstün niteliklere sahip olan bu ders notlarının kitap olarak yayımlanması hususu, kendisiyle yaptığımız sohbetlerde, 1990’lı yılların başından itibaren ayrı bir mevzuyu oluşturur! Bu konuda herhangi bir gelişmeyi şu ana kadar kaydedemedik. Bu durum, hele günümüzdeki pek çok akademisyeninin anlamakta güçlük çektiği bir konudur. Bize göre, alınan akademik terbiye, mükemmellik kaygısı, vb. nedenler, “hazır ders notlarının” kitap olarak yayımı önündeki en büyük engeller oldu. Zira ders notlarının kitap olarak basımı gündeme geldiğinde, “Notlarının tamam olmadığı, eksikleri olduğu, tamamladığında kitap olarak bastırmak istediği” hep ortaya attığı temel argümanlar olur. Ders notlarının kitap olarak yayımı konusunda, başta bu satırların yazarı olmak üzere bir grup öğrencisinin aklına “şu notları onun adına bastıralım, başta türlü olmayacak” şeklindeki birtakım “radikal yönelimleri” getirmiş olsa da, öğrencilerinin Dener’den gördükleri ve aldıkları akademik terbiye, bu yolu denemelerine engel olur!..
Bu konudaki tartışmalarımızın birinden sonra, Dener’den el yazısıyla şu notu aldığımı, hakkını yememek için, buraya koyuyorum:
“Notlarım, dersi verdiğim sınıf için tamam ama, 1) ders hiçbir zaman derse ayrılan sürede bitmez. Ödevlerle, okuma parçalarıyla, uygulamalarla o süre, ne kadar uzatılırsa uzatılsın, yetmez. 2) Hele hele dersin konusu, ne kadar dar olursa olsun, dersin kapsamını çok aşar. İşte bütün bunların eklenmesi, ama sonra kitap içeriğinin yine homojen ve öğretici hâle getirilmesi lazım!” (Kozak, Nazmi: 2016, 310.s.)

Ders tutkusu

“Hasan hoca, akademik unvanlarını sayısal yöntemler alanından almıştır, ancak okuttuğu veya okutmakta olduğu derslerin sayısı epey fazladır. Okuttuğu bütün dersleri hakkıyla ve mükemmel öğretme gayretinde olan biridir. Yukarıda da belirttiğim üzere, hiçbir dersine hazırlık yapmadan girmeyen bir öğretim üyesidir (Nazmi Kozak: 2010, 171.s.)

Ders verme

“Eğiticilik ve öğreticilik uygulamaları da başlı başına farklılık gösterir. Okuttuğu derslerin konularına en ince ayrıntısına kadar hakim olması, mükemmel ders hazırlık süreci ve ders anlatımındaki coşkusu, akla ilk gelen konulardır.”  (Editör: 2010, 6.s.)

Disiplin

"Dener’de “zaman kavramı” diye bir mevhum yoktur. Çalışmaya başlanır ve bitirilir. Süre önemli değildir. Öyle sanıyorum ki, bu özelliğine bütün öğrencileri tanık olmuşlardır. Mekânı neresi olursa olsun yapılacak iş yapılır, eğer bir kafede çalışıyor ve kafenin kapanma saati gelmiş ise, çalışılabilecek başka ortam aranır; bulunamaz ise, eve gidilir ve çalışmaya orada devam edilir.
Hacettepe Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Yüksek Lisans Programı’nın ilk öğrencilerinden Aytaç Yıldızeli, Dener’in uluslararası boyutta bir öğretim üyesi olmasını verdiği bir örnek ile açıklıyor (Yıldızeli 2000: 180-182):" (Kozak, Nazmi:  2016, 313.s.

Düşünür

“Burada belirtmeden geçemeyeceğim konu da, Hasan hocanın not defteri ve aldığı notlar. Konuşurken durduk yerde gömlek cebinden defterini çıkarır, konuşmakta olduğu kişinin yüzüne bakarak deftere bir şeyler yazar veya işaretler koyar. Hocayla ilk kez görüşen biri not bu almalardan rahatsız bile olabilir. Pek bilinmez ki, o ara hocanın aklına yapacağı veya yapmakta olduğu bir iş, yazı veya okuttuğu bir dersle ilgili konu gelmiş, deftere bunu not etmektedir. Son zamanlarda bu uygulama bana da sirayet ettiğinden biliyorum. Yoksa, aldığı notlar birlikte olduğu insanlar ile ilgili değildir!..” (Nazmi Kozak: 2010, 171.s.)

Farklılık

“Hep büyüklüğünü göstermiş, beni hep şaşırtmıştır.”  (Nazmi Kozak: 2010, 170.s.)

Fedakarlık

"Yeri gelmişken bir çift lafım var!
1) Bazı arkadaşlarım, ders verme alanlarımın genişliğini “ders yüküme ‘hayır’ diyememe” olarak nitelendirdiler. Onlara gerçekten, kalbimde büyük ve asla değişmeyen bir minnet ve teşekkür duyumsuyorum.
Çünkü benim yükümü kendilerine dert edinmişlerdir. Böyle dostları olmak, kolay bulunmaz bir nimettir.
Ama işin aslı öyle değildi. Ben özümde işini iyi yapmaya uğraşan biriyim. Mesleki yazı-çizi alanlarım aşağıdaki gibi olunca, ders verme spektrumum da ona paralel olarak genişledi.
Ders dağılımı toplantılarında sorumluluk duygunuzla oturuyorsunuz; öğretim elemanı açığını görüyorsunuz, ihtiyacı görüyorsunuz, ne yapabileceğinizin de farkındasınız. Çoğu kez sesinizi bile çıkarmıyorsunuz, fakat tabii piyango size vurunca, pek de itiraz edemiyorsunuz. Ancak haftalık ders saatlerim sonuçta hep yüksek rakamlarda dolaştıkça, bu açıdan dostlarımı ikna edebilmem hiç mümkün olmadı. O ayrı...
Akademisyen gençlik aynı çelişkiyi yaşayabilir.
Şunu belirteyim ki, yaşlanınca bu şekilde yaşamış olmaktan biraz gurur bile duyuyorsunuz. Yeter ki, her verdiğiniz derse iyi hazırlanarak gitmeniz, sizin kişiliğiniz bağlamında yerleşikleşmiş bir davranış biçimi oluşturmuş olsun ve ders bittiğinde “ağzınızda bir tat” kalmış olsun." (Hasan Işın Dener: 2010, 8-9ss.)

Geniş bakış açısı

"İnsan varlığını standart bir şekilde değerlendirmiyordu. Geniş bir bakışı vardı. Esasen, nirengi noktası olarak “Gayretli” insanın muhakkak eserler ortaya koyacağına inanıyordu." (Bülent Ağaoğlu: 2010, 165.s.)

Hafızası

"senenin ilk dersinde yoklama kagidi eline ulastiginda ogrencilerle tanismak amaciyla hepsini tek tek soyle bir suzen ve yoklamadaki ogrencilerin soyadlarindan, numaralariyla birlikte eski ogrencilerine gondermeler yapan bir hoca ise soz konusu olan kesinlikle hacettepe universitesi isletme bolumunun ustalarindan hasan isin denerdir." https://eksisozluk.com/ogrencisini-okul-numarasiyla-hatirlayan-hocalar--1522282?p=2

İnsan sevgisi

“Hayır veya bilmiyorum” kelimelerinin o çok zengin Türkçesi içinde yer almadığı bir Hasan Işın vardır karşımızda. O’nun cümleleri “Evet, ama… ” diye başlar. Bu durumun kaynağı akademik ve insan olarak ayrı ayrı iki Hasan Işın olmasıdır: Kimseyi incitmek istemeyen altın bir kalp ve gerçek bir bilim adamı olarak sürekli olasılık test eden bir zihinsel faaliyet… İşte bu kompozisyon yazdığı jüri raporlarında, telefonda ve yüz yüze yaptığı konuşmalarda onun sınır tanımayan söz konusu özelliğini yansıtır.  (Duygu Altuğ: 2010, 163.s.)
Yaşama sevincini hiç yitirmeyişi, mizah duygusundan uzak olmayışı, hayata naif bir duruşla, içindeki şefkati hep canlı tutuşu, onu yılgın, karamsar, tembel aydınlardan ayırıyor.” (Hüseyin Yıldırım: 2010, 184.s.)

İstanbul Beyefendisi

"Günümüzde bilgisinin, duygu ve düşüncelerinin darlığı içine sıkışmış, kendini geliştirip, aşamadığı için, çevresini, özellikle öğrencilerini baskı altında tutmaya çalışan akademisyenler (üzgünüm ama) fakat çok. Görgüsüz bilgililerle hiç yaşadınız mı?
Yayıncılık mesleğim süresince onlardan çok gördüm.
Bildiğini sandıkça kibirli, bildikçe saldırgan, bildikçe kabalaşıyorlar. Hocada bunların hiç birini göremezsiniz" (Hüseyin Yıldırım: 2010, 184.s.)
“Beyefendiliğinden ve nezaketinden taviz vermeden öğrencilerine babacan yaklaşımı ile her zaman dikkati çekmiştir.” (Editör: 2010, 6.s.)
“ders sonundaki lab.lerini baskalarına yaptıranlar dikkat edin.bizim bir arkadaşı yakalamış ama gene efsanevi kibarlığından dolayı son derece nazik bir dille uyarmıstı.” https://eksisozluk.com/hasan-isin-dener--424196

Katkıları

Turizm alanına yaptığı diğer bir önemli katkı da, disiplinlerarası yaklaşımı getirmesidir. Günümüzde bile, turizm araştırmalarında disiplinlerarası yaklaşımın üzerinde yeterince durulmadığı göz önüne alındığında, 1980’li yılların başında bu yaklaşımın turizm araştırmaları için ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. 1980’li yıllarda turizm mimarlığı, turizm enformasyonu, talep analizleri, turizm fiyat indeksleri gibi pek çok farklı konuyla ilgili tezler yönetmesi, kendisinin disiplinlerarası yaklaşıma verdiği öneme işaret eden çalışmalardır. Ne yazık ki, açtığı yolda yürüyen pek çıkmadığı için turizm alanı işletmecilik disiplinin sığlığında günümüze kadar uzanan bir bocalama dönemine girmek durumunda kaldı.” (Kozak, Nazmi:  2016, 311-312.s.
"Dener’in bilime katkılarından biri de, bu alanda yayımlanan birtakım süreli yayınların kurumsallaşmalarına doğrudan veya dolaylı etkisidir.
Uzun yıllar editörlüğünü yürüttüğü Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Bilgi Dünyası Dergisi ve Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, bu satırların yazarının yakından bildiği dergilerdir. Bu dergilerin yayım sürecine görüşleri, yaptığı işler ve fiilen basım çalışmalarında bulunma gibi önemli katkılar yapar. Her üç dergi de yayın yaşamlarını başarıyla halen sürdürmektedir." (Kozak, Nazmi:  2016, 312.s.
“Biz hâlâ, hoca ile üretmeye devam ediyoruz. Hocam, benim başkanı olduğum “Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği’nin Bilimsel Yayın Organı Bilgi Dünyası’na da çok katkı sağlıyor. Hasan Hocamı çok seviyor ve para için hiçbir iş yaptırılamayan hocamızın bu zamanda bu gönüllü gayretlerini çok takdir ediyorum.” (Aytaç Yıldızeli: 2010, 182.s.)
“Turizm alanında nicel araştırma yöntemlerini yaygın olarak ilk kullanan ve bu yaklaşımın öğrencileri aracılığı ile yaygınlaşmasına katkıda bulunan bir öğretim üyesi olarak, yönettiği tezlerde sayısal veri kaynaklarına ve alan araştırmalarına gereken önemi vermiştir.” (Editör: 2010, 5.s.)
“Prof. Dr. Dener, bu yönleriyle turizmin disiplinlerarası boyutunu ülkemizde ilk ortaya atan, okuduğu derslerde turizmin bu önemli boyutunu ortaya koyan bir-iki bilim adamı arasında yer alır.”  (Editör: 2010, 6.s.)

Metodoloji

"Turizm alanına en önemli katkısı, tartışmasız, metodik yaklaşımın ülkemizde yaygınlaşmasında üstlendiği görevdir. Her ne kadar günümüzde sosyal bilimlerde doğru-yanlış, eksik-fazla araştırmalarda ve tez çalışmalarında yöntem ve analize ilişkin “bölümler” olsa da, Türkiye’de turizm alanına metot ve analizi yaygın olarak ilk getiren ve tez çalışmalarında uygulayan ilk öğretim üyesi Dener’dir. Bunun için kendisinin 1980’li yıllarda yönettiği tez çalışmalarına bakılabilir.
Yönettiği çalışmalarındaki metodik uygulamaların benzerlerinin yapılması bir yana, yöntem ve analiz içerikli çalışmalar Türkiye’de ancak 2000’li yılların başlarında yaygınlaşmaya başlar. Dener ise, ekonometri ve istatistik teknikleri ile modellerini 1980’li yılların ortalarından itibaren tez  çalışmalarında geniş olarak kullanmaya başlamıştır." (Kozak, Nazmi:  2016, 311.s.
“Derslerinden birisinde, potansiyeli olan birçok insanın, bilim disiplinini öğrenmedikleri için ortaya koydukları kitapların teknik olarak yetersiz kaldığını, karışık kağıt yığınları ortaya çıktığını söylemiştir.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 165.s.)

Mükemmellik

“Akademik çalışmaları ona göre hiç bitmezdi. Başladığı çalışmayı herhangi bir yerinde durdurup yayınlarsanız bütünlük arz edecekken o "tamamlanmadı" bu haliyle "yayınlamaz" der ve çalışmayı sürdürürdü. Bu süreçler onu zaman zaman geç bırakmış ve vu yüzden yayınlanmamış çalışmaları yayınlananlardan daha fazla olmuştur." (Doğan Tuncer: 2010, 159.s.)
"Akademik özelliklerini sıralamaya kalkarsak; ilk olarak “mükemmeliyetçilik” gelir. Hasan hocanın en hassas olduğu konudur. O nedenle olacak, verdiği sözlerini yerine getirmekte zorlanır. Dergiye makale verilecek ise, en sonda veren O olur. Hani, öyle böyle değil; derginin filmi çekilmeden kısa bir süre önce ancak yayınını verebilir. Aslında vermek istemez de; zorunluluktan verir!.. Zaten bütün uzatmaları kullanmıştır. Bu nedenle hazırladığı ders notlarının, piyasada kitap olarak satılan pek çok yayından fersah fersah daha kaliteli olmasına rağmen kitap olarak yayımlatmaya yanaşmamıştır.
Çünkü son noktayı koyup; “Bu çalışma bitti” dediğini duyan olmamıştır..
Bir önceki özelliği ile bağlantılı bir konu da, hocanın son derece titiz olmasıdır. Görev aldığı her durumda, konuyla ilgili bütün dokümanları en ayrıntısına kadar okuyan, genellikle yegane kişidir. Önemli veya önemsiz bütün ilgili dokümanları okur, notlarını alır, gireceği toplantıya öyle girer. Toplumumuzda nadir rastlanan özelliklerdendir. " (Nazmi Kozak: 2010, 168-169ss.)
"Kimse sizin çalışmalarınızda hata bulamayınca hiç rahatsız olmuyor musunuz? Uç insan olmaktan çok mu memnunsunuz?
Bir eğrinin büküm noktalarını bulmak için sözel olarak önerdiğiniz Korelasyon ve F testi başka bir yerde yok. Başkaları yazmış olsa iyi de, yazmamışlar! Alıntı yapmak istiyorum? Nerde gizliyse çıkarın?" (Bahtışen Kavak: 2010, 186.s.)

Öğrenci yetiştirme, öğrencilere destek, sahip çıkma

“Kütüphanelerde, kafelerde, hocanın evinde tez çalışması üzerinde çalıştık. Zaten kendisinin yer seçimi diye bir kaygısı hiçbir zaman olmadı. Sonraki yıllarda benim Sokullu’daki evimde, Ankara-İstanbul Mavi Treni’nde, Net Piknik’te, Beşevler’deki Otelcilik Okulu’nun çay bahçesinde çeşitli araştırmalar, kitaplar, dergi ile ilgili konularda görüşmelerimiz, tartışmalarımız oldu, olmaya da devam ediyor (Kozak, Nazmi:  2016, 309.s.
"Öte yandan iş disiplini, titizliği ve öğrencilerine yalnızca ders verme veya tez yönetme gibi alanlarda değil, özel konularda bile destek olması, zaman ayırması, bir farklılık olarak ele alınabilir.
Bir başka anlatımla; Dener, “tam zamanlı” bir öğretim üyesidir. O’nda zaman diye bir mevhum yoktur; sabah başlayan bir çalışma ertesi sabah bitebilir, işi yarım bırakma diye bir şey söz konusu olamaz! Her zaman birinci önceliği öğrencileridir.
Bu durum alana getirilen bir katkı olarak elbette ele alınamaz; ancak başta iş disiplini olmak üzere bu tür konuların üniversitelerimizde daha az gözlenen uygulamalar olması, Hasan Işın Dener’in farklılığını vurgulayan diğer önemli bir özelliktir." (Kozak, Nazmi:  2016, 312.s.
"Dener’in belki de en önemli özelliği, yukarıda söz edildiği üzere, verdiği derslere ve öğrencilerine öğrencilerine verdiği önemdir. Ülkemizde, elbette pek çok akademisyen verdiği derse önem verir, ancak Dener’in durumu epey farklı bir nitelik taşır.
Yüksek lisans öğrencilerinden Aytaç Yıldızeli “Ders anlatmak O‘nun dünyası idi” derken, Bülent Ağaoğlu “öğrenci yetiştirme O’nun tutkusuydu” diyerek bu konuya vurgu yapıyor ve ekliyor “(Ağaoğlu 2000: 164-167):" (Kozak, Nazmi:  2016, 312.s.
Bu kadar kaynakça hazırlamamın en önemli etkenlerinden birisi de beni master sürecinde yalnız bırakmamasıydı.  Master sürecine tutunamasaydım bilim disiplini edinmekten kopacak bambaşka bir kulvara yuvarlanabilecektim.  (Bülent Ağaoğlu: 2010, 165.s.)
"Hasan bey öğrencisiyle birlikteyken onun bir arkadaşı gibidir.
 Öğrenciler onun için kutsaldı. Siz de kendinizi rahat hissederdiniz. Rahatlıkla dertlerinizi, sıkıntılarınızı kendisine anlatabilirdiniz." (Bülent Ağaoğlu: 2010, 165.s.)
“Hocamla beraber olma sürecinde kendimi hep usta-çırak ilişkisi içinde hissettim.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 165.s.)
“Hasan beyin sahip çıkmasıyla danışmanlığında kritik bir süreç yola girmişti. ‘ Sıfırı bir yapmak zordur’ derler. Tez çalışmam da kendi çapımda benim için bir ilkti.”  (Bülent Ağaoğlu: 2010, 166.s.)
"Bu süreçte hazırladığım metinler için bir cumartesi günü 1984 yılında Hasan Bey’in Beşevler’deki evinde buluştuk. Öğleden sonra çok sıkı bir şekilde çalışma odasında kunt bir masada çalıştık. Yazdığım metin üzerinde süratli bir şekilde düzeltmeler ve yönlendirmeler yaptı. Tezimin taslağı üzerinde çok dikkatle, titizlikle, pratik bir şekilde çalışarak metni netleştirdi. Uzun anlatımlarımı metinlerin üzerini çizerek kısaltmalar yaptı. Rahatlamıştım.
Bu 3-4 saatlik çalışma biçimi benim için hayatımın unutulmazları arasına girmişti. Bir bilim adamının tecrübesini öğrencisiyle paylaşması, ona yol göstermesi, önünü açması benim için büyük bir kazanımdı.
Kendisinin desteğiyle bilimsel araştırma disiplinini öğrendim. Gerçek tez danışmanlığının ne olduğunu uygulamada görmüştüm. Bizzat taşın altına elini sokmuştu. Evinde geçirdiğimiz birkaç saat benim için bir dönüm noktasıydı." (Bülent Ağaoğlu: 2010, 166.s.)
“Ödev vererek öğrencinin kendisini zorlamasını sağlamak hocamızın bir yöntemiydi. Sonrasında kendisinden “Benden kimseye zarar gelmez” demiş, bu ödevi bir şekilde düzene sokmuştuk. Bu süreçte alana ilişkin yetersizliğimi kendisine mırıldandığımda, “kendini aşağılıyorsun, kendine küfür ediyorsun” şeklinde güven telkin etmişti.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 166.s.)
“Yapmak istediklerime değer verdi. Bu da bana cesaret aşıladı.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 167.s.)
"Hasan bey, hoca-öğrenci ilişkisinde ideali uyguluyordu.
 Ceberrut hoca profili çizmiyordu. Sıcaklığıyla, samimiyetiyle sizin yanınızda olduğunu hissediyordunuz.
 Sosyal yaşamda da sizinle beraber olmak istiyordu. Bunu bir şekilde reddetmiyordu. Bu kendisinin bir yaşam biçimiydi." (Bülent Ağaoğlu: 2010, 167.s.)
"Hasan bey en önemli yapması gereken olarak, öğrenci yetiştirmeyi kendisine görev edinmişti diye düşünüyorum. Öğrenci yetiştirme onun tutkusuydu.
Bunun yolu da ders verme sürecine ağırlık vermekten geçerdi. Başka bir hocamızın bir dersi sırasında kendisi için Hasan beye, uzayda ders vereceksin denilse, bunu seve seve yapar dediğini bugün gibi hatırlıyorum. Teatral bir etkinliğe dönüştürüyordu verdiği dersleri. Kendisinin bir gün sonra vereceği ders için akşamları özel olarak hazırlandığını kendisinden duymuştuk. Öğrencileri ile ilişkileri zamanının önemli bir kısmını alıyordu. Verdiği derslerin sayısı çok ve aldığı zaman süresi de uzundu.
 Bu sebeple hocamızın yazılı üretiminin kısıtlı kaldığını düşünüyorum. Bu bir tercih olmalıydı.
 Çok sayıda yazılı eserinin olmasını, ekonomist olarak beyanatlarını okumayı çok isterdim…" (Bülent Ağaoğlu: 2010, 167.s.)
“ Zamana hiç ayak uydurmamıştır, özünü hep korumuştur. Bu çerçevede Çok geniş bilgi birikimini öğrencileriyle paylaşma yolunu seçmiştir. “ (Bülent Ağaoğlu: 2010, 167.s.)
“Farklı düşüneni, gayretli olanı daima destekler. Onlarla daha fazla ilgilenir.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 167.s.)
“Hasan hocanın hoşlandığı şeylerden biri, derslerden sonra öğrencileri ile birlikte olmak idi. Sıhhiye Kampusu’nda akşamları, saat 18:00 – 21:00 arasında yapılan derslerden sonra, çoğunlukla sınıfın tam kadrosunun (toplam 7-8 kişi) katılımıyla Kızılay’a doğru yürür, genellikle de Sakarya caddesindeki Net Piknik’te otururduk.”  (Nazmi Kozak: 2010, 168.s.)
"Hasan hoca babacan bir öğretim üyesidir. Odasına gelen her öğrencisi ile ilgilenir, dinler, çözüm bulmaya çalışır. Hatta, bazı öğrencilerinin özel konularda bile hocanın görüşlerini sordukları söylenir..
Hoca, bıkmadan usanmadan dinler, dinler.. Az bulunur bir sabrı olduğu açıktır. Buna pek çok kez tanık olanlardan biriyim!.." (Nazmi Kozak: 2010, 169ss.)
“Hasan hocanın şekilci değil, içeriğe önem veren biri olmasını gösterme isteğimdir. Hoca, ortam neresi olursa olsun, orada çalışma ortamı yaratabilen biridir.” (Nazmi Kozak: 2010, 170.s.)
“Hasan hoca, tez öğrencilerini evine çağıran tanıdığım nadir insanlardandır. Hemen her öğrencisi ile evinde çalışmıştır.” (Nazmi Kozak: 2010, 170.s.)
"Doksanlı, ikibinli yıllara sığan 22 yıllık bir süreç. Öğrenci-hoca, öğrenci-danışman ilişkisi, zamanla ve hiçbir zaman meslektaş ilişkisine dönüşmedi.
 Ne bunu ben istedim, ne de hoca. Ben her zaman öğrenci, Hasan hoca da her zaman, benim bir hocam oldu. Böyle de olmaya devam edecek." (Nazmi Kozak: 2010, 170.s.)
“1990 ve 1998 yıllarında Fakülte Dergisi’nin 10. ve 20. Sayılarının tamamlanması münasebetiyle hazırlamış olduğu ayrıntılı dizinler, daha sonraki yıllarda beni de aynı titizlikle bu geleneği sürdürmeye teşvik etmiştir.” (Uğur Ömürgönülşen: 2010, 172.s.)
"Hasan hocam bana kendi üslubunca ilk ivmeyi verdi. Sizinle paylaşacağım tez yazımı süremde beni nasıl yetiştirdiğini de yıllar sonra hep şükranla anımsarım.
 Doktora tezimde, ne yazık, bir Hasan hocam olamadı, bu nedenle de istediğimi yapamadım. Zaten kıymetini bildiğim hocamın değerini de bir kere daha misliyle anladım" (Meltem Ferendeci Özgödek; 2010, 174.s.)
“Evde gece on ikiye kadar tezimle ilgili yazıları yazıyorum. Gece on iki sularında taksiye atlıyorum, Hasan hocanın evine gidiyorum, Hocam ve ailesi beni her seferinde kendi evlatlarıymış gibi karşılayıp gecenin o saatinde bana kucak açıyorlar.”  (Meltem Ferendeci Özgödek; 2010, 174.s.)
"Hasan hocam ise tam bir profesyonel ve acımasız bir eleştirmen. Götürdüğüm yazıları ertesi gün almaya gittiğimde kağıtlar gelincik tarlasına dönmüş oluyor. Yazdığım neredeyse her şey düzeltmeye tabii tutuluyor. Hasan hocaya bir şey beğendirmek, zorun da ötesinde olduğundan salyangoz hızıyla ilerliyorum. Bu duruma daha fazla dayanamadım. Bir gece Hasan hocama telefon ettim.
 Beş yaşında bir çocuk gibi gözlerimden sular fışkırarak ağlayıp, hocama tezimi bırakacağımı, bu
 iş ve tez yazımı temposuna dayanamadığımı söyledim.
 Bağıra çağıra derdimi anlatırken hocam bilge kişiliği ile beni dinledi, dinledi. Ben nefes almak için susunca telefonda; şu anda ne yapıyorsan her şeyi bırakıyorsun, beni on gün hiç aramıyor ve bu sürede tezinle ilgili hiç birşey yapmıyorsun. Şimdi telefonu kapat, bu konuşmayı unut ve git işlerini hallet,on gün sonra ara beni dedi. Telefonu kapattım.
 Şaşkındım ama sanki bir rahatlık vardı içimde.." (Meltem Ferendeci Özgödek; 2010, 175.s.)
“Akademik anlamda bir eserim olmuştu ama bu sürede insani anlamda edindiğim değerler sanırım bilimsel kazanımlarımın çok ötesine geçmişti. Hasan hocam tezimle birlikte, bilgili bir danışman kime denir bana onu öğretmişti. Öğrencisinin başarısı için emek harcamak nasıl olur, bunu da göstermişti.”  (Meltem Ferendeci Özgödek; 2010, 175.s.)
“Hoca beni devamlı çalıştırıyordu; mükemmeliyetçi idi. Onda zaman kavramı da yoktu. O zamanlar cep telefonu yoktu. İstediğiniz her an evine telefon edebiliyordunuz.” (Aytaç Yıldızeli: 2010, 181.s.)
"Hasan Hoca’mın hayatımdaki yerini katkı kelimesi ile ifade etmek gerçekte çok yetersiz kalıyor. O bana özgün olabilmeyi öğretendir, özgün olabilme hakkımız olduğunu –kullanamasak da, kavratandır. Farklı olabilmenin cesaret gerektirdiğini ondan öğrendim. Düşünmenin bir lüks olduğunu, bir öğrenci yeni verilmiş ödev konusunda pek de analitik olmayan, oldukça hazırcı bir soruyu ona yönelttiğinde verdiği o yanıttan öğrendim:
“lütfen önce düşünme lüksünü kullan”. Sevgi ve fedakarlığın sadece anne ve babadan çocuklara akan duygular olmadığını, hocalığın hakkıyla yerine getirilirse tastamam bir fedakarlık olduğunu ve insanları, öğretmeyi, paylaşmayı sevmeden yapılamayacağını, yapılsa da iğreti duracağını, ondan
 öğrendim. Ona sorduğum sorulara hiçbir zaman basmakalıp yanıtlar almadım, hiç onun tarafından ihmal edilmiş hissetmedim. " (Ebru Güneren: 2010, 182-183ss.)
"Hasan Hoca iki tane: 1) Bilim adamı 2) Bir yakınım; insan!
Bilim adamı olarak Hocam için ne bir kelime edebilirim ne de yorum yapabilirim... ‘insan’ olana gelince, kolay, veryansın edebilirim!
Hocam, siz ve sizin gibi hocalar yüzünden artık fakültede diploma törenlerinde öğretim elemanlarının ismi okunmuyor...öğrenci törende, sizin gibi hocaları çok alkışladığı, ortalığı yıktığı için çok rahatsızlık yarattı...usüller değişti!
Öğrencilerinize evinizi açma nerden çıktı...kim yapmış ki bunu...kim gece yarısına kadar öğrencileriyle çalışmış? Siz nerden öğrendiniz bunu...öğrenmeniz sözel mi, görsel mi, duyusal mı?" (Bahtışen Kavak: 2010, 186.s.)
“Okuduğu dersler, yönettiği tezler, yetişmesinde katkıda bulunduğu öğrenciler ve kendine özgü eğiticilik ve öğreticilik yönleriyle Prof. Dr. Dener önemli farklılıkları ve üstünlükleri olan bir öğretim üyesidir.”  (Editör: 2010, 5.s.)
“Çünkü, sınırsız hoşgörüsü ve yardımseverliğinin bir sonucu olarak Prof. Dr. Dener’in doğrudan danışmanlığında hazırlanmayan pek çok tez çalışmasında önemli desteği olmuştur.”  (Editör: 2010, 5.s.)
" Ayrıca, danışmanlık sürecinde tez öğrencileri ile ortaya koyduğu önyargısız ve şekli engeli olmayan ilişki sürecinin de üzerinde ayrıca durulması gerekir.
Öğrencileri, her ortamda pastanede, otobüste, trende ve her türlü ortamda Hasan hoca ile bir araya gelme ve tez çalışmaları üzerinde çalışma olanağı bulabilmişlerdir. Hoca, gerektiğinde öğrencilerini evinde kabul etmiştir ki, hocanın evinde bulunmamış öğrencisi yok gibidir." (Editör: 2010, 6.s.)
"Tez öğrencilerimin sayısından biraz daha fazla miktarda öğrencinin tezlerine, bir tez jürisi üyesinden beklenenin de ötesinde katkım olmuştur. Bu kişileri birkaç kategoriye ayırarak, onlardan bahsetmem gerek.
Çoğu öğrenci, bana tez danışmanları tarafından gönderilmiştir. Tezlerinin ampirik kısımlarıyla ilgilenmem için... Fakat bir de bakmışımdır ki, veriler toplanmış, derlenmiş, hatta tablolanmış. Böyle durumlarda iş büyümüştür. Kolları sıvayıp işin içine girmek durumunda kalmışımdır. Hele tezin danışmanı ile yakın ilişkiler içindeysem, örneğin o bir eski öğrencimse, tezin kuram kısmının da biraz genişletilip değiştirilmesine kadar varan bir süreç yaşamışızdır, zaman zaman." (Hasan Işın Dener: 2010, 15.s.)
“Bir kısım öğrencinin tezlerinde de, onları jüri üyesi olarak veya tez danışmanı tarafından benden özel olarak rica edildiği için okurken, ifade tarzlarının, anlatım biçiminin, bölümlendirmenin veya başka unsurların bence yetersizliklerinden dolayı, kendimi aşırı bir düzeltme yaptırmak mecburiyetinde hissetmişimdir. Hele tez hocası eski öğrencim yahut arkadaşımsa, onu da bu işe katan bir tutum göstermişimdir.” (Hasan Işın Dener: 2010, 15.s.)
“Şunu diyeceğim, ey hocalar! Başınıza böyle şeyler gelirse asla yüksünmeyin, gereken yardımı en iyi şekilde vermeye çalışın. Unutmayın ki, bilim adamlığında belli bir yer edinmiş olmayanın başına gelmez böyle yükler... Bunu yeterli bir gerekçe olarak kabul edin.” (Hasan Işın Dener: 2010, 15.s.)
"Ey tez danışmanları, ya da geleceğin tez danışmanları… Tez metinleri düzeltilmeye muhtaçtır, bu biliniyor.
Ancak, zannetmeyin ki, tez dilsel ifadelerini örneğin bir Türkçe hocası düzeltebilir. Gramer açısından bozuk da olsa, dilsel ifadeyi düzeltmenin, araştırma içeriğinin sözle yansıtılmasını değiştirme tehlikesi çok büyüktür. O nedenle, “konuyu bilen sizin tez metnine iyice müdahale etmenizden” başka çare yoktur. “İyi eğitmen olmak” yaşam amaçlarınızdan biriyse, yazdırdığınız tezin karşısında o değin pasif kalmak, amacınıza da uygun değildir." (Hasan Işın Dener: 2010, 16.s.)
"Hasan hoca, uçlarda bir insan; öyle sanıyorum ki, o dönemde benim gibi başka bir sıra dışı birini tez öğrencisi olarak seçmeyi göze alamadı.
 Sonuçta, biraz zorlama ile tez danışmanım olmayı kabul etti!.." (Nazmi Kozak: 2010, 169ss.)
“Yaşam onun için öğrencileri, üniversite içi ve dışı katkı verdiği projeleriyle fakültenin değişik kurullarında verdiği görevlerden ibarettir. Ancak öğrencileri hep birinci sıradaydı. Güncel ve geçmişte kalan öğrencilerini numaralarıyla birliklte hatırlar ve eğitim durumları hakkında bazı detay bilgileri bile unutmaz..." (Doğan Tuncer: 2010, 159.s.)
“Sabır ve özverisi, turizm lisansüstü programında , İngiliz Dili ve Edebiyatı lisanslı bir öğrencisine  kantitatif tez yaptıracak düzeyde başarılıydı." (Doğan Tuncer: 2010, 159.s.)

Öğretme

“Onun için öğretme söz konusu olduğunda zaman ve mekan kavramları anlamını yitiriyordu. Koridorda, merdivende, odasında, derslikte, hatta sınav salonunda olduğunu unutup öğretmenin ulvi cazibesinde kayboluyordu." (Doğan Tuncer: 2010, 159.s.)

Özel insan

“Bu satırların yazarı, son 15 yılda gerçekleştirilmesine bir şekilde eklemlendiği veya bizzat düzenlediği bütün etkinliklere hocanın katılımını sağlamaya çalışmasının ardında yatan amaç da, budur; herkesin böyle özel bir kişiliği tanıma şansına sahip olabilmesidir!” (Kozak, Nazmi:  2016, 314s.

Paylaşımcılığı

“Hasan Bey bildiklerini komplekssiz bir şekilde paylaşan bir insandır.” (Bülent Ağaoğlu: 2010, 165.s.)
"Pek kibirli, pek negatif, saldırgan ve burnundan kıl aldırmaz görünen insan, aslında içindeki koca koca boşluklarda bir sağa bir sola savruluyor. Bunu örtmek için kendine bir “kibir kozası” örüyor. Ve onun içinden hiç çıkmıyor. Eh, “insanlara karşı gösterdiğin kadarsındır” ya çoğu zaman, sorulduğunda, o insan “kibirli” olarak tanımlanıyor. Hocayı tanıdığım süreçte bunların hiç birini görmedim desem yeridir.
Kendi geleneği, inancı, kültürüyle barışık, bilimin gelişmelerine açık, hocalık bilgilerini içinde bulunduğu toplumun yararına yoğurmaya çabalayan, sürekli olarak kendini aşmaya çalışan birini görüyoruz." (Hüseyin Yıldırım: 2010, 184.s.)
“Ama 1970’lerin Türkiye’sinde üniversiteden adamlar gelip bir Bakanlık’ta çalışıyorlarsa, nerede danışmana ihtiyaç varsa, orada da kullanılırlardı. O devirdeki “memleketseverlik” farklıydı; hiç yüksünmeden her işi yapardık ve “hizmetin en iyisini” vermeğe uğraşırdık.” (Hasan Işın Dener: 2010, 10.s.)
“Memleketimin hallerine üzülsem de, vatandaşı olduğum devletime hiç küsmedim. Üstelik bu yaklaşımım da, birçok benim gibi insan tarafından paylaşılmaktaydı.” (Hasan Işın Dener: 2010, 10.s.)
"Gençlere bunu ciddiyetle denemelerini tavsiye ederim. Devletini, içten içe, kendine göre hep sahiplenmek başka bir histir; onu tam anlatamayabilirim.
Bu, bireysel tercihlerin çok üzerinde bir duyumsamadır. Ama, “başka Türkiye yok” sloganı da, en azından şahsınız için havada kalmamış olur. " (Hasan Işın Dener: 2010, 10.s.)

Sabır

“Sizin de zaman zaman yorulduğunuzu, korktuğunuzu, üzüldüğünüzü, sinirlendiğinizi neden çok az kişi biliyormuş gibi duruyor?” (Bahtışen Kavak: 2010, 186.s.)

Sakinlik

"Bir kere, ne olursa olsun sakin nasıl olunur, onu gördüm.
 Kızmamayı, kızsa bile bunu öğrencisinden saklama becerisini yine onda gördüm. “Hayır” demenin nasıl incelikle karşı tarafa anlatılabileceği de öğrendiklerim arasındadır. " (Nazmi Kozak: 2010, 170.s.)

Sanat - Edebiyat

“Dener’in sanatsal yönüne değinmeden geçmek de olmaz sanırım. Küçük yaşlardan beri edebiyat, müzik gibi sanat dalları ile amatör olarak uğraşı içinde olduğunu biliyoruz. Kendisinden öğrenmemiş olsak da, 1990’li yıllarda yayımlanan “Kim Kimdir” başlıklı yayında o dönemde 20’ye yakın piyano için koro, oda müziği ve senfonik müzik türlerinden eser ürettiği bilgisine sahibiz. Edebiyat alanında ise, bir dönem roman ve öykü denemeleri yaptığını; son yıllarda ise, şiire merak saldığına ilişkin ciddi duyumlarımız var!”. (Kozak, Nazmi:  2016, 314s.
"Bilinmesini çok istememesine (bana kızacaktır ama olsun, yazacağım) karşılık hocanın son yıllarda şiir yazmaya başladığını birkaç yüz dolayında şiirinin olduğunu, ancak bunların yayımlanmasına ve gün ışığına çıkmasına istekli olmadığını biliyorum.
Yine, gençlik yıllarında edebiyatın başka dalları ile amatör olarak uğraştığını, öykü ve roman türünde çalışmalarının olduğunu söylemişti. Yazdıklarının zamanla kaybolduğundan bir görüşmemizde söz etmişti. Öyle sanıyorum ki, Hasan hocanın mükemmeliyetçiliği ve titizliği bu çalışmaların gün ışığına çıkmasına engel olmuştur." (Nazmi Kozak: 2010, 171.s.)
"Edebiyatla da uğraştığını biliyorum.
 Yazdığı şiirleri sanırım ilk bana okuttu. Şiirlerini okudukça bilge olma yolculuğuna çıkmış, sorgulayan, araştıran Hasan Işın Dener ile karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha anlıyoruz. " (Hüseyin Yıldırım: 2010, 183.s.)
"Piyanonuzla hangi çiçeğin veya kuşun sesini çıkarmaya çalıştınız!
Yazdığınız şiirlerden birisini bilseydik de, bu derginin şöyle baş sayfasına yerleştirseydik fena mı olurdu?" (Bahtışen Kavak: 2010, 186.s.)

Sayısal Yöntemler

“Turizm alanında bizzat ve katkıda bulunduğu lisansüstü tez çalışmaları incelendiğinde, sayısal yöntemlere olan hakimiyeti ve mükemmel bilgisi hemen anlaşılır.” (Editör: 2010, 5.s.)

Sevgi

"Hasan Hoca’mın hayatımdaki yerini katkı kelimesi ile ifade etmek gerçekte çok yetersiz kalıyor. O bana özgün olabilmeyi öğretendir, özgün olabilme hakkımız olduğunu –kullanamasak da, kavratandır. Farklı olabilmenin cesaret gerektirdiğini ondan öğrendim. Düşünmenin bir lüks olduğunu, bir öğrenci yeni verilmiş ödev konusunda pek de analitik olmayan, oldukça hazırcı bir soruyu ona yönelttiğinde verdiği o yanıttan öğrendim:
“lütfen önce düşünme lüksünü kullan”. Sevgi ve fedakarlığın sadece anne ve babadan çocuklara akan duygular olmadığını, hocalığın hakkıyla yerine getirilirse tastamam bir fedakarlık olduğunu ve insanları, öğretmeyi, paylaşmayı sevmeden yapılamayacağını, yapılsa da iğreti duracağını, ondan
 öğrendim. Ona sorduğum sorulara hiçbir zaman basmakalıp yanıtlar almadım, hiç onun tarafından ihmal edilmiş hissetmedim. " (Ebru Güneren: 2010, 182-183ss.)
“Neden hiç hayır demiyorsunuz? Önce, cevabınız evet oluyor! Benim bildiğim herşeye önce hayır denir ve arkasından düşünülür...belki evet denir...Bu kadar sevgiyi sizin içinize kim yerleştirdi?” (Bahtışen Kavak: 2010, 186.s.)

Sunum

“Bana göre hoca, çok havalı ders anlatıyordu. Havalı anlattığının da farkındaydı ama, mütevazı olmaya çalışıyordu. Daha sonraki dostluğumuzda bunu daha iyi anladım; ders anlatmak O’nuın dünyası idi. Sesinin tonu, sınıfta dolaşması, ifade biçimi ile gerçekten kalitesi yüksek bir anlatım tarzına sahipti. Ve gerçekten de hocaya bu özellikler bir hava veriyordu. Bana kızacağını biliyorum ama, bu kanım hiç değişmedi. Çünkü bildiri sunarken ya da bir kongreye davetli konuşmacı olduğunda da aynı özellikleri gördüm.” (Aytaç Yıldızeli: 2010, 181.s.)

Tez Danışmanlığı

“Kütüphanecilikten, bibliyografyaya, pazarlamadan yönetime, mimarlıktan daha başka alanlara kadar olan geniş bir yelpazeyi kapsayan tezleri hakkıyla yönetmiş bir öğretim üyesi olarak dikkatleri çeker.” (Editör: 2010, 5.s.)

Tutku

“Hayatında bilim ve memleket sevgisi tutku halindedir. Tam bir vatanseverdir.” (Aytaç Yıldızeli: 2010, 182.s.)
“O tarihte kışları Beytepe’de kaloriferler yanmazdı ve sıcaklık eksi 15’lerde seyrederdi. Kar yağdı mı yerden kalkmaz, aylarca her taraf çatır çatır buz tutardı. Bizim ısınma aracımız olan elektrik sobası, bacağın ancak sobaya bakan kısmını biraz ısıtırdı.”  (Duygu Altuğ: 2010, 162.s.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder